24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 HAZİRAN 1995. SAYI 481 SİNEMA 9 alanında görülecekti. pılanmaya verdiği görülüyor. Bu ortamda ekonomik durumun giderek düzelmesi, Alman Federal Cumhuriyeti'nin kurulması (1949) ve siyasal yapılanmanın bir şekil almasıyla birlikte, edebiyatta ülkenin bölünmesini, genç kuşağtn sorunlannı işleyen ürünler görülmeye başlandı. Birzamanlardünyasinemasının cn önemli merkezlerinden birisini oluşturmuş, sinema tarihine birçok klasik armağan etmiş Alman sincması ise 1960'lara kadar sessiz kalıyordu. Doğu Almanya'da durum biraz farklı gelişecekti. Ülke Sovyetler Birliği'nindenetimi altındaydı. Yenilginin bedeli onlar için de çok acıolacaktı. Sovyetler savaş tazminatı olan fabrikaları, hatta demiryollarını bile söküp kendi ülkesine götürecekti. Savaştan kısa bir sure sonra ülke kendisini ABD ile Sovyetler Birliği arasindaki soğuk savaş ın odak noktasında bulacaktı. Doğu ve Batı Almanya arasındaki rckabct iki sistcm arasındaki üstünlükgöstergesihaline geliyordu. Batı'da Almanya'nm suçluluğu ve sorumluluğu, Almanların dışında, tartışılırken ve ABD, lngiliz, Fransız sinemasından gelen zafer filmleri her tarafi kaplarken, Doğu'da sosyalizmle Almanya'nın yeniden yaratılacağı düşuncesi işleniyordu. Bu tutumun sonucu güdümlü bir edebiyat ve sanat yaratma, sansur uygulanması oluyordu. Ancak bugün, istenmeden yol açılmış bir başka sonuçtan daha söz edilcbilir. Bu ortam içinde, Doğu Alman aydın ve sanat çevrelerinde, faşizm dönemi değerlendirmelerinin daha sakin ele alınabildiği, suçluluk değil direnişçi birtemanın, Sovyetler ve içinde komünizm ortak paydası içinde öne çıktığı görülüyor. Bu gelişmenin en önemli verimi sinema "Katiller Aramızda" Savaşın hcmen ertesinde, Berlin'in Sovyetkesiminde DEFA fılm yapımevi kuruldu. Ve 1946'daSovyetyönetiminden filmyapmak izni aldı. Savaş ve sonrasının etkileri içindeki sinema sanatçıları studyolara girince, doğal olarak kısa bir süre önce yaşadıklan üzcrinde düşünmeye ve çalışmaya başladılar. Bunun ilk ve tarihi önemdeki verimi, Istanbul'daki haftada da gösterilen NVolfgang Staudtc'nin 1946'da yaptığı "Katiller AramızdaThe Murderers Are Among Us" filmi oluyordu. Bu film ilk Alman antifaşist filmi olmasının yanı sıra özellikle konuya yaklaşımı ve teması ile Alman antifaşizmininbugünlere kadar sürecek genel çerçevesini oluşturmuştu. tşte, yeni Alman cumhuriyeti, birleşmeden sonra, DEFA stüdyolannın arşivlerini tozlara ve zamanın yok ediciliğine terk ctmek yerinc açıp değerlendirirken, faşizme karşı direniş filmleriyle, rejime muhalcfet ettiği için yasaklanmış filmlerle Batı'da eksik olan ya da başka türlü tartışılmış bir kültüre de sahip oluyordu. Aynı şekilde Berlin'in Stauffenberg Sokağı da, Doğu Almanya'dan gelen katkılarla "Alman Direnişini Anma Merkezi" haline geliyordu. Almanya'nın tarihi böylecc tamamlanıyordu... Farfclı bir yaklaşım Staudte ilk antifaşist film çalışmalarına başlaması yurtiçinde ve yurtdışında ilgi ve merak uyandırmıştı. Müttefiklerin zaferinden, işlenmiş akıl almaz suçlardan ve çok ağır suçlamalardan sonra Almanlar kendi portrelerini nasıl görüyorlardı? Erika Richter, "Antifachist Films" broşürüneyazdığı önsözde bu soruyu soruyor. Bir Alman yönetmen Goebbels'in dikte ettirdiği kültür politikası içinde kaldıktan, hatta Ufa'daçalıştıktan sonra yeni koşullara nasıl bakıyordu? Film yapıldı. Sonuçşaşırtıcıydı.Gerekiçeriği gerekse Alman dışavurumcu sinemasından aldığı estetikle çok etkiliydi. Filmin gösterime girmesini Richter, "Alman sineması için tarihi bir an" diye değerlendiriyordu. Staudte, "Katiller Aramızda" filminde savaştan psikolojik bakımdan yıkılmış olarak dönen bir doktorun öyküsü anlatılıyor. Çaresiz, suçluluk duygulan içinde. Mesleğini sürdürmekte zorlanıyor. Bir gün savaş sırasında Polonyalı kadın ve çocuklann katledilmesi eylemlerini yürüten yüzbaşıy la karşılaşır ve şoka uğrar. Yüzbaşı geçmişine karşı hiçbir suçluluk duymadan yeni koşullara uymuş, yaşamaktadır. Doktor ağır bir vicdan muhasebesine girdikten sonra yüzbaşıyı katledilen milyonlarca insan adına yargılayıp öldürmeye karar verir. Ancak o sırada tanıştığı ve âşık olduğu, daha önce toplama kampında kalmış genç bir kadın onu bu eyleminden vazgeçirir. önemli olan suçun ortaya çıkanlması ve itiraf ettirilmesidir. YALANCIYAKUP* Frank Beyer'ln 1974 yapımı filmi. Yahudi gettosunda yaşayan Jakop Weym, sokaga çıkma yasağını çiğnediği için götürüldüğü Gestapo karargâhında radyodan Ruslann 20 kilometre yakınlarına geldiğini duyar. Gettoya geri döndüğünde arkadaşları bu habere inanmazlar. Jakop da onlan inandırabllmek için gizli bir radyosu olduğunu söyler. Ancak daha sonra ondan her gün haber beklemeye başlarlar. Herkes umutlanmıştır. Ruslann gelmesi kurtulmalan demektir. Jakop'un radyosu olmadığına kimse Inanmaz... 'Jakop the Uar İnsan öne çıkıyor Staudte filmini sorumlu tutulmayı göze alarak suçlan itiraf etmek veyaetmemekgerilimi üzcrinekurmuş. Toplumun özgürleşmesi, suçlanmadan kurtulabilmesi için tüm savaş suçlannın açıkça kabul edilmesi fikrini tartışmaya açmış. Tarih olarak bu geçmişi mahkum edebilmek için kabullenmek, kişisel olarak suçlannın vicdani sorumluluğunu üstlcncrck karşılığını ödemck... Staudte okarmakanşıkduygular içinden Alman vicdanının sesini veduyarlığını buşckildcyakalıyordu. Tüm Almanlara onurlu, demokrat ve banşçı bir ayağa kalkış öneriyordu. Böylece hem bu geçmişten kurtulunacak, hem de bu kirli tarih hiçbir zaman unutulmayacaktı. 50 yıl sonra anti faşizm NİŞANLI Günther flücker ve Günter Reisch'in 1980'de yaptıkları bu film bir komünıst direnişçtyı anlatıyor. Hella nışanlıdır ve nişanlısını çok sevmektedir. Tutuklanır ve hapse mahkum olur. Hapiste zor koşullara direnir. Diğer tutukluların saygı ve sevgisinı kazanır. Oıkkatı çeken Hella'nın direnişinin olağanüstü, kahramanca bir davranış gibi değil son derece doğal bir tutum gibı anlatılması. Bu da diğer tutuklular tarafından benimsenmesine ve onların da direnmelerine neden olur. 'The Fiancöe tartışılırken, hâlâStaudte'nin 49 yıl önce ortaya koyduğu Alman özgürlükçü vicdanının sesinin duyulması, onun ve DEFA çcvresinin başansını göstcrmektedir. Filmi 1951 'e kadar 5 milyon Alman izliyor. Staudte filmi gösterime girerken "Politik bir film değil, tümüyle psikolojik bir film yaptım" demiş. Sinema anlayışını ise şöyle açıklıyor. "Bu film yaşadığımız ve mutlaka başetmemiz gereken dünyayla ilgili bir saptamadır. Dışımızdaki gerçeklerin kopyasını yapmak istemedik." Staudte, politik bir arka plan üzerinde bireyler arasındaki ilişkileri, bulunduklan ortam içinde ele alıyor. İnsan ve onun dramı, çe«"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle