Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ŞUBAT 19%. SAY15I5 ıan tatsızlıklar da yas.anıt>r. "Uyarırlarsa kapatını"d(İ!jünccsiylctelefonu zun uzun ıneşgul edenlcr, omurdanmalan kulak arı edcrlersc, kimi zanıan :rt kimi zaman yumuşak yarılarla kars.ılaşıyorlar. avunma gcnellikle, "Daa 1 kontür bile olmadı!" ;klindegeliyor. Birçoğu, aynı şeylerden akınıyor: "Telefonda, anyoda,kantinciekuyruk; er şey için beklemek zounda mıyım?" En umulladık şeylerin özlem yadttığı da oluyor: "Bıktım u terliklerden, halı üzerine y ürümey i özledim!" Yaz günleri, özellikle de ınav dönemi değilse, birokkişigeçgeliydtrYurtta z vakit geçirildiğinde, ılumsuzluklardaha az göebatıyor.Güzel havaların adını çıkaranlar, soluk souğa odaya giriyorlar. Hcr jelenin, ayrı ayrı anlataakları oluyor. Ayakkabı lağlarını çözerken, heycanla olanları anlatmak, lelli ki çok zevk veriyor. Zamanla, odalarda da ;üçük gruplaşmalar olu'or. Birisi derslcrdcn, kiaplardan konuşurken, di•eri ycni tanıştığı erkek aruıdasjndan sözcdiyor. Fidılcri daha çok uy uşanlar, iohbet etmck için de birbirerini tercihediyorlar. Herces odasındakileri bir aile îibikabulcdcrse.ailelcrdc /asananfikirfarkhl.klan. juradada kolayca aşılıyor. rmanın kumsâla yakın bölümlerindeki iağaçların boyları kısaydı. Buradaki bodur ağaçların önünde dıkenli bitkiler vardı. Buradan bakılınca, kumsalın hemen hemen bütünü, yani doğuda, dev bir kanguruya benzeyen kayalık ile batıda, denize akan dere arasındaki düzlük Banyo mücadelesi görülüyordu. Kıyasıya mücadele, banGüneş tam tepe noktasındaydı. Sabahın yo için yaşanıyor. Su sıkın erken saatlerinde köyden çıkmış, ormandaki tısı yoksa, sıcak sular hepatikadan buraya kadar yürümüşlerdı. Yol menhergeceveriliyor. Bir dikenli ve çetindi. Ağaçlardan sarkan • saat içinde45 kis.i aynı du yılanlardan, zehirli örümceklerden, ormandaki yırtıcılardan sakınarak, sahile şu kullanacağından, sulavarmışlardı. Ne bir koala, ne bir timsah ne de nn soğuması ihtimaliyle ağaç maymunu yakalayabilmişlerdi. Oysa kimse sonuncu olmak isteakşam, yedi gün boyunca sürmüş açlıklarını miyor. "Sıcak sular saat bir hayvan yiyerek sonlandırmak 21.00'de verilecektir" zorundaydılar. Babalarından, dedelerinden anonsuyla birlikte, eğlenböyle görmüşlerdi: Aşiret, yaz ayları gelince yedi gün oruç tutar yani bir şey yemez, celi sayılabilecek bir kosadece su içerier sonra hayvan eti yiyip suşturmacabaşjıyor. Havbitirirlerdi bu orucu. Mdgli, buraya lusunu önce asanlar daha gelindiğinde daima bir omitorenk sesi çıkarır; öncebanyoyagirdiğinden, bu da istirahat zamanının geldiğini belirtirdi... alelacele yataktan atlayanAncak bu kez Mdgli sesini çıkarmadı, bir ların tek amacı, havlusunu süre bodur ağaçların altına yatarak sahile öne asabilmek. Kimisi de baktı; uzakta, denizde bir karartının yüzdüğünü, kıyıya doğru geldiğini farketti. banyoda bekleyerek sıra kapmayı seçtiğindcn, kaçı Beraberindekilere gösterdi... Hepsi yere yatarak bu karartıyı gözlemeye başladılar. nılmaztartışmalarbaşlıyor. Karartı sal gibi bir şeydi. Yaklaştı, yaklaştı; "Bakar mısınız, ben hav yaklaştıkca büyüdü. Kıyıya yakın bir yerde lumu sizden önce asmışkuma oturdu. Içinden beş yaratık suya tım." atladı: Sarı benizli, çekik gözlü yaratıklardı "Bende 1 saattirbekliyo bunlar. Suya dokununca çocuklaştılar, birbirlerine su atmaya, koşup bağırmaya rıımama." başladılar: Bu tartışmalar, bilinen "Çingçüngçeng!" "Kadınlar Hamanıı" ben "Çingçangçong!" zetmesinin çok gcrisinde Çinliler bir süre böyle koşup oynadıktan kalıyoramaoldukça sık yaçağrışıp bağrıştıktan sonra yoruldular. Dostluklar şanıyor. Zaten herkes, bu Buralara, Avustralya'nın henüz beyaz adamlarca keşfedilmemiş kıyılarına çok kargaşaya razı görünüyor. Zamanla giysi değiş. touzaklardan balık tutmaya gelmışlerdı. Çünkü sıcak su verilmezse, cuş,larıyapılmaya,borçpa.. «... , crtesi gün öncmli bir rande Çinliler saatlerce kürek çektiklerinden, bir de aalınıpverilmeyebaslanı gUlHUK t i a y a t . kıyıya çıkarken koşup oynadıklarından, vusu olanlar, bas.larım so/or. Yıllarca hatırlanacak halsiz kalınca kumlara uzanıp kestirmeye guk suyun altına sokuyorlar. Jayanışmalar vc dostluklar yaşanıyor. Bu başladılar. Gece 23.00'e kadar süren anonslar ve pos Avustralyalılar aralarında fısıldaştılar: .lostluklar, çabanın yanı sıra ş,ans da gerektita kutularında bulunan sürpriz mektııplar. ihriyor. Çaba gösterdikleri halde kişilikleri Saldırmanın zamanı mı? tiyaç duy ulan bir zamada gelmişse, biitün ge Hayır, biraz bekleyim; tam uyusunlar. uyuşmayanlar,odalarmıdeğiştiriyorlaryada Çinliler'in en kısa boylusu dışında hepsi ceninneşesi oluyor. ,?anıanlarının büyük kısmıniodanındışında sızınca Mdgli, "Şimdi saldıracağız, gcçiriyorlar. Özellikle dckantindcya dadiKoridorun sonuna doğru hızla koşarak ona hazırlanın!" dedi. ğer odalarda arkadaşları varsa, onların yanın buna çarpanların, telefona gittikleri herkes Hepsini mi öldürelim? Evet, sen Hıgin ve daoyalanıyorlar. çeanlaşılıyor. Netesnefeseaçıyorlartelefokardeşin şu şişmana, sen Qya, sen Kuu o nu. Anneciğim,babacığımyadasevgilimdiKantin,yemekvetelcvizyonsalonuolarak şişmanın yanında yatana, ben kan rengi ye başjayan konuşmalar, çok içten bir sözle giysiliye, Gyok kısa boylusuna, Fasul da en kulanilıyor. Yemek, saat 17.30'dan sonra. kenarda horlayana saldıracağız. Her yemek çeşidi için, 2050 bin TL ödeni bitiyor: Bu iş bölümü yapıldıktan sonra "Sizi özledim."^ yor. Masabaşıııdnki haraıvtli sohbetlerveçaAvustrayalılar ellerinde mızrakları ağaçların arasından timsahlar gibi süzülerek avlarına doğru yöneldiler. Hepsi çırılçıplaktı. Saçları dikenli çalılara benziyordu. Burunlarına ve kulak memelerine sokuşturulmuş domuz dışleri. beyaz boyalarla boyanmış yüzlerini büsbütün korkunçlaştırıyordu. Bedenleri de aynı boya ile boyanmış dövmelerle bezenmişti. Kumda yatan Çinliler'e ononbeş adım yaklaşınca ayağa kalktılar. önce Mdgli, sonra hepsi korkunç naralar atıp saldırdılar. Inançlarına göre uyuyan hayvanın eti yenmez, yenirse insanı zehirlerdi. Çinliler neye uğradıklarını anlayamadan sadınya uğradılar. En şişmanları yerinden kalkamadan kafasına bir odun yedi, karnına uzun bir mızrak saplandı. "Gık" bile demeden devrildi kaldı. Diğerlerinden biri kafasına yediği bumerangla aptallaştıysa da kalkıp kıyıya koşmaya başladı. En küçüğü yerden birkaç taş alıp karşı koymaya çalıştı. Saldırganlardan Kuu, arkadaşlarına bağırdı: Hepsini öldürmeyelim. Hava çok sıcak, akşama kadar kokarlar! Hepsini taşıyamayız. Biz köye gidip gelinceye kadar yırtıcı kuşlar, kayanlar yer Sürpriz ıııektupları banndıran posta kutuları.. Yurt idaresinin verdiği numaralarla bir odada buluşanlar için tek çözüm vardır: Anlaşmak... Uzun yıllar sürecek > dostluklar ise daha talbıçaksesleriylebirlikte, içeridenbiruğultuyükseliyor. Bu sırada aks.am habcrlerini izlemeye gelcnlcr, televizyonun sesini ne kadar açsalar da, anlamaları mümkün olnıuyor. Aynı zorlııklelefonbcklcyenler içindeyaşanıyor. Biryandan anonsları, diğer yandan arkadaşlarım dinleyenlcr, birbirlcrinin sözlerinc giriyorlar: "Birdakika, bir dakika.. Banamıydı?" PAZARIN PENCERESINDEN Kumsaldaki Çinliler SKLÇUK EREZ bunları... > * ,.; Peki ne yapalım? Hıgin'in aklına parlak bir fikır geldi: Bacaklarını kırıp kumda bırakalım; akşama kadar kaçamaz ve çürüyüp kokmazlar! En yaşlıları olan Mdgil bu fikri beğendi: Kıvancını yansıtan bir ses çıkardı "Ğyövvvv!" Avustralyalılar Çinliler'i birer birer yakalayıp yere yatırdılar, sonra bacaklarını odunlarla ezip, ya da ikisi gergin tutarken biri fırlayıp var gücüyle yüklenip kırdılar. Bacakları kırılan Çiniler'in çığlıkları, Avustralyalıların naralarından daha korkunçtu. Bir ikisi acıdan bayıl&ı. Mdgli, "Tamam" dedi, "Şimdi ölen şişkoyu parçalayıp köye götürelim. Sıcak suya atsınlar. Diğerlerini akşama bütün köy halkı ile buraya gelip yeriz!" Şişkoyu bellerindeki falçatalarla yirmi dakikada otuzbeş parçaya ayırıp mızraklarına astılar. Sakatatını bir yaprak torbaya doldurdular. Bağırıp çağıran Çinliler'i kumsalda bırakıp ormana daldılar. Köylerine dönüyorlardı. Biri dönüp kumsala son bir kez gözattı. Şunlara bakın! Bacakları tutmuyor ama elleriyle kumları çekerek kıyıya kaçıyorlar. öyleyse geri dönüp kollarını da kıralım. En yaşlıları Mdgli, bu fikri de beğendi ve yine sonra kurulur. îstanbul'da Kredi ve Yurtlar Kurumu'na bağlı 22 yurttan birinde, Maslak Kız Öerenci Yurdu'nda "Ğyövvvvv!" diye bağırdı. Şişmanın parçalarını orada bir yere bırakıp kuma, Çinliler'in olduğu yere koştular. En kısa boylusu hemen hemen suya varmıştı. Diğerlesi ise acılarına rağmen ardlarında uzun, kırık kemiklı et parçalarından ibaret bacaklarını sürükleyerek denize doğru gitmeye çalışıyorlardı. Avustralyalılar büyük bir kızgınlıkla bunlara yeniden saldırdılar. Çinliler'i, kopuk bacaklarından yakalayıp bu sefer kollarını ezdiler ve kırdılar. Çinliler yine ulur gibi bağırmaya başladılar. En çok bağıranı suda yüzmeye başlamışken yakalanıp kıyıya götürülerek, orada kolları parçalandı. Çinliler'in artık kaçmaları imkansızdı; kolları kırık, bacakları parça parça yerlerınden kıpırdayamayacak haldeydiler. Avustralyalılar, Çinliler'i akşama kadar kavurucu güneşin altında kuruyup ölmesinler diye gölgelik yerlere yatırdılar. Onlar da avlanırken çok yorulmuşlardı. Uluyan, bağıran Çinliler'in yanında bir süre istirahat ettikten sonra büyük bir mutluluk ve sevinçle dopdolu olarak köylerinın yolunu tuttular. Akşam bütün köy halkı buraya dönecek, örf ve ananelerine uygun bir şekilde oruç bozacaklardı. ^