Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
V D 'OĞADA YAŞAM Haldun Aydıngün ASGELE Raif Ertem Avlağa varamadım! H Mehmet Bostancı bugün tam bir yaşında: Burgazada yürüyüşüne, 45 günlük Bengi Aydıngün ile o da katılmıştı! "Siz yanmışsmız ağabey!.." Şimdi genç kuşak sahnede! baba olduğumuz kuşkusuna kapıldık. Daha sonraki günlerde Sema Bengi'yi düzenli olarak "Kangnı"su içinde gezmeye çıkardı. Bebek bu yürüyüşlere hiçbir kötü tepki göstermiyor, aksine temiz havaya çıkar çıkmaz bol bol uyuyordu. Bu deneylerden büyük güven almıştık, sonunda 23 eylül pazar günü Bengi'yi ilk doğa yürüyüşüne götürecektik, hem de doğumunun tam 45. gününde. Kolay ve güzel bir rota olsun diye, Burgazada'nın çevre yürüyüşünü yapmaya karar verdik. Haber verdiğimiz bir iki eş dosttan kocaman bir ekip kuruluverdi (Senelerdir bu kadar kalabalık bir grup oluşt uramamıştı k.) Pazar sabafıı yedide kalktık. Bebeğin altı değişti, emzirildi, giydirildi. Eskiden uyanıp on dakikada yola çıkarken bu sabah saatler yetmiyordu. Altı, üstü, hilmem kaç tane ıvır zıvırı, Bengi'nin eşyalarını bir türlü bir araya getiremiyorduk. Dokuzda evden çıkmamız gerekiyordu, tam beş kala gürültulü bir şekilde altına doldurdu. Yıkadık, tekrar değiştirdik ve mucizevi bir şekilde randevumuza dokuz buçukta yetiştik. (Ancak vapur saat 10'a alınmış!) Burgazada, Büyükada ve Heybeli'den daha küçük, ama çok daha az insanın uğradığı, arkasındaki müthiş yann hemen kenarında yükselen patikası gerçekten insanın içini ürperten çok güzel bir yer. Bengi'den başka bir, üç ve beş yaşlarında üç çocuğun daha olduğu ekibimizi, adaya varışımızdan yanm saat sonra toplayıp iskeleden inişe göre sağa doğru yürümeye başladık. Sahildeki Fulya restoranın solundaki, "Cami sokagı"ndan yükseldik. Bu sokağın adı biraz ilerde " G ö niillii Caddesine" dönüştü. 20 dakika sonra u sözleri yeni bebeğimiz olduğunu duyan yakın bir arkadaş söylüyordu. Kendisi de çocuk sahibiydi. Bebeğimizin yaşantımıza katacağı değerlerden söz eden başka deneyimli dostlar da benzer cümleler sarf ediyorlardı. Hele onlara göre daha önce ailecek yaptığımız doğa gezileri uzun bir süre için kesinlikle olanaksızdı. BUtün bunları dinleyince, bebekle birlikte yaşantımızda bazı önemli değişikliklerin olduğunu ve özgürlüğümüzle ilgili bazı noktaların gümbürtüye gittiğini az çok sezmekle beraber, "BEBEŞAHİ" aile düzenine bu kadar çabuk uyum göstermek de haksızlıkmış gibi geliyordu. Sanırım mücadeleyi bırakmamak gerekiyordu. Doğumdan aylar önce "Kangru" denilen ve bebeği göğüste taşımaya yarayan çantadan almıştık, bebek iki haftalık olunca da doktora bu çantayla taşımanın bir zararı olup olmayacağını soruyorduk. Doktorun izin vermesi üzerine hemen eve gidip bebeğimiz Bengi'yi çantaya yerleştirdik, salonda gezinmeye başladık. Ancak gözümüze acınacak kadar küçük gözüktüğü için bir aylık olana kadar beklemeye karar verdik. Bengi 30'uncu günUnü doldurduğunda Bağdat Caddesi'nde kalabalığın içinde geziniyorduk. Bebeğin sıcaklığını hissedebilmek için ben taşıyordum, göğsümde dertop olmuş bu küçücük canlıyla, piyasa vakti Cadde'de yürümek hoş bir duygu veriyordu. Ancak çevremizdeki kalabalıktan, özellikle de hanımlardan yükselen " N e kadar da minicik", "Yazık", "Canım", "Vah vah" sesleri yüzünden, bir an eşinı Sema'yla, kötü bir anne B önümüze bir park çıktı, soluna sapp sahilde ilerlemeye devam ettik. 15 dakika daha sonra ise asfalt yol "Kalpazankaya Çay Bahçesi"nin önünde son buldu. Burada bahçeye girmeyip sola araziye çıktık, geçer geçmez de hemen yarın kenarını izleyen pakitayı bulduk. Bu arada Bengi yavaş yavaş kıpırdanmaya başlamıştı, dehşet içinde feryadı ne zaman koparacağını kestirmeye çalışıyordum. Arazinin eğimine uyarak patika hızla yükseliyordu. Biraz ilerdeki çöplüğü saymazsak doğa ve aşağıdaki denizin görüntüsü nefîsti. Tam tepedeki mola vereceğimiz ağaçlığa ulaşabilmek için bütün gücümle yürümeye başladım. Yanm saat sonra da oradaydım, ama tam anlamıyla "kan ter içinde". Herhalde zavallı Bengi dayanma noktasına gelmişti. Hemen çadırı kurduk, Sema emzirdi, çadırda altını değiştirdik, yaklaşık bir saat sonra da ada çevresindeki turumuza, yarı takip ederek devam ettik. On dakika yürüyüp bir toprak yola indik. Bu yoldan on beş dakika daha yürüyüp iskeleye vardık. özellikle önümüzdeki kış aylarında, hava güneşli olduğu günlerde tüm doğaseverlere zevkle önerilebilecek bir rota. Kışın adalara giden vapurun mahsun sükuneti, Marmara denizinin gri mavisi insanda unutulmaz anılar byakabilir. Bize gelince, " E n küçük doğa sporcumuz Bengi" ile birlikte bu yürüyüşümüz, alışılmış kalıplara karşı çok mütevazi bir meydan okuma gibiydi. Eve dönünce zavallı bebek yatağında, neredeyse bayılırcasına, altı saat deliksiz uyudu. Aile büyüklerimizin korktukları gibi hasta falan da olmadı. Biz de şimdiden, ilerde UçümüzUn yapacağı geziler hayal etmeye başladık. D afla sonu. Mcvsim açık. tşimi/ bu. Osmaniye'den arkadaşlan aldım. Mutlulukları yü/lcrındcn okunuyor. "Sağ olasın" dcdilcr; "Arabası/., ava gitmek olanaksız." Merter'dcn döndük.Üst üstc bınmiş evlcre baklık. Anımsadım!... Hey gıdi tstanbul Hcy! Daha kaç yıl önceydı. Mcrtcr dcnılen bu yerlcrdc ava çıkardik. Bıldırcın, tavijan... Şu tepcdc bir çifılik evi vardı. Atlı, tüfekli bekçisı. Avcıları lakmı^lı. Tepcmi/dc bitcrdı. Uysak cınayct çıkardı. Şimdi nerelcrdcdir? Alı. tüf'cği... Milyonların ı;iğncdığini görscydi bu toprakları. Bclki dc kahniKİaıı ölürdü... Durdum. Kamil anladı. Vurduğu tavşan ycrlerini tek tek saydı. Avcılar avını, avlandığı ycrlcri unutmaz... Avlanmayla öldürmcnin farkı! Mertcr daha diinüıı olayı. Ondan birkaç yıl önccsi. Bakırköy, Zeytinburnu. Bir akşam avında ycdi ördck vurmuştum. Vuramadıklarım cabası... Üstelik yalnız da değildim... Şimdi Mcrtereskidi! Şirinevlcr'den Terkos'a doğru. Kuşun konacağı ycr kalmadı. Anadolu boşaldı. Marmara'ya, Ege'yc dayandı. Tcrazinin kcfcsi ağır basıyor. Çöktü.çökccck! Batlı batacak!.. Nc olacak? Fazla yaşamım olmadığı için bilemıyorum. Karadcni/'e dek Sarıyer! lskâna açıldı!... Uskumruların kurutulduğu yerler. Çiro/!.. Çiroz istavrite dönüştü! Zaten olacağı buydu. Çarşambanın gelişi perşembeden belliydi. Şimdi Bcykoz!.. Hiç gcçtiniz mi bilmiyorum? Karadeni/'e bakan yamaçlar! Eski adı ormanlar... Kcsilmiş, biçilmiş. Ortasına bir cami yapımı başjatılmış. Kilometrelerce uzanan çevrede. Tek bir ev yok! Alabıldiğinc uzanan fidanlıklar. Taze, ycşil! Ağaçlar camiye gitmez!... tnsanlar uzak! Bu ihancti Müslümanlar yapmaz!... Bir parmak var bu işin içinde! İçe kıvrılmış... insanlar unululmuş. Para! para, para!.. Bu hale mi düşecekti Müslümanlar? Bitmiyor! Boyuna çağırıyoruz! Gelin. gclin! "tstanbul'un taşı toprağı altın!" lyi yapmıyoruz! ölüme çağırıyoruz! Asyayla Avrupa dilini uzatmış. Istanbul Boğazı'nda burun buruna gclmiş. Dcğdi değecck. Boyuna dolduruyoruz Boğazı! Yakında birleşecek. Yinc yctmcyccck. Bu kadar insanı kaldırmaz bu yörclcr. Nc altyapı, ne de üstyapı. Büyük bir kırınıdır bunun adı! Sıısuz, aç! Soygunlar, vur, kaç... İnsanlar, aradığını bulamayınca!.. Bak aklıma geldi Fcthi Naci. Liberalizmdc aradığını bulamayan sosyalistlcr! Acaba neler yapacaklar? Duvarlar da yıkıldı! Bir türlü avlağa varamadım dostlar. Bağışlayın. Rasgele! 21