Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 rak onlan tapınaklar yerine halka açık ba/ilika ve kitaplıklarda koruma altına almışlardır. Roma'da İmparatorlardan sonra gelcn bir dığcr koleksiyoncu sınıf ise generallerden oluşmuştur. lmparatorlanna başanlannı kanıtlamak için evlerini tıka basa yağmaladıklan mallarla doldurmuşlardır. Romalılann koleksiyonculuğa getirdiği bir diger ycnilik isc bu işin tacirlerini ortaya çıkanp, ilk mü/ayede düzenlemelerinden gelmektedir. Tabii yine bu döncmdc ilk piyasa oluşmuş ve piyasanın gcreksinimlcrini karşılamak için de sahtecılik taklitcilik başlamıştır. Sahtecilik öylesine bir hal almıştır ki, ünlü Michelangelo bile erken dönem yapıtlarından Uyuyan Eros'u biraz da çıraklannın teşvikiyle sanatsever bir kardinala Yunan klasik eseri diye 200 dükaya satmıştır. Ama ünlü sanatçı kandırayım dcrken kanmış, bu paranın ancak 30 dükasına sahip olabilmiştir. İlk bilinçli koleksiyonculuk ise Rönesans dönenıinde olmuştur. Soyluların yanı sıra daha alt sınıfların da belirli bir refah düzeyine erişmesi sanat eserlerine karşı ilgiyi arttırmış ve bu ilgi toplanmaya yönelmiştir. Roma dönemi, koleksiyonculuk üzenne inceleme araştırma yapacaklara sonsuz malzeme vermesi açısından bir hayli ilginç olaylarla doludur. Imparatorun koleksiyonundan yalnızca tek bir parça istcdiğini duyunca intihar eden zcngin tacirler, kendisıni tüm koleksiyonu ile birlikte yakan generaller, ya da topladıklannı kendisinden başka hiçbir kimsenin görmeyeceğı gizli yerlerde saklayanlar, topladıklanyla birlikte yapürdıklan mezara canlı canlı girip değişik bir şekilde ölümü tercih edenler, koleksiyondaki parçalanyla bir çeşit duygusal ilişkiye girip üşütenler, biriktirme duygusunun koleksiyonculuk adı altındu en aşırı uçlannı oluşturmuşlardır. Günümüzde ise koleksiyonculuk nitclik açısından Roma'daki gibi değilse de, nicelik açısından onu fersah fersah aşmış bir düzeyde devam etmektedir. Krallann, soyluların ve tapınaklarm yerini müzcler alırken, onlardan arta kalanları da Eski lngiltere Kültür Bakanı, 1987'den sonra da Sotheby's mü/ayede firmasının Yönctim Kurulu Başkanı olan Lord Gowrie'nin tanımıyla "rcfah ve rahatlığı artan"lar almıştır. Günümü/ koleksiyon parçalan ise, heykeller, ya da antik eserler değil (çünkü onları müzelcr topluyor) tablolardır. Nıır Nirven adı geçcn çii' l ; } m i l s ı n da "'('nlii rcssamların üstün nitclikli yapıtlarıııııı fiyatları son on yıl ivinde 34 kat artmı^ttr. Bu artışın ncdcııleri arasında isc dünyanın cn bclli başlı müzclcrinin koleksiyonlarını genişlctmcsi, ycni kolcksiyonlara girişmesi ve bu nedenlc piyasadaki yapıtları çekmesidir" diyor. C U M H U R İ Y E T D E R O İ 2 0 E Y L U L M.Ö. S. yUzyıldan kalma ok uçları, padlfah mühttrlari v* tuğralar, Sartaç Kayaarlllotlu'nun kotokalyon tUrlarlnln yalnuoa bir kıamı. Bugün sanat piyasasının en ön saflannda ise Japon iş adamlan gelmektedir. Japonya'daki müzelerin dörtte birine yakın kısmı bu iş adamlan tarafından kurulmuştur. örneğin Doğu seramikleri ve antikalannın yer aldığı Riccar Müzesi, bir dıkiş makinası fırmasının, Japon baskılarını içercn Suntory Müzesi ise, viski ve alkollü içkiler firmasına aittir. Bu fırma sanata yaptığı katkı ve değerli koleksiyonuyla o denli reklam yapmıştır ki, sonuçta, Japonlar vaban cı içecekten vazgcçerek kendi içkilerine yönelmişlerdir. Koleksiyonculann akılalmaz paralar ödediği sanat piyasasından en karlı çıkanlar ise hiç kuşku yok ki müzayede fırmalan olmuştur. Dünyanın iki büyük müzayede firmasından biri olan Sotheby's ile Christie'nin 1988 89 mevsiminde yaptıklan toplam satış, Türkiye Cumhuriyeti'nin 1989 yılı bütçesinin dörtte birinden daha yüksek olmuştur. (Yakla^ık X tnlvon 6X0 milvar TL. Tür kiye'nin 1989 bütçesi ise yaklaşık 32 trilyondur). Tflrklye'de ne topluyoruzT Savll Paçalıo^lu'nun lanmlık kolakalyonu göranlarln duyanlorın llglsini çok çakiyor. Ülkemizde ise koleksiyonculuk yanm asır öncesinc dck el yordamıyla oluşmuştur. Aşiretten dcvlct olan ve burjuva geleneğine sahip olmayan Osmanlı, birbirinden ilginç yapıtlar üretmesine karşılık onlan saklama yerine kullanmayı tercih etmiş, dinsel yapılar ve saraylar dışında halka yönlendirmekte zorluk çekmiştir. Halkın ise gcrek mekan düzeni ve gerekse yaşam biçimi açısından değerli nesneleri toplama gereksinimi olmamıştır. Cumhuriyetten sonra ise toplama, tasnif etme sergileme olayı yasalann koruyuculuğu altmda müzelere verilince henuz refah düzeyine gelmemiş kişiler de sanat yapıtlanna uzak kalmışlardır. Bireyin sanat yapıtına ilgi duyması, eğitimden çok, dış piyasanın astronomik talebinden kalkış noktasını bulmuş, toplama işi, koleksiyonculuk amacıyla değil, aksine onu satarak para kazanma isteğinden kaynaklanmıştır. Ülkemizde koleksiyonculann isteklerine yanıt verecek yerler uzun süre (ve hâlâ da) bedesten, bitpazarları, eskicilikten yetişme antikacılar tarafından olmuştur. Çaresiz ve darda kalan insanlann elinden bire alınan mallar yüze satılmış, kimi zaman çok değersiz gibi gözüken nesneler bü 1 9 9 2 S A Y I 3 3 9