Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZARIIM PEIMCERESİİMDEIM S E L Ç U K E R E Z bazen dc dördüncü katlara kadar çıktıklan biüniyordu. 25 Mart 1335 tarihli Serveti Fünun gazetesinde o y ıl da Şehremini Hacı Faik Bey'in, yerini y irmidört saat süre ile bir koyunabırakacağıyazılıydı.Bukoyun, yirmidört saat sona erince anane gereği her yüksek rütbe işgal etmiş Osmanlı büyüğü gibiTopkapıSarayı'nıngirişindekibellı yerc götürülecek ve kafası kesilerek kurban edilecekti. Kurban bayramı geçidini izleyen babaanneler ve dedeler, torunlanna sokaktan geçcn koyun türleri konusunda bilgiler verip arada sırada bilmcccler sorarlardı: "Lamba düştü IS yaptı Tabak düştü TAN yaptı Annem de bana BUL dedi. bil bakalım bu nedir?" "MaarifTakvimi!" "Iıh!""Çalarsaat!""Hayır,onunbabası imamdır!" "öyleyse ağaç kavunu!" Bu cevap karşısında büyük ebeveyn, "Aferin benim paşa oğlum!" diye tezahüratta bulunup o engin Osmanlı Islam hoşgörülerini sergilerlerdi. lzlenen bu kurbanlık geçitleri aynı zamanda dcrin tefekküre ve felsefı düşüncelerin fılizlenmesinedeyol açardı: "Dağlıçlann kuyruklannı gördünüz mü? Kente ilk gelişlerinde ne kadar iriydiler; şimdi nasıl ufajmışlar!" "Açlıklarındandır! Zaten tabiat bu koyunlann kuyruklanna kıtlıklardayiyecekbulamayıncatüketsinler diye depoluyor bu kadar yağı!" "Peki, Osmanlı kadınlarının kalçalan da bundan mı bu kadar iri, mabadlan böy le Mührü Hümayun gibidir?" Eski kurban bayramları, dargınlıkların, siyasal çekişmelerin bir yana bırakıldığı, bürokratlann ve yöneticilerin sanlıp, dostluk içindebayramlaştıklan günlerdi... Bayram namazından öncc yapılan törende Devletin Başı, Sadrazamla bile el sıkışır ve Müzikaı Hümayunun çaldığı "Kurban olsun ablan sana!" marşını bcraberce huşu içinde dinlerler, sonra da bu anlan ölümsüzleştiren Bartlett, Preziosl, Eugene Flandin gibi ressamlara saallercc baş başa poz verirlerdi. Bu tablolar Bedestende yüksekfiyatlarasatılır, bazen on paralık bir tablo üç kuruşa kadar müşteri bulurdu. Bu tablolann çoğunu Mccidiyeköy Bankerleri satınalırlardı. Akşama doğru bostanlarda, yangın yerlerinde kesilen kurbanlardan akmış kanlarkızılgölleroluşturur.mehtaplı gecelerde bu göllerde yıldızlann yarattıklan şehray inlcre doyum olmazdı. Yalılarda kavurmalar yenirkcn sokak köpekleri kurban artıklarınısilersüpürürlerdi. O tarihlerde lstanbul bugün olduğu gibi eminbiryerdeğildi: Kenti kedi ve köpek mafyaları parsellemişti. Kıyıdabalıkçı ağlarından dökülen izmaritleri kediler halledcr, iç bölümlerdeki kurban artıklannı ise it mafyası götürürdü. Sonra başa geçen birbirinden dcğerli devlet büyüklerimiz anarşinin kökünü kazıdılar, belediye başkanlarımız da şehri "abad" ettiler de işte buhalegeldik! ^ L A T İ F S A N S Û R crdi Apartmanf nın üçüncü katından Beyoğlu Caddci Kebirine bakınca, hemen hcmen bütün caddey i dolduran birkoyun sürüsünün Fransız Veba Hastanesi istikametinde geçit resmi yaptıklan görülüyordu. lri çoban köpekleri arada sırada arka bacaklanndan birini kaldınp picea abies (Avrupa ladinlcri) agaçlannın, dökme dcmirdcn yapılmış gaz lambalannın diplerine siyiyor, zaman zaman havlayarak Mis Sokağı'na, Büy ükparmakkapı' ya ya da Abanoz Sokağı'na sapmayayeltenenkaramanlanve dağlıçlandoğruyolasevkediyorlardı. Pera'nın soba borusunu andıran şapkalı yabancı erkekleri, kuşlarla, çiçeklerle süslü şapkalı kibarhanımlan.tatlısufrenkleri, Eski Kurban Bayramları V Çalıkuşu Ferıde yaşadı mı? Eski, yıkılmayayüz tutmuş % ö birevi "Çalıkuşu Feride 'nin evi "diye gösteriyor Kuşadalılar. § ReşatNuri Güniekin 'in F«rid*'yl •incmada Türfcan foray v* Aydan Ş karısı ise Feride 'nin fllm sahn«l*ıiyl* Farids'y* adadı Kuşadalılar. sadece bir roman kahramanı, birhayal olduğunuanlatıyor. Ev, romanın hayata uyarlanmasımı? Kimbilir,belki... sefaret erkânı, yabancı gemilerin zabıtanı, y ol boyunca sıralanmış apartmanlann balkonlanndan bu muhteşem geçidi izliyorlardı. Bu kurban bayramında da daha öncekilerdeolduğugibi Istanbul'a Anadolu'dan, Trakya'dan ve denizden getirilen yüzbinlerce, milyonlarca koç, kentin bütün sokaklanm kaplamış, yayalara, yangın söndürmeye giden tulumbacılara, sırtlanna vurduklan üzerleri bol sinekli sakatatı satmaya çalışan ciğercilere, suculara ve posta tatarlanna yol vermedcn akıp giden, önlerine çıkanı sürüklcyen seller oluşturuyorlardı. Bu sellerin bazen alçaklarda yer alan semtlerdeki evlcrin zemin katlannı bastığı, patlayan, kınlan kaldınm düzeyindcki pencerelerden zemin katlara doluşan koyunlann, birbirlerini iterek ikinci, üçüncü nılar insana ihanet edebilir mi? Kim bilebilir ki... Bazen özlemi duyulup da asla yaşanamayacak olanlar, bir aşR, bir zenginlik, bir tutku alınıp anıların arasına sokuşturuluverir. Gün gelir, o alıntılar yaşanmış sayılır. lnanılır, inanılarak anlatılır. Bazen de yok sayılır yaşanmışlıklar. Acıtıyorsa, kanatıyorsa siliniverir anılardan. Artık, anımsatmalar da boşunadır. O asla yaşanmamıştır... Çalıkuşu Feride'nin evi de işte öyle birşey. Kuşadası'nda eski, kendi haline bırakılmış bir ev, adalılar için Feride'nin yaşadığı, soluklandığı, hâlâ onun izini taşıyan bir mekân. Çalıkuşu'nun yazarı Reşat Nuri Güntekin'in kansı Hadiye Güntekin ise Feride'nin sadece bir roman kahramanı olduğunu savunuyor. Yanı sadece bir "hayal". lyi de kim haklı? Kuşadalılar toplumsal bir düş âlemine mi daldılar? Yaşanmamışlıklar, yoksunluklar arasında bir romanı alıp kendi yaşamlanna mı yerleştirdiler? Ama önce meraklısına Çalıkuşu'nun bir özeti: A sıralannda aşk yüzünden Istanbul'dan aynlıp kendisini Anadolu'ya vuran bir"muallime"nin öyküsünü anlatıyor. Evlenme sine bir gün kala teyzeoğlu Kamuran'ın Aştansavurduğu Reşat Nuri Güntekin'in bu ilk romanı olan Çalıkuşu Anadolu'da Kurtuluş Savaşı başka bir kadınla ilişkisi olduğunu öğrenen Feride evden ayrılır. Bu delişmen, uçan, bu yüzden de "Çalıkuşu" diye adlandırılan kızın yapabileceği bir tek iş vardır, o da öğretmenlik. Maarif Nezareti'ne başvurur. İlk görev olarak B... iline atanır. Onu Zeyniler Köyü, A... ilj ve Kuşadası izler. Kuşadası'na geldiğinde yanında Munise vardır. Annesi başka bir erkekle kaçtığı için babaannesinin yanında kalan bu öğrencisini evlat edinmiştir. Zeyniler OEROİ 22 M A Y I S 1 9 9 4 SAYI 4 2 1 C U M H U R İ Y E T