Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 OCAK 1W8. SAYI 618 13 Unutamadığunız Kosta GÜNEŞKARABUDA Kosta Daponte karısı Athenu ile. Yakın çevreleri için onlar tek kişiydiler. "Ben iki haber arasında, oradan oraya koşarken öleceğim". demişti.Kendi sonunu tahmin etmişti. Onu yitireli 20 yıl geçti. Bitti sandığımız soykırımlar Avrupa'nın göbeğinde Bosna'da yaşandı ve bugün Cezayir'de yaşanıyor! Kosta bugün yaşasaydı, kimbilir ne güzcl yazardı bunları! B ir insanın, kendi sonunun nasıl ola' cağını kestirmcsi, zorhatta imkan| sızdır. 1977 yılının Aralık ayinda, yani ölümündcn biryıl kadarönce şöyle diyordu Kosta "Çoğu kişi iki dilber arasında ölmeyidüşler. Bclki iyibirölümdür bu,amakcsinolan!>uki,bcn iki haber arasında oradan oraya koştururkcn öleceğim..."Ve aynı mcslcğinde olduğu gibi, profesyonel bir ileri görüşle kendi sonunu tahmin etti! Genellikle her gazetecinin bir uzmanlık alanı vardır. Süz gelisi, kirni sanat, kinıi dış politika, kımi de ckonomi yazar. Kosta tüm bu konuları vc daha birkaç tancsini hiç uzmanlık taslamadan, ona çok yakışan alçakgönüllü üslubuyla"uzmancayazardı"! Böylc çok yönlü gazetcciler kolay yetişnıiyor. Bunun için hcr şeydcn önce, engin ve zcnginbirkültürgcrckiyor. Dışdünyaları veoranın"yerlilerini"yakındantanımak.aşırıbirmerakdozunasahipolmakda, işincabası... Iştebusaymaklabitmeyecekniteliklerin hepsi, Kosta'da vardı. Avrupa Konseyi koridorlarında, Kapalıçarşı tarzı, yapılan pazarlıkları ilk elden nasıl aynntılarıylayazarsa, MauriceBejart'ınsahncyekoyduğuPetruşkabalesinidc,dcğmc bale clcştirmcnlcrinc taş çıkarır şekildekalemealmasını bilirdi! Ben ijahsen, en çok onun sanat yazılarını severdim. Sade bir dil ve açıkyürekli buyazilarındanayrıbir"haz"duyar, dcğişikbir"tat"ahrdım.Güzclsanatları, özellikle resmi çok severdi. Galeri kapısı asındırmaktan hoşlanır, hiçbir sergiyi kaçırmazdı. Doğal olarak Paris'tc yaşayan Türk ressamlarıyla yakındanilgilenirdi.GeçenyüzyıldaParis'e ilk gelen, Türk ressamı Şeker Ahmet Paşa'nınaçtığıçığırınbugünkütemsilcilerininçoğuyla yakın dostluklarkurmuştu. Bunların başında, Türkiye'nin Fransa'daki "gayrı resmi" Kültür Elçisi Abidin Dino gelirdi. Kosta, Abidin Dino'nun rcsim alanında başarılannı yakındanizlediği gibi, onunla sanat, kültür vepolitikakonusundailginçveverimli Kosta'dan biraskerlik antsı. birdiyalog kurmuştu! Bakın, Abidin Dino, Kosta'nın ölümünden sonra "Kosta'nın arkadaşı olmaktan övünüyorum. Onun düşüncc vc duyguları, bir ölçüydü beninı için! Kosta'yasormalı,sözünüçokkcztekrarladığımalmuştur"diyordu,alçakgönüllülüklc! Türk ressamlan içinde, birçok ortak dostlarımız vardı. Mübin Orhon, Selim Turan, Hakkı Anlıartıkaramızdaolmayanlar. KometvelJtku Varlık,Kosta'nınilkbakıştayetencklerinc inandığı iki Türk ressamı. Bugün, 20yıl sonra onların Avrupa'da ulaştıkları başarı, Kosta'nın yanılmadığını gösteriyor! Siyasal Bilgilerınezunuolup, Paris'edoktorayapmayagelen vesonundarcsimekafayı takan, zamanla sanat çevrclcrinin ilgi vc takdirini kazanan Mübin... ağırbaşlı scssiz Selim... esprili,hoşinsan Hakkı Anlı. Kosta hcpsi ile ilgili, sanat vestillerini inceleyen, yaratıcılıklarını öven, moral vcrici yazılar yazmıştı. Hakkı'ya, Fransızlargibi 'Mösyö Anli!"derdi. Bu arada Avni Arbaş' ı, unutmamak gerek. Dostlukları eskiydi, onun hiçbir sergisini kaçırmaz,atlarınıpek severdi. Onbinlerceressamın yaşadığı Paris'te, sivrilebilip isim yapmışbuTürkressamlarınınçalışmalarıve başarılarınıCumhuriyetgazetesi vasıtasıyla, TürkokurlarınaulaştırmakKosta'yanasipolmuştu. llhan Koman'ı hcpmerakederdi."Atlagcl Isveç'e!" diyorum bir gün. Geliyor ve alıp onullhan'agötürüyorunı.Stockholm'undısında, Drottningholm denen onnanlar içinde, Kral'ın da şatosunun bulundugu bir semtte, çağ başında insa cdilmiş kum taşıyan birtekneyi,adametmiştlhan içinde oturuyor. Yazgeldi mideforayelkendenize açılıyor. Hcmcn anlasıyorlar, zaten tersi mümkün mü? Benzer yönleri var ikisininsıcakinsankişilikleri,efcndiliklcri vemİ7.aht'rekanslarıuyu!juyordu... llhan bizihemen yakındaki atölyesincgötürüyor. Kosta'nın buçalışma yerinden,herkesgibictkilcndiğinihatırlıyorum. Zira llhan'ın atölyesi birkaç dehlizdenoluşan,kayalanniçineoyulmuş bir mağara idi. Koca ustanın heykelleri etrafa dağılmış, loş bir ışık onları aydınlatıyor. Kosta hemen "eh böyle sanatçıya,böylcatölycyakışır!"diyor. tllıan odönem, kaynak aleviylc, koca detnirlercşekîllerverdiği itginçheykeller yaratıyor. Sonra tekneyedönüp llhan'ın kendi eliyle yaptığı kol böreğini afiyctleyiyoruz!.. Kosta özel ve mesleki yaşamında, çevresi geniş bir insandı. Avrupalı aydınlarlada yakın ilişkilerkurmuştu. Ünlü pandomim sanatçısı Marcel Marceau,ona"barışuğrunaçalışan,dünyayı aydınlatmayaçabalayanbirsanatçıyım, salt seyretmenl ik değilim ben. Goya ve Daumier gibi benim sanatım da kişiye ışık tutmalı. Çağımı, ctkin bir tanık olarak canlandırmak ve dünya görüşümü konuşmadananlatmakistiyorum!" diyordu. Geçtiğimizgünlcrdcyitirdiğimiz,bü yük Italyan tiyatro yönetmeni Giorgio Strehler, Kosta'nın takdircttiğibirsanatçıydı. Bizim Mehmct Ulusoy'un daasistanlığını yaptığı, Brecht yorumcusu Strehlcr, Kosta'ya birsöyleşideşunlansöylüyordu"Bence büyük bir tiyatro, seyirciyi bölmelidir. Birtakımşeyleri,birdüzenideğiştirebilmek,tartışmaortamı yaratabilmek için halkı seyirciyi bölmek gcrekir. Herkesin alkışladığı bir oyundeğiştirilemez,gcliştirilemez!" Paris'te yabancı birgazcteci için.erişilmesigüçsanatçı,yazarlaraulaşmanınbirsihirlianahtarı vardı: NâzımHikmet... Kosta zaman zaman bu anahtarı cebinden çıkanp, açılması zorkapıları aralardı. Büyükozan vc romancı Louis Aragon bunlardan biriydi. Nâzım'ın"kadim"dostuşair, Kosta ile yaptığı sohbetlerinden birinde eski biranısını anlatır. "Nâzım'ınözgürlüğüiçindüzcnlediğimizbirtoplantıda,yanımaTürkiycBüyükelçiliğinden gelen bir diplomatoturmuştu. Adam "Kimdirbu, Türkiye'de bilc adı bilinmeyen, tanınmayan şair? Niçin onunla bu kadarilgileniyorsunuz'.'"diye,sorınakgafletindebulunmııstu! Bendedayanamayarak, "Türkiye nasıl tanısın, bilsin ki, sizin hükümetiniz özellikle tanınnıasın, duyulmasın diyehapsctıkmışonu!"Arkasındangülcrck, adamınhemenyerdeğiştirdiğinideckliyor sözlerine Aragon!... Kosta'yı anarken onu konuşurken, sevgili Athena'nın adını anmamak haksızlık olur! BizdostlarızateiK)iılarıhiçayırmazdık,onlariki değil birkişiydileryakınçevreleri için! Birbirlerini tamamlayan, birbirlcrinin dcvamıhayatarkadaşlan... Kosta'yı yitireli 20yıl geçti, onun yokluğunda dünya büyük değişikliklcre uğradı, duvaryıkıldı Almanyalarbirleşti, Sovyetler Birliğiçöktü.bittiğini sandığımız soykırımlar Avrupa'nın göbeğinde Bosna'da yaşandı ve bugün Cezayir'de yaşanıyor! Kosta bugün yaşasaydı, kimbilir negüzel yazardı bunları! Tabii bu arada değişnıeyen şeylerde var,özellikle ülkemizde! Kosta'nın Strasbourg'dan gcçtiği son iki habcrden birinin içeriği,Türkiye'nin Ortak Pazar'la, yani Avrupa Birliği ile olanilişkilcri, diğcridc insanhakları idi! Yırmıyıldır, iki konudadabır kanşmesat'ealınmadığıhepimizinınalumu! Kostacığım bilmem kulakların çınladı İDİL BİRET ROPORTAJI Geçen hafta yayımladığımız Idil Biret söyleşisinin çevırısinde, yer alan bazı terimleri Türkçeleştirdik. Yazıyı çeviren ve bize ileten Leyla Pamir'in düzeltmelerımıze ve müdahalelerımıze itirazı oldu. Polifonı yerine "çok seslilik", piyanistik yerine "piyanoya" uygun terimlerinin kullanılmasının doğru olmadığını düşünüyor. Ayrıca şöyle dıyor: "Röportajcı, Idıl Biret'in Brahms Temrinleri'ndeki "riterdando"larını açıkça eleştiriyor. Riterdando'lardan vazgeçmeli diyor. (Vazgeçmek gerekmez mi şeklınde geçmişti dergide) Soru sormuyor, Idil Biret'in esnekliğini sınıyor." "Idil Biret, Schumann ve Brahms'ın benzer müziksel düşünce biçimlerine değinirken, röportajcı bu düşünce biçımının müzik tarihinı genışlettiğıni" söyleyerek, 'Schumann'ın intihar girişimini Brahms'ın Requiem'i kimin için yazdığı da müzik tarihçilerini epeyce düşündürmüştür' diyor. Ve arka plandaki bu gibi düşünceler, sizi Schumann külliyatı yapmaya zorlamıyor mu? diye soruyor."Pamir, Biret'e sorulan bir soruyu da bizden farklı yorumluyor ve şöyle değiştirilmesini istiyor: "Arka plandaki bu düşünceler sizi Schumann külliyatı yapmaya zorlamıyor mu?" ^ . .