Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 AĞUSTOS 2000. SAYI 752 /i söylüyorlar. Zaten "adli alandabukadar alursa.terörleyargılananlararasındanekadar olur" diye düşünmek lazım. Yer, mekân, <işi tarifleriyle, tarihleriyle, yaşadıklarını delilli vesomutolarakanlatıyorlar. Farklı illerdeki insanlar, aynı yerdc sorgulanmışlarsa o mekânı, y 111ar içinde dcğişiklik olmaksızmaynıbiçımde tarif ediyorlar. Ömeğin lstanbul Küçükköy Karakoiu'ndaki değerlendirmeleri, 1985,1990 ve 1995yılındasorgulanan da yapıyor. Aynı mekânı, aynı ortamı, değişikşekillerdetarifediyor,anlatıyor. Sizce Türkiye'de işkence, sisıenıatik mi, yoksa devlet kademelerindeki bazı sorumlu ve "yetkililerin" söylediği gibi "münferit" mi? Yasalarımızda işkence suç sayılıyor. Yargılama olduğu takdirde bu suçun üzerinden ceza veriliyor. Uluslararası sözleşmelere imzakoymuş bir ülkeyiz. Yasamada, yargıda ve uluslararası alandakabul etmediğimizcgöre, bu konunun birayağı sağlam. Uygulamaya bakı Idığında, yargıda aklamanın işkenceci açısından çok fazla olduğu görülüyor. Hatta doktorgözetimi yönünden birdesteğin var olduğu söylenebilir. Yani "Darp cebir yoktur" diye yazmak, adli tabip raporu vermış olmak demek değildir. Bütün bu değerlendirmeler sonucu şunu söyleyebiliriz; tek tek vakalar ama yaygin. Tek tek amapek çok. Dürüst olmak gerekir. Eğer ben bütün yasalanmda işkenceyi uluslararası alanda da suç saymışsam, yargımda bunu işletmem lazım. Yargımdabunu işletemiyorsam.engeller varsa bu engel leri bağımsız yargıy la, hukuk devleti ilkesiyle aşmam lazım. Kamu ve toplum vicdanındaki değerlenmeleri de dikkate alarak, benim bu " insanlık suçunu, bu yapıyı bitirmem lazım" deyip bitirmek lazım. Eğer bu basamaklarda bir rahatsızlık oluyorsa, "yaygınlığı mı içeriyor" sorusu akla gel ır. Tabi i onun da anlamı sıstematiğe gider. Bu dayanışma mekanizmalannın içınde fevkalade görev yapanlar var, aldıkları olumlu sonuçlar da var. Ama buna karşılık cczaevlcrinde bugün işkence suçundan dolayı hüküm giydıği ıçın yatan tek bırgüvenlik görevlisi yok. Bu, korumakollama mekanizmasının getirdiği bir sonuç nıu? Yoksa mevzuatta bir boşluk mu var? tşkence cezasının alt sınırı bir yıldan başlıyor. Zaten üst sınırdan hiçbir zaman ceza verilmiyor. tşkence nedeniyle hüküm giyenler var, özellikle de son dönemde bu arttı. Ama bir yıl ceza verildiği zaman bu iyi hal gözetilerek 10 aya indiriliyor, o da tecil ediliyor. O nedenle de işkence suçundan yatan kimse yok hapıste. Tabii bütün bu birbirini kollama, koruma, mesleki dayanışma veya sistemlerin kendi yanhşlarını örtbas etme şeklindeki yapılanması dabunuetkiliyor. O halde verilen cezanın yetersizliğinden söz edilebilir mi? Ya da çözüm cezayı arttırmakmı? Bu konuyu cezalarla çözemeyiz. Cezalarlayıldırarak,bclliiyileşmesağlansabileçözemeyiz. Onun için sistemdeki yanhşlıkları ve sistemin kendi kcndisıni kontrol mekanizmasını düzeltmek lazım. Bugün ben polis memurlannın, kalkıp en alttaki sorgu memurunun," ışte sen suçlusun " diye cezalandınlmasından yana değılim. Hangisi olursa olsun polis memurlarının, güvcnlik birimlerinin asla ve asla, onurlanyla oynanmasından, deşifre edılmesinden yana değilim. Bütün suçun onlann üzerine yıkılarakbu işin düzeleceğine inanmıyorum. Adalet Bakanlığı, Içişlcri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı'nın, en üst düzeydeki birimleri ve sistemleri kontrol edcrck bu sorunun üzerine gitmeli. Yine bir yanlışlık... Eğitimc, en alt düzeydenbaşlandığı takdirde insan haklan bilinci FALAKA DEĞİL, KALAS... Tutanaklardan Komisyon Üyesi Emre Kocaoğu: Bir de sorgu odasının, sorgu odası olduğu gizlendı bizden. llçe Emniyet Müdürü Ibrahim Bıçakçı: Sorgu yapılmıyor ki zaten efendim, hıç yapılmıyor. Başkan Sema Pişkinsüt: Tarif edilerek, anlatılarak... İnsanlar biliyor sorgu yapıldığını istanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ahmet Pek: Benim anlayamadığım, o aşağıda bulunan kalasın askı olarak değerlendirilmesi. Ben onu anlayamadım. Pişkinsüt: Çok tipik bir askı. Çünkü özel olarak deliklerinden çıkartılarak yapılmış kol askıları var. Çok net olarak tarif ettiler. Sorgu odasırtdaki dolaplar çevrilerek askıya konuyor ve üstünde askı olarak kalıyor ve ona şu şekilde, koltuklarının altı desteklenecek şekilde konuldukları söylendi. Ahmet Pek: Odun parçası mı, yoksa delikli bir şey mi? Pişkinsüt: Delikli, bayağı özel hazırlanmış, beraber iner görürüz, aşağıda duruyor. Odun parçası değil. Kocaoğlu: Istanbul'da çok yaygın olarak kullanıldığını tespit ettik, odun değil.. Bıçakçı: Böyle bir şey yok. Kocaoğlu: Ona odun demeyin, bize haksızlık ediyorsunuz. Bıçakçı: Ne var haksızlık olacak? Böyle bir şey görmedim ben. Pek: Bence oraya, belki askıda kullanıldığı şüphesi arz eden bir "kalas" denilebilır. Kol bantı denirken, acaba kol bantları nasıl oluyor? Acaba kol bantı özel imal edilen bir malzeme mı, doğrudan böyle bir ısim verilen malzeme var mı? Kocaoğlu: Bantlar dıyelim. Pek: Ipin kalınlığı nedir, onu da bilemıyorum. Pişkinsüt: Ipin kalınlığı falan değil, dört parmak kalınhğında bant. Pek: Ne amaçla kullanılıyor acaba? Burada bir askı malzemesi gibi TBMM İnsan Haklan tnceleme Komisyonu, Küçükköy Karakolu 'ndafalakayı buldu. değerlendirilebilir de, acaba asıl üretim amacı nedir? Pişkinsüt Ya, nedir acaba? Kocaoğlu: Bağlamak için üretilebilir, onu aşağıya koyanlara sorun, bıze değil. Pek: Atlara bağlamakta kullanılıyor bazen orada, öyle bir koşu malzemesi duydum galiba. Ama onun üretim amacı nedir? Onu da bilemıyorum. Pişkinsüt: Askı veya kol bantına itirazınız olabilir, ama malzeme bu malzeme. Onu siz tarif edebılirsinız, aşağıya inelim bakalım, tarif getirin. Ne tarif getirilebilir? Çünkü kalas değil, yontulmuş, delikleri açılmış, özel bir malzeme. Ip değil, kalın, kesmesini engelleyecek, fakat sanp bağlayabilmede kullanılacak olan sağlam bir malzeme. Ondan sonra, battaniye değil, özellikle ıki parça halinde ayrılmış, koltuk altlanna destek olabilecek şekilde. O mantıkla baktığınız zaman o... Karakol gibi bir yerde üstelik öyle bir odada bulunması, aşağıda sorgu mekânının karşısında olması... ^ İstanbul Küçükköy Karakolu ne vanlacak deniyor. Hayır. Tabii ki eğitim yapılacak, ama en üstteki birimlerle de. Yani yürütmenin bu konuyla ilgili sorumluluğunutaşıyangörcvliler, emniyet müdürlükleri gibi, illerde mülki amirler, başsavcılıklar, valiler, denetim ve yönetim yetkisine sahip olduklan için sorumluluktaşıyanlardan değil de alt kademeden başlamak olmaz. Hükümet ve bakanlar da siyasi sorumlulardır. O nedenle en üstten başlamak üzere değerlendırmcyapılmalı. Siz, ilk kez bir işkence aletini, bir falakayı Meclis'e taşıyıp kamuoyuna deşifre ettiniz. "tşkence var "deyip kanıtıyla sun dunuz. Emniyet Genel Müdüründen, tçişleri Bakanı'na kadar da tepki gördünüz. Bu tepkileri neye bağbyorsunuz? Demokrasi aşamalarla yerleşir, kafa yormak lazım. Tepkilere bir şey söylemiyorum. Önemlı olan bundan sonra yapılacak olanlar ve atılacak adımlardır. Bir şeyi düzeltmek** Filiz Çınar, 1992'degözaltına alındı, ikigün işkence gördü. Polonyalı Janetta Beyoğlu Emniyet Amirliği'nde işkence gördü.