30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y A S ız 9 cadı, geliyo musun?" "Nercyc Yaşar Bcy?" "Yaşar Bey yok! Doğru düriist konuş..." "Peki, Yaşar Kemal, nercye geliyorum?" "Adana'ya yahu..." • "Geliyo muyum?" "Geliyosun, geliyosun..." Böylece anlaşıldı ki, Yaşar Kemal'in de bulunduğu bir Adana görmek kısmet olmuştur vc cümlc âlem bir uçağa binecek ve Adana'ya gidecektir. Başka türlüsü de mümkün değildir... Atatürk Hava Limanı'nın İstanbul Havayolları te/gâhındaki hanım görevli, bir yandan sigara içenlerin ezici çoğunluğu karşısında uçağa nasıl bir tcrtiple yolcu sığdıracagını kestirmeye çalışırken, öte yandan da telefonda, üst düzeyde olduğu anlaşılan bir Bey'e, uEvet efendim, şimdiyc kadar 110 kişi geldi ama gelmeye devam ediyorlar..." diye cevap yetiştirmekte. Türk kültür hayatının uçağa girecek olan kişileri, sağhklı yaşam koşullannı hepten boşvermiş, fosur fosur sigara tüttürmeden Adana'ya gitmemekte kararlı... Ve uçağa binildi. Yazarlar, fotoğrafçılar, sincmacılar, aktörler, bilim adanılan... Buram buram tütün kokarak Adana'ya da inildiki, bu inişin herhangi bir iniş olmayacağı anlaşıldı. Bir "kortej"den sö> ediliyordu ve uçağı hazirunıı kortejden nasıl kaçmalı konuşmaları yapmaya başlamıştı. Böyle bir kaçış asİa mümkün olamazdı, çünkü tek bir çıkış vardı ve bu çıkış da kıpkırmızı, Adanalı bir Ford araba tarafından tutulmuş, tepesine balonlar asılmiş, bu renk cümbüşünü yeterli bulnıayan Adanalı gençler, çıkıştaki kaçılınası mümkün deliklere yerleşip gelenin geçenin eline birer demet çiçek tutuşturmaya başlamıştı bile... Apartmart biçimindeki otobüslcrdc herkcs ycrini aldığında, davul zurna, sesini ta Kayseri'den duyurmaktaydı A! Işte Yaşar Kemal, "Karil" ile yan yana, kırmızı Ford'un içinde ayakta duruyor... Ara Gülcr deklanşöre üst üste basıp Ford'u, Yaşar Kemal'ı, Katil'i ve Meıideres Samancılar'ı çeşitli açılardarr o'lümsüzleştirdı. O arada Şencr Şen'in burnuna bir mikrofon dayanmış, genç adam süruyor: "Adana'yı nasıl buldunuz?" uBulunacak halde dcğil ki, bir balon duvarı ardında gözden kaybolınuş..." diyecek gibı geliyorsa da Şen daha iyisini bııkıp söylüyor: "Yahu ben Adanalıyım..." Kortej, anlı şanlı, Adanalı bir gururla kentin birkaç yüzyıllık iki camiini gcçip. YASAR KEMAL'İN PESİNDE CUKUROVA "K meydanlarda gövdesini gösterdi. Asmalı çardakların bir kat altlarındaki balkonlar dolıı, kaldınmlar dolu, çoluk çocuk, esnaf, merakla bu geçit yapan cazip kalabalığı izlemekle ve birbirine benzeyen haykınşlar sık sık duyulmakta: "A! Bak! Katil... Va> kurban, ne de yiğit..." "Şcncr Şcn'i gördiin mii? Güİiiyo..." "Şu şey dizisi var ya... Neydi? Ondaki adam...", "Şunu da bi yerden tanıycam ama... Kimdi acaba?", "Bak bcn bunu tanıyorum... Rutkay Azi/!", "Baksana, Nur Sürer de gelmiş..? Adanalı mı acep?" Ve fınldaklar... Kim akıl etmişse, ne 9 yon9 gibi, şaşırtıcı bir durumla karşı karşıya bırakıp öfkelenme fırsatı tanımayan Onur Yurdatapan'ı bulup ne demeli? Şikayct edemezsin, öfken de burnunda değil... Bu gibi durumlardâ ne yapılacağı konusunda idnıan yok! Davetliler Onur'un karşısından nazik reveranslar yaparak geçiyorlar. "Akşam rescpsiyon var!" diyorlar. Elimizde program da var, baksak göreceğiz de... Hep aynı dert... Organize olmaya pek alışık dcğiliz. Etli canlı birinin ağzından duyunca inanıyoruz. O zaman da kalkıp resepsiyojıa gidiyoruz. Devlct Su tşleri'nın su kıyısındaki tesi iyi etmiş de Seyhan Belediyesi'nin şcnliğini rÜ7gâr fırıldaklarıyla süslemiş. Uzun direklerin üstüne asılmış, rengârenk, kocaman fırıldaklar... Birbiri peşinc yarama/ çocuklar gibı dizilmişler. Çukurova'nın bir ucundan kopup buğday tarlalannı yalayarak, yeşil yeşil geliyor rüzgâr ve rcngârenk dev fınldakları hırsla çeviriyor. Fınl fırıl dönüyorlar, çocuk gibı keyifleııiyor insan. Tıkır tıkır çalışan bir sistemle otellere yerleşliriliyoruz. Hayrctler içindcyi/. Valizler kaşla gö/ arasında bulundu, herkes odasına birkaç dakikada ulaştı, kimse kimseye bağırmıyor, kimse kimsenin gırtlağına yapışmadı... Bi/i dü/gün organı/as sinde tam anlamıyla "ayaküstü" bir yemek bu. Büfe iyi hoş da, oturacak yer yok... Iki katlı binanın balkonlu katında söylcne söylene dolaşıyor, yemek kuyruklanna giriliyor, kolalı votkalar içiliyor. Ve görüyor musunu/? "Katil" frak giymiş ve de pek yakışmış... E, haklı... Rcsepsiyon dcnilincc f'rak getırmiş, getirince de giymiş... Gö/iim "KatiT'in di/leri hi/asında bir kıpırlıya ilişiyor. Bacakları olmayan birı bu. Bellı ki onların müdavımi ve belli ki resepsıyon yapılıyoı olmasf, onu hiç de rahatsı/ etmiyor. Bacakları olmayışına alışık, davetliler arasında eıı scmpalık haliyle dolaşıyor, içkisini de içiyor, döncrmi de, krem karemelini de yiyor. Binanın görevlilerinden biri "Gariban..." diyor. "Sizler geldiniz diyc pek scvindi!" Sevindiği belli, yüzünde giiller açarak, Adana'nın mülki erkânından biriyle konuşuyor ve o binanın neresinden bakıldığında manzaranın iyi olduğunu anlatıyor. Hemşehrisiyle uzun bir sohbete girişiyorlar. Kulak kabartın: "Bu barajlar iyi oldu beyim... Hava değişti. Sinek bile azaldı." "Tanır mısın sen Yaşar Kemal'i?.." "Duyardım da...nerdvn tanıycam. Dcmin gördüm, gösterdilcr. Yiğit adam. tri..." (Ellerını dayandığı zemınden kaldınp, Yaşar Kemal'in boyutunu anlatmaya çalışıyor) "Nah, böle! Kocaman" (Daha da heyecanlanıyor) "Artizler de var beyim...Herkes gelmiş." Bundan sonrasıriı duyamıyorum, çünkü inanılmaz bir ses patlıyor gecenin karanlığtnda. tster istemez bahçeye eğiliyoruz. Adam boyu hoparlörler arabesk ile klasik batı müziği arasında gidip gelen bir neşriyata gcçivcrmişler... Anlıyoruz ki, az sonra havai fişek gösterisi yapılacaktır ve artık bahçeye inip orada ayakta durmak vakti gclmiştir... C'armina Burana'dan birkaç mc/ür... Ardından adını bilmediğim yanık bir ses poparabesk denebilecek bir şarkıyı haykırmakta... Neşriyatı yapan kararını verincc, klasik müzik eşliğinde fişekler birbirini izliyor. Sulara yıldı/lar akarken Avrupalı televizyoncular Yaşar Kemal'in peşinde koşmaya ara veriyorlar. Adana'da bir pavyon kapatmak gibi, pek de fstanbullu kokan projelcr o akşam gerçekleşemıyor. Sabah Yaşar Kemal'in köyüne gidilecek... Havai fişekler pek hoştu ama ayaklar iyi durumda değil... Apartman otobüslerimi/le ılık rutubetin arasından geçip otellerimize dönüyoruz. Gezi başlamıştır ve fıyakamı/ yerindedir. E5'in bilmcdiğimi/ bir kısmından geçerek Hemitc'ye doğru yol aldığımız ertesi sabah, latif bir 'Çukurova Günü'nü başlatmakta. Orda bıırda nemli bulutlar ge/inse de, ıslanacak gibi değili/. Rcnkli fmldakların arasından ve HemiD E R O İ 2 3 M A Y I S 1 9 9 3S A Y I 3 7 4 10 C U M H U R İ Y E T \ ^, 1 t
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle