19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 AĞUSTOS 2000. SAYI 753 11 On dört üniversiteli bir araya gelip "Şehir Gezginleri"ni kurup hayatı gözlemlediler. Fotoğraf çekmek için önce söylenecek söz olması gerektiğini biliyorlardı. Sözlerini birbirine eklediler ve hayatı aktardılar... öğrencilere, vurgulanan şudur: Fotoğraf çekmeniz için söyleyeceğiniz bir şeyler olmalı. Bunun için okumanız, dolaşmanız, gözlemlemeniz gerekir. Fotoğraf, oturarak olmaz. Bu açıyla çalışmalannı hızlandıran öğrenciler, fotoğraflannı sergileme karan alırlar. "Eller, Yüzler, Siz ve Biz" adı, çalışma yöntemlerinin ışığında kendiliğinden çıkar. Şehir Gezginleri, serginin adı konusundaki sorulan şöyle yanıthyorlar: "Tanımadığımız, bilmediğimiz birçok mekâna girdik, çıktık. Sokaklan gezdik. lnsanlarla tanıştıkça pek çok farklı hayatın olduğunu ayrımsadık. Insanlann gözleri, belki de en gizli yerleri. Yüzlerebakıldığında, hayatın önemli ipuçlannı görebiliyorsunuz. Eller deöyle!" Kursun hocalığını üstlenen MİH A Genel Yayın Yönetmeni Kayıhan Güven'e, Haber Editörü Gökşin Varan ve yardımcısı Yusuf Sevinçli yardımcı olmuşlar. Yine genç kuşağınbaşanlı fotoğrafçısı Coşkun Aşarda derslere katılmış. Sergide Şule Atundağ, Coşkun Aşar, Sibel Atik, Güneş Çağlar, Serdar Çakır, Seda Erdoğan, Neslihan Gacal, BurcuGöknar, FilizKaraata, SeldaRodoplu, Yusuf Sevinçli, Gökçe Uygun, Elif Üçerve Gökşin Varan'm fotoğraflannı izliyoruz. Sergide, kurs öğrencilerinin çektiği bin dia arasından seçilmiş, 46 siyahbeyaz ve renkli fotoğraf bulunuyor. Serginin sponsorluğunu üstlenen Olivium Alışveriş ve Eğlence Merkezi Genel Müdürü Murat Izci, "Daha önce MlHA'nın Retrospektif adlı sergisini desteklemiştik. Gcnç fotoğrafçılann çalışmalannı desteklemek, bizi de heyecanlandınyor. Buçalışmalarla, halkın kültürel yönden gelişmesine katkıda bulunmakbizi mutluediyor" diyor. 12 Eylül'c kadar görülebilecek sergi hakkında MİHA Fotoğraf Editörü Gökşin Varan şunlan söylüyor: "Şehir Gezginleri, farklı üniversitelerdengenç insanlann, fotoğraf dilinde buluşmalarıyla oluşan bir grup. Onlar dünyaya olan tanıklıklannı, tavırlannı fotoğrafla ifade etme yolunu seçtiler. Bu ilk sergi çalışmasmdan sonra umut ediyorum ki, hayatlan boyu devam edecek birgörsel tanıklığa adım atılmıştır."^ ;eçerkcn dc "hareket var mı" diye şöyle bir lakıldıveyüründü... Derkenöncebirçığlık... Sonra telefonar... ve "hayır, yapamazlar" diye koşuştuanduyarlı Galatalılar... Ama,"yaptılar"... ionundanasıl pundunubuldularsatarihibiıanın"içini"yıktılar... Dışduvarlannı sözle koruyup, aynı duvarlardaki "cepheyi yaatan" iç mckânlardaki kültürün tüm anılaını ve izlerini yok ettiler. Videoyla saptalan mimari aynntılan ortadan kaldırdılar... Şimdi bunlann yerine yapacaklan "otele lygun" yeni iç düzenlemeyi, işte o "ruhuIU" yok ettikleri tarihi cepheyi "pazarlayaak" ranta çevirecekler. "Benliğini" yitiren ephe, belki bunun hesabını soramayacak. ^ncak, içiyle ve dışıyla bir "bütün" olarak oplumun ve tüm insanhğın ortak kültür tıirası olan bu görmüş geçirmiş Galata bilasını "kendilerine benzetenlerden" yine >u toplum ve insanlık hiç hesap sormayaakmı?.. Görüntüdo' korumacılık!.. Kimi eski binalar vardır, gerçekten iç nekânları kcndi döneminin bile mimari izenini ve orijinalliğini yansıtmayabilir. 3u binalar sadece bulundukları sokağa ya la semte kimlik kattığı, anılan yaşattığı ve ;eçmişten bir imge olarak semt sakinlerine 'oralı olma" bilincini taşıdığı için dış cepıelerinin korunmasıy la yetinilen bir koruna ve y aşatma projesine konu olabüir... Ancak kimi binalar da vardır ki cephetindeki mimari özen, arkasındaki mekân curgusu ve diğer yapısal öğelerde de de/am eder. Ya da tersidir, iç mekânlardaki ianat düzeyi cepheye dc yansır ve bürünleiir... İşte bu binalar, mimarinin aslında "iç" ve 'dış" diye aynlamayacağını, tasanm ve uylulamada binanın "bütünüyle" bir sanat ve /aratıcılık ürünü olduğunu, mimarlıktariıinin de zaten bu yaratıcılığın birikimini jluşturduğunu, bugünkü ve gelecek kuşakara bir "uygarlık dersi" olarak kanıtladıkarı için "özgün mekân kurgulan ve striikürleri" ile korunarak restore edilirler.. Şerbetçiyan Han, aslında bubinalara bir jrnekti. Korumacıhğı sadece "görüntüye" ndirgeyen, "özünü" ise ilkel birrant hırsııa teslim eden kültür yoksunu anlayışın curbanıoldu... Eller, Yüzler, Siz ve Biz . . . SİBEL ATtK Ş imdilerde Zeytinburnu'ndaki Olivium Alışveriş ve Eğlencc Merkezi'ne giderseniz, bir fotoğraf sergisiyle karşılaşacaksınız. Serginin adı, "Ellcr, Yüzler, Siz ve Biz". Fotoğrafian çekenler, kendilerini "Şehir Gezginleri" olarak adlandırmışlar. Ve birbelediyenin bedava dağıttığı ekmekJeri almak için hırsla uzanan ellerden, birceza mahkemesinde tanınmamak için yüzlerini kapayan gençlere tuttuklan vizörlerinde, gerçeği yansıtmışlar. 14 üniversitelinin oluşturduğu Şehir Gezginleri'nin öyküsü şöyle: Marmara Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı, Marmara Üniversitesi tletişim Fakültesf nden bir fotoğrafkursu açılmasını ister. Kurs Kasım 1999'dabaşlar. Fotoğ raf çekmeyi öğrenmeye gelcn öğrenciler, hercumartesi sabahı, Marmara Üniversitesi Haber Ajansı (MtHA) barakalarından birinde toplanırlar. Işin ilginç yanı kursa, sadece Marmara Üniversitesi öğrencileri değil, Mimar Sinan Üniversitesi, Trakya Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi'nden gelen öğrenciler de ilgi gösterir. Fotoğrafla yeni tanışan farldı üniversitelerin öğrencileri, bir yandan fotoğraf tckniğini öğrenirken, diğer yandan da yabancı ve Türk fotoğraf ustalannın işlerini izleyerek kendilerini geliştirirler. Güvensizlikler, bu dönemde başlar. Bazılannı, "Ben bu işi yapamayacağım"korkususarmıştır. Ancak bu korku, Sirkeci'deki Hayyam Pasajı'ndan fotoğraf makinesi alımıyla, yerini heyecanabırakır. Şlaytmakinesinde, artık onlann çektiği fotoğraflar izlenir. Kendi kendilerini eleştirerek öğrenimlerini pratiğe döken Salt 'girlşimclye' kalırsa? Şimdi denecek ki; "peki ama bu girişim:i de olmasa, binametruk ve bakımsız duumuyla tümüyle yıkılıp gidecekti; restoasyona para ayrılması için, sonunda oraianparakazanmakgerek;apartotel debuIU sağlayacak, böylece hiç değilse cephc lcorunmuş olacak..." İşte bir kenti ve bir ülkeyi yönetenlerin koruma politikalan, kültürel mirasın yaşatılması görevini sadece "parası olanlann bu tür yıkıcı girişimlerine" terk etmeye bağlı kalırsa, "yok olacaklarına bari böyle korunsunlar" anlayışı da uygarca restorasyonlann en büyükengeli olur... Oysa, isterdevlet, isterbelediye... Galata gibi her ülkenin ve her kentin sahip olabilmek için dünyalan verebilecekleri eşsiz değerdeki tarihscl bir dokuyu tek tek girişimcilerin sadece kendi beklentilerine uygun projclerine teslim etmeden, semt ölçeğinde ve semt sakinlerinin de örgütlü katılımıyla bir kentsel koruma ve rehabilitasyon projesiyle geleceğe de armağan etme uygarhğını gösterebi lseydi, ne Şerbetçiyan H an böy lesine metruk ve "çaresiz" teslim olurdu, ne de "koruma ile yıkmanın" ncredeyse artık eşanlamlı görüldüğü böylesine ilkel bir bilinçsizlikortalığısarmalardı...^ Coşkun Aşar'dan (en üstte). Selda Rodoplu'dan (üstte)..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle