Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SÂĞ L I K Erdal Atabek R A S G E LERaıtErtem Neyse, patlıcan temiz çıktı! Sebzelerimiz Almanya'da tahlil edilmiş; patlıcanlarımız temiz çıkmış, radyasyon yokmuş. İçim bir rahat etti, derin bir nefes aldım ki sormayın!.. Ama "hormonlu et" meselesinde iş değişir!.. Biz erkek milletiz ya... evremiz ne kadar kirlenmiş de farkında bile olmamışız... Çöp gemileri sula rımızda, radyasyonlu çaylar depolarda, lıormonlu etler kasaplarda, çevremizde temiz bir şey kalmadı mı? Gazetelere bakıyorum, dergileri tarıyorum, temiz bir şey arıyorum, temiz bir şey. Şu pazar günü, içimizi ferahlatacak bir şey, yorgunluğumuzu giderecek bir şey, iyi bir şey. Neyse, buldum, patlıcanlartmız temizmiş. Sebzelerimiz Almanya'da tahlil edilmiş; patlıcanlarımız temiz çıkmış, radyasyon yokmuş. İçim bir rahat etti, derin bir nefes aldım ki sormayın! Almanya da ne Almanyaymış ya!.. Hani ciddiydiler, disiplinliydiler, her şeyleri makine gibi işlerdi! Meğerse yıllar boyu hormonlu etleri yemişler de haberleri bile olmamış. Onların da güvenilecek yanı kalmadı demek. Bu "hormonlu et meselesi" ortalığı niye böyle karıştırdı diye düşünüyor insan. Onca konu ortaya atıldı, kimse gık demedi de "hormonlu et" deyince ne oldu da böyle 'en önemli sorun' oldu? tlhan Selçuk, işin bamtelini açıklamış: Belden aşağıyı ilgilendirince böyle oldu diyor. Erkek milletiz ya, hormonlu etler de erkekliği ızaltıyormuş, homoseksüellik yapıyormuş ya, kıyamet ondan kopmuş. Doğrudur. Erkek milletizdir. Bizi göriir jörmez, dünyanın bütün kadınları, "Aman, şte erkekler gcldii' der. Biz de, ayıptır söylernesi, bir erkekizdir, bir erkekizdir, sormayın! Üstelik bu süpcr erkcklikimiz yetmez de, "Neer yesek de daha etkek olsak?" diye merakanır dururuz. Bu kalamar davası nerden çı<ıyor biliyor musunuz? Parisli kadınlar ne dermiş? Erkekler şu sarmısağın gücünü bilselerdi onu toplamak için Jizlerinin üstünde sürünüı lcrdi. Biliyordunuz Jeğil mi? Keşke şu "hormonlu etler" konusu olma>aydı da tatlı tatlı bunları konuşsaydık. Ne gezer? Köroğlu, "Delikli demir çıktı, mertlik boiulduî' demiş. Şimdi de, "Hormonlu etler çıktı, erkeklik bozuldu!" Neyse, patlıcan temiz çıktı. Şimdi bırakalım etleri bir yana, patlıcan yemeklerine bakalım. Etsiz patlıcan yemeklerinden ne var? Imambayıldı, patlıcan salatası, patlıcan kızartması, patlıcanlı pilav daha akhma gelmeyen neler. Et meselesinde de öyle fazla telaşlanacak bir şey yok. Hormonlu etler en çok sosislere, salamlara kanştırıhyormuş. Doğrusu, yiyenler düşünsün. Milletin sosis, salam yediği de yok ya. Sucuğu, pastırmayı bile meınleketin kaçta kaçı yiyor? Et fiyatları almış başını gitmiş. Memleket "etyemez" olmuş. Kemiği kaynatıp suyunu çıkaranlar, haftada yarım kilo kıyma alıp bir hafta boyu idare edenler çoğunlukta. Temeldeki sorun, kuşkusuz, ekonomik. Ak martılar kara kargalarla şten kaçtım. Evden kaçtım. Köprüaltındayım. Galata Köprüsü'nün. Marmara yönüne oturdum. Bakıyorum. Akşam. Güneş Sarayburnu'na yaslarlmış. Kuarmış. Yalnızım, dalmışım. Etkilenmişim... Kaldıracaklarmış köprüyü. Yazık olacak. Bu köprü durduğu yerde gü/el. Trafiğe kapasınlar. Yayalar geçsin. Akşamcılar otursıın. Balıkçılar oltalarını çeksin. Olduğu yerde... Yerini değiştirseniz ya Ayasofya'nın! Şiirler mırıldanıyorum. Nedense Orhan Veli takıldı dilinıe. Dizelerinde martılar geçiyor. Ama başıma konmuyorlar. Ak martılar. Dolanıyorlar. Şiirlerde, öykülerde hep uçarken geçer martılar. Denizlerden. Karaya vurdular. Çöplüklerde. Kara kargalarla birlikte. Ak martılar. Dünya mı değişti ne? Denizlerin ak martısı, karaların kara kargasıyla birlikte. Çöplüklerde buluştular. Çoğalıyorlar. Araştırmaların sonuçları çok ilginç. Yaban hayvanları yavaş yavaş ihtiyar dünyamızdan elini çekerken, iki hayvan çoğalıyormuş. Kara kargalar, ak martılar. Bir de insanoğlu... Bir doğa yasası vardır. Dengesiz çoğalan canhlara hastalık gelir. Kırılırlar. Bazı türler yeniden yaşanıa başlayabilir. Bazıları yok olur. Resimlerde görürüz. Kara kargalarla ak martılar. Bilmiyorum ne olacaklar? Ama insanoğlu. Kendi eliyle hazırlıyor sonunu! Ozon tabakası dclindi. Kanser ışınlârı yayılıyor. Çernobil patladı. Radyasyon taşıyan çöpler gemilerde. İlelebet duracak değil ya! Bir yerlere boşalacak. Merih'e de gidecek değil! Dünya yüzüne... Dibi delik bidonlar kıyılara vuruyor. Zehir taşıyor. Etlerdc hormon... Irnıaklar, göller pislik yuvası. üünyayı bilmeın kaç set'er yok edecek nükleer güç. Insanoğlunun bitmez tükenmez hırsı. Dünya bir yü/yıl daha yaşar mı der siniz? 22. yüzyılı?.. Sanmıyorum. Üıılü bir bilgine sormuşlar. "Üvüncü Dünya Savaşı nnsıl olur?" Yanıtı ilginç: "ÎJçüncü Dünya Savaşı'nı bilıııiyorum. Ama Dordüncü Dünya Savaşı olursa, taşla, sopayla olur!" Nerden takılıyor kafama bu düşünceler? Akşamın en güzel saati. Güne$in son ışıklan parlıyor. Masamda anason kokuyor. Ne olacak bu dünyanın hali?.. Işinden kaçarsın, evinden kaçarsın. Aına kentten kaçamazsın, süslii eşyalardan... Boğazına sarılır bu düşünceler. Süslü eşya tutkusu, kolay yaşam tembelliği, dibini deldi dünyanın. Çocuklarımızdan ödünç aldığımız doğayı, geri veremeyeceğiz. Köprüaltı'na oturmuşum. Oturmuş da şiir mırıldanıyorum Orhan Veli. Güneş indi. Gölgeler uzadı, kayboldu. Işıklar yandı. Ancak aydınlattığı yeri görebiliyorum. Yarın güneş yeniden doğar. Katkımız olmaz. Batar, yinc olmaz. tnsanoğlu yokken, canlılar yokken de vardı doğa. Ama doğa olmayınca canlılar olmaz. İnsanoğlu da... Rasgele!.. D I c Eti için beslenen kesim hayvanlarını hormonlarla, vitaminlerle yapay olarak büyütüp daha fazla et elde edilirken, bu satışlardan kazanılan kârııı arttırılması amaçlanıyor. Bunun içinde danası var, tavuğu var, elbette başka hayvanlar da var. Sebzelerin de bu kuşku altında olduklarını da söyleyelim. Kullanılan hormonlar hayvanlarda ne etkiler yapmaktadır? Bunu anlamak için kullanılan hormonlan ve ilaçları kesinlikle bilmek gerkiyor. Haberlerden anlaşılan, "büyüme hormonu", "östrojen hormon", "testosteron" kullanıldığı yolunda. Bu hormonlar metabolizma yönünden protein sentezini arttırıcı, bir anlamda hayvandaki et miktannı yaşına göre arttırmaktadır. Böylece elde edilen yağı az etler tüketilmesi bakımından avantajlı olmakta. Hayvan başına düşen et veriminin arttırılması da bu ticaretten elde edilen kârı arttırmaktadır. Peki, bu hormonların kullanılması insan üzerinde hangi etkileri yapmakta? Kuşkusuz, bu sorunun doğru yanıtı için kullanılan hormonların tipi, miktarı, ete geçen ve ette kalan (yiyen tarafından tüketilen) miktarı, bu etleri yiyenlerin yaşı, cinsiyeti gibi bilgiler gereklidir. lığı, kısırlık ve kanser" insandâki hormonlar dengesinin bozulması ile ilgili görünmektedir... Hormonlar ve bedenin hormonal dengesi İnsandâki hormonlar bütünuyle bir denge içindedir. tnsanın doğuşundan başlayarak büyümesini, cinsel kişiliğinin belirlenmesini, Ureme gücünü, canlılığını, hareketliliğini yönlendirirler. Büyüme hormonu hem hücrderin büyümesini hem de daha çok hücre yapımını sağlar. Hayvan deneyleri büyüme hormonunun hem gelişme çağında hem de crgin çağda etkin olduğunu göstermiştir. Büyüme hormonu verilen hayvanlar gelişme çağındaysa bütün ölçüleriyle büyümekte, ergin çağda ise kemiklerin uzaması durduğu için yumuşak dokular büyümektedir. Böylece bedenin proteini artar, yağ dokusunun kullanılışını hızlandırır. Teslosteron, erkeklik hormonu olarak bilinen hormonların biridir. Testislerde yapılır. TestoSTeron da dokuların protein içeriğini arttırır. Ergenlikten sonra erkek çocukların kas ' . I Bu bilgiler bilinmeden hemen bir yargıya .varmak yanıltıcı olabilir. Serinkanlı bir düşünceyle şöyle bir değerlendirme yapabiliriz: Ülkemizde hayvan yetiştiricilerinin sistemli biçimde hormon ya da benzeri ilaç kullandığını düşündüren bilgilerimiz yok, ayrıca ben böyle bir teknoloji uygulandığı kanısında dcğilim. Ancak, ülkemizde dcrhal bu konu araştırılmalıdır. Nitekim, gerek Veteriner Hekimler Birliği, gerekse Türk Tabipleri Birliği, konuyu önemli bulduklannı açıklamışlardır. Sanırım, kasaplardan alınan taze etler kaygıya düşmeden yenebilir. Daha çok ithal etlerin kullanıldığı salam, sosis türü et ürünleri kuşkuludur. Sucuk ve pastırmada, yerli etlerin kullanıldığını sanırım. Sucuklar da ithal etlerle Uretilmiş olabilir. Yapılacak ilk iş, ithal etlerin satışını, gerekli incelemeler yapılıncaya kadar durdurmak ve ithal etlerin hangi et ürünlerinde kullanıldığını açıklamaktır. , Hormon kullanılan etlerin insan üzerindeki etkileri olarak basındaki haberlerde açıklanan, "Erkeklik gücünün azalması, ergenlik çağındaki çocuklarda homoseksüalite olası Hormonların hayvanlardaki etkisi Yaşadığımız olaylar bir yandan dünyanın gerçekten küçüldüğünü ortaya koyuyor, diğer yandan hayatımızı ekonominin yönettiğini doğruluyor. ları çok gelişir, hemen hemen iki katına çıkar, bu etki testosterondan gelir. Ergenlik çağında derideki değişmeler, hatta scsin kalınlaşması bile, testosteronun anabolikprotein yapımını arttırıcı etkisine bağlıdır. Östrojen hormon, kadınlık hormonudur, overlerde (yumurtalıklar) yapüır. östrojen hormonun protein yapımını arttırıcı etkisi vardır, fakat testosterondan daha hafiftir. Testosteronun etkisi bütün bedende görüldüğü halde, östrojen göğüsler, uterus, iskelet ve bedenin yağlı bölümlerinde protein arttırıcı etki yapar. Büyüme hormonu bir "hipofiz" hormonudur, testosteron ve östrojen hormonlar da hipofiz hormonlanyla bağlantı içindedir. tnsanın hormonal dengesi bir bütündür. Bu dengeyi şu ya da bu biçimde etkileyecek bir işlemin kuşkusuz sadece zararı vardır. Nitekim, kas gücünü arttırmak için sporculara bazı hormonlar verilmiş, ancak sonradan bu uygulamanın sporcuda fiziksel ve ruhsal çöküntüye yol açtığı anlaşılmıştır. llkokuldayken 23 Nisan'larda, Cumhuriyet Bayramlarında, ellerimizde flamalarla, "Temiz hava isteriz", "Temiz besin isteriz", "Taze süt isteriz;' diye yürürdük. Gene öyle mi yapsak diye düşünüyorum.D 17