Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S E N N U R E Z E R (elbette çağnlı olarak) büyük restoranlardan edindiğim inanç bu. Üstelik, ünlü mutfak ürünleri (ya da yemekler) kalanlann değerlendirilmesine dayanıyor. Bizim mutfağın ünlü türlüsünü düşünelim bir. Her yaz sebzesinden bir iki tane. Ya da bir iki avuç. Dünyanın en ünlü deniz mahsulleri pilavı (ttalyanlann ki pek lezzetli) bahkçının satamayıp elinde kalan tâblasından oluşuyor sanki, bir iki tür balık (tek tek), bir iki midye, bir iki karides. Ve bol pirinç. Bir de Hazreti Nuh'un, Tüfanın son günü ambarları süpürüp kalanı pişirmesiyle "icat ettiği" söylenen aşure var. Lezzeti ünlü (tabii, hazır satılanlarda bulamazsınız bu lezzeti. tçinde yeterince bakliyat yok ki). Ya meyve salatalan. Sanki onlar zorunluluktan doğmamış mı? tki elma, bir armut, bir avuç üzümü beş kişiye nasıl pay edersiniz probleminin çözümü gibi. Zaten bütün mesele sunmakta. Siz elinizde kalan yemekleri, düz tabaklarda, ordövr tabağı gibi bir arada sunmayı başardınız mı mesele yok. Ya da meyveleri doğrayıp, biraz şekerle bekletip süsleyip püsleyip meyve salatası diye yutturabildiniz mi?.. Ama isterseniz, sırayla gidelim. Buyrun zorunluluk mutfağına. ZORUNLULUK MUTFAGI slmda şu mutfak sözünden hiç hoşlanmıyorum. Aklıma hep yıkanması gerekli bulaşıklar, İcızartma kokulan, iyi kabarmamış kekler falan geliyor. En çok da ortaya çıkacak doğru düriist yemeğin olmadığı sırada bastınveren misafirler. Evet, artık Türkıyemizde, hele büyük şehirlerin birindeyseniz, hazır yiyecekler, bir telefonla servis yapıveren lokantalar, kemapçılar falan var. Ama işin bir de öbür yanı var. ödeme zorunluluğu. Herkesin kredi kartını bilmem, ama benim yok mesela. Hem sorun yalnız misafır sorunu fa A lan değil. Evdekilere de doğru dürüst yemek hazırlamak mesele. Hem yemek güzel görünecek, hem aynı yemeği iki öğün sofraya getirmeyeceksıniz. Hem de ...Ah, hem de Idareli" olacaksınız. Pişirdiğiniz lezzetli olacak. Biliyorum, bu sorun herkesin başında. (Ben öğle yemeğini falanSa, akşam yemeğini filanbarda yiyenleri söylemiyorum). Üstelik çahşıyorsaruz. Arada sırada hazır kızarmış tavuk falan alıp öğün geçiştirmek zorundaysanız. Ertesi gün doğacak sorunlar daha çok. Kızarmış tavuktan artmış kırık dökük parçalar, bir yığın (hele tavuk gereğince pişme mişse) sıynlamamış kemik. Akşama yine yemek yok. Ozenip bezenip pişirdiğiniz yemeklerin ikinci üçüncü günü de aynı sorun. Her yemekten artan bir iki kaşıkçık. Ya da yenir diye umduğunuz ama kimsenin yüzüne bakmadığı bir tencere pilav ya da makarna. Kslını Eh iyisi kalanı değerlendirmek. 25 yıllık evlilik, 30 yıldır her ülkeden yemek tarifleri okumak, arasıra gittiğim dış ülkeler, kimi zaman yemek yediğim önce, aldıgımız yıyecek maddelerinin ziyan olan parçalanndan başlayalım: Kaşar peynirlerinin kabuklan, tavuklann yağlı bölümleri, derileri. Pişmiş tavuklann kızarmaktan sertleşmiş yerleri, buzdolaplannda kalıp kuruyan peynirler, zeytinler, şekerlenen marmelatlar ya da reçeller. O eski kaşar diye satılan kaşar peynirlerinin kabuklannı kestiğinizde, sakın atmayın. Birazcık daha kalın kesin önce, sonra yumuşak tarafından rendenin ince yeriyle rendeleyin. Elinizde rendelenmeyecek ince bir zar kalana kadar. lşte size makarnanıza, fınn yemeklerine katacağınız kaşar rendesi. Dolapta kalmış rengi bozuk görünen beyaz peynirler için bir iki çözüm var. En kolayı börek içine katmak ya da melemen gibi yumurta yemeklerine katmak. Ama bu peynir kahvaltı için ayırdığınız peynirse elbette böyle bir hovardalığa kalkışamazsınız. O zaman da iki çözüm var. Birinci çözüm Gülriz Sururi'den (Evet, doğru okudunuz, sahnelerimizin ünlü Gülriz Sururi'sinden): "Gözünüze hoş görüıuneyen sararmış, kurumuş peynirleri, ne cins olursa olsun, su ilc bir kaba koyun, kaynasın. Sarı bir su salacak>, M I Ddapta tıazır malzemeler