30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Sarah Bernhardt'ın 'Anıları'yla açılan Çağrışımların geniş yelpazesi neler anımsattı kimbilir! Şakir Paşa ağacının bir dalı da o; annesi Ayşe Hanımefendi, lstanbul'da konser veren ilk Turk piyanistlerinden biri. Şakir Paşa'nın güzcl kızı Aliye'nin büyük aşkına, ünlü kcmancı Berger'e eşlik ediyor kimi zaman. Sonunda evleniyorlar, aına çok krizli, dalgalı dönemleri var o sevdanın. Kemanlardan oluşan bir gravür sergisi de sanatsal ürünü... Erdem Erner de Şakir Paşa ailesine ters düşmeyen bir diplomat bence. Piyano çalıyor, şarkılar besteliyor, resim yapıyor. Teyzesi Fahrelnisa Zeid de çok destekliyor resim çalışmalarını. Bir de Pren.s Raad var, Fahrelnisa Zeid'in küçük oğlu. Babası K.mir Zeid, Irak'ın ilk Ankara elçisi, sonra Berlin, Londra elçiliği var. Ürdün kralıyla da yakın akraba oluyorlar. Raad Zeid de Ürdun Sarayı'nın önemli kişilerinden biri şimdi. Geçen hafta o da İstanbul'a geldi, ablasım seyretti, galiba ilk kez göruyor sahnede. Son günlerde tstanbulAmman arasındakı tclcf'on trafiği de hayli yoğun, Fahrclnisa Zeid tüm ayrıntıları öğrenmek istiyor. 'Sarah' oyununa ara vcrilince Amman'a gidecek 'Şirinaki'. Bence gitmesi gerekmiyor, sahnede hep birlikteydiler. özellikle yakın çevresi Sarah'ı değil, Fahrelnisa Zeid'i seyretti oyunda. Şirin Devrim güzel kurmuş bu paraleli... On dokuz yıllık bir özlemin dinmcsini Istanbul da güzel kutladı doğrusu. Sahnede çiçekler, evlerde partilerle... 'Şirinaki' Ankara ve Istanbul arasında da bir köprü kurdu bu oyunla, ama köprünün asıl mimarı Gencay Giiriin sanırım. Tiyatroda başkent kökcnliler çoğunlukta kimi zaman. Eski bakanlar, başbakan eşleri, emekli buyükelçilcr, yıllar geçse de şıklığını, guzelliğini yitirmeyen sefireler. O kalabalık benim belleğimde de geniş bir yelpaze açtı. Istanbul ve Ankara'dan güzel bir ınozayik oluştu o yelpazede. Işte Feyziye Baykara, iştc Seyhan Kafaoglu, işte Prof. Turan Esener ve eşi, onları belli dönenılerin siyasal çağnşımlarıyla selamlıyorum. Işte Prof. Engin Geçtan, İstanbul'a yerleşmekten çok mutlu görunuyor, evine kapanıp kitap yazacak duzeni kurabildiği için bclki de... Işte Muzaffer vc yanlarında güzel kızları Ayşe. Çok güzel bir lablo oluşturuyorlar. O tablonun gerisinde ne çok anımız var. Çiftehavuzlar'daki köşk, Nişantaşı'nda Park Apartmanı, acı tatlı olaylarla giderek boyutlanıyor o tablo "Muffi" im7alı camlarda da o anıları okuyorum kimi zaman. Muzaffer Menteş'in zarif kişiliğine çok yakışıyor o camlar. tşte Muzaffer Erenus, saçlarını kesmiş; ama guzel topuzu unutulamaz. Beyazperdeden Monaco Prensesliği'ne tırmanan Grace Kelly'ye çok benzerdi o tupu/uyla. Onu kucaklarken düşünüyorum, çalışan kadınlar yıllara meydan okuyor. Işte Giiler Yigit ve Nihal Nasuhioglu, yüz yüze gelmeden seslerimizle tanıyoruz birbirimizi. Bir perde açılıyor önümde, Dormen Tiyalrosu'nun tarihini okuyorum, Çiftehavuzlar'daki ev, bahçedeki ocak, ocakbaşı söyleşileri, Nimet vc Sail Dormen, küçük Ali Sait ve Dormen Tiyatrosu'nun sanatçılarıyla perde perde açılıyor anılar. Ferhunde Verdi'ler, Mefkure Şerbetçi'ler, Ziibeyde Aktay'lar, İzzet Çintav'lar, Kerim Kerimol'lar, Meral Selçuk'lar da çıkıyor sahneye. Derken emekli büyükelçi Oğuz Gökmen ve eşiyle konuşuyoruz. 1940'lara Paris'e gidiyoruz birdeıı. Nuınan Menemencioglu'nun elçilik dönemine. Güzel elçiliğimizde verilen partilere. Paris'teki Türk diplomatları çok gözde o zaman. Numan Beyin sofrası bir okul gibi, yabancılar o sofraya çağrılmaktan onur duyuyor. Settar Iksel çok yakışıklı bir müstcşar, Haluk Kura daha yakışıklı genç bir diplomat. Derken Amerika'dan Şirin Devrim geliyor Paris'e. Güzel bir kız, başında siyah bir kaplin, siyah bir elbiseyle Numan Menemencioğlu'nun sofrasına geliyor bir akşam, ortalık hayli karışıyor. Sonradan öğrendim, o siyah şapkayı Füreya ablasından almış 'Şirinaki'. Benim sözlüğümde, "Seramik Kraliçesi" olarak yer alan Füreya da Paris'le, Athene Palas'da oturuyor o dönem. Kuşkusuz dünya güzeli bir kadın, siyah saçları, pırıl pırıl gözleri var, çok yıldızlı bir geceye benziyor. Şimdi kaç yaşında bilmem, ama yıldızlar hâlâ parlıyor. Kimi kadınların yaşı yok benim için, yıllar bir şeyler goturuyor; ama getirdikleri de var... Geçen akşam 'Şirinaki' onuruna verdiği yemekte yeniden hissettim bunu. Saçlar ağarıyor, çizgiler değişiyor; ama değişmeyen bir parıllı var. Füreya'nın evinde bir yemek guzel bir olay. Elmadağı'nda, belki de Sarah Bernhardt'ın yaşadığı yıllarda yapılmış bir apartman, eskiliğinde bir şeyler konuşuyor. Duvarlarında da bir sanatçının yaşamı. Eski bir ferman, resimler, gravürler, seramikler... O seramiklerde Füreya'nın güzcl cllcri var, değişik donemlerin urünleri, kuşlar, eller, evler, sofradaki tabaklar, fincanlar, tablalar, bardaklarla bir Füreya bahçesi, rengini hiç soldurmayan bir bahçe... O bahçedeguzel bir kalabalık dalgalandı, 'Şirinaki' onuruna kadehler kalktı, güzel söyleşilerle uzadı saatlcr. Füreya hiç yorulmadı, tunı konuklarıyla ayrı ayrı ilgilendi, bir söz, bir gülüşlc tüm söyleşilere katıldı her zamanki gibi. Bir diplomat dostıım iyi bir orkestra yöncticisine benzetir kimi evsahibelerini bir partide, bir söyleşide tüm konukların sesini duyurmakta çok usta oldukları için belki de... Kimi söyleşiler hayli nostaljik, ama kaçınılmaz! tstanbul ya da Ankara'yı güzellikleriyle yaşayanlar geçmişe özlem duyuyor ancak. Ali Neyzi'nin oturduğu Kmltoprak nerede bugün? Kalamış nerede, dantel gibi kıyılar nerede? 1940'ların Selânik Caddesi, lsmet Paşa Caddesi, iğde çiçekleri açan Incesu yolları, bir alana adıru veren o güzel Kızılay binası nerede? Kaç evdc güzel bir kultür biri kimi var? Çok görkemli sot'ralarda evsahibesinin elleri görüıımüyor hiç. Yemekleri aynı kişi pişirmis, çiçekleri aynı kişi düzenlemiş gibi! Para scsi fon müziği gibi!.. Mutluluğu, ödeme gücüyle duyuyor kimi kişiler!.. Oysa güzel bir yaşam başka guçlerden kaynaklanıyor. ödeme gııcuyle zenginler arasınde yer alınıyor ancak, seçkinler arasında değil!.. Bu nedenle "sosyele" sözu de anlamını yitiriyor giderek. Arabesk bir topluluktan da "sosyete" diye soz edenler var. O topluluğu oluşturan kişilerin paradan başka nesi var acaba? O parayı nasıl kazanmışlar, o parayla topluına nasıl bir katkıda bulunuyorlar? Güzcl bir şey üretnıişleı mi; duşünsel, sanatsal bir yerleri, bir ağırlıklaıı var mı, yoksa hafiflikten uçuyorlar mı? Nostaljik söyleşilerin kökeninde bu sorular var bence. Başkent ve Istanbul sosyetelerindcki büyük ero7yonun, giderek çarpılau çizgilerin tepkileri de var... Çağdaşlık başka, çarpıklık başka değil mi? Nostaljik söylcşilerde bu çarpıklık vurgulanıyor her şcyden once, yitik güzelliklerin dolmayan boşluğu... Füreya'nın evinde bu boşluğu hissetmiyor insan, anılar vc çağrışımlarla geçmişten geleceğe uzanıyor durmadan. Ev biı sanat raiizesi gibi; ama Füreya mıızede yaşamıyor, çünkü çağdaş bir kişiliği var. Dünyaya, insanlara güzel bir bakışı var; her kuşaktan, her daldan çok seçkin doslları var. özü de çevresi de güzel bir fresk...lstanbul'un yitik güzelliğine karşın yitmeyen bir güzelliği üretmek sanatını da iyi biliyor doğrusu... Bir seramik kraliçesine yaraşır düzeyde. D Yetmişlı yıllarda ABD'ye yerleşen Şırın Devrım, Turkıye^ ye, özlem dindirmeye geliyordu "Sarah BernhardtAnılar" oyununda, Şırın Devrım'ın yakın çevresi, aslında Sarah Bernhardt'ı değıl, sanatçının annesı ressam Fahrelnisa Zeid'i izledi $irin Devrim'in oyununda arah Bernhardl Anılar", bir çağrışımlar oyunu benim için... Sahnede başka çağrışımlar, salonda başka çağrışımlar, Ankara vc Istanbul arasında köprüler... Sahnede "Şirinaki", Şirin Devrim'e böylc seslenir dostları. Yıllardır bir Amcrikalı ile evli ve çok mutlu. Başka evlilikleri, büyıik aşkları da var; aına soyadı ne olursa olsıın "Şirinaki"dir o... Girit kökenli Şakir Paşa ailesinin guzel kızı. Sanat yaşamımıza guzel urunler vercn kocaman bir ağacın okyanusun ötesinc uzanan dalı. Ben ağacın oteki dallarını da tanıyan mutlu bir kişiyim. 'Şirinaki'nin annesi ünlü ressam Fahrelnisa Zeid'i, Unlü seramikçimiz Fiireya'yı, bir başka ünliı ressam Aliye Berger'i, "Halikarnas Balıkçısı" diye taııınan Ceval Şakir'i, Sııal Şakir'i, Nejat Devrim'i, Cem Kabaagaç'ı da tanıyorum. Kinıini çok yakından, gü7el anılarla. Yaşamımı da güzelleştiren anılar onlar. Aliye Berger deyince, Orhan Peker'in bir portresi gelir gözümün ttnüne, masal türü bir kadın, 1950'lerde Yapı ve Kredi Bankası'nın düzenlediği bir yarışma. Hayal dergisinde çalışıyorum o zaman. Yarışmanın en büyük odülunu Aliye Berger alıyor. Üstelik ilk yağlıboya çalışmasıyla. Kıyametler koptu, unlü ressamlar şaşırdılar; yazılar, eleştiriler, tepkiler. Bir de Scçici KuruPun gerekçesi var. Aliye Bcrgcr'i çok özgün, otantik buluyorlar. Fürcya, Atatürk'ün yakın çevresinden Kılıc AIi ile evlıliğin son dönemini yaşıyor o zaman. Şakir Paşa apartmanında oturuyorlar. Resım yarışmasının Seçici Kurulu'na bir kokteyl vcrdi evinde. Yabancı üyeler şaşırdılar, Aliye Berger'in güzelliği de, Füreya'nın zarifliği de şaşırtıcıydı gerçekten. 'Sarah Bernhardt'ın anıları', Viyana'dan merkeze dönen büyükelçi Krdem Erner'e de "S Ara Güler'in objektifinden Füreya Koral. Sanatçı, 1986 Simavı Vakfı Görsel Sanatlar Ûdülu'nü aldıjjı sıralarda... 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle