Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28EKİM2001.SAYI814 Yani pis kokmuyor! "Bergama" ilerliyor, Konak, Pasaport, Alsancak... Gemi ilerliyor ve deniz pis kokmuyor! Oysa burnumuzu tıkamıştık ilk seferde. Sineye çekmiştik. Sonraları alışmıştık, kanıksamıştık. Kanalizasyon, kimyevi atıklar, fabrikalar, tabakhaneler... izmir limanının doğal kokusuydu o pis koku. Vapurdaki çay ve simit kokusu gibi, yolculukların ayrılmaz bir parçası olup çıkmıştıopiskoku. Ve şimdi deniz kokmuyordu! Üsteük denizin rengi sanki kahverengiden maviye dönüşmüştü... (Birkaç hafta önce Cumhuriyet DERGl'de Serdar Kızık'ın "tzmir'de Piriştina Mucizesi" yazısını okuduysanız, yalnız denizin rengi ve kokusuna ilişkin değil, kenlin rüm değişimlerini, hızla ilerleyen tüm çalışmaları biliyorsunuz demektir. ünun için tekrarlamıyorum.) Birdllek Bergama vapuru yoluna devam ediyor...Karşıyaka,Bostanlıkıyılarınadoğruilerliyoruz. Güneş iyice alçaldı. Güneş, tam da ufıık çizgisinde, denize iyice yaklaştı, yaklaştı,yaklaştı,yaklaştı... Kırmızı kocaman bir çember sulara giriyordu. Güneş tam batarken, ama en son anda, çemberin son kırmızı noktası sularda yok olurken, tam o anda, bir dılek tutarsan gerçekleşirmiş...Öylebilirdik,öyleinanırdık, öyle derdik... Ve hergün sulara gömülen güneş sayesinde karneler "pekiyi" doldu, ders notları yükseldi, sınıflargeçildi, "beğenilen" çocukla karşılaşıldı, (belki de Karşıyaka vapurunda) sevgililer birbırine kavuştu, çaresiz aşklara çareler bulundu... Hep bunlar o anda tutulan dileğin gerçekleşmesinden başka bir şey değildi... "Bergama" vapurunun arka güvertesinde bu işegönül vermiş, emek vermiş, alın terı, göznuru vermiş yetkililer ya da çalışanlarla konuşurken hepsinin mutluluğunda, heyecanında ortak bir payda vardı: Bu geminin, bundan böy le yalnızca birprestij gemisi, protokol gemisi ya da özel davetler için parayla kiralanabilen bir gemi değil, aynı zamanda deniz trafiğinin en yoğun saatlerinde yolcu taşıyan biraraç olarakkullanılması... Sabahları 7.009.30, akşam 17.0018.30 arasında KonakKarşıyaka, KonakBostanlı arasında seferekonulacak. Ayrıcacumartesi ve pazar günleri bir buçuk saat süren bir körfez turu yapacak. "Bergama" vapurunun körfez turu tamamlanmaküzereydi. Karşıyaka ve Bostanlı 'nın ışıklan geride kalmıştı. İzmir' in göz kırpan tüm ışıklarının ortasında bir yerdeydim. Hayır, bu kez güneş batarken birdilektebulunmadım. Yeryüzüyinesavaştaydı. Dünyasınıfta kalmıştı. Ama, on binlerce Izmirlinin anısını taşıyan "Bergama" vapurunun arka güvertesinde, o gün, o anda bir dilek tutacak olsam, ülkemin her köşesinde kent kültürü bilincinesahipçıkılmasınıdilerdim.Bir delzmirlilerindenizden, deniz araçlarından, "Bergama" vapurundan özenlerini, dikkatlerini, sevgilerini esirgememeleri Kıım altındaki tiyatro Tarihi, imar yağmacılarına karşı koruyorlar. 11 yıldır çalışıyorlar. Prof. Dr. Fahri Işık ve Akdeniz Üniversitesi'nden ekip arkadaşları, 600 kamyon kumun altından 2000 yıllık mirası "sapasağlam" çıkardılar. FAHRİ IŞIK 1999/2000 yangınlarının "yüz karası" ızı silındı bu yıl Patara'nın bıtek doğasında. Bataklığa dönüşmüş antık limanın dip suyuyla beslenen sazlar boylandı yeni baştan, ağaçlar kara gövdelerınden surduğü sürgünlerle eskisinden daha gümrah yeşerdi; Apollon'un doğduğu antik "Leto Palmıyeliği" hayınlığa başkaldırırcasına filiz verdi, dal saldı. "Eserlerin üstü açılsın diye kazıcıların verdiği 80 milyon para karşılığı bunu yaptım" dedırttırilen bir meczubu tetikleyenler ve de o yalana inanmak isteyenler, ören yerini yenıden gizleyen yeşil örtüden, geçmişin deneyimıyle beklenen bu "yeniden doğuş"tan utandı mı, bilemıyoruz da; ne olduysa ateşin sıcağı, havanın nemiyle parçalanıp dökülen mermer yapıtlara oldu; onlar "yeniden doğamadı"... Ve bu vahşetle Patara'ya ve kazıcılarına kötülük umanlar, 2000 yılı kazı döneminde ilkin Danıştay 6. Daıresi'nın YAZI VE FOTOĞRAFLAR: OKTAY EKİNCİ K amuoyunun Efes ve Aspendosantiktiyatrolarını "tahrip eden" kalabalık ve gürültülü dev konserleri tartıştığı günlcrdePatara'dayız... Herhangi bir yüksek yerde değil, Dianızos Tapınağı 'yla kucaklaşan tepenin üzerındeyız... Tam önümüzde, (ya da hemen altımızda) birazdan yaratılış öyküsünü dinleyeceğimiz "Patara Tiyatrosu"... "Anlatın çocuklar" diyor Fahri Işıkgençarkeologlaraveeklıyor: "önce tiyatroyu anlatın ki dostlarımız sadece tarihin anıtlanyla değil, emeğin ve alın terinintarihiyledetanıştıklarınıbirgüzel dinlesinler... Üstelik, özbeöz Anadolu insanının aklı ve ustalığıyla..." Fahri Işık ve arkadaşları, Ege ve Akde : niz uygarlıklarını yabancıların değil, "Anadoluhalkının"zenginkültürleriyle yarattıklannı "kanıtlamanın" dagururunutaşıyorlar... Sözü, tiyatrodaki kazıyı denetleyen gençarkeologlarahyor: "Geçenyılaçmaya başladık, bu sene, gördüğünüz duruma gelebılmek ıçın, 600 kamyondan fazlakumtaşıdık..." Gördüğümüz "durum", gerçekten çok etkileyici... Patara'nın kumları» oybırliğiyle aldığı "kurtuluş karan"nın ve hemen ardından hıç ummadıkları bir devlet desteğinın gücüyle sarsıldılar. Onların bir eski valinin avukatlığından ve acıdır ki 3 arkeoloji ve mimarlık profesörünün danışmanlığından umdukları "3. derecede arkeolojik SİT" duşlerı gerçekleşmemiş; Patara, Antalya Valisi Ertuğrul Dokuzoğlu ve Kaş Kaymakamı Halil Ibrahim Karakaş'ın çok yakın ilgilerıyle yıllardır özlemini çektiği "devleti" yanında bulmuştu. 2001 dönemının kazıya yönelik yeniliği, tiyatroya bir meydanla bağlanan Birlik ve Eyalet Meclisi Binası'nın da kumdan arındırma çalışmalarına başlanmasıdır. Magdeburg Mimarlık ve Haritacılık Fakültesi elemanlarıyla ortak yürütülen etkinliklerin hedefi, bılime ve turizme Anadolu'nun en buyük üç örneğinden biri görkemindeki bir antik parlamento binası kazandırmaktır. önünde ve dibinde uzanan iki tarlanın kamulaştırılması hem bu anıtsal yapının restorasyonu için ve hem de bu tarafa yönlenen Anacadde kazısı için zorunluluktur. Patara'da yerel yönetimlerin desteği sonucu değişen yazgının somut göstergesi olarak söylemeliyiz ki Anacadde Stoası'nda ve Liman Hamamı önünde öğrenci ve asistan emeğiyle gerçekleştirdiğimiz iki onemli kazı, Tiyatro ve Meclis kazılarının görkemi yanında çok küçük kalmışlardır. Mitosların Apollon'un doğuşu ile ilişkılendirdiği kutsal "Leto Palmiyelıği" ve çevresinin bitkiden arındırılması çalışmalan ise, önemi nedeniyle burayı özel olarak kültür turizmine kazandırmaya yöneliktir. M