Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 F+ Bu kadar uzunsüreli.bu kadar yapışık bir ilişki, hem de sonunda bir kişinin kazanacağı bir yanşma ruhu ile yapılıyorsa işin iyice rekabete dönüşmesi, bunun sonucunda da kirli bohçalann açılması kaçınılmaz olacaktı. Örneğin Nichola dilindeki altın hızma deliğini bir arkadaşmın iğne ve kızgın maşa ile yaptığını itiraf edecek, grubun en sessizlerinden Thomas evlilik dışı bir ilişkiden dokuz yaşında bir çocuğu olduğunu söy lerken rahibe eskisi Anna ise lezbiyen olduğunu fark ettiği için rahibeliği bıraktığını açıklayacaktı. Yanşmacılar yalnızca kendileri ile açıklamalarda bulunmakla yetinmeyip sonunda birbirlerine de çamur atmaya başlayacaklardı. Sada Andrew için "Aklı seksten başka bir şeye çalışmayan iğrenç bir erkek tipi" diyecek, Caroline' ın gülüşü "son derece sinir bozucu" bulunacak, Sada "aşın derecede bencil ve ekip ruhuna ayak uyduramayan" bir kişi olarak tanımlanacaktı. Caroline verilen egzersiz bisikletinde 1.800 km mesafe yapma görevinde Craig'in kendi payına düşeni yapmadığını söyleyerek ona çatacaktı. Craig ise dizini incittığini, Caroline'in bir alkolik olduğunu söyleyerek karşı saldınya geçecekti. CUMHURİYET DERGİ Ve sonuç... Kitle hlsterisi! Herkes tek tek elenmiş, kimi olgun, kimi gözyaşları içinde programı terk etmek zorunda kalmıştı... Sona Anna ve Craig kalmıştı. Sonuç açıklandı, kazanan Craig'di. Evden alınıp stüdyoya getirildiğinde alan çığhklarla inliyordu. Artıkalandakileri sus turmak mümkün değildi. Sanki çok ünlü bir müzik topluluğu sahne alıyordu. Dışanda dünya dönmeyi durdurmuş, herkes bu onbir kişi ile tek yürek olmuştu. Oysa bu 64 gün süresinde neler olmamıştı neler....Yanşmacılann25Temmuz'dadüşcn Fransız Concord'unda ölen 109 kişiden hiç haberleri olmamıştı. 14 Ağustos'ta batan Rus dcnizaltısı Kursk'ta ölen 118 kişiden, 7 Eylül'de başlayan ve birhafta süre ile ülkeyi kilitlenmenoktasınagetirenpetrolkrizinden de.... Kimbilir, belki de bu 64 günlük izolasyonuyaşamak onlann gerçek kazancı idi. Craig olabilecek en büyük jesti yapmıştı ve 70 bin sterlinlik ödülünü arkadaşı Jo Harris'ebağışlamıştı.Dov/nsendromuiledoğmuş Jo'nun kalp ve ciğerleri hastaydı, paha lı bir ameliyat geçirmesi gerekiyordu ve Dovvn'lu olduğu için Ingiltere'de hastanelerden gün alamamıştı, bekleyecekti. Amerika'daki ameliyat ise 250 bin sterline mal olacaktı. Gerçi Craig'in ödülü buna yetmiyordu ama birkaç yıldır zaten bir kampanya yürütülüyordu, bu para da ona eklenecekti. Halkla ilişkilerin önde gelen isimlerinden MaxClifTord,Craig'inmüthişbirkarizması olduğunu, Liverpool' un da uzun süredirünlü bir isim üretmediğini, Craig' in bu boşluğu doldurabilecek yetenekte olduğunu açıkladı. Ona göre Craig televizyonda, örneğin inşaatla ilgili bir programda iy i bir sunucu olabilirdi. Hatta yalnızca Craig değil, bütün yanşmacılann bu "birdenbire kazanılmış ün"ü ıyi kullandıklan takdirde çok başarılı olma şanslan vardı. Evet, program sona erdi, yanşmacılar ün lendi, olan oldu, biten bitti. Şimdi ne olacak' lngiliz Film Enstitüsü'nde Televizyon v» özelProjeleryöneticisiolanVeronicaTay lor' a göre bu bir son değil. Tay lor izleyicile rinprogramıneksikliğinimutlakahissede ceklerini, bu yüzden kısa sürede programır devamı çekilmese bile yerine birbenzerinir gelmesinin kaçılmaz olduğunu söylüyor Her ne kadar programın "ekran röntgencili' ği" mi yoksa sosyal deney ağırhklı bir "Reality Show" mu olduğu yolundaki tartışma lar hâlâ sürüyorsa da televizyonculukta yen bir türün yaratıldığı gerçeğini kimse inkâ edemiyor. Kanal 4 de bunun farkında. Kanalın Anlaşmalar Editörü Liz Warner, "Bu kadar bü yük sansasyondan sonra bu programın ikinci bölümünü çekmemek aptallık olur" diyor Zaten Bow'da bu amaçla özel olarak yapılmış stüdyo ev de söküldü, paketlendi vı programın devamında kullanı lmak üzere depoya kaldınldı. Küçük eşyaların büyük biı çoğunluğu ile yanşmacıların evde kaldıklan süre içinde ürettikleri sanat (!!!) eserleri isc açık arttırmaya çıkarıldı. Satışın geliri çocuklarla ilgili bir hayır kuruluşuna bağışlanacak. lzleyicilere de programın devamı yapılıncaya kadar bu on kobayın yaşamlannda neleı yaptıklannı izlemek düşecek. ^ * Bilgiler BBC News Online sitesinden alınmıştır. PAZARIN PENCERESİNDEN 'Çingeneyim, gurur duyuyorum!' SELÇUK EREZ G üzel, alımlı bir kız. Hürriyet'in ekinde, darbukacı ve klarnetçinin refakatında göbek atarken alımlı bir poz vermiş; "Babaannem, halalarım, teyzem, ablam da dansözdüler!" demiş. Sonra da şunlan eklemiş Dolapdereli Nuran Çokçaltşkan: "Çingene olmak bana gurur veriyor!" "Aferin!" dedim, Nuran'a; yıllar önce Zeynep Oral'la Sulukule'ye röportaj yapmaya gittiğimizde ayıp olmasın diye "Roman" olarak anılan yurttaşlanmız, bize 'Çingene' diye bir şey olmadığını, kendilerinin aslında Fatih Sultan Mehmet zamanında harbe gitmeyen atalan yüzünden gadre uğradıklannı ya da sadece esmer Türkler olduklannı anlatmışlardı. Hele şükür artık Çingene olmanın ayıp, bu nedenle saklanacak bir şey olmadığını kavrayanlar çıktı... Aslında tarihlerini, coğrafyalannı kanştırsalardı, Çingeneliğin öyle küçümsenecek bir şey olmadığını çoktaaan anlamış olurlardı. Bizde Çingeneler konusunda yazılmış eser azdır: Benim bildiklerim, Tahir Alangu'nun "Dünyada ve Bizde Çingene Hikâyeleri" ve Osman Cemal Kaygılı'nın bol bilgi aktaran "Çingeneler" adlı romanından ibarettir. Osman Cemal, romanında bu sempatik yurttaşlanmız konusunda şu bilgileri aktanr; "Biz bu dile Çingenece diyoruz, ama onlar kendi aralarında 'Romanes' derler. Kendilerini de 'Rom' diye anarlar. Çingeneceyi Istanbul'un şurasında burasında yerleşmiş, oturmuş Çingeneler bilmezler. Yalnız, onlann kendi aralarında, birçoğu da düğünlerde, derneklerde parola yerine kullandıklan bazı tabirler, istilahlar vardır ki bunların arasında pek az, binde bir Çingenece kelime ya vardır ya yoktur... Bu tabirlerin da Avrupa'nın, hatta okyanus aşıp Kuzey Amerika ve Kanada'nın birçok bölgesine ulaşmışlar. Mc Dovvell'e göre, bu yol boyunca geçtikleri ülkelerin dillerinden kelimeler katmışlar dillerine: Mesela, lngiliz Çingenelerinin 'efendi' anlamına kullandıklan "rai" ve hanımefendi anlamına gelen 'rawnie' sözcükleri, Hintçedeki 'raca' ve 'rani' kelimelerinden türemiştir. Çingeneler, Farsçadan ipek, yün ve balmumu karşılığı kelimeleri almışlar. Denizi ilk gördükleri yer Iran olduğundan onu da Farsçadan aldıklan bir kelimeyle, "derya" olarak anıyorlar. Bizans'tan yol anlamına 'drom'u ve ışık anlamına 'foros'u almışlar. Cennet, zaman, kurşun, bakır, nal, çaydanlık, masa, iskemle, şapka, ayakkabı, kaz, güvercin de Anadolu'dan derledikleri kelimeler arasında. Kullandıklan kelimelerin yaşı, onlann bu kelimelerin kullanıldıklan ülkelere ne zaman vardıkları konusunda fikir veriyor. Kayıtlara göre, 1417'de Hamburg'da, 1422'de Roma'da, 1427'de de Paris'te görülmüşler. Mc Dowell, Çingenelerin Hindistan'ın neresinden geldiklerini araştırmak için bir ingiliz Çingene ailesiyle bir hayli dolaşmış; Pakistan'da Lurilerin yaşadıklan bölgelerin, Sind topraklannın ya da Domlann Kuzeybatı Hindistan'da yaşadıklan yerierin Çingenelerin olası anavatanlan olduğuna inanıyor. 'Rom' kelimesinin 'dom'dan geldiğine inananlar var. Osman Cemal Kaygılı, yurdumuzdaki Çingenelerin 'cinli' anlamında kullandıklan kelimenin 'bangal' olduğunu da söylemiş: Hindistan'ın kuzeydoğusunda Bangladeş ve Bengal Körfezi'nin bulunduğunu düşünürsek, Çingenelerin anavatanlan konusunda yan teoriler üretebiliriz. Biz, Mısır'dan, Koptlann yaşadıklan yerlerden geldiklerini düşünerek 'Kıpti' demişiz, Avrupalılar da Çekya'dan geldiklerini sanıp 'Bohem' demişler, ama Çingeneler aslında Hlndistanlıdıriar. O zaman şöyle düşünemeyiz mi? Amerika'da yaşayan zenciler, "Afrikalı Amerikan" olarak anılıyorlarsa bizim Roman ya da Çingene olarak bellediklerimize niçin "Hint Türkü" denmesin? Doğal olarak Yunanistan'da yaşayanlanna, "Hindistanlı Yunanlı", Fransa'da yaşayanlara da "Fransız Hintlisi" denmesi pekâlâ uygun olur. O zaman Çingene olarak bellediklerimizin tümü niçin hiçbir sıkıntı çekmeden, tarihi çok zengin, kültürü de alabildiğine engin bir ülkeden geldiklerini bilip göğüslerini gere gere "Hint kökenliyim ve gurur duyuyorum" demesinler?^ çoğu argodur. Sözgelişi, 'sipari', 'piyiz', 'cızlam', 'keriz', 'habe' kelimelerinden yalnız 'yemek' anlamına gelen 'habe' kelimesi, Romanes dedikleri gerçek Çingenecedir, diğerleri tam birer kerizci argosudur. Romanes denen Çingeneceye gelince, bu dil çok kanşık bir dildir ve içinde her milletin dilinden kelimeler vardır. Bart Mc Dowell'in "National Geographic Society" tarafından 1970'te bastırılmış "Gypsies" adlı eserinde, Hindistan'ın kuzeybatısındaki anayurtlarını bin yıl önce terk etmiş olan bu kavmin, Afganistan ve Iran'dan geçerek Anadolu'ya ulaştığını, oradan da Balkanlar'ı aşıp Çekoslovakya'ya vardığını oğrenıyoruz. Çekoslovakya'dan