Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAFTANIN KONUGU ö M E R 0 R H U Cumhurbaşkanlığı fotoğrafçısı Erol Atar: Ailenin yapısı başka Etfninki başka... şuyor" diyen Atar'la, Şişli'de, girer girmez hoş kadın parfUmleri kokan, makyaj malzemeleri, aksesuarlar, fotoğraf makineleri dolu stUdyosunda, özal çiftinin portreleri altında söyleşiyoruz. Sayın Atar, fotoğraf a olan ilginiz önce amatör düzeyde idi sanıyorum. Profesyonelliğe geçiş nasıl oldu? • Fotoğraf baba mesleğim aslında. ODTÜ hazırlıkta okurken babam rahatsızlandı. Ben de okulu bırakıp stüdyoların başına geçtım. önceleri hep sosyal içerikli çalıştım. Yıllanmı verdim. Fakat o tür fotoğrafın para etmediğini anlayınca tarz değiştirdim. Olaya daha profesyonel bakmaya başladım. Aslında fotoğrafın dalı yok bence. Seviyorsan, düşünüyorsan, olayları süzebıliyorsan, iyi fotoğraf çekersin. Sonra, daha ağırlıklı artist portreleri başladı. "Çıplak modelle" çalışmaya başlamam, o zamanlara denk düşüyor. Çıplak modelle çalışılan fotoğraf ın özellikleri ne obnalı? tnsaru tahrik mi etmeli, yoksa daha sofistlke özellikler mi olmalı? • Konuya sondan gireyim. David Hamilton tarzı sofistike resimler çekmeyi ben de istiyorum, ama olamıyor. Bunu sonra anlatacağım. Nü fotoğrafın birkaç yolu var: Bol ışıklı "Pazar Mecmuası" tarzı et satan resimler var; bir de yumuşak, detayı geride kreatif resimler var. Fakat her çektiğiniz fotoğrafı teknik olarak istediğiniz gibi basma şansınız yok ne yazık ki. Ben ikinci tavır resimleri çok sevmeme rağmen uygulayamıyorum. Ikisinin ortasında bir yer kaptım kendime. Benim çektiğim resimler basılabilir, geniş kitlelere hitap eden resimlerdir. Çekilen fotoğrafla basılan fotoğraf arasında yüzde elli değil de yüzde yirmi kayıp olsun diye uğraşıyorum. Tbm istediğiniz tarz çalışamamamzın nedeni sadece baskı tekniği mi, yoksa editörlerin isteklerinin de bunda payı var mı? • öncelikle parayı mecmuanın editörun E rol Atar görüntü dilinin farklı dallarında karşımıza çıkan bır fotoğrafçı. "Kafamın içi rengârenk; uçu den alıyorum, ona hizmet etmeye mecburum. Bu, her istenileni yapacağım anlamına gelmez. Çünkü işin içinde bir de benim ismim var: Yani yine ortayı buluyorum. EditCr tirajını, ben de ismimi düşünüyorum. Eski tarz dergilerde, kadını iki bacağının arasından baktırırlardı, garip açılardan resim çekerlerdi, eti öne iterlerdı. Halk bunlara bakıp 'of yavrum' derdi. Ben işi oradan alıp klas bir yere getirdim. Bir dergi tam anlamıyla 'et' ister, diğeri ise daha klas bakar olaya. Parayı ben aldığım için ikisini de memnun etmek zorundayım. Tabii ki 'kızı' da düşunmek lazım. O kız ileride meşhur olduğunda bana teşekkür edebilmeli. Muzır Kurulu ile aranız nasıl? • Valla çok iyi. Birtakım mahrem yerlerin gözükmemesi için koyulan bir kanun bu. Ortalığı başıboş bırakırsanız neler görürüz neler. Çok güzel bir yerde, iyi bir kurul kurulmuş. Biliyor musunuz bir gün beni Muzır Kurulu'ndan aradılar. Oranın başkanıydı sanırım. Beyefendi dediler, 'Biz bütiin derİzmir'de 1946'da doğan Erol Atar, orta ögrenimini Ankara'da tamamladı. Atar kendl deyimiyle, "Korpiç damlar önünde sUmiiklü çocuklarla" fotoğrafa başlamış, portre çahfmalarını yoğunlaştırmış sonra da 'erkek dargllerlna' yönallk çakimler gerçekleftlrmlf. Atar, Cumhurbaşkanlığı ailesinin de fotoğrafçısı. 'popo' seviyoruz. Gelen mektuplardan bu anlaşılıyor. Ha bir de ayaklar çok önemli. Bizim erkekler ayak hastası. Bir çekimde kadını ayakkabı ile çekmiştim, kıyamet koptu. Neden ayaklarıru görmüyorlarmış. Unuttum bu arada, halkımız geniş popolu hatunları da çok seviyor. Birisi birine beğendiği birini tarif ederken hep, 'Şöyle poposu var' diye anlatır. Belki benim de hoşuma gidiyor oradan çekmek, belli mi olur? Çıplak poz verecek kızlann bulunması nasıl oluyor? Sizin bir katkınız var mı bu işe? • Hayır, benim bir katkım yok. Eğer isimli iseler benim kanalımdan geçebiliyorlar. Aksi halde dergiye geliyorlar, dergi de bana gönderiyor. Bakıyorum şu olur, şu olmaz diyorum. Herkes kendini güzel zannediyor çünkü. Kabul edildikten sonra o kız benim denetimimde tamirattan geçiyor. Saçı, başı, elbisesi... Erol Bey, fotoğraflarımzda kadınlar değişiyor, ama pozisyonlar hep aym. Yani duruşları filan. Buna bir yenilik getirilemez mi? a Şimdı... Altı üstü bir kadın. Takla attırıp çekecek halim yok. Ya boy, ya yanm, sağdan, soldan, sırt üstü, yuzükc yun. Ne çekebilirim ki? D E R 6 İ 12 M A Y I S 1 9 9 1 S A Y I 2 7 0 gileri elden geçiriyonız. Bakıyonız fotograflara, muzır, muzır, muzır. Sizinkilerde ise kotu bir şey yok. Bunu nasıl saglıyor sunuz?' diye sordular. Gerçekten öyleyse ben de sorayım. Nasıl sağlıyorsunuz? • Sırrını vereyim: Asıl seksapel yüzde ve gözdedir. Elinize çıplak bir resim aldığınızda kadının suratına bakarsınız önce. Eğer kadın size masum masum bakıyorsa o çıplaklığı görmezsiniz. O şey surattaki masumiyet ile balanse olur. Bu yüzden benim fotoğraflanm hiç 'muzar yemedi.' Kimi dergilerdeki nü fotoğraflara baktığımzda bir '•popo fetişizmV gö'ze çarpıyor. Sizce bunun sebebi ne? • Bu, arztalep meselesi. O dergiler çıkıyor ve birçok okuyucuya gidiyor. lnsanlar bakıyorlar, mektuplar yazıyorlar. Arzularını, isteklerini belirtiyorlar. Bu ıstekler çerçevesinde editörlcr kendilerine bır yön çiziyorlaıs Galiba biz millet olarak C U M H U R İ Y E T