22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

M Ü Ş E R R E F BASKENT H E K İ M 0 6 L U GUNLERI mimarın çizgileri. 1980'li yıllarda Pakistan'da bir gece gökyüzüne uzanan bir minarede selamladım o elleri. Kalbim sevinçle çarptı. Ankara'ya dönüşte aktardım duygularımı. Pakistan'a yaptığı yolculuklarda ucak beklerken yazdığı bir masal kitabını armağan etti bana. Masal da yazarmış meğer. Kimi kişiler gökkuşağı gibi değil mi? Ören'deki evimizde de Vedat Dalokay'ın çizgileri var. 196O'lı yıllarda oğrelmen Mehmet Özgüçlü'nün olup bittisiyle deniz kıyısındaki arsayı alıp borcunu nasıl ödeyeceğiz derken Burhaniye'den bir mektup. Evi bir an önce yaptırmamız isteniyor. Hiç değilse planını yollamamız, temel atmamız gerekiyor. Yoksa arsayı geri alacaklar. Bir akşam, galiba bir tiyatro dönüşü ünlü operacımız Ayhan Aydan'ın evinde Hasan Vardar'a anlattım durumu. O sorunu çözdü hemen. Arsanın durumunu istedi. Bir süre sonra da bir projeyle geldi. Projenin altındaki imza Vedat Dalokay. Hasan Vardar'ın yakın Vedat Dalokay'ın kahkahalan Vedat Dalokay' sız bir başkent düşiinülür mü bilmem? Oysa artık dünyamızda değil... ölümii şaşırtmaca gerçekten... Ç ankaya tepelerinde iki köşkün trafiği giderek yoğunlaşıyor. Birinde Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın trafiği. İzlemek bile güçleşiyor giderek. Nasıl başlayacak, nasıl sona erecek karar vermek güç. Bir de Pembe Köşk'ün trafiği var. lnönü Vakfı'nın belli bir programla oluşturduğu trafik. Gündemi giderek boyutlanıyor. Özden Toker'in kişiliğine yaraşır çalışmalarla başkentlilere bir dönemin resmini çiziyor, tarihini canlandırıyor. Güzel çağrışımlara, yorumlara yol açıyor. Tıp Bayramı kutlanırken düzenlenen bir toplantıda da Cumhuriyetimizin ilk yıllarında uygulanan sağlık politikasına çevirdi konukları. Unlii ortopedist Prof. Dr. Rıdvan Ege çok kapsamlı bir konuşma ile o dönemin sağlık programını anlattı. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında devleti yönetenler sağlık sorunlarına büyük önem vcriyor, çözüm için köklü çalışmalar yapıyorlar. Devlet hastahaneleri, veremle, sıtmayla, trahomla savaş için yapılan atılımlar, halk sağlığına verilen önemi kanıtlıyor. Devlet bütçesi dar, topluma bakış açısı hayli geniş. eder; ama asıl zarif ve nazik kişiliğiyle göze çarpar. Dpstlarının " P e r i " diye çağırdığı eşi Perihan Fenmen de Dışişleri'nin en hoş, akıllı kadınlarından biri. Kocasının da iyi desteği. Pembe Köşk'teki konuşmayı o da gözleri parlayarak dinledi. Kimbilir nasıl anılarla? Diplomatlık görevinde uzun yıllarda, bir tznik çinisi, eski bir Türk halısı ya da güzel bir kilim alabilmek için büyük özverileri var. Tüm gelirlerini bunlara vermişler, sonuç çok güzel. Evleri bir sanat gaJerisi, küçük bir müze gibi. Anadolu'nun özünü sergiliyor. Nereye bakacağını şaşırıyor insan. Bir kilim motiflerinde onu dokuyan ellerin özlemini hissediyor. Bir lznik çinisinin kırmızısında coşkuyla doluyor. Güzel bir şey seyrederek çirkinlikleri unutuyor sözün kısası. Sevinç Inönü'nün SHP'li kadınları böyle bir olayda buluşturması çok hoş. Fenmen soyadının da güzel çağrışımları var bence. Sanatçı bir ailenin soyadı. Bir Mithat Fenmen var; piyanosu unutulamaz. Bir Beatrice Fenmen var, dansları hâlâ sürer. Mithat Fenmen çoksesli müziğin ustalarından biri, çoksesli müzik sevgisini geliştiren bir öncü ülkemizde. Bir Seniye Fenmen (Taylan) var. Resim ve selamikte usta bir kadın. Oğlu Orhan Taylan, kızı Ferhan Erder. Resimleri ve seramikleriyle güzellikler hissettiren, düşündüren sanatçılar... Yine Pembe Köşk'e dönüyor, biraz da evsahibeliği sanatından söz etmek istiyorum. Büyükelçi Fenmen'in konuşmasını izleyen çayda Özdcn Toker ve Sevinç Inönu bu sanatı da sergilediler. Pembe Köşk'ün özellikleriyle ağırladılar konuklarını. Büyük bir sadclik içinde. Çay masaları da Türk sanatının özelliklerini yansıtıyor, renkli çevreler, güzel oyalı yemeniler geçmişten bir selama benziyor. Mevhibe İnönii'nün Unlü un kurabiyelerini özden Toker ve Sevinç lnönü eliyle sunuyor. Ellerinde tepsilerle masalar arasında dolaşmaları çok hoş. Ama kimi konuklar bu zarifliğe aynı biçimde yanıt verdiler mi bilmem? Pembe Köşk'teki çaydan sonra "Geçmiş olsun"a gelenleri ağırlıyor Sevinç lnönü. Erdal tnönü'nün fıtık ameliyatı siyasal espriler de oluşturdu. SHP, Erdal İnönü'nün kasığını bile patlattı diyorlar! Parti içi olaylar doğrultusunda bir espri, ama geçerli mi acaba? Kimi olaylar özellikle abartılıyor belki de. Toplumdaki muhalefet birikiminden hoşlanmayanların ekmeğine yağ sürer gibi. Yağcılara her kuruluşta rastlanıyor! Belki de özel görevleri bu... Vedat Dolakay'sız bir başkent düşünülür mü bilmem? Oysa artık dünyamızda değil. Ölümü şaşırtmaca gerçekten. Başkent göklerinde kahkahalan çınlar gibi. CHP'nin Spor ve Sergi Sarayı'ndaki kurultayında konuşması geliyor aklıma. Kürsüde iki kişi ilgiyle dinleniyor. Biri Deniz Baykal, öteki Vedat Dalokay. Baykal kürsüye çıkmadan önce kurultayı hayli dalgalandırdı, ama başta Ecevit, o günkü yönetime karşı olmasının nedenlerini açıklamadı, inandırıcı olamadı. Vedat Dalokay renkli kişiliğine, delifişekliğine Tıp Bayramı'nı izleyen günlerde de Sevinç tnönii bir çay verdi Pembe Köşk'te. SHP'li kadınlann geleneksel çaylarından biri. Galiba UçiincUsü. Kadın çaylarına gitmeye vaktim olmuyor, güzel pastalar, kekler yiyerek bol bol laf üretiliyor çoğu kez. Anlaşılan Sevinç lnönü de bundan hoşlanmıyor. Çayda bir sanat olayı yaşandı. Emekli BUyükelçi Şefik Fenmen'i dinlemek büyük zevk doğrusu. Topraklarımızdaki uygarlıklardan, halkımızın yaratıcı gücünden söz ederken bir sevgiliyi anlatır gibi. Kimi diaları gösterirken •bir kapıyı, bir mihrabı, bir halıyı, bir çiniyi yaratan ellere ilanı aşk ediyor âdeta. Eski bir aşk bu ve de giderek büyüyen bir aşk. Böyle bir aşk bir diplomata başka boyut veriyor bence. Şefik Fenmen, başkent sosyetesinin gözde kişilerinden biriydi vaktiyle. Güzel tenis oynar, kortların çok yakışıklı bir şampiyonu, güzel dans Yıl 1083, bir bahar gmzluUtömyİES V«dat Dalokay ütümm d * «f iyl* birlikt* glttl... yaraşır bir konuşmayla seslendi kurultaya. Ecevit'in kaleminden çıkan CHP programını hayli acımasız eleştirdi, "Ecevit'in en uzun şiiri!" dedi. Sağlık Bakanlığı alanındaki Hitit Güneşi'ni Vedat Dalokay'dan bir selam diye düşünür başkentliler. Ankara'nın göbeğine bir Hitit Güneşi ne ilginç tepkiler gördü. Meclis'te eleştiriler, soru önergeleri, gazetelerde yazılar; ama Güneş yerleşti oraya. Bir tablosu da ANKA'daki odama yerleşti. Erciyes'in beyazını yansıtan bir resim. Hasan Vardar ve eşiyle birlikte yaptığı bir beyaz tatilde çizmiş sanınm. O beyaz dağlara acı çizgiler yansıyor şimdi. Ama başka çizgiler de var. Bir arkadaşı. ölüm yolculuğunda da birlikteydiler! Genç mimar deniz kıyısına yaraşır tek katlı bir ev yapmış bize, pencereler, kapılar denize açılıyor, dalgalarla kucaklaşıyorsun, arsayı görmedi, ama görmüş gibi çiziyor. Ancak Burhaniye Belediyesi'nden bir mektup daha geldi, evler iki katlı olacak. Dalokay'a sordum telefonla, sorunu çözdü yine. Arsayı kardeşimle ortak almıştık, yan yana değil iki katlı bir ev yaptık. Projeyi katladık. Biraz değişti ama çok seviyoruz. Balkonda KazdağVnı seyrederken Vedat Dalokay'ı düşüneceğim şimdi. Dağları çok seven, Erciyes'i resimleyen mimaOERSİ 31 MART 1991 SAYI 2 1 4 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle