Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30ARALIK2001.SAYI823 lerime de karşı çıkanlar oldu. Bu görüşlerin tartışılması son derece olumlu. Kitabımın bu tartışmanın gelişmesineyardımetmesı,ınsanların benim görüşlerinıe katılıp katılmamasından daha önemli. Türkiye'de tutuklandığın zaman ne kadar korktuğunu kitaptaanlatıyorsun.Türkiyc'dckien kötii tecrüben bumuydu? Türkiye'dekikötütecrübelerimo kadar az ki, herhalde tutuklandığım zamanı en kötü anım olarak niteleyebilirim. Yinedeçokilginçbirtecrübeydi. O sırada kendime 'Bir Türk askeri hapishanesinin bodrum katındasın, bundan öğreneceğin çok şey olabilir' dedim. Her şeyden önce kendi kendime 'Sen burada bir yabancısın, bu yüzden başına korkunç bir şey gelmeyecek' dedim. Sonra yine kendi kendime 'Muhtemelen hiçbir yabancının giremeyeceği bir yerde bulunuyorsun' dedim. Yabancılardan kaç tanesi sorgucularla baş başa kalıyor? Hoş olmayan bir tecrübe geçirmeme rağmen faydalandığımı söyleyebilirim. Gittiğin başka ülkelerle ilgili kjtapların var. Biri Nikaragua, diğeri Guatemala. Bu ülkelerle Türkiye'yi karşılaştırdığın zamanne gibi benzerliklcr vc farklılıklaryakaladın? Türkiye'ye gitmeden önce epey bir süre Latin Amerika'da kaldım. Türkiye ve Latin Amerika arasında gördüğüm en büyük benzerlik insanların psıkolojisi. Latin Amerikalılar ve Türkler dünyaya AvrupalılarveAmerikalılargibibakmıyor. Türkler maddeci değil. Dostluğa, insan ilişkilerine önem veriyorlar. Türkiye'de yada Latin Amerika'da alışveriş yaptıktan sonra bırisi parasının olmadığını ve ödemeyı yarın yapacağını söylese bu sorun olmaz. Dükkân sahibi Tamam yarın gel' der. Bu Amerika'da ya da Avrupa'damümkündeğildır. Aynca Latin Amerika ve Türkiye'de gerçekle fanteziarasındakisınıroldukçabulanık. Oysa Batı toplumunda neyin gerçekneyingerçekdışı olduğu kesindir. Türkiye'de hayalın bittiği yer ile gerçeğin başladığı yer keskin değil. Aynı şey Latin Amerika içinde geçerlı Türkiye ve Latin Amerika'da yeni tanıştığınız bır kişiyle bir saat ıçınde ömür buyu sürecek bir dostlukkurmanızmümkün. Batı'da ise 10yıldıryan yana oturduğunuz kapı konışunuzıın ısminı bilmemek çok olağandır. Yalnız Latin Amerika ıle Türkiye arasında şu fark var: 19701i ve 80'li yıllarda ordu Latin Amerika halkı üzerinde büyük baskı kurııyordu. Ordunun gücü arttıkça halk daha yoksul, ezik ve acılar içindeydı. Türkiye'de ise halkın büyük kesimi orduya saygı ve hayranlık duyuyor. Türkiye'de Türkiye Cumhuriyeti'ni ordu kurdu. Türklerinçoğu 1980 vel980'li yıllarda rejimi ordunun kurtardığını düşünüyor. Latin Amerika'daki durumun aksine Türkler ordunun düzen ve istikrar sağladığına inanıyor. 12 Eyliil döneminde Türkiye'nin yanlış adımlar attığını da yazdın. Çok sayıda tutuklama ve gözaltı olurken ABD'nin tutumuna değinmemişsin. Aynaya bakıp ınsanın kendi hatalarını görmesi çok zor. Her zaman başkalannı suçlanıak kolay oluyor. Örneğin Fransız halkı sadece son birkaç yıl içinde kendi hatalarını değerlendirmeye başladı. Fransızlann hepsinin C'ezayirlilere karşı iyi davrandığı ama Cezayir halkının sorun çıkardığı yolundaki öğretilerin yalan olduğu artık konuşuluyor. FransızlarCezayirlıleri işkenceden geçirmiş, kötü davranmışlardır. Bu ancak yıllar sonra açık bir şekilde ortaya gelebiliyor. Aynı şey başka ülkeler ve Amerika için de geçerli. Amerika hiçbir zaman en büyük iki soykınmdaki sorumluluğunu tam olarak üstlenmedi. Bunlardan biri Amerikalı yerlilerin diğeri de Afrikalı kölelerin soykmmıdır. Amerika, Almanya'da meydana gelen soykmma anmak için müze açmıştır. Ama aynaya bakıp da kendine, ya bizim kendi topraklarımızda gerçekleşen soykırımlardaki sorumluluğumuz nedir diye sormamıştır. Türkiye'nin de benzer sorunlan var. Türkiye modern ülke olma yolundayken aynaya bakmalı ve 1915 'lerde Ermenilere ne olmuşrur sorusunusormalı. 1980 askeri darbesinden sonra ordu ne yapmıştır? Hizbullah' ın desteklenmesinde hükümetin rolü ne olmuştur? Susurluk olayıyla ortaya çıkan çetenin faaliyetleri devlet tarafından ne ölçüde destek görmüştür? Bu Türkiye'nin de başka ülkelerin de kolay yapabileceği bir şey değil. Aynaya 13 nıyor ve uluslararası çapta kültürel yapıtlarını Türkiye'ye getirebilmek için ona ücret ödüyordu. Bu sadece Nâzım'ın değil, Türkiye'nin yapısındaki çelişkiyi de gösteriyor. Nâzım'ın Türkiye'de pek çok kişi tarafından sevildiğini düşünüyorsun. Öyle olduğunu bilıyorum. Nâzım şiirleri nedeniyle evrensel olarakhayranlıkduyulanbiri. Yaşamı o kadar hayranlık uyandırmıyor. Ama onun kadar ön planda olup da geriye baktığı zaman 'Aldığım bü" tün kararlardoğruydu' diyebilecek fazla Türk yok. Nâzım bugün hayatta olsaydı bazı tarihi olayları yanhş değerlendirdiğini söylerdi. Ancak bunun ülkesini sevmediği anlamına gelmediğini de belirtirdi. ICurtuluş Savaşı'nı anlatan şiirleri bugün bile insanı etkiliyor. Türkiye'nin dünyaçapındabaşarılarıyla ön plana çıkan çok fazla insanı yok. Dünyaca ünlü pek çok Türk bilım insanı Türkiye'de çalışmıyor. Bazı Türk yazarları var ama sınırlı sayıda. Nâzım Türkiye fikrini dünyada milyonlarca insana ulaştırdı ve onun çelişkileri bile Türkiye'nin bazı çelişkilerini yansıtmakta. v Kinzer, Türkiye 'de iken Zeugma 'nın kurtarılması için çaba harcadu bakıp kendini eleştirebilmek olgunlaşmanın bir göstergesi. Türkiye 'deolgunlaşmayaçalışıyor. Kitap hakkında konuşurken bile yazarken büyük keyif aldığın hissediliyor. Kitap yazmak zor bir olay. Çok eğlenceli bir şey değil. Ancak kitabı yazmama neden olan tecrübe, yani Türkiye 'de yaşadıklarım, son derece keyifvericiydi. Şimdiye kadar 50'den fazla ülkede görev yaptım. Türkiye en etkıleyici olanıydı. Nâzım'ın en sevdiğin Türk şairi olduğunu yazıyorsun. Nâzım benim için çok etkileyici bir figür. Ve onun Tükiye ile içinde bulunduğu sevginefret ilişkisine dairçelişkilerini gösterenbirörnek verdim. Nâzım hapıshanede yıllar geçirdi. Bu dönemde Türk ulusal operası tarafından Italyan operalannı şiirsel Türkçeyeçevirmek üzere işealındı. Türk devletinin bir kurumu Nâzım' ı hapishaneye atarken diğer kurumu da onu şair olarak ta Stephen Kinzer, Nâzım Hikmet'e ayırdığı bölümü şu şiirle bitiriyor: Sen/Senesirliğim vehürriyetimsin, / çıplak bir yaz gecesi ^ ^ gibi yanan etimsin / sen memleketimsin, / sen ela gözlerinde yeşil hareler / sen büyük, güzel ve muzaffer ~r / ve ulaştıkça ulaşılamaz olan lıasretimsin. ^ poyrazdogan@yahoo.com Istanbullu öğrencilerden iki ayrı görüntü. Solda, Geo dergisinden aktardığımız bir Kuran kursu sınıfı, sağda bir lisenin mezııniyet törenL