22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27EYLÜI. 1998. SAYI 653 dünyanın her tarafındaki çocuklann insanlan, ağaçları, evlcri sanki hep aynı şekilde çizdiklerini düşündüren çocukça masumiyeti, yaşanan acımasız olaylarla, masum tanıklarını bağdaştırmayı imkansız kılıyor. Ina, çocukların merkeze ilk geldiklerinde, yaşadıklarını sözlü ifade etmekte zorlandıktarını, bundan dolayı da ilk iletişimleri yaptıkları resimleri değerlendirerek kurabildiğini anlatıyor. Özellikle 1995 Serebrenica katliamı sonrası, kimi günlerce ormanlardan kaçarak, kimi de istif halinde kamyonlara yüklenerek Tuzla'ya ulaşan kadın ve çocukların, ilk geldiklerinde, uzun bir süre çok kötü şartlar altında yaşadıklarından yüz ifadelerinin bi1e artık insani olmadığını belirtiyor Ina. "Vive Ztw'de geçirilen zaman, sağlanan eğitim ve sosyal aktivite imkanları sanki onlara çocuk, kadın, insan olduklanm tekrar hatırlatıyor diyor". Annelcrinin terapi seansları sırasında, kiiçük çocuklar, eğitmenlerin gözctiminde bir anaokulunda bulunurkcn, okul çağındaki çocuklar da, öğretmenlerin gözetinıinde dersleri ve diğer sosyal aktivitelerle uğraşıyorlar. Çocuklar Vive Zene'de beraber yaşama ve paylaşmanın sağladığı huzurlu ortamda derslerinde vc davranışlarında kayda değer gclişmeler gösteriyorlaı. Vive Zene duvarlarını artık özgür bir ortamda kullanan bayraııı eğlenceleri, kurıılan arkadaşlıklar, seyredilen mavi gökyÜ7Ü ve gündoğumu resimleri kaplayabiliyor. Merkeze gelen kadınlar ise çocuklanndan. çok daha zor açılıp, yaşadıkları hakkında konuşabiliyorlar. Terapiye yeni başlayan kadınlarda, savaş sırasında yaşanılan kötü tecrübelerin etkilerinden kurtulamadıkları gözleniyor. Örneğin, birçok kadın, erkeksiz kalan aile ortamında, çocukları üzerinde otoriteyi ancak şiddet kullanarak sağlama yolunu seçiyor ve mültcci kamplarındaki zorlu hayatın, yıllardır devam ctmcsi sonucu geleceğe tamamen umutsuz bakıyorlar. Terapinin ana aniaçlarının başında şiddet mağduru kadınların kendilerine saygı duymalarını ve bundan sonraki hayatlarında tek başlarına üstlenecekleri sorumlulukları daha net görebilmelcrini sağlamak geliyor. Kadınlara, çocuklarıyla yakınlaşmaları, onlarla yakından ilgilenmeleri gerektiği ve geleceğin Bosnası'm oluşturacak fertlerin kendi sorumlulukları altında büyüdükleri bilinci aşılanıyor. Çeşitli uğraşlarla ilgilenmeleri, yeni el becerileri kazanmaları, Ingilizce ve bilgisayar kurslarına gitmeleri teşvik ediliyor. Her hafta bir kadın, evin temizlik, yemek ve sosyal aktivite düzeninden sorumlu tutuluyor. İlk başlarda içine 4tapanık, çekingen görünen birçok kadının, terapinin sonunda saç ve kıyafet modellerini değiştirdikleri ve hayata atılmaya hazır göründükleri dikkat çekiyor. Terapi süresinin sonunda, merkezin kadın ve çocuklarla bağlantısı devam ediyor ve bir terapist, onlara düzenli ziyaretlerde bulunuyor. Anaokul cğitmcni Cana, merkeze gelen kadınlara, sürekli olarak, kızlarını okula göndermeleri gercktiğini ve onları erken evlendirmemelerini tekrarladıklarını söylüyor. Masmavi gözlü, sarışın Elvedina'yı göstercrek, "Büyüyünce hem çok güzel, hem çok akıllı bir kız olacak" diyor "eğer değcri bilinirse..." 11 M a y ı s 1992. Tuzlah Sırp kızı Miryena için geçmiş ve gelecek, anılar ve düş anlamsız, belirsiz birer zaman şimdi. Çünkü savaş başladı... Tuzla doğumlu Müslüman bir Boşnak. Tuzla'da yabancı diller yüksekokulunu bitirdikten sonra, Bosna'nın birçok yerinde ve Hırvatistan'da değişik işlerde çalışıyor ve aile kurmaya karar verdiği zanıan, polis olan Mirsad ile evlenip, tekrar Tuzla'ya ycrlcşiyor. İlk çocugu, Klvir'in doğumundan bir sene sonra savaş çıkıyor ve Mirsad'ın o güne kadar, ailesini rahatça geçindirebildiği maaşı gürılük ekmek ihtiyacını bile karşılayamaz duruma geliyor. Yiyecek fiyatlannın astronomik rakanılara fırlaması karşısında, bir çuval un karşılığı arabalarını ve bir süre kendilerini idare edeeek yiyeeek için de, şehir halkının birçoğu gibi değerli eşyalarını satıyorlar fakat hemen herkes gibi 1020 kilo kaybetmekten kurtulamıyorlar. Savaşın ilk yılında planlamadığı bir hamilelikle karşı karşıya kalan Mirsada, ctraflakilerin karşı koymalarına ragmen ikinei çocuğunu da doğuruyor. Doğum sırasında vc sonrası, kocası dahil ailesindekı tüm erkekler çeşitli cephelerde görevdc bulunuyorlar. Mirsada, yiyecek stokları tamamen bitince, iki çocugunun bakımını Tuzla'da görcv başına geri çagrılan Mirsada devrederek iş aramaya başlıyor. Aylığı 100 marklık bir iş için dua edcrken, daha iyi şartlarda, o zamanlar yeni kurulmakta olan Vive Zene'de aşçı olarak çalışmaya başlıyor. Aynı zamanda, iyi derecede Ingilizce bilmcsı sayesindc, yabancı yardım örgütleri ile ilişki kıırarak, Hollandalı bir yemek dağıtım kuruluşunda, daha sonra da Alman Tıbbi Yardım Örgütü'nde iş buluyor ve ikinei işinde yöneticiliğe kadar yükseliyor. Bir anda üç dört işte çalışır hale gelen Mirsada, savaş sırasında Tıbbi Yardım Örgütü ile ateş hattında bulunan birçok kasabayı, köyü dolaşıp, yardım götürüyor. Savaşın ilk yıllarında, ona en acı gelen şeyin, büyümekle olan çocuklanna her akşam kurufasulye ycdirmek zorunda kalmak olduğunu söylüyor. "Savaş bize çok önemli bir şey öğretti" diyor Mirsada. "Sağlığı bozuk olan insan için en önemli şey sağlıktır. lşsiz kalan için bir iş, aç olan için yemek ve canı tehlikede olan içinse hayat. I layatta kalmaktan başka bir şey de çok önemli değil zaten. Biz savaşta bunu öğrendik." Mirsada, insanları sevdiğini, yaşamı onlarla birlikte paylaşabilmenin kcndisini nıutlu ettiğini, şu an birkaç işte birden çalışıp para kazanabildiğinden, misafirlerini istediği gibi ağırlayabildiğini söylüyor. "Misafirperverliğim ailemden gelir." diyor "Lisc'de okurken, Floridalı bir kızı bir yil evimizde misafir ctmiştik. Savaş sırasında da evimizde yaklaşık on aile barındı." Mirsada'nın ailesi ile beraber geçirdiğim hem Raınazan, hem de Kurban Bayramı'ndan sonra, ailesinin misat'irperverliğinden bahsederken bir hayli alçakgönüllü davrandığını görüyorum. (,'ok gcçmeden bu misafirperverliğin Bosna'da, birkaç kişiye has değil, Boşnak olmanın temel özclliklerinden biri olduğunu farkediyorum. Mirsada'nın kızı yok ama yaşamını kurtardığı ve bir Alman ailesinin cvlat edinmesine yardımcı olduğu Adissa'sı var. (,'ingene bir aileden gelen Adissa, adı bile konmadan doğar doğmaz bakım yurduna veriliyor. Bakım yurdu görcvlileri, sağlığı bozuk olan bcbcği, Mirsada'nın çalıştığı sağlık örgütünc bildiriyorlar. Mirsada, o gündcn sonra adını Adissa koyduğu, yakında dört yaşını dolduracak olan küçük Çingene kızla ilgileniyor. Savaş devam ederken, yedi aylık Adissa'yı amcliyat için Almanya'ya götürüyor ve hayatını kurtarıyor. Ameliyat sonrası, savaşın devam ettiği bir ülkcye getirmektense, Adissa'yı bir süre için bir Alman çiftin bakımına bırakıyor. Üç yıl sonra Alman çift, ailesinin reddettiği bebeği cvlat edinmeye karar vcriyorlar. Bosna yasalarına Mirsada'nın öyküsü... Mirsada, Bosna'nın mülteci kamplarında sağlık hizmeti veren bir Alman Sağlık Örgütü'nün yöneticiliğini yapiyor. Iki küçük çocuğun ve okul öncesi çocuk eğitimi gördüğü ünivcrsitenin masraflarını karşılamak için de ek gelir olarak 'Vive Zene ' de aşçı olarak çalışıyor. Mirsada, Daha adı bile konmadan bakım yurduna verilen Çingene kızı Adissa... Mirsada, Vive Zene'nin aşçısı. Ailesi tarafından terkedilen Adissa'yı yalnız bırakmadı. Yedi aylıkken ameliyat için Almanya'ya götürdü. Bir Alman ailenin evlat edinmesi için uğraştı. Mirsada Müslüman, yakın dostu ise Sırp Vera ile kankoca Sırp Mila ve Boşnak Enis... Onlara kurban eti veriyor, onlardan paskalya yumurtası alıyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle