22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 V.' E K O N O M I S t Meral T m r a e" Pahalı, ama sağlam mı? Özellikle ayakkabı ve konfeksiyonda "sağlamhk" arayan tüketicilerin "en pahalı" olana yönelmemeleri gerekiyor. Çünkü bu tür mal satan mağazaların müşterileri çok farklı bir kesimden. işantaşı'nda Ertugrul raagazasından kış indiriminde bir ayakkabı almıştım. Ayakkabının indirimdeki fiyatı bile, diğer magazalarda seıon içinde satılan ayakkabılardan daha pahalıydı. Ama ben ayakkabıyı çok begendim, hem de 'iyi kalileli maldır, daha uzun siire giyerim' diyerek aldım. Ayakkabııun bugiinkü halini görseniz, 3 ay içinde öyle bir eski suratlı oldu ki tanınmaz hale geldi. Ben aynı fiyata normal bir mağazadan ayakkabı alsaydıın, her halde daha fazla dayanırdı. Benim bu zararımı kim telafi edecck?" Siimer Kayacan adlı okurumuzun bu yakınmasma benzer mektupları okurlanmızdan sık sık ahyoruz. Bu tür mektuplardaki ortak görüş, "pahalı" olduğu için "dayanıklı" da olduğu varsayılarak satın alınan giyim eşyalarının "dayanıksız" çıkması... Benzeri bir mektup da Tiilay Göneren'den: Ankara'dao bize yazan Tülay Hanım yıllardır vitriniııe bakmakla yetindiği çok ünlü ve pahalı bir mağazadan "en sonunda parayı kıyıp modası geçmeyecck klasik bir tayyör" arTyor ve bu tayyörü yıllar boyu keyifle giyeceğini umuyor. Ancak tayyörün Tülay Hanıma göre birinci kıısuru ilk giyişte ortaya çıkıyor. TUKETICININ SESI Mersin'den, Balıkesir'den tüketici şikâyetleri ^ Bu hafta "Tüketlclnln Sesi" • • ^P köşemizde Anadolu'daki okurlanmızdan gelen mektuplar var: Mersin Yeni Karamürsel mağazasından aldığım Esem firmasının ürettıği Adidas marka spor ayakkabıdan şlkâyetçiyim. Çünkü ayakkabıyı aldıktan 1.5 ay sonra ayakkabı yapıştırma kısımlarından açılmaya başladı. Yanları, tabanları vs. Bu durumu mağaza yetkililerine bildirdim. "Biz spor ayakkabılara garanti vermiyoruz" deyip işin içinden sıyrıldılar. Ben de başvuracak başka bir merci bulamayınca işin ucunu bıraktım. Bu konuda bana yardımcı olabilir misiniz?" (Beyhan Orhun içen adlı okurumuz, mektubunun sonuna eklediği notta şikâyet çok olunca mağaza yetkililerinin, ellerindeki malları Esem firmasına iade edip sağlamıyla değiştirdiğini, ancak bizlere sattıkları mallar için bir işlem yapılamayacağını söylediklerini de yazıyor.) Bizim bildiğimiz kadarıyla İstanbul'daki Yeni Karamürsel mağazası bu tür şikâyetlerde duyarlı davranıyor ve tüketiciye yardımcı oluyor. Bu nedenle okurumuza bu köşede çıkan yazıyla birlikte Yeni Karamürsel mağazasının sahibiyle yeniden görüşmeyi denemesini öneriyoruz. Balıkeslr'den yazan Melek Gürcanlı adlı okurumuzun şikâyetleri ise çeşıtli konularda: "Dalma severek aldığım Pınar Et ürünlerini artık almıyorum. Çünkü geçen gün üzerinde 10 adet yazan Adana Köfte 9 adet çıktı. Bir başka gün Pınar Sucuk'u pişirlnce çevreye öyle kötü kokular yayıldı ki ylyemeden çöpe attık. öte yandan normal rujların 2 katı para vererek aldığım Max Factor marka ruj, 2 defa kullanıldıktan sonra killtlenip kaldı, açılamaz oldu. Aldığım yere götürdüğümde bu marka rujlardan hep aynı sikayetlerin geldlğlnl, ancak flrmanın bu malları gerl almadığını öğrendlm ve kllltlenen ruju çöpe atmak zorunda kaldım. Yıllardır Müjde kllotlu çoraplarını severek giytyorum. Bu yıl aldığım tüm Müjde kilotlu çorapları bir gün glydikten sonra kaçtılar. Bu durumu hep dikkatsizliğime bağlıyordum ki, son aldığım çorabı görünce kan beynlme fırladı. Çünkü hlç giyilmediği halde çorap topuk kısmından burun kısmına kadar zaten paketindeyken kaçıktı. Daha çok yazacak sey var. Kabinli Gold Star müzik setlnln kırılmadık yerinin kalmadığı mı, aldığım yol halılarının defolu çıktığı mı..." C! "N!I saf ipek giysilerin kullanımı son dereccde zordur. Çok kolay buruşurlar ve bu buruşukluk nedeniyle çoğu kez pek de şık durmazlar. Kirlendiklerinde yıkanıak olası değildir, kuru temizleyiciye götürülmeleri gerekir. Kuru temizleyicinin kalitesi ve insafına göre temizlenmek bir yana daha pislenmiş, hatta yıpranmış olarak geri dönmesi bile mümkündür. İpek giysinin ütüsü ise ayrı bir derttir. öyleyse bu mallaı niye satılıyor ve kim bu malları alıyor diye bir soru akla gelebilir. Işte zaten işin püf noktası burada... Bu malları modayı yakından izleyen varüklı küçük bir kesim satın alıyor. Hatta bazen Avrupa'dan satın alacağına buralardan alıyor. Onların bir giydiklerni yıllar boyu giymek gibi bir kaygıları da yok. 35 kez giyip bıktıktan sonra bir daha kullanmıyorlar. Dolayısıyla bu tür mağazalar gardroplarını sık sık değiştiren varlıklı bir kitleye hitap ediyor. Ve kazara bu gerçeği kavrayamayıp da "ucuzluk indirim" falan deyip oralardan alışveriş etmeye kalkanlar sonuçta zararlı çıkıyor, çünkü satın aldıkları mal kendilerine hitap etmiyor. Ertugrul mağazasıyla ilgili mektubu aldıktan sonra Nişantaşfndaki mağazaya bizzat uğrayıp bir keten ayakkabının fiyatını sor lan değil, sadece o tür mağazaların bir başka tüketici kitlesine hitap ettiğini, pazardaki yerinin çok dar bir kitleyi hedeflediğini anlatabilmek. Burada bir gözlemimi de aktarmak istiyorum. Gittiğim davetlerde zaman zaman bazı kimselerin ayakkabtlarımn altının (ayak ayak Ustüne attıklarında dikkatimi çekmiştir) hiç pislenmemiş olduğu, yani ayakkabının neredeyse ilk kez giyildiğini gözledim. Aynı kişilerin hemen her davette ayakkabılarının bu kadar yeni olduğunu bir süre sonra saptayınca farkettim ki onlar zaten bir ayakkabıyı ancak 510 kez giyiyorlar. Sonra deforme oldu diye bir kenara kaldınyorlar. tşte bu tür mağazaların hedef müşteri kitlesi onlar. Bu parantezi kapattıktan sonra aile bütçesinin sınırları belli olan ve bir aldığını uzun süre temiz pak giymek isteyen tüketici grubu için bizim önerimiz, özellikle konfeksiyon ve ayakkabıda önceden denedikleri, tezgâhtarlarına aşina oldukları mağazalardan alışveriş etmeleri. Çünkü ülkemizde konfeksiyon sanayii o kadar küçük birimlere yayılmış ve rekabctin o denli yoğun olduğu alan ki eğer dükkânı ya da malı Ureten firmayı daha önceden denemişseniz çok ucuz bir fiyata çok dayanıklı ve yıllar boyu giyebileceğiniz giysi ve ayakkabıları satın alabilmeniz mümkün. Buna karşılık, dayanıklı tüketim mallarında ucuza rağbet cdilmemesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Satın aldıkları telcvizyon doğru dürüst çalışmadığı için bize başvuran okurlarımızın çoğunluğunun "piyasadakilerdcn daha ucuz buldukları için satın aldıkları" televizyonlardan dertli olduklarını saptıyoruz. Bu televizyonlar genellikle kapanmış ya da üretimini bir süre için durdurmuş firmaların ellerinde kalan malları oluyor. Dolayısıyla başta televizyon olmak üzerc dayanıklı tüketim mallarında benzer özelliklere sahip olduğu diğer mallardan daha ucuza satılanı almamakta yarar olduğunu belirtmek istiyoruz. Ancak bu demek değil ki, bu piyasada en pahalı mal en sağlam maldır. Bu piyasada genellikle en pahalı mal, teknik UstUnlükleri en fazla olan ve marifctli aygıtlardır. Ancak o aygıtların da bugünkü koşullarda ülkemizde ne kadar randıman verdiği ayrı bir tarüşma konusudur. BütUn bu anlattıklarımızdan çıkan sonuç sanırız bilinçli tüketici olmayı öğrenmemiz. Bunu öğrenirken, zaman zaman yanılmamız herhalde kaçınılmaz. Ama deneme yanılma metoduyla ve el yordamıyla doğnıyu bulmaktan başka çaremiz de zaten yok galiba. Onun için eğer satın aldığımız mallardan bir bölümü kalitesiz çıkmışsa ve biz tüm mücadelemize karşılık bu mal için ödediğimiz bedelin karşılığım alamamışsak, "odeneydcn aldıgımız ders" için bir bedel ödediğimizi düşünelim ve kendimizi gereğinden fazla cezalandırmayalım. D Tayyör bir oturuşta "akordeon gibi" buruş buruş oluyor. Dolayısıyla büyük bir bedel ödeyerek ve u/un yıllar giyerim diye düşünerck satın aldığı tayyör, daha ilk giyişte "gözden" düşüyor. Okurumuz "aldatıldığı" kanısında ve tüketici olarak hakkını aramak için bizden yol göstermemizi istiyor. Bu 2 okurumuzun da haklaıııu aramaları sanırız pek mümkün değil, zira çıkış yolları yanlış. Mantık zincirlerinde bir atlama var. Çünkü özellikle konfeksiyon ve ayakkabı söz konusu olduğunda "en pahalı mal, en kaliteli ve en saglaın mal değildir". Aksine en pahalı mal, "modanın son çizgilcrini üzerinde taşıyan, kııliieli bir kumaş vc dikişe sahip, ancak çoğunlııkla kolay yıpranan ve öyle pek gündelik otanık gi.vilcmeyecek maldır". Bir öınek gercKusc, mcscla saf ipek kumaştan ya pılmış giysiler her zaman çok pahalıdır. Ama dum. Keten ayakkabıda pek deri kullamlmamış olduğu için fiyatlar deri ayakkabılara oranla çok daha ucuz. Ama bana 90 bin lira dolaylarında bir rakam söylediler. Nişantaşı çevresinde deri ayakkabılar bile hiçbir nıağazada 90 bin liraya satılmıyor. Sonra bir deri ayakkabının fiyatını sordum. Sanıyorum yine benzeri bir rakam söylediler. Bu fiyatlann sağlamlıkla falan ilgisi olamaz. Burada yukarıda da altını çizdiğim gibi bir başka unsur var ve "bu unsıır" bizimle iletişim halindeki tüketicilerin dışında bir olay. Dolayısıyla ben özellikle ayakkabı ve konfeksiyonda "sağlanılık" arayan tüketicilerin "en pahalı oluna" yönclmcmelerini öneriyonım. Anıacım, o mağazaları "karalaıcak" fa
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle