Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Resimler ve öyküler... uvarda Avni Arbaş'ın tabloları, bir kadın, bir çocuk, bir at, birkaç çiçek, birkaç resim. Sibel GUrsoy, "Avni'ye Selam" diye düzenliyor bu sergiyi. Genç kuşaklar da görsün, tanısın istiyor. Güzel bir yaklaşım. Kimi yapıtları ancak müzelerde görüyor genç kuşaklar, hatta genç ressamlar. Özel koleksiyonlardakileri hiç görmuyorlar. Değerli ressamımız serginin açılışında bulunamadı, ama kulakları çuk çınlamış olacak. Ben dc anılarla seyrettim o sergiyi. Yirmi altı yıl ayrılıktan sonra Türkiye'ye gelişini düşündiim, Vakko Galerisi'nde açtığı ilk sergiyi. Cumhurbaşkanı'nın eşi Emd Konıtiirk de geldi, Avni Arbaş'ı sevgiyle kucakladı. Bayan Koruturk, sanatsever bir cumhurbaşkanı eşi; Avni Arbas, Selim Turan vc Fikret Mualla ile dostluğu var akademi yıllarından. O da resim yapıyor, bir Atatürk (ablosu, ayrıca dikkate deger. Babası Salâh Cimcoz da sanatsever bir kişi; Moda'daki köşkün kapısı, kızının arkadaşlarına her zaman açık. Emel Koruturk de "Çankaya Köskü'nün duvarlarını açtı Turk ressamlanna. Finlandiya'ya gittiği zaman da Türk ressamlarımn yapıtlarını armağan etti Başkan Kekkonen'e. Her zaman yazarım; Çankaya'ya gelen başkan eşleri arasında Emcl KorutUrk'ün özel bir yeri var; kuşkusuz kültür birikimi nedeniyle. Salonlar, bahçe, düzen, başka bir zarafet içinde o zaman. Evren Paşa'nın döneminde Köşk'ün havası hayli değişti. Özal doneminde ne olacagı da henüz bilinmiyor. Semra özal'ın sürprizleri beklenebilir. Köşke, salonlara, sofralara u da başka bir düzen verebilir. Nil Turagay'ın Köşk'te görev almasını çok olumlu karşıladı başkentliler. Bayan Özal da Çankaya'da güzel bir düzen kurmak istiyor anlaşılan. Acaba bahçedeki yeni bölümün dekorunu da ele alacak mı? Uygulanmayan projeler Köşk arşivinde hâlâ duruyor sanırım. Nil Turagay, Devlet Konukevi'nin eski yöneticisi; görevini sevgiyle, çoşkuyla yapan bir kadın. Boşluğu hâlâ dolmadı doğrusu. Koınıuın kuruluş amacı da kayboldu nerdcyse! Devlel kunuklarını ağırlamak için onarılan salonlar ilginç olaylara sahne oluyor, Atatürk'ün dans ettiği salonlarda çiftetelliler, göbek havaları inadına gibi! D Döne döne Ankara'dan söz ederken vurgulamak istediğim gerçek bu aslında. Çağdaş bir başkentte tüm olaylar belli düzeyde yaşanıyor. Çağın dışına kayınca düzey değişiyor. Çankaya Köşkü'nde Avni Arbaş'ın da kocaman bir çiçeği var sanırım. Ankara'daki ilk sergisinden, Bayan Koruturk, Genel Sekreter Büyükelçi Fuat Bayramoğlu ile birlikte seçmişti O çiçck dönemi, çok güzel Avni Arbaş'ın; Paris'te, belki de yılların özlemiyle açtı o çiçekler. Şimdi birçok resimseverin duvarında var ve hiç solmuyor! O ilk sergide Avni'nin gözü kapıda, Ecevit'i bekledi açılış günü. Ecevit, Başbakan; açılışta değil, başka bir gün geldi, Hasan Esat Işık ve Oguzhan Asillürk ile birlikte. Hasan Işık, Avni Arbaş'ın eski ve yakın dostu. 1940'larda başlıyor bu dostluk. Hasan Işık, Paris'te konsolos yardımcısı. O yıllardan güzel bir portre var Işık'ların evinde.Ümil Işık'ın portresi, bir palto ve şapkayla Paris'in savaş sonu soğuğunu da yansıtıyor. Avni Arbaş yapmış. Sonraki yıllarda, Paris Elçiliği döneminde Hasan Işık'ın da bir portresini yapmış; ama Işık'ın rüzgârı esmiyor o portrede. Ozellikle gülüşü ters gclir bana. Avni de beğenmiyor, yeni bir portre yapmak istiyor; ama vakit kalmadı! Değerli sanatçımız Işık'ı çok severdi, hastalığmın son döneminde koşup görmeye geldi; ama yetişemedi, ölüm günü karşılaştık. Enda Galerisi'ndeki küçük kızı seyrederken tüm portre öykülerini anımsadım birden. Avni beniııı de eski dostum, her tablosunu anılarla, çağnşımlarla seyrederim. Enda'da Özcan'ların koleksiyonundan bir deniz tablosu da başka denizlere götürdü beni. Fransa'da tatile gittiğim bir balıkçı köyüne, o kıyılardan bir tablo için "Avni'nin en güzel resimlerinden biri" diyor Abidin Dino. Avni, Ara Güler ile yollamıştı bana. Güzel bir öyküsü var, bir gün yazacağım. Nerde kalmıştık; Ecevit ve Hasan Esat Işık ile biriiktc Oğuzhan Asillürk'ün de sergiye gclmesi, kimi kişileri hayli şaşırttı o zaman. Oysa MSP'li Içişleri Bakanı ozellikle geldi ya da getirildi bcncc. Avni'nin pasaport sorunu hâlâ askıda, Ecevit ve Işık, Asiltürk'ün Avni Arbaş'ı yakından tanımasını istiyorlar... Duvarda bir at, ben de 1960'lara gidiyorum birden. 27 Mayıs dönemine, Paris Basın Büromuzun yayımladığı bir broşür, üzerinde Avni'nin atları... Dört nala geliyorlar! Galiba 27 Mayıs yıldönümünde yayımlandı o broşür, yayımlayanlara sorgular, suçlamaIar! Suçlayanlar açısından düşündürücü, yüz kızartıcı bir olay elbet. Benim evimde de bir plak kapağına bir at resmi çizdi Avni Arbaş, Ruhi Su ile yıllarca sonra ilk karşılaşmada, "Kurtuluş Savaşı Destam"nı dinlcrken... "Neden at resmi yapmıyorsun artık?" diye takıhrdım ona; "Al sana at", dedi... Nâzım Hikmet'in dizeleriyle bütünleşen bir at var uzunçaların kapağında, bir gün ayrıntısını da yazarım belki... Birazöfkeleniyorum. düşünürken; sanatçılar neler çekti, neler için suçlandı geçmiş yıllarda. Bir şiir, bir öykü, bir resim, bir at, bir karpuz kabuğu; insan gülsün mü, ağlasın mı şaşırıyor. Köşede iki tabak, Avni'nin çini çalışmaları, Kütahyalı çini ustası Sıtkı Olçar'ın atelyesinde. Değerli sanatçımız bir süre Kiitahya'da kaldı, Sıtkı Olçar ile çalıştı, Denizli'de horoz dövüşleri seyretti; gözleri parlayarak döndü o yolculuktan. Arli/an galerisinde buluştuk bir sabah, yerde çini tabaklar, tabaklarda çiçekler, horozlar, Avni çoşkuyla anlatıyor, biz dinliyoruz. Çini çalışmalarını anlatıyor, horoz dövüşünü anlatıyor. Kütahya mutfağını anlatıyor. Bu tür yolculuklar ve de gözlemler bir sanatçıya başka bir Uretkenlik veriyor kuşkusuz. Yine 1940'Iarı anımsıyorum. CHP döneminde yurt gezilerine yollanan ressamları; resim dalı yediveren gülüne benziyor o gezilerde, sonradan büyük üne ulaşan ressamlar, resim dalının büyük ustaları çok güzel calışmalarla dönüyor Anadolu gezilerinden. O resimler Ankara Halkevi'nde de sergileniyor. Burada bir parantez açmak ve sayın Taha Toros'un uyarısıyla, bir yanlışlığı düzeltmek istiyorum. önceki hafta yayımlanan yazımda, Feril Celal Güven'in "Halkevleri Müdürü" olduğunu yazdım, oysa Ankara Halkevi Müdürü; "Adana Milletvekili" değil, lçel Milletvekili; Adana'da yayımlanan Türksözü Gazetesi'nin sahibi ve başyazarı. Sayın Toros'un duyarhğına teşekkür ediyorum. Ben o yazımda Fahime Güven'in portresinden söz etmek istedim aslında; Ferit Celal Güven'in sanatseverliğinden; kişiliğinin özellikleri, görevlerinden önce geliyor galiba. Müzik, resim, yazın, tiyatro dalında tüm sanatçılarla güzel bir dostluğu var. CHP iktidarı da sanata büyük önem veriyor o zaman. Bugünkü durum çok değişik değil mi? Bugıın konsere, sergiye giden kaç politikacı var partilerde; ya da tiyatroya, baleye giden kaç kişi? Iktidar partisinde de muhalefet partilerinde de... Yine Avni Arbaş'ın ilk sergisine dönüyorum. O sergiye gelen ilk MSP'li Oğuzhan Asilturk sanırım, galiba son MSP'li de... MSP'liler de kimi ANAP'lılar da, resimden hoşlanmıyor biliyorsunuz... öte yandan, başkentte resimseverler giderek artıyor, sergiler Müşerref Hekimoğlu ile Avni Arbaş, Artizan Galerisi'nde bir çini söyleşisınde. ilgiyle izleniyor, çok kişi satın alamıyor; ama gözünü gönlünü parlatıyor en azından... Belki de enflasyon baskısıyla gerçek resimsevcrlerin tablo satın alması çok güç artık. Belli bir bütçeden milyonlar ayırmak olanağı yok. Taksitle küçük bir resim ya da bir baskı alabiliyor resimseverler. Tablo fiyatlarının astronomik boyutlara vardığı açıkarttırmalan şaşırarak izliyorlar. Şaşacak yanı yok galiba. Arabesk bir toplumda her şey parayla ölçülüyor. Para en yüce değer olunca, bir tabloya, bir takıya, bir elbiseye en yüksek ücreti ödeyerek mutluluk duyuluyor. Bir de belli özverilerle bir koleksiyon oluşturmanın mutluluğu var elbet. Kimi başkent evlerinde bu mutluluğu da yaşıyortı? yıllardır. örneğin Büyükelçi Haluk Kura'nııı, Erdem Erner'in, Ayhan Kamel'in, Hüseyin Çelem'in, Rıza Türmen'in, Cem Duna'nın evlerinde. Prol". Dr. Yavuz Renda'nın, Vural Bcrtan'm, Arkeolog karı koca tlknur ve Engin Özgen'in, Bilkent Üniversitesi'ndcn Zeynep Koksal'ın, Prof. Bulent Özgüç'ün evinde mimar Azmi Koz'un, Prof. llhan Öztrak'ın evlerinde. Ya da tanınmış mimar Kagıp Buluç'un atelyesinde... Orhan Peker'in en güzel portrelerinden biri de o atelyede asılı. Orhan Peker'in çok sevdiği bir dosta sıcak bakışını yansıtıyor. Dışişleri ailesinin resimseverliğini ayrıca bclirtnıek gerekir. Güzel, bilinçli bir sevgi bu. Yabancı ülkelere giderken hiçbir eşya götürmeseler de Türk ressamlarımn yapıtlannı taşıyor onlar. Dünyanın her köşesinde evlerini o tablolarla zenginleştiriyor, adeta küçük sergiler açıyorlar. Renk renk tablolarla, bir gökkuşağı gibi tüm dünyayı sarmak çok güzel bir olay değil mi? n Hasan Esat Işık, Bulent Ecevit, arkada Ofiuzhan Asilturk CHPMSP iktidarının neşeli döneminde. 10