24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

•BAŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Yaşam boyu mutlu olmak istiyorsan... en eylUlde doğmuşum, artık kireç çağındayım; ama yaşama sevincim kireçlenmedi henüz. Tersine her yıl yeniden doğuyorum; dünyaya, insanlara sevgiyle, umutla bakıyorum. Doğum günümü kutlamaktan da çok hoşlanıyorum. Kapı çalıyor, telefon çalıyor, yakıniarım, dostlarım sesleniyor, kimi dostlarıma da ben sesleniyorum: "Bugiin doğum güniim, giizel bir scs duymak Istedim," diyorum. Bir dost scsinin sıcaklığında bakır telin eridiğini hissediyorum. O dostluğu yaşamımın en güzel armağanı diye düşünüyorum. O eylül sabahı güneş çok güzel parladı yine, Ege'nin mavilikleri aydınlandı, Sarıkız da çok tatlı gülümsedi Kazdagı'nın doruğundan... Dostlarım zeytin dallarıyla çaldılar kapımı, renk renk güllerle. Birini de Gilbert Becaud'ya sundum uzaktan. tpek yapraklarmda gUneş doğuyor mu batıyor mu şaşırdım, karşısına geçip seyrettim dakikalarca. Becaud'nun şarkısı çınladı kulağımda. Doğanın fırçası insanı şaşırtıyor gerçekten, ressam dostlarına da daha çok saygı duyuyor. Doğum günümde sanatçı dostlarımı anmaktan geri kalamam elbet. Mutsuzluğumu onlarla aştım her zaman. Onlar güçlendirdi beni, yeniden doğduğumu, dirildigimi onlarla hissettim. Yaşımı, başımı onlarla unuttum, yeniden yola koyuldum orriarla. B Başkente dönüşüm gecikince kimi mektuplar ören'de ulaştı bana. Sizlerden gelen mektuplar, biri Bursalı piyango biletçisi Adem Gerçek'ten. Kalın bir zarf içinde renkli fotoğraflar ve birkaç satır: "Ablacıgım, yazınız çok güzeldi. Gemlik Kumla'da bilel satıyordum, bir bayan ögretmen, tstanbulluymuş. 'Hekimoğlu'nun yazdığı bilctçiye çok benziyorsunuz, siz misiniz' dedl. Tanıştık çok sevindi. Piyanisl bir okunınuz da 'Adem; dedi. 'Benim çok istediğim bir şeyi siz başardınız, ben Ayvalık'ta yanına kadar yaklaştım tanışamadım! Yaşamınız güzelliklerle uzasın." Bir yazara bundan güzel ödül, armağan olur mu? Adem Gerçek'in yolladığı fotoğrafları ellerimi çırparak seyrettim nerdeyse. Bu okurumuzun duyarlığı, çocukluğuma kadar uzanıyor. DERGİ'mizde, Ahmel Tan ile kısa bir söyleşiden ilkokulu Göztepe Taşmektep'te bitirdiğimi öğreniyor. Atlıyor otobüse Göztepe'ye gidiyor okula, resimler çekiyor. "Tüm güzelliklere açılan kapı, sevglye açılan kapı, Göztepe'den Ankara'ya alan yiirege" diye yazmış arkalarına. O fotoğraflar canlandı birden. Annemin elinden tutarak okula gidişimi anımsadım. önce anaokulu, sonra sınıf atlıyorum, Feriha Hocanım'ın öğrencisi oluyorum. Bu mutlu bir olay gerçekten. Bilincine giderek varıyorum. Feriha öğretmeni sevgiyle, teşekkürle düşünüyorum her zaman. Adem Gerçek'in çektiği bir fotoğrafla genç ve güzel bir kadın canlanıyor belleğimde. Hepimize sevgiyle bakan, gözlerimizi güzelliklere çeviren Feriha öğretmen. 1924 yılında yapılan 'Taşmeklep'in Atatürkçü, devrimci öğretmenlerinden biri. Merdlvenköy'de bir evde oturuyor, mermer merdivenine güller, hanımclleri tırmanıyor. Sınıfındaki öğrencileri de bir çiçek demeti gibi kucaklıyor, iyi bir insan olmalan için çalışıyor. Cıvıl cıvıl, hayat dolu kuçük öfirencilerin iyi birer ınsan olarak yeşermelerini sağlayabllen öflretmenler, tum yaşam boyunca surecek bir mufluluğun bahçıvanlarıdıriar. Cumhuriyetin ilk öğretmen kusağı bu duyguyla yetiştirildi. Doğum günümde bir dost şöyle seslendi bana. Belki bilinen bir söz, ama ben ilk kez duydum: "Bir gün mutlu olmak istiyorsan, âşık ol, Bir ay mutlu olmak istiyorsan, nisanlan, Bir yıl mutlu olmak istiyorsan, evlen, Bir yaşam mutlu olmak istiyorsan, bahçıvan!" Âşık olmayı çok severim, bir gün değil günlerce, gecelerce mutlu oldum. Nişanlandım, evlendim, o mutlulukları da duydum; ama bahçıvanlık başka bir olay galiba. O bir seyler üretmenin, yeşertmenin mutluluğu. O mutluluğu da sevgiyle duyar insan. Sevgisiz hiçbir şey Uremez bence. Tüm güzellikler sevgiyle üretilir. Adem Gerçek'in çektiği fotoğrafa bakarken dUşünüyonım. öğretmenler de bahçıvan değil mi? Cumhuriyetin ilk yıllarında güzel bir bahçe ürettiler, sevgiyle, inançla, güvenle çalıştılar, çağdaş kuşaklar yetiştirmeyi amaçladılar; ama mutlular mı acaba? Atatürkçü, devrimci öğretmenler kıyıma uğradı nerdeyse. Direnişlerine büyük saygı duyuyorum; ama dinci politika o direnişi kırmak için akıl almaz yöntemler uyguluyor. Birkaç yıl önce, Öğretmenler Giinii nedeniyle bir yazımda Feriha öğretmenden de söz ettim teşekkürle. O akşam telefon çaldı. İstanbul'dan Merdivenköy'den Feriha öğretmenin yeğeni arıyor. Zahir Güvemli yazımı okumuş, haber vermiş, birçok öğrenci toplanmışlar Merdivenköy'deki evde. Bana da sesleniyor. Sekseninci doğum gUnünü birlikte kutlamaya çağırıyorlar. O tarihte yurtdışındaydım, katılamadım; ama Feriha öğretmeni hiç unutmadım. Bu hafta ilkokullar açılırken yine düşündüm. Göztepe'deki Taşmektep'i. Tüm öğrencilere Feriha öğretmene benzer öğretmenler diledim ilkokullarda. İyi bahçıvanlarla yeşermelerini diledim. Çünkü ilkokul çocuklarını cuma namazına yollayan öğretmenler de var. Laik bir ülkenin öğretmeni olduklarını unutanlar var.. Mektupları okumayı sürdürüyorum. Yanmca'dan, bir ilkokul öğretmeninin tcşekkürü çok anlamlı. Yazılarımı yıllardır okuyor, ozanları, ressamlan, calgıcılan tanıttığım, güzel haberlerini verdiğim için teşekkür ediyor bana. DERGl'mizde başkent günlerinde Suna Kan ve Giirer Aykal'la ilgili son yazımı okuyunca çok duygulanıyor. öğretmen okulunda müzik öğretmeni Gülsev Ömeroglu'nu anımsıyor. Müzik öğretmeni, 'Tanınmış kadın kemancımız kim' diye soruyor ve bilene on numara vereceğini söylüyor. Hamdiye Kaplan da "Suna Kan," diyor. öğretmeni de şöyle diyor: "Sende kulak yok, ama bu konulan biliyorsun, on numarayı veriyorum..." öğretmen okulundaki genç kız Suna Kan'ı Hayat Dergisi'nden beri izliyor, resimlerini saklıyor, benim sanatçılardan söz eden yazılarımı da keserek topluyor. Uzun süre Suna Kan'ı dinlemeye olauak bulamayacağını düşünürken 22 temmuz gecesi Yarımca'da bir konser. Açıkhava Tiyatrosu'ndaki konserin mutluluğunu hâlâ duyuyor okurumuz. Benim aracılığımla sanatçılara teşekkür ediyor. Ben de bu müziksever öğretmene teşekkür ediyorum. Kırk yıllık gazeteciliğimde bana mutluluk veren bir görevi vurguladığı için. O gttrev onca yozlaşmaya karşın güzellikler üretenleri, yaratıcı gücünü yitirmeyenleri, umudunu, soluğunu koruyanları toplumumuza tanıtmak görevi. O görevi yapmaktan onur duyuyorum her zaman. Bir mektup da emekli resim öğretmeni Ergin Agar'dan. Edremil Lisesi'nde on yıl öğ. retmenliği var. Bedri Kahmi Eyuboğlu'nun öğrencisi. Körfez ile ilgili yazılanrru güzel anı ları tazelenerek okuyor, duygulanıyor. Bir konuyu da merak ediyor. Burhaniye'deki Atatürk heykelinin neden değiştiğini. Bu resim öğretmeni, yontu sanatçımız Gürdal Duyar'm yakın arkadaşı, Akademi'yi aynı yıl bitiriyorlar. Gürdal Duyar'ın Burhaniye'deki Atatürk anıtının yapımı da Edremit Liscsi'ndeki öğretmenlik yıllanna rastlıyor. 1960'h yılların coşkusu içinde bile o anıtın onaylanmasında ve yapımında yaşanan güçlükleri yakından biliyor. Yabancı turistlerin anıtın resmini çekmelerine sık sık tanık oluyor. Ülkemizde Atatürk heykeli değil, "Atatürk mankenleri" yapılmasına üzülen bir kişi olarak Gürdal Duyar'ın yapıtına çok seviniyor. Ama galiba 1982 yazında anıta a&it döküldüğünü görerek üzülüyor. Sonra da o heykelin benim eleştirilerim nedeniyie kaldırıldığını duyuyor. 31 Ağustos 1990'da yayımlanan köşe yazımda sanatçıdan yeniden özür dilememin anlamını soruyor. Bir sorusu daha var: O heykel şimdi nerede? Okurumun duyarlığı beni de çok duygulandırdı elbet. Bir konuya açıklık getirmeme olanak verdiği için teşekkür ediyorum. Gürdal Duyar'ın yontusunu vaktiyle eleştirdim. Elbet kişisel bir eleştiri bu, ülkemizde, illerde, ilçelerde, köylerde, parklarda, kamu kuruluşlarının girişinde yer alan kimi Atatürk heykellerinin bana verdiği izlemden kaynaklanan bir yazımda Burhaniye heykelinden de söz ettim. tlkokul öğrencilerinin Atatürk'ü ilk kez heykellerle tanıdıklarını, Atatürk'ün halkına sevgiyle bakan, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasını amaçlayan, dünyada ve ülkede barışı simgeleyen kişiliğini yansıiır çizgilerle oluşan yontuları daha çok yakıştırıyorum alanlara. Gürdal Duyar'ın yapıtımn o yazım nedeniyie kaldırılması gerçeğe hiç uymuyor. O heykel 12 Eylül'den sonra Ege*deki bir komutanın Burhaniye'den geçerken verdiği bir kararla kaldırılıyor. Gömeç'deki heykel ile aynı günde galiba. Ancak yerine konan heykel "Asker Atatürk"U yansıtıyor. Üstelik hayli ters çizgilerle. Dönemin asker yöneticileri genç kuşaklann Atatürk'ün asker kişiliğini tanımalarını istiyorlar belki de. Oysa bir de sivil Atatürk var! Laik bir toplum, çağdaş bir toplum, uygar bir ülke öngören, kadın dcvrimini, müzik devrimini vurgulayan bir devlet adamı. Vaktiyle yaptığım eleştiri için Gürdal Duyar'dan yeniden özür dilemem bu nedenle saym okurum. Heykel nerede, sorusunu yamtlayamıyorum ben. Kimbilir nerede? Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun Brüksel Fuan'nda, Türk pavyonundaki güzel panosunun bir parçası Kıbrıs'ta bulundu vaktiyle! öteki parçalar nerede kimbilir? Kuzgun Acar'ın başkent Ankara'da, Kızılay'daki gökdelenin alnına kondurduğu heykel nerede? Oysa Kuzgan Acar, heykel dalında saygın bir yerde değil mi? Paris'te Modern Sanatlar Müzesi'nde yer alan sayılı sanatçılarımızdan biri. Bir yaşam boyu mutlu olmak istiyorsan bahçıvan ol, sözü çok güzel ama bahçıvanlık kolay değil! O bahçıvanları yetiştiren ortam da çok önemli. Yoksa yeşerten değil, solduran eller üretiyorlar. U 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle