Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
buldunuz. Nasıl bir tabloyla karşılaştınız? Okadaraçık birlablo varki, cezaevlerinde kalanlann büyük bölümünü toplumun alt kesiminden gelenler oluşturuyor. Siyasal, sosyal, ekonomik anlamda zor koşullardaki gruplar, yani halkın kendisi. Bu insanları, önce kötü muamele ve işkenceden geçiriyor, cezaevine koyuyoruz, çıkanyoruz. Biz 8 bin 500 kişiy le görüştük. Içerde, bir tane doğru düzgün maddi olanakları olan veya orta sınıftan olan veya siyasi yönden desteği olan insan yok. Hele hele Anadolu'daki cezaevlerinde hiç yok. Tutmuşuz bir kısmını adli mahkum olarak, bir kısmını da siyasi mahkum olarak oraya koymuşuz. O zaman " y argı kimin için işliyor", "yargı bağımsız mı" sorulan gündeme geliyor. Yargı eğer adaletli bir şekilde işliyorsa, orta tabaka ya da zengin kesim hiç mi suç işlcmiyor? Ozaman diyoruzki, toplıyndaki gelirdağılımı, izdüşüm olarak da güç dağılımını getirir, güç dağılımı da, yargı bağımsızlığını etkiler. O zaman ne yapmak lazım? Yargının önünü açmak lazım, polis devleti olmaktan kurtulmak lazım. tçeride, yaklaşık 500 civannda maddi olanakları iyi olan, organize suçlarla ilgili bir grup var. Işte Bayrampaşa 'da birkaç tane var. Çalışmalarda ortaya çıkacak sonuçlardan biri de bu. Bunlan değerlendirmediğimizsüreceyenibircezainfaz politikası üretemeyiz. Geçcn dönem de komisyon başkanıydınız. Ama ilk kez işkence bu kadar açıkça ve delilleriyle kamuoy una açıklanıyor. Bu nedenle de komisyona, "insan hakları konusunda bir misyon yüklendiği" değerlendirmeleri var. Bu çalışmalar, bu misyonu yerine getirme çabası mı gerçekten? Ben 5 Aralık 1997'de komisyon başkanı seçildim. O tarihe kadar Türkiye zoraşamalardan geçiyordu. özellikle terörün getirdiği ortamda, onun arkasına sığınılarak ihlal edilmiş insan hakları konusunda " Bu şartlarda ancak bu kadar olabilir" mesajını veren gruplann yaklaşımını da biliyoruz. Biz 1998' in başmdan itibaren yeni bir yaklaşımı ortaya koymaya başladık. Hatta o günün gazete kupürleri taranırsa, "yeni bakış, yeni kan" diye söz ediliyor. Hangi konuyu çözmek istiyorsanız, konuyu topluma getirmek lazım. Kanıt haline gelmiş konular, toplumBir işkence aracı: Elektrik. dan yansıyarak çok daha hızlı çözülür. Konuyu topluma götürmek için de en önemli şey onlardan yansımalannı doğru algılayabilmektir. Bunun dayolu alan çalışmalanndan geçer. Biz bunu yaptık. 1998 başından itibaren bilinçli bir alan çahşması yaptık. Her kesimle görüştük. Bu çalışmalar başladığında AB adaylığımız söz konusu değildi. Aynı şey af için de, cezaevleri için de, kısmen idam için de böyledir. Bazı şeylertam yansıtılmıyor dendi. Araştırmayı tam yapamazsak, somut belge ve bilgilerle ortaya koyamazsak anlamı olmaz. 2000 yılında tekrar aynı yerlere, aynı şekilde, aynı yöntemlere gittik.Bubize,karşılaştırmalıraporhazırlamamızı sağladı. Çalışmalarınızın Batı ülkelerindeki yansımasıneoldu? Büyük ilgi oldu. Raporlann karşılaştırmalı oluşu, alan çahşması yapılması onlann çok ilgisini çekti. Birde şu vardı; çoğunluğumuhafazakârpartilerdenolan25kişilikkomisyondatümraporlaroybirliğiylekabuledildi. Bu, raporlann siyasal yorumlar ve değerlendirmeleri içermek yerine somut olduğunu gösterir. Direkt fotoğraf çeken raporlar bunlar. Onları etkileyen de bunlar oldu. Çünkü kendileri yıllarca, mesela değişik gruplar Helsinki Watch olsun, Amnesty, Kızılhaç gibı örgütlerle çalışmışlar. Metodun önemli olduğunu düşünüyorlar. Çünkü biz insanlan sabırla, birebirgörüşmelerle ve yaşamlanndaki tüm basamaklan inceleyerek değerlendiriyoruz.Böylebirbilgiyialdığınızdakafanızda asla yanılmayacağmız bir hayalle yürüyorsunuz. O zaman kimsenin birbirini aldatmaya ihtiyacı kalmıyor. Komisyon olarak yurtdışında da çalışmalar yapacaksınız. Bu çalışma hangi ülkeleri ve hangi yön temleri içeriyor? Uluslararası alanda insan haklarının gelişim basamaklannı ortaya koymak için AB ülkelerini, AB üyesi ohniayan Avrupaülkelerini, ABD, Avustralya, Kanada gibi ülkeleri birprojekapsamındainceliyoruz.Bubizim çalışmalanmızla eşzamanlı devam ediyor. Çünkü herülkenin içerisinde, işkence ve kötü muameleye daır mücadele var. Hem bunu, hem de bu ülkelerde yaşayan yurttaşlanmızın durumunu inceleyeceğiz. Bunu yaparken, oradaki cezaevlerinde olan yurttaşlarla da görüşecek, sorunlannı saptayacağız. Aynca etnik temel üzerinden aynmcıhk var mı? Bunlan inceleyeceğiz. Bizraporlanmızıbirçok kuruma gönderdik. Cumhurbaşkanlığı, milletvekilleri, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, barolar, araştırma yaptığımız kesimler... Hâlâ gönderiyoruz, sonbaharda da devam edecek. Yurtdışından talepler oldu, oralara gönderdik. AB YüksekKomiserliği, Helsinki Watch, Amnesty, büyükelçilikler... p+ için öncetabloyuaçıkça ortaya koyupkabul etmek gerekir. Bu bir aşama, bu aşamamnüzerindedeğişikgruplannhassasiyetini ve neden dolayı rahatsızlıkhissettiklerini iyi değerlendirmek lazım. Bir kere 160 bin kişilik kadronun içinde hâlâ adli polis teşkilatı yok. Adli polis teşkilatının, ara kademede delil toplamadaki yaklaşımlan tabii ki çok şey kazandırabilir. Savcılık müessesesine baktığımız zaman, ellerinde doğru dürüst delil olmuyor. Ellerine hazirlanmış dosya geliyor. Savcılardakriminolog değil... Ellerindeki dosya üzerinde soyut değerlendirtne yapmak durumunda kalıyorlar. Mahkumlar bunu çok net söy lüyorlar;" Biz size öy le bir ifade yazarız ki, bu ifade sizi astınr da, bir da ha bir daha mahkum ettirir de " deniyor. Ben hiç bir zaman çalışmalar sırasında emniyet müdürlükleriyle, teşkilatlarla karşı karşıya gelmedim. Polis düşmanı hiç değilim. Fakat polisin onuru, görev yaparken başı dik, toplumla kucaklaşan ve onlann güvenliği için görev yaptığını hissettiren tavn en önemli silahıdır. Bu tavn, bu yapıyı korumak, bunun yerleşmesi için mücadele etmek, polise karşı olmak değil, polis dostu olmaktır. Çok önemli bir şey var, bu mücadelenin içinde sessiz kalanlan ben kınıyorum. Bu, polise karşı gelmek ya da mahkumdan yana tavır koymak değil. Cezaevlerindeki insanların sosyoekonomik durumunu da inceleme olanağı TBMMİnsan Haklannı İnceleme Komisyonu Başkanı Pişkinsüt, bir cezaevi incelemesinde...