01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

•RAZARIN PENCERESÎNDEN Selçuk Erez :' f Sarnıçlar imdada yetişebilir mi? ilary Summer Boyd ve John Freely'nin ilk basımı 1972'de yapılmış ve sonra bol bol yenilenmiş bir eseri vardır: Strolling through Istanbul (Redhouse Yayınevi), lstanbul'u konu edinen en güzel rehber kitaplarından biridir. Kitabın "Içlndekiler" bölümünde baska kentlerin rehberlerinde olduğu gibi yer alan "dini yapılar", "pazarlar", "hanlar", "kütüphaneler", "müzeler" vb. yanında "sarnıçlar" da bulunur... Sarnıçlar, Istanbul konusunda yazılmış ve yazılacak rehber kitaplarını, diğer şehirlerin relıber kitaplarından ayıran özelliklerdir. SummerBoyd ile Freely'nin eserinde üçü açık (Aetios yani Vefa Stadı, Sultan Selim Camisi'ne yakın Aspar, Kocamusiafapaşa yakınlarında bulunanMecius), altı da kapalı (Çarşamba Pazarı'na ve Darüşşafaka Lisesi'ne yakın Ali Naki Sokağf ndaki, Binbirdirek, Cemal Nadir SokağYndaki, Imrahor Camisi yakınındaki, Vefa Stadı'na yakın Odalar Camisi'ndeki ve Yerebatan Sarayı) sarnıç tanımlanır. 532 yılında.Nlka Isyanından sonra Justinianus tarafından eski Konstantin sarnıcı büyütülerek yaptırılan Yerebatan yani "Basilica" sarnıcı aslında o bölgede bulunan Bizans Sarayı'na su sağlardı. Bu sarnıcın, lstanbul'un fethinden sonra unutulduğu, ancak 1545 yılında bu kenti Bizans yapılarını belgelemek için gezmiş olan Petrus Gyllius tarafından yeniden keşİedildiğini öğreniyoruz: Istanbul konusunda en önemli rehber kitaplarından birini yazmış olan Petrus Gyllius, o civardaki evlerin zemin katlarındaki kuyulardan salınan kovalarla su çekildiğini, bazen bııralarda balık tutulduğunu görmüş, bu evlerin mahzenlerinden birinde bulduğu bir merdivenden inerek büyük sarnıcı yeniden keşfetmiştir (The Antiquilies of Constantinople. RGyllius'tan çev. John Bull. Londra 1729). BUtUn bunlar, lstanbul'un sakinlerinin sayısı bugünkünden daha azken bile zaman zaman su sıkıntısı cekildiğini ve çözümler arasında "sarnıç"ın önemli bir yer tuttuğunu yansıtır. Son yıllarda lstanbul'da yoğun olarak hissedilen su azlığı kuşkusuz yerel bir olay değil; Balkanlar'da da Avrupa'nın diğer bölümlerinde de su sıkıntısı çekilmektedir. Bu olay kimine göre atmosferde giderek artan karbondioksidin, güneşten gelip yeryüzünde ısıya dönüşen infrared ışınlarının geriye kaçmasını engellemesinden sera etkisi ve spreylerde, sanayide soğutucularda kullanılan bazı gazların stratosferdeki ozon tabakasının yer yer delinmesinden böylece bu deliklerden güneş ışınlarının yeryüzüne eskislnden fazla ulaşmasına yol açmasından kaynaklanmaktadır. Bu fazla ısınmanın, "ozon tabakası delinmesJ " ve "sera etkisi"nden değil yeryüzunün eskiden beri görülegelen periyodik hararetlenmelerinden biri olabileceğine inananlar da var: örneğin 10001300 yılları arasında yeryüzü yine böyle ısınmış; o çağda Ingilterc'de havalar ü/üm yetiştirilebilmesine elverecek kadar sıcaklaşmış, Vikingler "Yeşil" olarak ad H jjjc lanmıyor, birinin duvarı çatlamış, icine lağını suyu sızıyor. Halbuki onarsalar pekâlâ kullanılabilir" Oarnıç çok yararlı çok değerli bir şeydir; kuyudan ucuza çıkar... Kuyu açtırdığında aşağı yukarı yirmi milyon lira para vereceksin... Su ya çıkar ya çıkmaz... Bugün çıkar, yarın sular çekilince kurur, kalır. Sonra kuyuya lağım da sızabilir... Sarnıçta bu olmaz etrafı, içi sıvalıdır..!' Eskiden özellikle Marmara Denizi'ndeki suyu az olan adalarda hemen hemen her evde sarnıç vardı. Eski bir Büyükadalı dostuma sordıım, anlattı: Cv yapıldıgında mutlaka bir de sarnıç yaptırılırdı... Bu işte deney sahibi sarnıççı ustaları vardı. Sarnıçlarımızı üç yılda bir temizletirdik. Once hiç kullanılmamış sarnıç supürgeleriylc temizletir, sonra sakız tozuyla ovdurturduk. Ardından içine güzel koksun diye kiliselerde kullanılan "simiama" denen maddeden atar, su toplanmaya başlayınca da oluşabilecek böcekleri yemesi için yılan balığı koyardık." I ağmur yağdığında önce suları bir süre akıtıp damın ve künklerin temizlenmesini sağlar, ardından geleni sarnıca verirdik. Bu su eskiden içilirdi. Sonra belediye su sağlamaya başladığında sarnıç suyu sadece çamaşır için kullanılmaya başlandı, ardından hepten unutuldu." "A rtık bunlar kullanılamaz mı?" lstanbul'un 'kapalı' sarnıçlarından Yerebatan Sarayı: Bizans dönemınde, 532 yılında Justınlanus tarafından yaptırılan Yerebatan yani "Basilica" sarnıcı, o bölgedekı Bizans sarayına su sağlardı Sarnıçların önemi büyüktü landırılan Grönland'a gidip koloniler kurabilmişler. (O sıralarda Asya'da bulunan ecdadımızın da Anadolu'ya doğru yer değiştirmesinde bu ısınmanın neden olduğu, kuraklıkların rolünün bulunup bulunmadığı incelenmelidir.). Bu evrensel olay ister olağan isterse olagandışı olaylardan kaynaklansın, bulmak zorunda olduğumuz çareler arasında kuşkusuz babadan kalma, eski bazı önlemler de yer alacaktır. Sarnıç eski tstanbulluların susuzluğa karşı buldukları çarelerden biridir... Ege yöresinde çok görülen kubbeli sarnıçlara, susuz Ege adalarındaki sayısız sarnıca bakarak bu çözümün esin kaynağının eskj Yunanistan olduğu düşünülebilir. Baltalimanı'ndaki mahallemizin eski muhtarı Bakkal Aleko Konstantinidis bana, "Bu yaz su kıtlıgı çekmedim!" dedi. Evim yaklaşık yüzaltmış yıl önce inşa edilmiştir; mahalllenin en eski evlerindendir. Altında derin bir sarnıç vardır; içi Horasan sıva ile sıvanmıştır... Suyun bittiğini bilmem ben. Mesela son yağmurlarda o kadar doldu ki laşmasın diye suyu bahçeye saldım.." darnıcı olan başka komşumuz var rriı?" Var ama çoğu kullanılmıyor... Birinin sarnıcına fare düşmUş. Fare suyu içme, diye kul yimdi kuüanılmağa kalkılsa martılar sorun olacak! Halen damlarımızda eskiden görülmemiş sayılarda martı yaşıyor. Bunlar Sedef Adası'ndaydılar. Oraya insanlar gelince önce Büyükada'nın Büyük Tur'u boyunca yer alan tenha yerlere geldiler; oralarda da yumurtlayacakları ıssız yerler kalmayınca kalkıp damlarımıza yerleştiler... Artık bahçelerimizde sık sık damdan duşmuş mactı yavruları görüyoruz; kinıini kedi kapar, kimini biz çıkarıp dama koyuyoruz, bazısını da anası altına girip yuvasına götürüyor. Damlarımızın üslünü görme: silme martı pisliğiyie kaplı bunlar şimdi.." Bu damlardan su toplamak bir hayli güç olur... Çok kabataslak bir hesap yaptım: Istanbul'a düşen beş yıllık yağmur ortalaması 700 mm imiş.. 100 metrekarelik bir evin damının yüzölçümü 120 metre olsa, bu alana yılda 84 metreküp yağmur yağıyor demektir. Üç kişilik bir ailenin on günlük su ihtiyacı altı metreküp olduğuna göre bu miktar böyle bir ailenin 140 günlük su ihtiyacını karsılar... Yağmur azalmış olsa da ailenin sadece iki aylık ihtiyacı karşılansa bile bu önemli bir katkı olmaz mı? Şu halde eski sarnıçlar onarılmalı, yeni binaların da dam suları, uygun bir yere yerleştirilecek plastik depolara verilmeli. Yeraltı ve yerüstü sarmçlarımız güncel su sıkıntımızla hafıfletilmesinde kuşkusuz yararlı olacaklardır... • 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle