Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Anadolu'da ne yarsa bizimdir! ikya, Anadolu'nun erı eski uygarlıklarından biri. Akdeniz'in bugün Teke Yarımadası denen bölgesinde yaşayan Likyalıların kökeni, I.Ö. 2000'lere kadar uzanıyor. Hititlerle beraber Mısır'a karşı savaştıkları, Kadeş Anlaşması'na ilişkin bclgelerde yer alıyor. Herodot, Truva savaşında Likyalıların Kral Priamos'un yanında Akalara karşı savaştıklarını yazıyor. Likyalılar, tıpkı içinde yaşadıkları doğa gibi, çetin bir halktı. Korsan ve savaşçıydılar. Kıbrıs, Suriye ve komşu yörelere gemilerle baskın yapıp sonra dağlara çekilirlerdi. Kazılarda ortaya.çıkan bulgular, t.Ö. 7. yüzyıldan başlıyor. Likya yazıtları halen tam anlamıyla çözülmüş değil. Dünyada Likçe ile uğraşan 20 kadar "epigraph" (dilbilimci) var. Halen Likya olarak bilinen bolgede, 3 yerde ka/ı yapılıyor. KsanthosLetoon'da Fransızlar, Limyra'da Viyana Üniversitesi'nden bir ekip yıllardır kazı çalışmalarını sürdurüyor. Türk uzman olarak, halen yörede kazı yapın tek kişi, Prof. Cevdet Bayburtluoğlu. 18 yıl önce, "Bir mevsimde bir yapıyı çıkarlırım" sözüyle başlayan bir iddia sonucu Arykanda'ya gelen Bayburtluoğlu, 18 yılda bu LikyaRoma kentini bütünüyle ortaya çıkarmış. Kartal yuvası Ar BİR KAZININ 24 SAATLİK Korem Çalışkan rykandos deresi, şelalenin sesiyle uyanıyor. (iiineş daha Beydağlan'nın en yuksek tepesi Kızlar Sivrisi'nin arka yamacına tırmanmakla meşgul. Gölgeli vadide çamtar, ağaçlarda sincaplar, bahçede gülhattni uyuyor. Kazı ekibi birazdan kalkacak... Işte burada, Uoğu Likya'nın bu derin vadisindc Prot. Cevdet Bayburtluoğlu, 18 yıldır iğncylc kuyu kazar gibi, eski L.ikya kenti Arykanda'yı gün ışığına çıkarıyor. Fenike1\ırunçova'dan çamlar ve derenin şırıltısı içinde kıvrıla kıvrıla tırmanan minibüs sizi 45 dakikada Arifler Köyü'ne getirır. Arykanda, bu köyün hemen ilstündeki antik kentin adıdır. Köyde Cevdet Hoca'ya saygı buyüktür ve genç lokantacı kendini, "Arykandalı Ahmet" diye tanıtır. Sabahın erken saatleri; kazı ekibinden ilk kalkan, mimar TUrgııl Taner (27). Tıraş bıçağı, fırça ve köpuğünü alıp, kamp yeri olarak kullanılan eski ilkokulun önündeki arka (suyolu) iniyor. Dağlardan gelen soğuk, berrak, pırıl pırıl bir su, arkın içindcn çağıl çağıl akıyor. Arkeologların "lavabosu" hatta "duşu" burası. Turgut'tan sonra, kazı ekibi yavaş yavaş kalkıyor: Alman mimar Claus Anderhalten (25), arkeolojinin yeni mezunlan Kutalmış Görkay (21) ve Gül Zeybekler. Halen "Cevdet Hoca"nın öğrencisi olan Esra Midilli (22), Hakkı Üncu (23), Behiç Gökhan (25). Kazıda Hukumet Komiseri olan Çorum Müzcsi'nde görevli Muhsin Endogru (32). Cevdet Hoca ve kendisı gibi arkeolog olan eşı İnci Bayburtluoğlu ile ekip tamamlanıyor. Bahçedeki naylon örtülü "demirbaş" masaya kuçük çelik çanaklar içinde yağ, beyaz peynir, zeytin, vişne reçeli ve ekmek sepetleri özenle ve elbirliğiyle diziliyor. Büyük bir güğüm ve demlikten konan çaylar büyük cam bardaklarda. Sabah 07.00 ve akşanı saat 18.00, ekibin "resmi" çay saati. Bardakları yıkamak ve çayı demlemek daha çok, erken kalkanların işi, nöbet yok. Ama arkeolojik kazılarda "kolektif ruh" önemli. İnci Hanım'ın dediği gibi, "lnsanın huyu, rakı sofrasından çok arkeolojik kazıda belli oluyor!' Kuzeyde göklere tırmanan Somacık tepesi. Sanki kocaman bir güneş saati. Güneş ışığı zirveden inip çamlık kesime değince, ekiptekiler saatirı 07.15 olduğunu kestiriyorlar. kazı yerine çıkmak için yavaş yavaş toparlanma vakti. Kazı yerinde çalışan işçilerden bazılan azık torbalarıyla birlikte, okulun yanından geçip antik kente yönelırken, Cevdet Hoca o gün yapılacak işlerin talimatını vcriyor. Cevdet Hoca boyaları yer yer çatlamış vişne çürüğu renkli 74 model Volkswagen'in arka koltuğuna Gul, Esra ve Hükümet Komiseıi'ni, ön koltuğa da beni alıyor. Antik kente yollanıyoruz. Diğerleri 510 dakika yürüyüp yayan çıkıyorlar. Tozlu taşlı yolları homurdanarak tırmanan araba duruyor. Ve işte Arykanda'dayız. Cevdet Hoca, amfiteatrı, mezarlık caddcsini, Odeon'u, hamamı ve anıtları gezdiriyor. Fellows'un 1838'de yıkıntıları bulup muhtemelen kentin adını okuduğu taşa dokunmamışlar. O taş, tam 150 yıldan beri, yarısı toprağın içinde arkeolojik bir anı gibi duruyor. Ama kentin diğer yerleri karınca çalışkanlığıyla kazılıp çıkarılmış, taş taş üstüne konup ayakları Uzerine dikilmiş. L A •'A X D.E N Bayburtluoğlu'nun, "Giiney Antalya Turizm Projesi" kapsamında yer alan Phaselis kazısı ise 198185 yılları arasında dort yıl sürmıiş ve Turizm Bankası'nın ödeneği kesmesi uzerine durmuş. "Hoca"nın Arykanda'yı seçmesinin bir nedeni de bu kenti, mütevazı bütçelerle, mütevazı bir ekiple tamamen ortaya çıkarabilmek isteği. Daha büyiik kazılar, büyük para ve geniş ekip istiyor. Türkiye'de ise, . küçiik kazılara bile ayrılan ödenekler kısıtlı. Arykanda'da bu yıl işçi ücreti olarak ayrılan 5 milyon 400 bin lira dışında, malzemeye 550 bin liralık bir ödenek verilmiş. Bankadaki bu para, 50 bin100 binlik bölümler halinde çekiliyor ve her çekimde binbir formalite var! Bayburtluoğlu'nun başında bulunduğu Anadolu : Medeniyetleri Tanılma ve Araştırma Vakfı da bu yılın kazısı için, 1.5 milyon dolayında bağış almış. Bayburtluoğlu, arkeolojik kazılara özel sektörün ilgisinin artması dileğinde... "Hoca"nın üzerinde durduğu önemli bir konu da, yönetim kademelerindeki bazı kişilerin tıpkı, "Gavur taşı" diyen işçiler gibi, Selçuklu'dan daha eski tarihlere uzanan Anadolu uygarlıklarına tepki göstermeleri ve bunlann araştırılmasına karşı olumsuz bir tavır takınmaları. Bayburtluoğlu, bu Türklslam sentezine dayalı tarih anlayışını eleştirirek, "Anadolu'da ne Bu yıl Arykanda'da 10 klşlllk bir ekip ve 30 kadar işçiyle agoradaki dükkanlar kazıldı, bir taraça düzenlendi, a varsa bizimdir; biz sahip çıkmalı biz araştırmalıyız, yoksa ayağımızı bu (oprağa nasıl sağlam basarız; gün gclir, 'Sİ7 burada eğreti, geçicisiniz' derier" diyor. U Çıkan parçalann ve paralann aı Kazı yerinde herkesin işi belli. EsraBehiç ve GülHakkı ikili ekipler olarak çalışıyoriar. netime alınması, gereksiz bir kazm Görevleri Agoradaki dükkân kazılannın ba ile bir çanak, ya da mozaik parç. şında durup işçilere "nezaret" etmek. İşçiler ufak edilmemesi için arkeolog çav onlara şakayla karışık "çavuşum," diye sesle rekli tetik durmak zorunda. niyor. Ama "çavuşlar", işi sıkı tutmazlarsa, Saat 10.00'daki 15 dakikalık "ara kazı istenen tempoda yürümüyor. Yalnızca tan sonra, öğle tatili 12.0013.00 ara; baktnak olmaz: Gül ve Esra, zaman zaman mek, kazı yerinde yeniyor. Fırından küreğe sarılıyor, Behiç ve Hakkı balyoz sal cak ekmek, beyaz peynir, domates, layıp, işçilcrle birlikte taşları yuvarlıyorlar. Be Dükkânlarda çalışan ekip çamların , hiç'in ayağı bir ara ciddi biçimde berelenip yılmış. Esra, Walkmen'i takmış. Ray sargı beziyle sarılıyor. İşçilerden de zaman za Yeni Türkü... man eli ayağı burkulan, midesi ağrıyan oldu Daha aşağıda "Hoca" ve Kutal'ır mu, yardıma yine "çavuşlar" koşuyor. yerde, mönüye kazı bekçisi Ramazaı 12