Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
fİNMR V« annaann* ya da babaann* rollartnda. I t v ı c t H va todakâr.. Cevriye"... Neriman Köksal, artık bir "vamp". O, tstiklal Caddesi'nin başında göründü mü Galatasaray esnafı anlıyor ki "Neriman Köksal geliyor". Filmlerinde birÇingene kızı, bir Bizans Kraliçesi Maria. Kendi fılmlerını görmeyc gidemiyor. Hemen etrafı çevriliyor, "Aaa, neden böyle filmlerde oynuyorsunuz?" Ama yine de her filmi hani kapalı gişe derler ya öyle gösteriliyor. Bir öpüşme sahnesinde yer yerinden oynuyor, çığlıklar, ıslıklar, on metre havaya fırlatılan minderler... Fosforlu Cevriye'deki dizinin dört parmak üstünde biten yırtmacı döndürmedik baş bırakmıyor. "Ne yapayım, bu benim ekmek param" deyip önemsememeye çalışsa da durup dururken günaha girdiğini düşünüyor. Bilmiyor ki otuz sene sonra anneler kızlarını ellerinden tutup artist olsun diye setlere getirecek. Şöhrete giden yolda her şey ama her şey mübah görülecek... Bir metreye, bir metre alınan pullar bile yetmiyor gelen mektuplan yanıtlamaya. Her mektupta da aynı istek, "Imzalı bir fotoğrafınızı". En şuh hallerini takınıp ayda iki kez fotografçıya koşturuyor. Çevresinde tanıdık, az tanıdık, tanımadık bütün kadınların kuşkulu bakışlarının altında yoruluyor, "Ha şimdı kocamızı elimizden aldı, ha şimdi alacak". Anlatamıyor kendisini. Bazen "Aaa, siz öyle dcğilmişsiniz" diyenler çıkıyor da yüregıne su serpiliyor. Sadri Alışık'la birlikte "Piç Kurusu"nda tiyatro deneyimine girişiyor, ama ilk ve son oluyor bu. 196566'larda daha vamplığının doruğundayken sahneye çıkıyor. Davetlerde yapılan istekler göstcriyor ki hem kulak var hem de ses. Fahrettin Aslan'la anlaşma yapıyor. Neriman Köksal, Zekı Müren ve Ajda Pekkan'la birlikte Maksim Gazinosu'nda artık. Bu kez Maksim ve Taşlık gazinoları inliyor "Neriman...Neriman..." Soğuk su içmemeyi, erken yatmayı Öğreniyor. Bir de Anadolu turnesine çıkıyor ki yanında Dunifu, gaiOşü, h«r şaytyte kandlndan Mnbı Mr kadın. Ama hayat fllmtor* b*ru*mlyor kl. masında bıraktı. Köksal oldu, Neriman Köksal. Çete, Refık Halit Karay'ın eseriydi. Karşısında şöyle bir dönen yirmi yaştndaki genç kadına bakıp, "Tam Nina'yı canlandıracak kadın" dedi, "Lakin, fazla şişman". Elinde tüfek deneme filmini çevirdi Neriman. "Gül" dediler, güldü. "Nişan al" dediler, aldı. Beş yüz lirada anlaşıp ilk fılmini çevirmeye başladı. Yıl mı? 1949. Şimdi geriye dönüp baktığmda, "Ben ismini söyleyemeyen bir insandım. Şaşırırdım" diyor Neriman Köksal, "Oysa Nina, atlara biniyor. Harplere giriyor. Nasıl oldu, bu işe nasıl girdim hâlâ bilmem". Çekimler sırasında ata binmesi gerekiyor Köksal'ın. Ayazağa'ya bir at getirildi. Getirilen subay eşlerinin bindiği, bu yüzden de uysal bilinen bir at. Binmesine biniyor da inmesini bilmiyor Köksal. At da öyle denildiği kadar uysal değil. Üzerinden attığı Köksal, yuvarlana yuvarlana indiği Kağıthane köylerinin aC U M H U R İ Y E T OEROİ 2 2M A Y I S rasında bir yerde bulunuyor. Sonradan öğreniliyor ki at uzun bir süredir dinlenmede. Yine aynı fılmin çekimi sırasında Yıldız Parkı'ndaki köşkün havuzuna girmeli Perihan. Yosunların arasına bırakıyor kendini. Karamanbey "motor" diyor ama aynı anda Neriman Köksal çığlık çığlığa. Balıklar ve kurbağalar arasında sahnenin tamamlanması saatler alıyor. Cinsi cazibe Nenman Köksal Artist Dergisi'nin kendisıne aynlan 10 Kasım 1961 tarıhli özel sayısında "Cınsı cazibe nedır" başlıklı bir yazıda şunlan söylüyor: ". Bence dar sueterlerle vucut hatlannı teşhır etmek yoluna giden kadınlar guzellıklerını pek ucuza satıyorlar. Sihırlı ve esrarengız vasıflara haiz mısıniz, cins! cazıbenız var demektır. Hıçbir zaman gerçek huvıyetinızı belli etmemelısınız. Etrafınızdakı kimselerin sizı merakla tetkık etmelerıne bırakmalısınız kendınızı. Böylece onları öyle meşgul edersınız kı, hakkınızda turlu tahmınler, yorumlar yürutmeye başlaıiar. Hakkınızda tam bir hükme de varamazlar. Yanı, onlan kendıniz bakımından düşunceye sevketmeniz sizin ıçtn hayırdır..." Şöhret pusuda bekllyor... Ikıncı fılm, Humyet Şarkısı. Yönetmen Faruk Kenç, operatör Enver Burçkin. Oyuncular Sadri Alışık, Mahir özerdem, Oya Sensev ve Neriman Köksal. Ücret bin beş yüz lira. Ve bir kordela, "Affet Beni Allahım". Bu Eşref Kolçak'ın ilk Neriman Köksal'ın üçüncü filmi. Yönetmen Şinasi özonuk, ücret dört bin lira. Sonra diğerleri "Edi ile Büdü", "Cingöz Recai", "Istanbul Canavan", " Leylaklar Altında", "Bataklıktaki Kız", "Fosforlu 4 2 1 Yıl t 1 99 4 S A Y I