27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 AĞUSTOS 2000. SAYI752 olamaz" diye geçiyor. Şaşkınlığın ardından eller fotoğraf makinelennin deklanşörune gidiyor. Herkes deli gibi fotoğrafçekiyor. Dönüş yolculugubaşlıyor. Hayalimize kazıdığımız Valla Kanyonu'nun güzellikleriyle Ilıca Köyü'ne doğru yolaçıkıyoruz. IlıcaŞelalesi'nigöreceğiz. Köydedüzenlenenşenliklebirlikteöğleyemeğini yiyoruz. Pınarbaşı Beledıye Başkanı Halil Sarımeşe'nin yaptığı konuşmanın ardından Ilıca Şelalesi'ne doğru hareket ediyoruz. Ilıca Köyü'nü arkamızdabırakarak tepeleri aşıyoruz ve şelalenin yukanlardan düşen suyunun sesini duyuyoruz. Balta değmemiş ağaçlar ve uzun çalılar yürümeyi zorlaştınyor. Ama değiyor. Tatil günü ve şenlik olması nedeniyle çoluk çocuk şelalenin oluşturduğu gölcüğü doldurmuş, yüzüyorlar. Seslerini ta yukanlardan işitmiştik ama bir anlam verememiştik. Ilıca Şelalesi Horma Kanyonu'nun bitimmde yer alıyor ve birkaç metrelık biryükseklikten dökülüyor. Şelale çok güzel ama daha güzeli üst tarafı. Geri dönüp yukarı doğru tırmanıyoruz. Çalılann ardından olağanüstü güzelliklen şelalenin kaynağına geliyoruz. Yüksek vadilerle çevrili bu yer oldukça serin. Dağlann hemen yamacında bir gölcük olmuş. Gölcük öylesine durgun ki, kaynağı yok sanırsınız, müthiş bir güzellik. Başımızı kaldınp dağın zirvesıni görmeye çalışıyoruz. Ama yüksek ve dik olduğu için görebilmek için iyice geriye yaslanmak gerekiyor. Ağaçlann yeşilliği ve gökyüzünün maviliğinin yansıdığı su, turkuvaz bir renk almış. Yalmzca suya yansıyan bu renk bile insanı büyülemeye yetiyor. Ama asıl güzellik gölcükteki suyun aşağı doğru akarak şelale oluşturduğu yer. Su kayalan oymuş ve aquaparklardaki gibi helezon şeklinde tüneller oluşturmuş. Şelalenin suyu bu tünellerden süzülüp gümbür gümbür bir sesle aşağı akıyor. Bugünkü doğa gezimiz burada sona eriyor. Geri dönüyoruz. Ama yann sabah bizi zorlu bir yürüyüş ve muhteşem bir manzara bekliyor. Dönüşte yine Ilıca Köyü'nden geçiyoruz. Bir köylü bizi durdurup ayran ikram ediyor; evini gezdiriyor. Bir de yazdığı bir şiiri bize okuyor. Köyde muhtar Murat diye anıldığını söylüyor. Tek bir ricası var, bu şiinnin bir gazetede yayımlanması. Yarım yamalak söz verip yolumuza devam ediyoruz. Sabah erkenden kalkıp minibüslerle yola koyuluyoruz. tlk hedefimız Sorkun Yaylası oradan, Ilgarini'ne çıkacağız. Sorkun Yaylası kayın ve köknar ağaçlarıyla çevrili iki yamaç arasında düzlük bir alan. Yöre insanı doğa yürüyüşü nedeniyle alanı tamamen 13 doldurmuş bir arazöz tahsis etmiş. Hemen başına yığılıp susuzluğumuzu giderdik. Bizim gazeteci ekibinin bir bölümü sabahın erken saatlerinde bizden önce yola ç ıkmış. Onlarmağarayaçoktan varmışolmalı. Biz de yola çıkıyoruz. 60 derece eğimli bir tepeye tırmanıyoruz. Mağaranın uzaklığı tahmini2.5 kilometre. Çıkışhızınızagöre45 dakika ile 1.5 saat arasında bir zamanda varabiliyorsunuz. önce bir tepe, sonra bir düzlük ve yine bir tepeyi aşarak mağaraya (eğer gücünüz yeterse) vardığınızda muhteşem bir görüntüyle karşılaşıyorsunuz. Aşağıdayken anlatılanlardan hayalinizde şekillendirdiğiniz mağara tahmininizden büyük. Dışansı oldukça sıcak ama mağaraya girdiğinizde üşüyorsunuz. Gazeteci arkadaşlardan biri ısıyı ölçmüş. Inanamayacaksınız ama eksi 17 olduğunusöyledi. Dışanda 35 dereceye varan bir sıcaklık içeride eksi 17 derece soğuk. Bunu dünyanın hangi köşesinde yaşayabilirsiniz? tlgarini ile ilgilı şımdiye kadar ciddi bir çalışma yapılmamış. Ancak mağaradaki kalıntılardan Hıristiyanlığın yasak olduğu dönemlerde insanlann burada yaşadığı anlaşılıyor. Mağara gırişteavizelıodaolarak adlandınlan ve mağaranın tek aydınlık yerinden iki kola aynlıyor. Avizeli odadaki kalıntılardan burada yaklaşık 10 ailenin yaşamış olduğu tespit edilmiş. Sola aynlan koldan 33 basamaklı çapraz inen merdivenlerle aşağı doğru iniliyor. Burada bir kilise ve ev kahntılanyla karşılaşılıyor. Sağa doğru giden koldan ise eşsiz güzellikteki sarkıt ve dikitler önünüze çıkıyor. Belediye mağaranın içini bir jeneratör yardımıyla aydınlatmış, ama yeterli değil. Karanhk nedeniyle ilerilere gitmeniz mümkün değil. Zaten koyu karanlığın başladığı yerde dik bir iniş var. Rehberimiz Yaşar Şahin yaklaşık 60 metre olduğunu ipsiz inilemeyeceğini söylüyor. Aşağıda bir gölcüğün olduğunu, burayı geçtikten sonra da mağaranın uzayıp gittiğini sözlerineekliyor. Pınarbaşı'nın doğal güzelliklerini görmek için yalnızca iki günümüz vardı. Ama anlaşılacağı üzere bu bize yetmedi. Kimseye de yeteceğini sanmıyoruz. öylesine çok güzellik bir araya gelmiş ki, insana iki gün değil belki daha fazla gün yetmez. Bölgeyi gezen gazetecilerin ortakbirkaran var. Buraya bir daha gelmek. Bu güzelliklen bir kez daha görmek ama daha donanımh ve daha fazla zaman ayırarak. Pınarbaşı' nın da içinde bulunduğu Küre Dağlan Milli Park ilan edilmiş. Doğa ve tarihi dokunun korunması için devlet bir adım atmış, gerisi bize kalmış. ^ BAŞKENT GUNLERİ Elmanın yansı MÜŞERREF HEKtMOĞLU Ç amlık'ta iki kuleli bir ev. Geçmişten geleceğe Ayvalık'ın tarihini yazıyor. Geçmişinde bu güzel doğa parçasına sevdalanan bir hukukçu, geleceğinde müzik dalını onurlandıran bestecimiz llhan Usmanbaş var. Çağdaş yapıtlan nedeniyle ödüller alıyor, Avyalık'ın doğasından müziğin doğasına gizemli bir yolculuğu yansıtıyor. Boğaziçi Üniversitesi'nden doktoıiuk alması da bu çağdaş yolculuk nedeniyle. O yolculuğun renkli aşamaları var. O güzel evde Atrfet Usmanbaş'ın görkemli sofrasında buluştuk, Kemal ustanın nefis yemekleriyle damak zevkini de tırmandırarak, 5060 yıllık yolculuklar yaptık geçen akşam. Ffliz Ali, Salçuk ve Kâmuran Gündemir, Beyhan ve Imer Saracoğlu ile 1940'lardan 2000'lere geldik. Bellekler yeşerdi birden, Ankara Devlet Konservatuvan'nda yeşeren yetenekler, o yetenekleri geliştirmek için yaşanan özveriler. Piyanoda, Ferhunde Erkin'in öğrencileri zamanla yanşıyor. örneğin Kâmuran Gündemir sabah 04.00'de başlıyor piyano çalışmaya. Sonuç ortada. Çalmanın ötesinde öğretmenin de güzel bir aşamasına ulaşıyor o genç öğrenci. llhan Usmanbaş'ın ilk yapıtlarını o seslendiriyor. Başta Fazıl Say, öğrencileri de güzel tırmanıyor piyano dalını. Filiz Ali'nin girişimiyle gerçekleşen yaz okulu olumlu bir adım bu yolda. Eylülde yeniden başlıyor, ilgi de var, daha da çoğalabilir ama yer sorunu çözüm bekliyor. Eski fabrikalar, yağ depolan sorunu çözebilir, yerel yöneticller de istekli, Ancak Ayvalık halkı gereken desteği verebilirse. KHK nedeniyle yaşanan darboğazın gerisinde öyle sorular da var bence. ödün politikasıyla gelişti dinci tırmanışlar, teksesli yöneticilerle. Atatürk'ün en önemli devrimini yozlaştırmak için dinci politikaya ödün verildi durmadan. 2000'li yıllarda yaşanan tutarsızlıklar, 1950'lerde başlayan ödün politikasının uzantısı değil mi? Acı ama gerçek, vaktiyle bandolar kuruluyor, konserler veriliyor ama Ayvalık da geçmişine yaraşır düzeyde sürdüremiyor müzik yaşamını. Yeni atılımlar gerekiyor, olumlu girişimleri desteklemek. örneğin yaz okuluyla ilgili çalışmalara katılmak, elvermek, soluk vermek. Ayvalıklıların birlikteliğini tlgarini Mağarast ile ilgili bugüne dek ciddi bir çalışma yapart olmamış. Anılar, öykülerle vardığımız sonuç da hayli düşündürücü doğrusu. örneğin Kâmuran Gündemir Ayvalık'ta bando kuran bir babanın oğlu. Halkevindeki müzik çalışmalarını yakından izliyor, katılıyor. Derken halkevlerinin boşluğu geliyor gündeme. Çoksesli müzik dalında beklenen yeşermenin gerçekleşmemesiyle ilgili özeleştiriler yapılıyor. Ankara tlhan Usmanbaş, yaşamını çağdaş müziğe adadu.. Konservatuvan'nın eski öğrencileri yılların bırikımini çarpıcı oluşturan bir örgütlenmeye yönelmek. sözcüklerle aktarıyor. Çoksesli müzik Nereye gitsem, kimle konuşsam benzer sevgisini geliştirmek için yeterli çaba konular çıkıyor karşıma. Değiştirmek gösterilmemesinin nedenlerine eğiliyor. kolay değil, diye karamsarlık belirtenler, Arada ılginç olaylardan söz ediliyor. dahası üretenler de var ama vatandaş örneğin Atıfet Usmanbaş Sarımsaklı olmak da kolay değil! Görev guç de olsa plajında yaşadığı bir olayı anlatıyor. Biz üstlenmek gerekiyor. Belll uyarılara de beili bir soruyu yanrtlıyoruz. Kahvede duyarsız kalmak, yozlaşmayı ünlü bir şarkıcı, ses duvannı aşarak son derinleştirmek yerine tepkini, davranış günlerin moda şarkısını söylüyor. Türk biçimini belirteceksin. Bir damla ışık operasının çok sevilen sanatçısı, öğretim katacaksın karanlığa. üyesi de garsonu çağırarak sesi Yaşayarak biliyoruz damlalar göle yavaşlatmasını istiyor. Delikanlı bu dönüşüyor sonra. Müzik dalında da tepkiye şaşırıyor, müşteri böyle istiyor, güzel bir yağmur yaşanabilir. yanıtını veriyor. Atıfet Usmanbaş da konuşmayı sürdürüyor: Peki, diyor, ben de yann Beethoven'in "Usmanbaş" kltabını okudunuz mu? Adı 9. Senfonisi'ni getireceğim sana, onu "Ölümsüz Deniz Taşlanydı" yapıtından çalmanı ısteyeceğim, çalacak mısın? kaynaklanıyor, sayfalannda yaşamını Sorusu yanıtsız kalıyor, ama yanrtı almak, müziğe adayan bir kişinin öyküsü var, o alanı boş bırakmamak gerekiyor öyküyü biçimlendiren bir aşkın, , doığrusu. Dahası halkevlerinin biıiikteliğin anıları, belgeleri, güzel boşluğunu örtecek kuruluşlara güç çağrışımlara yol açan fotoğrafları. vermek. Elmanın yansı gibi. ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle