Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZARIN PENCERESINDEN Kimsin Jak Samanon? SELÇUK EREZ vrupa'da çeşıtli ülkelerde yaşamış ve yaşamakta olan Yahudiler arasında yetışmış olan kültür ve sanat adamlarının bolluğuna bakar ve ulusal yahudılerimızin arasında niçin bu kadar az yazarın, çizerin ve bestekârın bulunduğunu düşünür dururdum... Şalomdakı yazılarını ve diğer yapıtlarını okuduğumda iyi bir yazarda bulunması gereken niteliklerin çoğuna sahip olduğunu gördüğüm Liz Behmoaras'ı imparatorluğun son yıllarında Hasköy'de yaşamış bir Yahudi ailesini anlatan"öykümsü anıları"nın yayınlandığını (*) öğrendiğimde her şeyden önce kültürümüzün bir eksiği gıderilıyor, bir gediği kapanıyor diye sevındim. Acaba Türk Yahudilerinin arasında yazarların ve çizeıierin azlığı, Osmanlı ülkesinde onlara örnek oluşturacak besteci ve yazarların bulunmamasından mı kaynaklanıyordu? Osmanlı Imparatorluğu'nda Yahudilerin çoğunun çağdaş bir yabancı dili konuşamaması, eğitimlerinin yetersizliği sonucunda Avrupa sanatı ve kultürü ile de yeterli temas sağlanamıyor muydu? Dlnlerlnin resme, tasvire pek yüz vermemesinin de bu olayda bir rolü olmuş muydu? Behmoaras'ın kitabında bu konulara ışık tutacak bazı ıpuçlarına rastladım: Liz'ln anneannesi Adel'in büyükbabası Hayim Efendi, kitaptaki resminde oturarak poz vermiş. Başında kara bir takke, ayağında çizgili bir entari var, kurk yakalı bir de ceket giymiş. Eşi ise yanında, ayakta duruyor. Başı tokado denen eşarpla örtülü... Liz'ln anneannesi, çocuklugunda aile fertlerinden dogru dürust Türkçe konuşana pek rastlanmadığını anımsıyor... Anneannenın anneannesi Nonika, nazardan, mangal zehırlenmesinden, insanı yataklara düşuren cereyanlardan, soğuk sudan, kedilerin işediğı yerde bıten mantardan ve fareden korkan, kem nazarları karanfll yakarak gıderen, ladıno konuşan bir kadınmış... Osmanlı Imparatorluğu'nun son döneminde Yahudiler durumu nasılmış? Aron Rodrigue, 1986'da Tarıh ve Toplum dergisınde yayımlanmış bir yazısında (Çok dıllı bir cemaatın oluşumu) şöyle dıyor: "Son döneme girildiğinde Türkiye Yahudileri iktisadi ve toplumsal açılardan tam bir gerileme ıçindeydıler. Batı'yla tıcaret alanında geleneksel rakıplerı Rumlar ve Ermeniler tarafından çoktan aşılmışlardı... Sayıca çok sınırlı bir seçkin zümresi harıç tutulursa, Yahudilerin dış ticarettekı rolü artık önemsızleşmiştı. Dolayısıyla ticari nedenlerle Avrupalılarla dolaysız ilişkiler artık batılılaşmaya saik teşkil edecek kadar etkili değildi." Liz Behmoaras, akıcı diliyle bu insanları pek güzel anlatıyor: "Engeller kafalarda mıydı yoksa etraftan mı kaynaklanıyordu kimbilir. engel dört yüz yıl boyunca 'zımni' olmanın yüküyle sürdürulen bir yaşamın eğretiliğindendi, engel, Ortaçağ'da yakılacakları odun yığınlarından yükselen alevlerın yaladığı Ispanya topraklarından kaçıp Osmanlı'ya sığınmış, ama gerı dönme umuduyla evlerinin anahtarlarını da yanlarına almış insanların ağır mirasıydı, belki de bu, insanların özgünlüğü ve kaderiydi... Evet, Yahudjler özellikle de kadınlar Osmanlı Imparatorluğu'nda dilleri gelenek ve görenekleriyle bir adacıkta yaşıyorlardı... Ama kendilerinin olmayan, Müslümari Türklerin esas sahibi oldukları bir adacık ev sahiplerini kızdırmamakta yarar vardı. Gerçi ev sahıplerinde belirgin bir düşmanlık soz konusu değildi. Ne var ki durum her an değişebilir, aleyhe dönebilirdı..." Ancak bu pek şarklı insanların çocuklarında önemli değişiklikler gerçekleşti: Kızlar Alliance okullarında Fransızca eğitildiler, erkekler de bu okulları bitirip Galatasaray Lisesi'ne, diğer liselere devam ettiler, bazıları da yüksek öğrenim gördüler. Alliance okulları nedir? Istanbul Ansiklopedisı yeterli bilgi veriyor: 1840'da Şam'da meydana gelen bazı o'ayların yolaçtığı heyecan sonucu, dini inançlarından dolayı ayrımcılığa uğrayan Yahudiler nerede olurlarsa olsunlar korumak ıçin 1860'ta Paris'te bir grup Yahudi yazar ve edebiyatçı tarafından "Alliance Israelite Universelle" adlı bir demek kurulmuştu. Bu dernek, yeryüzündeki Yahudilerin o günlere varıncaya dek yapıldığı gibi itilip kakılmamalarını sağlayacak en emin yolun dll ögretimi, müsbet bilim ve teknik bilgi ternellerıne dayalı çağdaş bir eğitim sisteminin uygulanması olduğuna karar vererek Yahudi çocukları için böyle bir eğitimi verebilecek okullar açılmaya başlanmış. Bu okullar açılmadan nasıl bir eğitim görürlermış Ortadoğu'da yaşayan Yahudilerin çoğu? Kızlar evde eğitilir, erkekler de daha çok dini kuralların öğretimini sağlayan "Yeşıva" okullarına devam ederlermiş. Liz Behmoaras, "dil"i dinden bir türlü ayıramayan tutucu hahamların çağdaş eğitim kurumlarının açılmasına nasıl kızıp tepki gösterdiklerini de anlatıyor: "Doğulu Yahudileri aydınlatmayı amaçlayan Alliance okullarında Fransızca öğrenmek hahamlara göre dinden kopmak anlamına geliyordu." Bu tutum, Müslüman yobazların "Kimbilir ki farisi, gider dinin yarisi!" sözlerini nasıl da anımsatıyor! Istanbul'da ilk Alliance okulu 1875te Dağhamam'da ikıncisi de aynı yıl Balat'ta açılmış. Alliance okullarının Türkiye Yahudilerinin eğitim ve kültür düzeylerini çok yükselttiği kesın, eğitim dilinin o çağda en geçerli yabancı dil olan Fransızca olması Osmanlı Yahudileri için dünyaya bakan pencerelerin açılmasını sağlamıştır. Liz Behmoaras'ın babası, kitabın kahramanı Jak Samanon, bu eğitim ve ardından çağdaş Vasco da Guma kendisine llint Okyanusu 'nu asırtacak deneyimli bir kaptan peşindeydi. Liz Behmoaras bir orta ve yüksek eğitimle yoğrulup büyümüş. Alliance okullarında aydınlanan Yahudiler arasında çözümü, kurtuluşu, bu toplumu benimsemede bulanlar az değildi. Böyle düşünenler, kurtuluşu Türkiye dışında arayan Siyonistlere, "Bız bu ülkenın yabancısı olarak başka topraklara yönelik projeler yapacağımıza, burada kalarak beğenmediğimizi düzeltmek ıçın kollarımızı sıvayalım" diyorlardı. Jak Samanon, böyle düşünenlerdendır, bu çığırın önemli bir ızleyicisidir. Türkiye Yahudilerinin anadıl olarak Türkçeyi kabul etmeleri gerektiğine inanan ve bu inançlannı yaymak ıçın 1900'de Istanbul'da "Tamımi Lisanı Osmani Cemiyeti"nı kuranlardan birıdir Jak Samanon. Liz Behmoaras, sadece Osmanlı Yahudilerinin yaşamlarından bazı kesitlen ustaca yansıtarak kültürümüze katklda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda bugün bu topraklarda eğitimin çağdaşlaştırılmasına çalışanlara karşı çıkan eğitim yoluyla çağdaşlaşmayı bın türlu engellemelerle durdurmaya çalışan köktendincilere bakıp bunların 19'uncu yüzyılın sonlarında Yahudi cemaatını nasıl kalkındıracağını iyi teşhis etmış olan aydınlara karşı direnen Yahudi yobazlarına nasıl benzediklerini düşünmemize yol açıyor. Dahası var. Gerici eğitimle içe kapanık ve küçük adacıklarında, kozalarında ürkek yaşayan bir cemaatın çağdaş eğitimle, içınde yaşadıkları topluma anlamlı katkılarda bulunan, yaratıcı veyapıcı fertler yetiştirmeye başladığını da iyi yansıtıyor bu eser. Mario Levi gıbi Liz Behmoaras da bu olumlu gelişmenin filizleri olarak kültürümüze hoş renkler katmaktadırlar..^ (*) Klmsln Jak Samanon?, Sel Yayıncılık, 1997 nelvali,amiral vekomutarT.sıfatlannıkoparan kaptan AlfbnsodeAlbuquerqucyağmacı,dcspot vchcrhaldesadistti. Kâbe'de lslam Pcygambcrininsandukasınıdakaçınpkari)iIığındaba7iayneahklaristemeyitasarlami!j, bıınu gcrçeklcsjtircmcmiijti. Nil Nehri'nin yolunu değiştirip bugün Somalidenen topraklardanllintökyanusu'naakıtarak.oyıllarda lslam merkczlerindcn biri olarak gördüğüMısır'ıkurutmayıdadüşünmüs,,ancak bunudauygulayamamıştı. Albuquerque'in Nil'in kaynaklannı isabetli tahmin ctmi!» olduğu da bu bağlamda ortaya çıkar. Portekiz'inbueevrelemesiyasetiOsmanlı sultanlarından tkinci Beyazıd, Yavuz Sclim ve Kanuni Sülcyrnarıdönernlerinerastlıyor. Yavuz'un, dahaönccki sultanların sürekli olarak Avrupa'da gdnişlcmclcrini bir yana iterck, doğuya ve güncyc yönelmesinin birnedcnibuydu. Porteki/tchlikesi Kanuni döncmindedahadabelirginoldu. Piri vcAli Rcislcrlc Hadım Süleyman Paşa yıllarıni Portekizgemileriniaramaklageçirdiler.Ciene Kanuni döneminde Umman kıyılarına Osmanhkaleleridikildi,Poıtekizkaleleritopa tutuldıı. Cicne Kanuni'nin çağdaşı Rus Çarı Müthiş Ivan (ürozni) kcndi devletini kuzeydebirkaçkatınaçıkararakOsmanlılara ilerde rakip olacak güçlii bir devletin tcmellerinidebusıradaatıyordu. Onaltıncı y üzy ıla ayak basıldığında, dünya büyük dcğişmelerin ba^langıcını yaşama yabaşlamifjti. l)ahasonra"Amerika"dcnen yenianakaranınbulunmasıbunlardanbiriydi.Osmanlıdevleti vedenizciliği böylebir atılımın gcrcğini duymamıştı. O tarihlcrde çağının belki cn güçlü devletiydi. Oysa, zenginliği kısa yoldan arayan Portekiz vc Ispanya için denizasjirı sömürgecilik yoluna sapmaktan başka çıkar yol görünmüyordu. Bu yolda Vasco da Gama önemli bir kilometre taşı. Nc var ki, onu bir Afrika limanından Hindistan'a ulaştıran o yörenin deneyimli kaptanı Ahmedbin Mâcid'dir. Budurumda ş.öylebirsorusorulabilir:BuolaybirPortekizdenizciliğibaşarısımıdir?^ Sigara içenler! Bugün kendinize değerli bir fırsat verin: Sigarayı bırakın. TÜRKKALPVAKFI 79 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL Tei. (0 212) 212 07 07 (pbx)10Hat Faks:(0 212)212 6835