Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R A S G E LE R A I F E R T E M Oıient Express: Bir otel lokantası niversite arkadaşıın olan konuğum, ABD'nin dünyaca tanınmış belki de en tanınmış büyük bir firmasının yüksek düzey yöneticilerinden biri. Yirmi beş yıldır, ülke dışında; bunun 17'sini ABD'de geçirmiş ve işi gereği, dünyanın dört bir yanını gezmiş. Yazına, resme, müziğe, tiyatroya, sinemaya meraklı bir kitap kurdu. Çoğu Amerikalının varmak için varını yoğunu seferber edip yine de varamadığı yerde olmasının bedeli ise sıla olmuş. Kendisini son kez ABD'de görmüştüm. İstanbul'da 3 yıl sonraki karşılaşmamızda ise 1988'e oranla beş yaş gençleşmiş, yüzünde güller açan bir kadınla karşılaştım. Istanbul'un dar sokaklarını, eski binalarını özlemiş. Ben bıraktığımda bu kent daha temizdi, çok kirletmişsiniz, diyor. Kavimler göçünün sonucu böyle olduğunu söylüyorum. Ama siz bakmayın pislikten yakınmasına, neredeyse çamuru bile sevecek. lşin garip yanı, böyle bir olayla ilk kez karşılaşmıyorum. ABD'ye okumaya giden bir delikanlı bir yıl aradan sonra döndüğiinde, "Pisltgini, çamurunu, karanlığını sevdiğimin yurdu" diyordu. Bir garip büyüsü, albenisi var ülkemizin, günlük dertlerin içinde, yaşam güçlüğü, ulaşım olanaksızlığı, pislik ve susuzluktan biz onu her gun algılamasak bile. Taksim'de The Marmara Oteli'nin alana bakan Orient Express lokantasına oturmuşuz. Arkadaşımın keyfine diyecek yok. Çocuklar, diyor; benim çocukluğum buralarda geçti. Talimhane'de oturduk. Sonra "GezP'ye bakıp ekliyor: Bu gezi benim bahçemdi; kovamı küreğimi alır oraya giderdim. O zaman trafik çok yoktu. Bu alanda bisikletle gezerdim. Bu ayrıntıları bilmiyordum doğrusu. Ben, hiç de adetim olmadığı halde, bu otel lokantasını bu nedenlerle seçmemiştim. Otel lokantaları, barıa göre oldum olası kişiliksiz ve de basmakalıp lezzetli oluyor. Ama Orient Express öyle değil. Çok çeşitli olmayan mönüsünde yer alan bütun yemekler, tatlılar ve salatalar lezzetli. Daha önce bir rastlantı sonucun U da gittiğimde dikkatimi çekmişti. Servis son derecede özenli, salon iyi döşenmiş ve siz güzel sofrada otururken Taksim Alanı'nı seyredebiliyorsunuz. Ortamın ve çevrenin hoşluğunu belirttikten sonra ki bu arada kulakları tırmalayan ve insanı konuşmaktan alakoyan müzik olmadığını da vurgulayahm, sofraya geçelim. Orient Express'te antreler veya ordövrler çok iyi. Dilerseniz somon füme seçebilirsiniz; ama kalkan terrine sosuyla birlikte iyi, hatta çok iyi, ördek de sosu da ze öğrettiği fener balığını salık veririm. Ayrıca, tavukördek birlikte hazırlanan ana yemeği de denemek isterdim, ama başlangıçtaki ördeği yeğlediğimiz için onu tadamadık. Etlerden bonfile vb. yerine kuzuyu her zaman yeğlemişimdir. Doğrusunu isterseniz, seçimden çok hoşnut kaldım. Çünkü fırında enginarlı kuzu pirzola her şeyiyle bir nefasetti. Diyebilirim ki şimdiye dek yediğim en lezzetli etlerden biriydi. Ama dilerseniz, şefin o günkü spesyalitesini de seçebilirsiniz. Tatlılar içinden, kaymaklı ayva veya kabak tatlısını da seçerseniz, çok seçkin bir otel lokantasında alelade basmakalıp olmayan enternasyonal denen mutfağın da biraz dışına taşan güzel bir yemek yemiş olursunuz. Orient Express lüksüne ve lezzetine oranla pahalı sayılmaz: Üç kişi, 270 bin lira veriyor, bahşişiyle birlikte 300. Adam başı 100 bin liranın ücretliler için çok olduğu açık. Ama kimi ikinci sınıf bile sayılmayan yerlerde adam başı 5060 hatta 70 bin lira hesap geldiği dUşünülürse Katil Kim?.. T Orient Expr«aa, atmoaferi va yomaklarinln lazzatiyl* dlftar otel lokantalarından farklı. iyi. Ya da başlamak için turfanda zeytinyağlı enginarı seçebilirsiniz. Ayrıca kuşkonmazlı, enginarlı "Orient Express Salatası" da leziz. Ana yemek olarak eğer tavuk seviyorsanız, ciğerine sarılarak pişirilmiş olan "Beylerbeyi usulü tavuk"u salık verebilirim, düş kırıklığına uğramazsınız. Eğer balık istiyorsanız "rakılı levrek Boğaziçi1 'ni seçebilirsiniz. Ben hem etinin gevrekliği hem de sosunun güzelliği yuzünden, bir zamanlar ulkemizde bilinmeyen, pek yüzüne bakılmayan, ama yabancıların bibalığı, mükemmel antreleri ve adam başı yarım şişe şarabıyla bu fiyatın ortama ve sunulan lezzete göre makul olduğu söylenebilir. Orient Express'in tek kusuru çok çeşitli olmayan, ama lezzeti tartışma götürmeyen mönusüne arada yenilikler eklememesi. O kadar kusur da kadı kızında bile bulunur. ^ ORİENT EXPRESS, THE MARMARA OTELİ, Taksim Tel: 151 46 96 empo dergisinde bir başhk: "Avcılar katil mi?" Al şimdi! Ne yapacağız? Ne yapabiliriz? tşe polis, jandarma karışacak! Adliye girecek! Bilim adamlarından varsayımlar... "Avcılar katil mi?" Hayvanlann Yaşam Haklarını Koruma Derneği Başkanı Eva Aksoy, "Av bir spor deftil, bir vahşet!" diyor. Ekliyor: "Hobi sahibi bir insan değil. Kan dökme vahşeıini latmin peşinde koşan katil! Kimbllir? Belki de ruh haslası!" Ha bravo!.. Diğer dernek yöneticileri de destekliyor. Birçok bilim adamı da, "Azalan saydardan, kaybolan tiirlerden" söz ederek üstü kapalı, avcılan sorumlu tutuyorlar... Başkan Sertoğlu yalnız kalmış. Avcılık ve Atıcılık Federasyonu Başkanı Metin Sertoğlu. "Avcılıkla, öldünne tutkusunun ayrı şeyler" olduğunu vurguluyor. Bizim kitaplara, yazılara da değinmiş. övmüş. Sağolsun. "Avlanmayla türlerin yok olduguna inanmıyorum" diyor. Doğru söylüyor. Doç. Mine Kışlalıoglu, "Bölgede 75 bin geyikten sadece 750 kadarı sag kalabllmiş; 1600'lü yıllarda mevcut 162 ku$ lürü de artık yok olmuş durumda" diyor. Doğru söylüyor. Ufak bir hatırlatmayla geçmek istiyorum. 75 bin geyiği bölgede değil, Türkiye'de barındıramazsın artık! Onları barındıracak orman kalmadı; doyuracak dal, yaprak!.. 1600'lü yıllarda: "Kedi Üsküdar'da agaca atlarmış, Van Gölii'nde inermiş." Evliya Çelebi öyle anlatıyor. "Timur'un fillerivle Beyazıt'ın develeri birbirlerini göreme/lermiş Ankara ovalarında." Ağaç değil, toprak kalmadı. Prof. Nihat Aktaç da, "32 kuş tiiründen 2025 çift kaldı" diyor. Doğru söylüyor. örnekliyor: "Turna, alaca, baykuş, dag kargası." Bir şey unutuluyor. Şu sayılaıı kuşlann hiçbirisine avcılar tUfek atmazlar! Avcıların günahı yok! Niye azahyor?.. Sayın Başkan Eva Aksoy'a da bir çift sözüm var! tnsanoğlunun tüfekle öldürdüğü canlılar bitmez. Bitseydi insanoğlu biterdi. tnsanoğlu yaptığı silahlarla en çok insanoğlunu öldürüyor... En çok çoğalan da insanoğlu... Dağlarda kalmayan kargalar da kentlerde çoğalıyorlar. Sırada ikinci. Denizlerde kaybolan marülar, çöplüklerde... Sırada üçüncü... tnsanoğlu ve insanoğlunun atıklarıyla beslenen canlılar çoğahyor. Yabanın hayvanı azalıyor! Yaban kalmadı yaban! Kent oldu, işyeri oldu. Sorumlu avcılar değil, avcı olmayanlar!.. Sayın Başkan Eva Aksoy'un yaşamı gereği ölümüne neden olduğu hayvan sayısı, avcılardan fazladır. Çok saldırganlar, kendilerine hesap veremeyenlerdir!.. Açığa çıkaran Tempo'cular, sağolsunlar. Söz hayvanlara gelmişken, gözün aydın Muzaffer l/.gü ağabey. Kaybolan "Devletin Resmi Ayısı" bulundu. Gazeteler yazdı. Yoksa yardımcısı rru? Rasgele... 4 C U M H U R I Y E T D E R G İ 3 1 M A R T 1 9 91 S A Y I Z 6 4 11