Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 HAZÎRAN 1995. SAY1481 KISAÖYKÜ 17 ye çalışarak dikkatle odanın içine gözgezdirdi. Içindeki panikduygusu giderek büyüyordu. Ne biçim bir yerdi burası? Gözleri karanlığa alıştıkça odanın bomboş olduğunu anladı. Ne bir yatak, ne bir sandalye, ne de bir masa vardı. O sırada kapının arkasından kapandığını duydu. lçindeki korku büyüdükçe büyüyor, tüm bedenini kaplıyor vc onu hareket edemez hale getiriyordu. Mumun duvarda gölgelerlc büyüyen ışığında birden onu gördü. Içinden hiç silinmeyen o portre, duvar büyüklüğünde büyütülmüş, gözlerini ayırmadan ona bakıyordu. Odanın ortasında büyülenmiş gibi kalakaldı. Yavaşça mumu kal çok geçti. Sona ermiş bir yaşamın ne zaman başladığı ve bittiği bilinmeyen bir aşk öyküsü müydü ansızın karşısına çıkan? Birden gitmeye karar verdi. Gidccek ve öyküyü öğrenecekti. Yaşam bitse bile süregiden hep öyküydü. Akşam tam sekizde Sevil'de dairesinin önündeydi. Kapı kapkara kuşkularla yüklü önünde duruyordu. O hâlâ zili çahp çalmamakta ikircikliydi. Burada ne işim vardiyen kararsız bir sesle, buraya bir öyküyü öğrenmeye ya da ay kın parçalan birleştirmeye geldim diyen istekli bir sesin tartışmasının tam ortasındaydı. Birden zileuzandı.zilin cırlak ve uzayan sesi onu ürküttü. Keşke açılmasa, keşke yanlış adrese gelmiş olsam derken anahtarın kilidin içinde iki kez döndüğünü vc kapının yavaşça aralanıp birinin aralıktan başını uzattığını gördü. Sabah cimnastik salonunda konuştuğu kadın bu muydu? Kadın kapıyı sonuna kadar açtığındabuduygusudeğişmedi. Acaba yanlış yere mi gelmişti? "SevilHanım?" • "Benim.Tanıyamadınızmı?" " "Bir an şaşırdım. Sabah çok farklıydınız." "Hepimiz günlük yaşamı birbiçimde sürdürmek zorundayız. Ben burada evimdeki gibi olsaydım belki de salonuma kimse gelmezdi." Sabahki bakımlı ve özenle boyanmış kadının yerinde en az on yaş yaşlanmış bir kadın vardı. Gözlerinin altında siyah, mor halkalar, dudaklarının kenannda kalın ve derin kınşıklar yüzünde bir maskenin kalın çizgileri gibi göze çarpıyordu. Sarı, parlak ve kabarık saçları bile değişmişti. Beyazımsı, seyrek saçlar başına adeta yapışmıştı. Uzun siyah bir etekle siyah bir bluz giymiş, arkasına bir şal almıştı. "Niye kapıda öyle duruyorsunuz? lçeri girsenize." Füsun buraya gelirken duyduğu tedirginlikten daha büyük bir kuşkuylagirdi içeriye. Çok loş bir ışıkla aydınlatılmış holün önünde uzun, karanlık bir koridor uzanıyordu. Sevil ona koridoru işaret ederek, "Bu taraftan" dedi. Nedenini bilemediği bir korku Füsun 'un yüreğini sıkıştırmaya başlamiştı. "Keşke buraya hiç gelmeseydim" diye düşünürken bir yandan da koridorda ürkek adımlarla yol alıyordu. Koridorun sonundaki kapının önünde duraklayan Sevil'in arkasında yüreği çarparak bekledi. Sevil kapıyı yavaşyavaşbirtören salonuna girer gibi açtı. Karanlık odada tck bir mum yanıyordu. Füsun mum ışığındaçevresini görme Yüreğinin atışlan o kadar hızlanmış ve yükselmişti ki, düzensiz akort sesleri gibi kulağmı yırtıyordu. Kocasının anısına adanmış bu karanlık ve ölü mabedden bir an önce kaçıp kurtulmak için kapıya döndü. Kapıyı güçlükle açtı, koridora çıktı. dırarak odayı aydınlattığında onu çevreleyen dört duvann da kocasının rol aldığı tüm oyunlann, filmlerin afiş ve fotoğraflanyla kaplanmış olduğunu gördü. Mumun duvarda yarattığı yansımalarla fotoğraflar, bir karabasanın içindeki hayaletlergibi büyüyordu. Mum ışığında devlcşcn rcsimler onun üstüne gelir gibiydi. Yıllarca güneş ışığı ve temiz hava bu odaya hiç girmemişti herhalde. Bu yoğun küf kokusu ölüm kokuyordu. Burada karşılaştığı, ölümün karanlık ve soğuk yüzüydü. Ürpererek üşüdüğünühissetti. Yüreğinin atışlan o kadarhıztanmışve yükselmişti ki,düzensiz akort sesleri gibi kulağını yırtıyordu. Kocasının anısına adanmış bu karanlık ve ölü mabedden bir an önce kaçıp kurtulmak için kapıya döndü. Kapıyı güçlükle açtı, koridora çıktı. Midesindeki bulantı yemek borusundan hızla tırmanarak ağzına gcliyordu. Adımlarını hızlandırarak sokak kapısına yöneldi. Kapının önünde Sevil'in sesiyle durakladı: "Durun, gitmeyin. Daha anlatacaklanmı dinlemediniz." "Ben anlayacağımi anladım. Burada daha fazla kalmak istcmiyorum." "Sizi zorlayacak değilim." "Beni niye buraya getirdiniz?" "Sizi onunla yalnız bırakmak istedim. Aranıza girmemek için." " Yctcrince girmişsiniz sanınm." "Yanılıyorsunuz, hiç girmcdim. Hepdüşlerimdcyaşattımonu, şimdi yaptığım gibi." Füsun öfkeyle döndü ona: "Öyleyse bırakın beni gideyim. Ben düşlerinizle aranıza girmeyeyim." "Ne önemi varki? Düşlerbcnimdi ama o gcrçekte sizindi." "Belki de düşlerde daha güzeldi o." Sevil elindeki kadehi Füsun'a uzatarak, "Haydi düşlerimize içelim"dedi. Füsun kadehi almak istemedi. "Gitmemgerek." "Düşlerde daha güzeldir, dediniz. Sormamda sakınca yoksa mutlu değil miydiniz onunla?" "Mutluluk da bir düş, değil mi?" dedi Füsun. "Belki de yaşadığımız en kısa ve uçucu düş, mutluluktur. Hem bu sizi bir parça rahatlatacaksa, şunu söylemek isterim, o hiçbir zaman benim değildi. Aramızda hep onun kendi düşleri vardı." "Kendi düşleri mi?" "O bir düş tutkunuydu. Büyük düşünün peşinde ışığa çarpan bir pervane gibi yanmaktı onun tutkusu." Hâlâ elinde tuttuğu mumu üfleyerek söndürdü ve Sevil'e uzattı. "Neden biraz daha kalmıyorsunuz? Konuşacak çok şeyimiz vardı." Füsun bu kcz kararlı ve kcsin adımlarla kapıya yöncldi: "Üzgünüm, gitmem gerek. Yaşamı kaçırmak istemiyorum." Dışanyaçıktığında serin havayı derin derin içine çekti. Hafif hafif yağmur çiseliyordu. Yüzünü gökyüzüne çevirdi. Bıraktı, yağmur damlalarıonuıslatsın,yıkasın. Yürümek istiyordu, karanlıkta adım seslerini dinleyerek tek başına yağmurdayürümck belki dcyaşamının kaygılardan en çok annmış anıydı. "Hcnüz vakit var" dedi. "Hcnüz va