Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGf Luis Bunuel, Istanbul Uluslararası Film Festivali'nde on yedi filmi ile anılacak. Biri var ki, Bunuel'i hem dost hem "iş arkadaşı" olarak tanıyor. Yaratıcılığın o gizemli sulannda birlikte kulaç attılar. O, Fransız yazar, oyuncu, düşünür ve başta Bunuel filmleri olmak üzere sayısız senaryonun ardındaki imza, JeanCalude Carriere. "Filmin Gizli Dili" adlı kitabında, Bunuel'i de anlattığı bölümü Gönül DönmezColin Türkçeleştirdi... Evreni havaya uçurmak için... P erdede birpatlama yaratmayı, paradoksu yok etmeyi, teknolojinin anlama yeteneğimizin önüne çıkardığı engellerin ötesıne geçmey i düşlcyen az ama çok a7 kişi çıktı. Bunlardan biri Runuel'di. 1953 yılında Meksika Ünıversıtesi'ndc vcrdiği çok ender konferanslardan birindc ş.öyle demişti: "Evreni havaya uçurmak için, perdenin beyaz gözkapağının ona özgü ışığı yansıtması yeter. Ozgür bir kafa kullandığında film.görkemlı veçekıncelibirsilahtır. Düş,ler, duygular, içgüdülerdünyasmı anlatmak içinbildiğimızcnınccaraçtır. Sinematografik ımgeleryaratan düzcnek, saltbuişlevi ile usun uyku sırasındaki işjevine en çok benzeyenbir anlatım biçimidir. Film elinde olmadan düşlere öykünür sanki... Sinema salonunu giderek saran karanlık gözlerimizi kapatmamızla eşittir. Perdede ve kişinin derinliklerinde,bilinçaltınaohergecekiakınınbaşladığı andır. Bir düşte olduğu gibi imgeler görünür ve bir başka imgeyle yer değiştirirkcn y itirilir. Zaman ve mekan esnekleşir, istemine göre büzülür ya da genişler. Zamandizin düzeni ve bağıntılı süre artık gerçeğe uymaz...." ... Bunuel 'ın "Gündüz Güzcli"nin sonu da benzerbirsürprizgetirmişti.Gerçekilefantezi arasına sıkışmış, anlatması gerçekten olanaksızbirsahnedckahramanSeverine'in sorunları sanki birdenbire çözüldü. Tekerlekli sandalyesinde oturan felçli kocası iyıleşıniş gibi birden doğruldu ve bu aradayanağından aşaği bir damla gözyaşı (bağışlama?) akti. ünu ızlcyen, görünüşe göre mutlu kansına doğru yürüdü gülümseyerek. Bîrliktepcncercyeyaklaştılar. Dışarıdakisonbahar manzarasından boş bir araba geçti, kuşkusuz, kadın kahramanın çekinceli düşlemlerini alıp bilinmeyen bir yere götürmekteydi. doimuştu. Ama sonradan bu konuyu çok az tartiştık. "Gerçek gizemle karşılaşacak denli şanslıysanız" derdi Bunuel "Sık sık, ona saygı duymalısınız." ^^^ Gizemiincedeninceyeevirip " çevirmek, bir çocuğun ırzına geçmekgibidir. Film gösterıme girdiğinde birçok kadın bu sekansta "gördükleri" bebekten söz ettiler bize. Bir bebek daha. Hangi bebek? Bebek filan yokru orada. Ne orada ne de filmin bir başka yerinde. Yine de bazı kadın izleyiciler bir bebek ağlaması duyduklanna yemin edebilirlerdi. Gerçi Luis, daha önceki bir sahneyi anımsatmaya yardımcı olmak üzere bir kedi miyavlaması eklemişti. Bu miyavlama, bebeğin ağladığı anımsamalarına, son Bunuel için gizem çekiciydi, bu yüzden filmlerinde Deneuve yiizü eksilmedL. ra da var olmayan, oysa bu kadınlara görünen bebeğe yol açmıştı. Gizli istemleri (ama yine, amaçları açıklamak degil benım görevim) yüksek sesle ve açıkça dile gelmişti. Bir iki saniye için duvar yıkılmış, paradoks çözülmüştü. Yine aynı filmde, Madame Anais'in modern genelevinden gelip geçen konuklardan biri, iri yarı Koreli, kullanmayı tasarladığı bir kutugösterdikızlara.Kutununiçindeneolduğunu göremey iz ama üstüne basamayacağımız hafifbir ses ses duyarız. ödü kopan iki kız geri çevirdiler. Severine gülümsedi ve kabul etti. Koreli ve kutusuyla birlikte bir odayaçekildi. Geçtiğimiz yirmi yıl içinde en azından bin kere soruldu banao kutunun içinde ne olduğu. Ne diyeceğimi bilemedim, çünkü ben dc hiçbir zaman bilmedim. Gizli istemlenn, dile getiremeyeceksapıklıklannbirsimgesiydi bu. Elimden geldiğince yarı şaka yanıtlamaya çalıştım. "Bir y ılandı" dediler bazen, bazen de "Ya şöyle ya da böyle biçımde bir araç..". Her zamanki gibi, her yanıt (Asya'nınyardımıyla) bir Zensorusu gibi açık görünen soruyu ufaladı, küçülttü. Bir gün bir yabancı telefon etti ve pattadak Laos'tane zaman yaşadığımı sordu. "Hiçbir zaman" diye yanıtladım. Ya Luis Bunuel? "O da öyle." Emin misiniz? "Kesinlikle cminim." "O zaman," dedi yabancı, "Nasıl oldu da 'Gündüz Güzeli' ne eski bir Laos geleneği koydunuz?" "Hangisi?" "Müşteriningetirdiğikutukuşkusuz!" "Kutuda ne olduğunu biliyor musunuz siz?" Gizeme saygı duymak... Ama hangi gerçekteyiz biz, öykünün hangi evresineulaştik?NeBunucl,nc ben vene de oyuncular söyleyebilirdi bunu. Her açıklamaçabası,bilgiçceveacıklıgöründübize. Çekimsırasında Bunuel oyuncularasadece yalın ve doğal bilgi vennişti; öykünün değişik psikolojik katmanlarına girmeye çalışmadı. Sanki gizeme gizem için saygı duymak, oyuncular gibi aynı sisin içindc çalışmak istiyordu. Bir akşam, iyicc yorucu bir araştırmadan sonra yarattığımız bir sahneydı bu. Ç'ekim sırasında Luis'i öylesine etkileyen bir sahneydi ki anlatırken gözleri yaşla