03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMHURİYETDERGİ Akşam Sermet geldiği vakit, Hülya içerde meşguldü. Nihat bu vakayı onaanlattı. "Hülya Hanım'ın genç, güzel, bütün meziyetlerc malik bir zcvce olmaktan başka, daha yüksek duyguları da var. öylc ulvi bir vatanpervcrlik ruhuna mâlik" dedi. "üvleneceğim vakit hayat arkadaşımıkendisinin intihapetmesinı (seçmesinı) rica edeceğim, vakıa Hülya Hanım kadarkıymettar bir arkadaşa tesadiif edeceğimı ümıt ctmcm ama..." Sofrada I lülya, Nihat'ın hikâyelerinden bahscttı. "Nihat Bey herdakika mclhettiğın kadarmış, Sermet" dedi, "o, yalnız iyi, ?eki, ince bir arkadaş değil, hiçbirimı/in duymadığı hislere mâlik kıymettar bir asker.. Dinlerken hemen asker olup Irak çöllerine atılacağım geldi. Öyle yüksek heyecan duydum ki.." Nihat'a döndü, "Ne güzel de anlatıyorsunuz Nihat Bey, sizde yalnız bir asker heyecanı dcğil, aynı zamanda çok hassas bir şair ruhu, bir hatip lilakatı var" dedi. Bu gece Sermet' in başı ağnyordu. Yemckten sonra fazla oturamadı. "Siz asker hîkâyclcrinizc devam ediniz çocuklar, bcn yatacağım" dedi, odasınaçekildi. Hülya, Nihat'a "Anlatınız Nihat Bey" dedi, "sizi dinlemekten öylc zevk alıyorum ki..." Nihat bu gcce çok güzel anlatıyor, cümleleri fasılalarla dalgın dalgın söy lüyordu. Biraz sonra, "Hülya Hanım" dedi, "Sermet'in başı ağnyordu, belki ziyadeleşmiştir, bir defa baksamz. lsterseniz yann devam ederiz." Hülya odaya girdi, yatağın köşesinde küçük bir elektrik ziyası vardı. Ayaklannın ucuna basarak yürüdü, Sermet derin bir uyku uy uyordu. Yatağına girerken başını Sermet' in saçlanna doğru eğdi. Uzaktan birdefa öpmek istedi, lakin birdenbire gözlcrini açarak yüzünc dıkkatli baktı. Sermet'in bu uykusu ona çok gayri tabii göründü. Sermet hızlı hızlı soluyor, omuzlan yukan doğru harcket ediyor, kaşlarını yukarı aşağı kımıldatıyor.. yüzüdesan gibi... Korkunç bir hısle bir adım geri çckildi, bütün dikkatiyle onu tetkike başladı, Sermet hâlâ gayri tabii uyku içinde.. ne oluyor, başı çok mu ağnyor, birfenalık mı geçiriyor.. elini tuttu, nabzını aradı, scslendi, "Sermet, Sermet".. cevapyok.. Korkusundansarstı,sarstı. Hiç harcket yok. Hülya neyapacağını şaşırdı, Sermet'in bu derin uykusu onaesrarlı göründü. Yanaklanna bir iki küçük tokat vurdu, gözkapaklannı elleriy le açtı, Sermet' in gözlerı korkunç bir şekilde bir tarafa kaymıştı. Sermet, uyansana nen var? diye heyccanla haykırmaya başladı. Sermet gözlerini aralık etti. Kuvvetsiz yavaşça: Bağırma Hülya... dedi.. Nen var Sermet, nc oluyorsun? Hiçbirşey yok! Niye böyle duruyorsun? Başın sun? Söylemekten bir fayda çıkmaz ki! Belki çıkar, ben scnin arkadaşın değil miy im? Ben de belki bir şey düşünebilirim. Çaresi olmayan bir şey Hülyacığım. Zaman gcçti,bir şey yapılamaz! Yarabbim,dcli olacağım. Sermet senin benden gizli nasıl bir kederın olabil ir? Senin yanında bcn bu kadar hiç mıyim? Bilemezsin Hülyacığım, öyle bir şey ki, sana söylenemez. Bıra? sonra anlayacaksın.. Yarım saat sonra... Sermet ihtilaçlı (çarpmtılı) hareketlerlc sağa sola dönmcyc başladı, yerinden fırladı, tekrar kcndısini yatağa attı, başını cllcriyle örtcrck hıçkırdı. Sonra, büsbütün harcketsiz uzandı. Kollan yanına düştü. Hülya feryatla üstüne kapandı: Ne oluyor Sermet? Nc var, söylcsene? Hülya? Söyle Sermet! ölüyorum, intiharcttim. Hülya acıklı birçığlık kopardı. Ne, ne diyorsun Sermet, niçin? Sermet bedbin, bitkin bir sesle: Söyleyemem Hülya, söyleyemcm! Ne zaman yaptın bunu Sermet? Vakit geçti mi, bir çare bulalım. Bir saat oluyor. Odaya gcldiğim vakit. Sermet, bir doktor getirtelim, şimdi tclefon edeyim? Sermet sıkı sıkı Hülya'yı bileklerinden tuttu: Hayır Hülya, dedi. Mutlaka ölmem lazım. Oyun diye, korkutayım diye değil, ölmek için yaptım.. Birkaç dakikakaldı. Yanımdaotur. Hülya deli gibi yerinden fırladı: Nc yapıyorsun Sermet, sen deli misin? Ne münasebetle öleceksin, durupdururken!.. Ve bir hamlcde oda kapısını açtı, N ihat' ın odasına doğru koşmaya başladı. Sermet arkasından yetişti. Onu kollanndan yakalayarak odaya gctirdi. Yatağa fırlattı. Kapıyı kilitlcdi. "Sana çaresi yok, Hülya diyorum. Zaman geçti,hiçbirşeyin çaresi yoktur..." Hülya şimdi mütevekkil (işi oluruna bırakan) bir sükunetle yastıklann üsründe ağlıyordu. Sermet de kcndisini yorgun yorgun yatağa attı. Hülya'nın yanına boylu boyunca uzandı.. Gözlerini kapadı, sustu. Beş dakika geçti. Hülya başını kaldırıp Sermet'e baktı. O gözleri kapalı, gittikçe solgunlaşıyordu. Hülya bu sükunetten istifade etmek istedi. Bu birdenbire gelen ısrarlı felaket, onu deli gibi ctmişti. Sermet'in ölümünü görmeyetahammülü yoktu. Kati bir kararla pencereye koştu. Isyanlı bir kuvvetle camlan açtı. Pancurları itcrken arkasından demir gibi kuvvetli iki kol onu yakaladı, kanepenin üzerine fırlattı.. Hülya orada baygın bir haldebcklcdi: Sermet bana acımıyor musun? Şükufe Nihal'den bir öykü AYRILMAYACAK ARKADAŞLAR 1928 yılında "En Güzel Hikâyeler " adlı kitapta yayımlanan bu öyküyü günümüz Türkçesi 'ne Osman Bahadır çevirdL ŞUKUFE NİHAL 1896 da Istanbul'da doğdu. Çocukluğu Anadolu'da geçti. Orta eğıtimıni Istanbul'da yaptıktan sonra Inas Dârülfünunu'na "ılk öğrencı" olarak girdl. 1919'da Edebiyat fakültesı coğrafya bölümünden mezun oldu. Liselerde tarih, coğrafya ve edebiyat ögretmenliğı yaptı. Eşiyle birlikte Müdafaai Hukuk Cemıyeti'nde çalıştı. Sonraki yıllarda Kadınlar Bırliğı'nın kuruculan arasında yeraldı. 1973'teöldü. Şükufe Nıhal'in, 30 Mayıs 1919 tarıhli Ikıncı Sultanahmet Mitingi'nde yaptığı konuşma ünludür. Şükufe Nihal, bu mıtıngdeki konuşmasında "Aziz vatan, beşiğimiz sendın, mezarımız yıne sen oiacaksın" sözlerıyle dinleyenleri coşturmuştu. Eserleri: Şiir. Yıldızlar ve Gölgeler, Hazan Rüzgârları, Gayyâ, Su, Şile Yollan, Sabah Kuşlan. HikâyeRoman: Tevekkülün Cezası, Yakut Kayalar, Çölde Sabah Oluyor, Akdağ Kahramanları, Mavı Şeytan, Renkslz Izdırap, Çöl Güneşı^ Yalnız Dönüyorum. S ermet Bey, kansı Hülya'yı arkadaşı Nihat ile tanıştırdığı zaman, evleneli bir senc olınuştu. Nihat ile arkadaşliğı daha mektcp sıralarında başlamıştı. Evlendikten sonra da birbirlcrinden ayrılmayacaklannı senelercc evvel birbirlerine vaat etmişlcrdi. Aynldıklan zaman deste deste mektuplar yazmışlar. Mektuplarınbütün mevzuu hep o bahsi teşkil ediyor: Evlenecekler, hayat arkadaşları çok güzel, müstesna kadınlar olacak; yuvaları çok mesut olacak, birbirlerinden ay nlmayacaklar, hatta bir evde oturacaklar.. Sermet Bey, Hülya ile tanıştığı, evlendiği zamanlar, Nihat Anadolu'ııun uzak bir köşesinde askerliğininsonaylannıbitiriyordu. Harpdevam ettiği müddetçe hep oralarda kalmıştır. Sermet ona evlendiğini yazdı, kansını uzun uzun tarif etti, güzclliğini methetti. Asker arkadaşı onun saadetine gıpta ediyor, beraber düşündükleri saadete arkadaşının daha çabuk erişmesini adeta kıskanıyordu. Sermet ile Hülya'nın Bebek tepclerinde sahiden y uva gibi kurulmuş, yeşillikler içinde özenerek yerleştirilmiş mini mini birevleri vardı. Hülya, bu evin şen, zarif, güzel bir ruhu idi. Nihat Istanbul'a gcldi. Askerlik senelerinde lstanbul'dabulunan annesini de kaybetmişti. Başka kimsesi yoktu. Vapurdan çıktiğı gün Sermet onu doğruca evine götürdü. Karısıylatanıştırdı. Henüz yorgun, zayıfolan Nihat, birkaç gün evde istirahatc muhtaçtı. Sermet ona her sabah; "Nihat, Nihat" diyordu, "ev se nin, yabancı değilsin. Hülya senin kardeşin,hiçsıkilma,birlikteoturun, gezin, zayıfsın birkaç gün kendini toplaman lazım." Hülya, evlcndikleri günden beri kocasından hep Nihat'ı dinlemişti. Onun Sermet'e gönderdiği yığınlarla mektuplarını okumuştu. Yazılarını çok beğenmişti. Nihat'ı görmeyi adeta merak etmişti. N ihat, arkadaşının evinde gördüğü samimiyettençokmemnundu. Uzun harp ve sefalet senelerinde derinden derine özlcdiği sükun ve rahatı burada fazlasıy la buldu. Hülya ona kocasının gösterdiği samimiyetin derecesine görc ikram ediyor, askerden dönmüş bir arkadaşa lazım gelen istirahatıverebilmekiçinçalışiyor.ona Istanbul'daki yalnızlığını hissettirmemeye uğraşıyordu. Nihat, Hülya'ya uzun harp scnelerinin menâkıbını (övünülecek vasıflarını), canlı ve kudretli asker ifadesiyleanlatiyordu... Hülya'nın vatan hikâyclerini, vatan heyecanlannı çok seven bir ruhu vardı. Bir akşam bahçede gczerlerken hafif bir yağmur serpmeye başladı. Küçük kameriyenin altına girdiler.. Nihat yine memleket hikâyesini anlatıyordu. Kameriyenin yaprakları altında hikâyesine devam etti. Hülya onu meraklı, dalgın dinliyor, genç askerin heyecanı ona sirayet cdiyordu. Birdenbirc bu güzel, yüksek hisleri duyan askcrc içindcn hürmetlc gelen büyük bir hcyecan duydu, yerinden fırladı. Nihat'ın ellerini tuttu, "Ne yüksek görüşleriniz var, Nihat Bey" dedi. Nihat, gururla tebessüm etti. "Çok tabii, bir asker başka türlügöremez Hülya Hanım" dedi. çok mu ağnyor, biraz bir şey al! .. Sermet yine esrarlı ve yavaş: Sus Hülya! dedi, ne olacağım? Birşeyolamamartık! Elimitutdayanıma otur. Sermet, Sermet bir şey mi var? Bir şey yok Hülyacığım. Niye öyle tuhaftuhaf söylcniyorsun? Hülya'nın yanaklarından yaşlar süzülmcyc başladı. Sermet eliyle Hülya'nın yanaklarını silerek, "Ağlama Hülya" dedi, "bcn dc şimdi ağlayacağım. Beni büsbütün müteessiretme!" Niçin müteessir oluyorsun Sermet, nen var? Niye bana söy lemiyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle