03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

•B AŞKENT GÜNLERÎ Müşerref Hekimoğlu Pırlantayı ustalar parlatınca ltmışlı yıllar, Cebeci'deki Devlet Konservatuvarı'na bir büyükanne geliyor; yanında kısa pantolonlu torunu, Ferhunde Krkin'in kapısını çalıyor, "Torunum çok yelcnekli bir çocuk, size gctirdim" diyor. Değerii piyanistimiz Ferhunde Erkin, küçük Hüseyin'i dinliyor, büyük coşkuyla sesleniyor büyükanneye, "Bu ellerde bir pırlanla var, alın götiiriin onu..." Kısa pantolonlu çocuğun bir an önce yurtdışına gitmesini istiyor Ferhunde Erkin, üstun yetenekli çocuklar yasasına göre öğrenim yapmasını, pırlantayı büyük ustaların parlatmasını. Galiba Adnan Saygun bu isteğe karşı çıkıyor. Yetenekli çocuğun önce konservatuvarda çalışmasını istiyor. Küçük Hüseyin, Ferhunde Erkin'in öğrencisi oluyor, Ulvi Cemal Erkin de umutla bakıyor kısa pantolonlu öğrenciye bir süre sonra da Paris'e yolluyorlar. O kısa pantolonlu konservatuvar öğrencisi, ünlü piyanistimiz Hüseyin Sermet. Konserden sonra hocasının ellerine sarıldı. Hoca da sevgiyle baktı ona, gözlerinde vaktiyle sczdiği pırlantanın parıltısıyla. Benim gözlerim de güzel bir resim çekti o kucaklaşmadan. Beethoven'in lkinci Konçertosu'nu çaldı Hüseyin Sermet. Alkışlar, yaşa sesleri durmayınca, başkentlilere güzel bir selam Erkin'in "çoban"ıyla. Bir özlem, bir teşekkür, bir saygı duruşu gibi... Alkışlar giderek yükselince bir de Rahmaninoff... Başkentliler, Hüseyin Sermet'in Beethoven yorumundan çok hoşlandılar, besteci de dinleseydi keşke. Yıllardır ilk kez çalıyor Ankara'da, Monako'daki çalışmalarından, dünyanın her yerindeki konserlerinden vakit kalmıyor belki de. Istenirse vakit olur bence ve de olmalı. Çağdaş sanatçılarımızı daha çok dinlemeliyiz. Bizi onurlandırıyorlar. Bu değerii piyanisti tanımadan önce öykülerini dinledim ben. önce Jale Eralp'den. Paris sefiresiyken "Playel" salonunda bir konserini büyük coşkuyla anlattı. Paris başka bir başkent, bir sanat merkezi, ama herkesi bağrına basmaz, A kucakladığı sanatçıların parıltısını da guzel değerlendirir, ışıklanna katar. Hüseyin Sermet, Paris Konservatuvan'nı başarıyla bitirmekle yetinmiyor, birçok yarışmada ödüller alarak sanatını tanıtıyor durmadan. Bir ödül öykusünü de Suna Kan'dan dinledim. Hollanda'da bir konser döneminde, Belçika'nın ünlü ve çok önemli Elizabeth yarışmasını TV'den izliyor değerii kemancımız. Hüseyin Sermet çok beğeniliyor, ama birincilik ödülünü başkası alıyor ve seçici kurula büyük tepki gösteriliyor. Ankara konserini bir Sovyet şefin yönetiminde çalacaktı Hüseyin Sermet, ama provalar öncesinde Sovyet Elçiliği'nden bir yazı, şef gelmiyor, dahası programda yer alan iki sanatçı daha gelmiyor. Nedenini anlamak güç. CSO Müdürii Cengiz Özkök sorunu çözüyor, ama tansiyonu kaça çıktı kim bilir. Konserden sonra düşmüş olacak. Başkentlilere güzel bir müzik olayı yaşattı. Sovyet yönetici yerine lzmir Orkestrası yöneticisi Ender Sakpınar geldi Ankara'ya. O da oğrenimini Paris'te yapmıs. lzmir'de çalışmaktan mutlu görünüyor, İzmirlile. rin müzik severliğine de umutla bakıyor. Paris anıları Konserden sonra Ankara dışına, Koru Sitesi'ne gitti kimi konuklar. Büyükelçi Orhan Aka ve eşi, Prag dönüşü Site'de guzel bir eve yerleşti. Orhan Aka, DtE'de Orhan Güvenen ile birlikte çalışıyor. Orhan Guvenen sade ve zarif kişiliğiyle herkesi etkileyen bir başkan, çok yönlü, boyutlu kişiliğini ancak dost çevrelerinde belirtiyor. Sen Josef'lilerin özelliği bu galiba. Ferhunde Erkin, kızı lçten Erkin, Suna Kan, Sevim ve Mehmet Başman, Hikmel Şimşek, Cengiz Özkök ve eşi, Prof. Giinsel Renda, Sclma Güvenen konser sonrası saatleri güzel geçirdiler. Müziksel ve duygusal söyleşiler yapıldı. Aka çifti iki sanatçıyı da Paris'ten tanıyorlar. Gönül Aka güzel bir sofra hazırlamış onurlarına. Ev sahibesinin özel salatası çok beğinildi, patates, kereviz, limon, zeytinyağı, dereotu, biraz da mayonezli ha A|da Pekkan, yıllar önce Paris'te, çok farklı bir yüzle: Sonradan tum çızgılerı değışecek Bugunlerde, "Sadberk Hanım Muzesı" koleksıyonlarıyla Osmanlı kadınını Paris'te tanıtan Sevgı Gonul, eşi Erdoğan Gonul ve Müşerref Hekimoğlu ile bir başkent sohbetınde fif ve nefis bir salata. Söyleşiler de çok renkliydi doğrusu. Ferhunde Erkin piyanist ve şefe çok içten sesleniyor. Hikmet Şimşek, mutlu bir dönem yaşadığını anlatıyor. Ufuktaki konservatuvarları, lzmir, Çukurova, Eskişehir orkestralarından söz ederken, yüzü de gülüyor sesi de. Bence Şimşek'in TV'deki programı da çok önemli. Müzik dünyasına güzel pencereler açıyor. Dışişleri Kültür Dairesi Genel Müdürü Büyükelçi lsmel BirseLParis'teki sergileri anlatıyor coşkuyla. Paris haberlerini başkalarından da dinledim. Gazetelerde yanlış haberler ve yorumlar da çıktı, ama bu sergi nedeniyle Fransız başkentine giden Cumhurbaşkanı özal da uygar bir yolculuk yaptı doğrusu. Sergiyi açtı, Mitterrand ilegörüştü, Başbakanı, muhalefet liderini gördü ve uçağa atlayıp döndü. öyle salkım saçak bir kalabahkla değil, birkaç görevliyle... Paris'teki kültür etkinlikleri arasında tznik Çinileri, Sadberk Hanım Müzesl'ndeki koleksiyondan seçmeler, bir de çağdaş Türk ressamlarının sergisi var. Bu sergiyi Kerem Topuz gerçekleştiriyor. Hüseyin Sermet'in de yakın arkadaşıymış, başansını sevinçle anlattı bana. Ben de Kerem Topuz'un çocukluğunu anımsadım. Paris'te St. Louis adasındaki eski evi, yanında Pompidou otururdu bir zamanlar... Sonra ünlü Fransız yıldızı Michele Morgan... Ona adanın ünlü peynircisinde rastladım bir iki kez. Hıfzı Topuz'un evi, Paris'teki Türklerle Paris'e gidenlerin buluşma yeri her zaman. Ünlü sanatçılarımızla yakın dostluğu var. 1961 yılında Paris'e bir gidişimde nerdeyse sabaha kadar Ankara'yı anlattım onlara. Onlar gidince kanapeyi yatağa çevirdi Nezihe Topuz. Hıfzı da Nâzım'ın sesini dinletti bana. Kısa bir süre önce Nflzım Hikmet de Paris'teymiş meğer. Bizim oturduğumuz masada rakı içmişler, şiirler, söyleşiler, Hıfzı hepsini kasete almış. Dino'ya soruyor büyük ozanımız "Mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?" diye... O kasette yalnız dizeler değil, başka seslenişler de var. özlem dolu bir sesleniş, Istanbul'u özlüyor, denizi, balıkları, rakısını toprağında dostlarıyla yudumlamayı... O sesi hiç unutamam. Şitndi oyunları sahneleniyor, ama yazarı özlemini dindirmeden öldü değil mi? Paris'te geçmiş yıllarda da güzel sergilerimiz var, sanat dalında hayli güç Fransızların beğenisini kazanan sergiler. Bir Mimar Sinan sergisi, Sabiha TansuJ'un "Anadolu'da Kadın Başlan", Kenan Ozbel'in çorapları, keseleri, Katya Granov'un galerisinde Fahrünnisa Zeid'in dev boyutlu portreleri. Mukadder Sezgin, Nevin Menemencioglu ile ne güzel anılarımız var. Nevin Menemencioğu Paris'te vazgeçilmez bir kişi halinde, geniş bir çevresi, her çevreden dostları var. Coşkusunu yitirmeden çalışıyor. Geçen gün telefonla konuştum, son sergileri anlatırken sesi gülüyordu. Elçilik müsteşarı Naci Akıncı'nın eşi Zeynep Akıncı'nın gözlem ve izlenimleri de çok duygulandırdı beni. Paris anılanmda Emel ve Hamif Batu'nun da özel bir yeri var doğrusu. Sayıh günleri çok güzel değerlendirirdi. Hamit Batu'nun peşine takılır, Paris'in bilmediğim bir sokağına dalar neler öğrenirdim... Paris'in en eski restoranlarına da Deniz ve Erol Gelenbe ile gittim galiba. Altın kaplama muslukları, Limoge lavaboları var! Bir de Dino'lar var. Paris'e iki gün için gitsem, bir gününü onlarla geçirmek isterim. Türkiye'nin kalbi de, Paris'in kalbi de bir arada çarpar o evde. Paris'e bir gidişimde de Ayla Algan'ın konserini dinledim Olimpia'da... Önümde Melina Mercuri oturuyor, yanında Jules Dassin, Yunan sanatçı Türk şarkıcıya tempo tuttu, konser sonunda da sevgiyle kucakladı. Melina Mercuri şimdi ne yapıyor acaba? Şimdi "süperstar" diye tanıtılan Ajda Pekkan ile de bir karşılaşmamız var Paris'te, Hasan Esat Işık'ın yanında. O zaman başka bir Ajda idi. Tüm çizgileri değişti sonra. Birlikte bir fotoğrafımızı seyrederken, tanımakta güçlük çekiyorum. Paris'te acı anılarımız da var elbet, güzel sokakları çok acı olaylara sahne oldu yıllar boyunca. Kaç diplomatımız öldü ve yaralandı. Onları unutabilir miyiz?.. Hele bu günlerde.. Hepsinin ayrı bir öyküsü ve anısı var... Bir gün yazmak gerekir... Başta Profesör Bahri Savcı, kimi dostlarım belleğimi kıskandığını söyler, geçmiş yılları, olaylan, ayrıntıları nasıl anımsadığıma şaşırırlar. Külleri eşelerken bir kıvılcım parIıyor, zaman tüneli aydınlanıyor birden. Kireç çağına karşın belleğim henuz kireçlenmedi, ama kimi yazılarda yanhşlar önlenemiyor. örneğin, bir önceki hafta Galeri Nev'den söz ederken mimarAli Artun yerine Ali Taygun yazarak büyük yanlışlık yapmışım, düzelterek özür diliyorum. Galeri Nev'in kuruluşundan bu yana güzel söyleşiler yaptığım Ali Artun'un adını yanlış yazmam için hiçbir yorum bulamıyorum, yetmişine merdiven dayayınca böyleşaşırtmalar kaçınılmaz galiba... îî
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle