Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kanuni'nin topları Londra'da British Museum'daki "Muhteşem Süleyman Sergisi"ni, Osmanlı Sanat Tarihi uzmanı, Julian Raby ile birlikte gezerken, İngilizlerin Osmanlı'yı değil, Türkiye'yi keşfetmek istediklerini görmek mümkün. Edip Emil Öymen ILONDRA S üleymaniye Camii, tek başına durmuyor. Etrafındaki imaret, hastane, türbe, tabhane, bimarhane, odalar ve dükkânlarıyla, sosyal ve kultürel bağlantılarıyla bir külliye. British Museum'da "Muhteşem Süleyman Sergisi" de tek başına duran bir scrgi değil. Müze içinde ve dışındaki konferans, dia gösterisi, galeri geziİeri ve Osmanlı sanatına ilişkin diğer sergilerle birlikte başka bir külliye. Sergiyi gezenlerin en son uğradıklan salonda, müze tarafından yaptırılan bir Süleymaniye maketi var köşede. Mimarî bir detay zenginliği ile açık tahta renginde. Hasköy'den bakıldığında nasıl görülürse öyle duruyor. Haliç'e doğru giden dik yanıaca o kadar güzel yerleştirilmiş ki orasının eğim olduğu belli bile değil. Bu, Julian Raby'nın gözlemi. Oxford Universitesi Osmanlı Sanat Tarihi Uzmanı. Birlikte geziyoruz. Amaç, sergi kataloğu yazmak değil, Kanuni'yi, sergiye bakarak tanımaya çalışmak. British Museum'un giriş katında, kitap ve hediyelik eşya dükkânından sonra yerden tavana Asur heykellerinin bulunduğu salondan sola dönünce hemen orada Süleyman. Girişte kocaman bir tuğra. Karamemi'nin eseri. Kanuni'nin bilinen en büyük tuğrası bu. "Muzaffer daima" yazıh. Tuğrakeşlere örnek olsun diye büyük tutulmuş. Kanuni, Osmanlı padişahları arasında Avrupa'daen iz bırakanı. Ingiltere'de 8. Henry, Fransa'da 1. François, Almanya'da 5. Şarl, Avusturya'da kardeşi Ferdinand, Macaristan'da eniştesi Layoç, tspanya'da oğlu 2. Philip, Papa 10. Leon. Doğu'da, Hindistan'da Ekber Şah ile lran'da Tahmasp. Kanuni'nin 46 yıllık saltanatında en didiştikleri hep Batıda olmuş. François'yı Şarl'a karşı kullanmış. Katolikleri Protestanlara. Papa'yı tehdit eden, Ceneviz ve hele Venedik'i parmağında oynatan bir . adam. Ona "Muhteşem" lakabını uygun görenler de Venedikliler. ölümünden epey sonra. Kanuni'nin muhteşemliği, halinden tavrından geliyor. Bir giydiği kaftanı bir daha giymezmiş. Babası Yavuz Selim'in lran'dan geOxtord Universitesi Osmanlı Sanat Uzmanı Julian Raby, Londra'da "Muhteşem Süleyman Sergısfnın yer aldığı British Museum'un avlusunda, Kanuni'nin "E|derha" adlı topunun önünde Sedef kaplama Kuran kutusu (16.yy) tirttiği Çin porselenlerini gündelik kullanırmış. Ama yine de çok sade. Kılık ve kıyafetleri çok zevkli ve ince. Ama o kadar. O dönemde Avrupa'da görülen takma takıştırma yok. Tek istisna: Kanuni ile Avrupa arasında kultürel ilişki kuran sadrazam Makbul tbrahim Paşa'nın marifetiyle olsa gerek, Kanuni bir gravürde başında kremalı pasta misali, kat kat uzayıp giden hotoz gibi garip bir taçla görülüyor. Venedik'te yapılan, Ibrahim Paşa'nın has arkadaşı Alvize Gritti'nin uydurması bu garip taç, Kanuni'ye adeta zorla satılmış. Tacın parası Trablus'tan sağlanan gelirle ödenebilmiş. Tacın iki katı, 5. Şarl'ın, bir katı da Papa'nın tek tacını simgeliyor. Kanuni'nin Avrupa'da gözü var ya, sözüm ona, yağcılık için bir girişim. Kanuni, Makbul lbrahim Paşa'yı "maktul" ettikten sonra ortada taç falan kalmamış. Sergi neredeyse omuz omuza... "Güzel sanatlara yatkınlık ve hem işe yarayan hem de güzel şeyler uretmek," diyor Dr. Raby. Sergide buna örnekten bol bir şey yok. Paris'te bahar modası kadar zarif kalkanlar örneğin. Herhalde, savaşta kullanılsın diye yapılmış. Ama leylak rengi bir zemin Uzerinde güllü, çiçekli, dallı nefis birer sanat eseri. Vitrinler dolusu minyatür, ebru, oyma, kakma, bezeme, hat ve nakış... Ebru'yaİ7. yüzyılda tngiltere'de "Türk kâgıdı" dendiğini biliyor musunuz? "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" dercesine, tarih kitaplarında Uç beş satırla geçiştirdikleri Osmanlı tmparatorluğu'nun bu turistik görüntülerine, hele tngilizler, hayretlc bakıyorlar. Kendi adaları dışındaki insanların tarihiyle sadece kendi ilgi alanları çerçevesinde ilgilenen Ingilizlcr, Doğu Akdeniz'in keşfedilmekte olan ülkesi Türkiye'yi bu yaz doldurmadan önce, Muhteşem Süleyman Sergisi ile bilgi dağarcıklarını arttırıyorlar. tran'dan Safevi etkisi, Batıdan Floransa ve Venedik etkisi kendini kitap ve kumaş süslemelerinde gösteriyor. Ama Rönesansla çağ,daş Osmanlılarda, resim ve heykel yok tabii. Resim ve heykelin yerini minyatürler ve yazı alıyor. Sergide bunların en üstün örnekleri: Deri, kaplumbağa kabuğu, taş, altın üzerine dahi. Hele, her harfi kâğıttan kesilerek hazırlanmış bir Kuran var ki önünde öbekle insan. Kanuni ince uzun bir adammış. Yüzü uzun. Yaşhhğında yüzü daha da çökmüş, kararmış. Burnu Fatih'ten geliyor, kanca. Göz Sergi'den bir kaftan (15501er). leri derine kaçmış. Çok sevgili oğlu Mustafa'yı Hürrem'e kanıp boğdurtmak kolay mı? Yaşhhğında yanaklarına allık sıırüyor. Daha sağlıkh görünmek için herhalde. Bacaklarında şişkinlik ve gut. Romatızma da var. Mohaç'tan tam 40 yıl sonra (40 yıl!) Zigetvar Seferi'nde kalpten ölüyor. Kalenin alındığını görmeden. Sokullu Mehmet Paşa, ölümünü en yakınlanndan bile saklamış. Onun emri ile padişahın barsakları ve "ahşayi dahiliyesi" çıkartılarak çadırının bir köşesine gömülmüş. Sonradan buraya bir de tUrbe yapılmış. Kanuni, ölnıtiş haliyle yine tahtına çıkartılıp oturtuluyor üç hafta boyunca. Artık bundan sonra ihtişam yok. Hazinede cülus bahşişi verecek kadar bile para yok. Sergide bu "ihtişam" ortaya çıkıyor mu? Raby ile her vitrinin önünde dura kalka bir saat dolaştıktan sonra görüşü: "Hayır. Kanuni dönemini sadece güzel sanatlar açısından gösterme çabası bu. Sergilenen her eser, bakması çok ho$ şeyler. Ama hiçbiri tarihi bir çerçeveye oturtulmamış. Osmanlılann neden o dönemde bu kadar yaratırı olduklannı anlayamıyoruz. Her şey va/oda çiçek gibi. Sadece sanatı anlatıyorlar, tarihi değil. Sergide çeşitli temalar var: Yonetim, felihler, kitaplar, silahlar, din gibi. Ama aralarında baglanlı yok. Sergide, değil Osmanlı İmparatorlugu'nu, Topkapı Sarayı'nı dahi bulmak mumkün değil." Türkiye'nin tanıtılmasma gönül vermiş bir yabancının sözleri... Ama ziyaretçiler, değil Kanuni'nin adını duymak, Osmanlılann bile ne olduğunu pek bilmeyenler çoğunlukla. Böyleleri için sergi tek bir adres veriyor: Türkiye. 1986'da Türkiye'ye sadece Ingiltere'den gelen turistlerin sayısı 154 bin, 1987'de 2SS bin, bu yıl 400 bin olacak. D