Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZARIN PENCERESİNDEN Nuh tufanından baslamak S ayıları çığ gibi çoğalan partilcrimizin küçüklü büyüklü lidcrlerini, televi/yonda 'talkşov'lara çıkan takdinıci vc konuşucuları, ö/ellikle FM'li yeni radyoların sunucularını dınledikçe doğrıı ve iyi konuşabilıncnin kııralları vc yolları iistünde bira/. düşünmemizm iyi olucağı sonucuna varıyorum. Benee bu konuda kafa yoracaklar için başarıiı öykü yazarlun özelliklc kısa öykü ya/arları yararlı ipuçlan sağlarlar. Aııııe Boston, ikinci Dünya Savaşı ile ilgili öykülcri turumış, bir tutamını Penguin Yayınlan (1989) arusında "Wavc IVlc (Joodbye" başltğı ile yayımlanmış. Önsö/iindc bıınları nasıl seçtiğini anlalıyt>r: lidcbi değerlerine baktım, bir dc laıihscl açidan taşıdıkları anlama: Başarılı bir kısa öykü yazarı tabii ki alışılagelmiş, tanımıyla "yaşamdan bir kcsitin çok ötcsindc bir şey sunar insanlara;" sıınduğunu sanat üriinü kılanııı yü/üııdcki, dıştaki olaylar yanında, içte, derınde yatan gcrçcklcr olduğu doğrudur! Savaşlarda günlük deneyimler ba/cn o kadar sıradışı olabilir ki, bunları kıırgu ile pekiştirmck gcrekme/." Anne Boslon'un derlediği lıikâyeleri özellikle bu lıarbi görmüş, yaşanıiij, lıalta İngiltere'de yaşamışlunn zevkle okuyacaklarına inanıyorum: Zaten öykiilerin önemli bir bölümü savaş sırasında ve savaijtan hemen sonra yayımlanmış dergılcrden alınmıstır. () zaman? Haldun l'aııor, "İyi öykiicü kinıdir" diye sorulduğımda "Her grupta hep bcraber gidilmiş bir pikniği anlattığında arkadaşlarını nuıllandıraıı. anlatnıadığı /.aman o f>üııü bcrabcr yaşamışlarııı 'Madi hadi anlat nasıl j>ittiğimi/i, Ahmcd'in nasıl kafayı çckip şarampola >uvarlandı(>ını...' diye asıldıkları biri vardır... İşte aslında bu kimsede böyle bir potansiycl bulıınıııakladır!" demi^ti. Ocınek kı haklıynıı^: Insanlar bıldikleri, ya^adıkları bir olayı yeniden yaşanıayı, anımsaınayı istiyor, bundan kıvanç duyuyorlar. Pcki Jack l.ondon'ın, Conrad'ın uzak ülkelerde ge/ip to/up gördüklerini anlatlıklan? Aslında ıı/ak ülkelere giclen, onların bile ulaşmadıkları yerleri gören o kadar çok insan var ki... Aralanndan ikisi üçü gördiiğünü, duyduğunu anlatmanın inccliklcrini sezip bulmuş olduğundan böyle etkileyici oluyor. Ya•jamda görülenler, karşılaşılanlar arasında hangisinin ilginç olacağını, hangi8 Haldun Taner :"Her grupta, bir pikniği anlattığında arkadaf larını mutlandıran blri vardır"(yanda).Guy De Maupassant: "Yansıtmak istediklerlmlzi uzun süre dikkatlice Incelemellylz" (Ustte). sinın ııe kadar •.•yrıntıya kadar nakledılebıleceğini dc kavrayabilmek gerek: Samucl Bccket Knis Batur'a göre bu konuda fa/la ıleri giderrniş, örneğin sevgilisi Pcgsy (>ıi}>|>cnlıcim'in gcrçck bir mektubunu geniij ölcüde kullanarak ya/nıı^ "Smcraldina'nın Aşk IMcktubu" öyküsünü. (S. Becket; Bütün Hikâycleri; Dönemli Yayıncılık; 1987; İst.). Yaşanıda gö/lenenlerin kurgusu daima dinleyeni sürükleyebilecek kadar güzel dcğil. Anlalanın ya da yazanın bunlan törpülemcsi gerekir. Yaşadığının ncrcsinin vurgulanacağını, ncresinin törpüleneceğini bilendir iyi öykücü... Pcnclopc Fit/.gerald, ilcri bir yaşında, hasta v'(n:uğıına ve üç çocuğuna bakmak zorunda kaldığından yazmaya ba^laınış. Oturacak bir evi bile yokmuş. Thamcs Nehri'ne dcmir atmı^ köhne bir motora yerlc^mişlcr. "Çok iyiydi, anıa iki ktv ballı" diyor. Bir yazimda bundan bahscttim. Ama sadece bir kez batlığını ya/dım, kurguda gerçek yaşam kadar abartıcı olamayız!" (Clare Bonyan; Conversations Dippcd in Ink; The Cîuardian Vveekly; Jan. 26, 1992). Ha^arılı bir jjekilde anlatınanın en önde gelen kurallarından birinin "ıı/atmam;ı" olduğu bir gereek! İnönü'nün lat'ı u/atanlara "Nuh tufanından ba^lama" dediği bilinir. Guy de Maupaussant'ın öykülerini anlatışındaki "/arif ekonominin" bir zaınanlar ö/ellikle Fransa'daki eleştirmenlerce küçük görülme sınc yol actığını naklcdcr Edward Sullivan (Guy de Maupaussant; Selectcd Stories; Çev. A. R. MacAndrevv; Meridian Classic; New York; 1964). Ama bu clcijlirilcrc rağınen Maupaussant bugün de var! Onu, "u/atmama" dışında görüntülerin yanıltıct olduğuna inanması, görüntünün ötesinde duranı çoğu kez görüleıneyen, algılanamayanı bulup ortaya çıkarması başanlı kılmış. Bunu hcnı kendi söylüyor lıcm de onu bugün irdeleyenler... "Yansıtnıak istediklcrimi/i ıı/ıııı sürc dikkatlice incelcmcliyi/.. Baskalarının keşfedemcdiklcri yönlerini ancak bu şckildc ortaya çıkarabiliriz. Her şcydo keşfcdilıneınİ!} bir yön vardır ve gö/.leriıni/ bu ncsnekre bi/.den önce baknıış olan göılcrin ctkisiyle bunlan görmeıncye alışmıstır" dcmı^. Guy de Maupaussant, anlatmanın, naklctmenin ayrıntılarını iyi bilir... Tek yol bu mııdurV Tabii ki hayırl Chekov için kısa bir öykü, bir "enstantane", çekilmiş ilginc bir resinı ya da bir duygu yoğunluğu olabilir. Kısalığı, gereksizden anndırılabilmesi de öykülcrine Uzakdoğu şiir di/elcri gibi erişilmesi güç bir yalınlık kazandırır. Bunu bilirnıiş; I988'de "Ya/dıklanm beş on yıl sonra unutulur, anıa açtığım yol sürer gidcr!" denıiş ve yazar olarak yegâne başarısının bu olduğunu söylemiş. (David H. Green, Great Stories by Chekov; Laurel Editions; NY; 1959). Pcki o böyle kısa anlatmayı kimden öğrenmiş? Bu so nuca nasıl ulas,mış? Bir dela tembelmi1}; uzun uzadıya yazmayı sevmezmiş,; kendini birçok kez böyle tanımlamış. Genç yaşta para kazanmak, ailc geçindirmek zorunda olduğundan böyle kısa, mcsela KK) satırlık yazılar istcyen gazete ve dcrgilerc yazması gerekmiş,: Yirnıi yaşında yazmaya başlamış, yirmi beşine vardığında 300 öyküsü varmış. Yirmi beşinde bu sayı 600'e ulaşmış. "Bir öyküye yirmi dört saattcn fa/.la /amaıı ayırdığımı hatırlamıyorum" clcnıı^ bir defasıııda... Böyle genv yaşta bir antrenmanın insanı iyi bir yerlere ulaştırması tabii ki bcklcnir. Bir de yazdığınmn ya da anlatacağınızın ulaşacağı kalabalıklardan önce birkaç kiijiye sunularak cleştiri aranması, gözünüzdcn kaçanı, gcreksizi daha iyi dcğcrlendirebilmenizi sağlar. Carlos Fuentes bunu çok genç yaşında kavramış. Babasının Santiago'da diplomat olduğu sıralarda ünlii Meksikalı ressam David Alfaro Sigueiros da oradaymış. Günün birinde evini ziyaret eden rcssamı bir kö^cye kıstırıp 400 sayfalık ilk eserini ona okuyuvermiş. "O beni gölgeliktc dinlcrkcn uyuyakaldığından ilk okuyucumu yitirdim" diyor (Carlos Fuentes; Myself vvith Othcrs; Picador; London 1986). Söyleyeceğimizi karşımızdakilere ctkin bir şekilde ilctmck için bu konuda biraz düşünmek, en azından bu üç beş ilkeyi gözardı etmemek gerck. M D E R O İ 2 0 A R A L I K 1 9 9 2 S A Y I 3 5 2 C U M H U R İ Y E T