Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'Korku, bizim alışkanlığımız' Çelik kanatlar üzerinde birömürbcyu uçmanın getirdiği alışkanlıklarla, pilotluğun yalnızca birmeslek değil, biryaşam biçimi olduğunu söyleyen Ahmet özseyhan, "Uçuşta, yalnızca o anı yaşarız..." diyor. İdris Akyüz Türk Hava Yolları'nın en kıdemli kaptan pilotu Ahmet Özseyhan T elsizin cızırtılı sesinden yöneltilen sorulan yanıtlarken bir laraftan da "Ömriimiin tam 40 yılını çelik kanatlar üzerinde geçirdim. Ben, uçak ve gokyüzii... Heyecanlar, korkular, başanlar ve zaman zaman da başarısızlıklar... Bu bir iş degil, yaşam biçimidir" diyordu THY'nin en kıdemli kaptan pilotu Ahmet Özseyhan. Kendi deyişiyle "18 yaşında filinta gibi bir delikanlıyken" 1945 yılının baharında, Etimesgut Turkkuşu Okulu'nda ilk uçuş derslerini almaya başladığım söyleyen kaptan pilot Ahmet özseyhan, o günleri adeta yeniden yaşur gibi heyecan içerisınde anlatıyordu: "Hocam, Ataturk'un manevi kızı pilot Sabiha Gökçen idi. Uçuş sertifikamda da onun imzası var." Daha sonra, 1946'da, o dönemlerde bugunku Hava Harp Okulu'nun karşılığı olan "Eskişehir Hava OkulıT'na girmiş Ahmet özseyhan. Yani "savaş pilotu" olmuş. Mesleğinin askcri ve sivil dönemlerinde, birçok başanlar kazandığını da söyleyen kaptan özseyhan, 1955 yılında NATO çerçevesınde duzenlenen "havadan havaya atış" yanşmasında nasıl şampıyon olduğunu bize anlatırken, o gunleri adeta yeniden yaşıyordu... Derken özseyhan, 1957 yılında yeni yeni gelişmekte olan Turk Hava Yolları'na giriyor... Ve işte, gırış o gırış... 1957'den 1988'e, otuz yıldan fazla gökyüzunde. THY'ye ait Boeing727 tipi uçağın pilot kabininde (kokpit) kaptan koltuğunda oturan Ahmet özseyhan ile tstanbul'dan Ankara'ya hareket etmek üzereydik... Kuleyle konuşuyordu. Yesllköy, TK 146, motor çalıştırma isti>orum. Mutabıkız TK 146... Taksi yapıp, pisl başı alabilir miyim? Tamam efendim... Bulunduğumuz yerden yavaşça, bir yarım daire çizerek hareket ediyor ve pist başına doğru yol alıyorduk. Kaptan, yanındakı ikinci pilot ve tam arkasında oturan uçuş muhendisi ile konuşurken bir taraftan da elindeki planları gözden geçirip, kalkış ıçın son kontrolleri yapıyordu... Ve pist başına geldık... Yeşilköy, TK 146 kalkış için izin istiyorum... TK 146 pist müsait, kalkabilirsiniz, iyi uçuşlar!.. Kaptan pilot Ahmet Ûzseytian, THY'ye aıt Boeing727 tipi uçağın P'lot kabininde Uçuş sertıfikasını 1945 yılında Atatürk'ün manevi kızı pilot Sabıha Gökçen'in elınden alan Oz seyhan, 1957 yılından bu yana THY'de çalışıyor. tan Özseyhan, önce kulaklığını çıkarıyor sonra da uçağı "olo pilot"a bağlayarak şöyle bir koltuğuna yaslanıp, bize doğru dönuyor; "Evet, nerde kalmıştık?" diyerek konuşmasını sürdürüyor: "Bu iş hiç hata affetmez, kiiçük bir hata, buyuk felaketler dogurabilir. Ama biz alışkınız, onun için de çok dikkatli olmak zorundayız. Havacılıkta lum kurallar, birçok acı tecrubelerle yerli yerine oturtulmııştur. Binlerce insan bu kuralların oluşmasında hayatını yitirmiş... Öyle alışmışıı ki bu işe, normal bir memurun işine, sonra da evine dönmesi gibi olagan... Bir farkımız var, o da Işimiz hayat biçimimizdir." Kaptan Özseyhan ile sohbetımize devam ediyoruz; kendisıne, "Sirin de bir aileniz var, yani bekleyenlerıniz, onlar nasıl katlanıyorlar? Siz uçarken neler yaşıyorsunuz?" Anlaşılan özseyhan bu tur sorulara alışık, ya da bu konuları kafasında iyice bıllurlaştırmış... An arda yanıtlar alıyoruz: "Eşimiz ve çocuklarımız, onceleri bu>uk bir heyecan içerisinde seferden dönmemizi bekler. Tabii bu evliligin ilk yıllarında bojledir. Daha sonra alışıyorlar; onlar da bizim hayatımızı yaşamaya alıştılar mı sorun kalmıyor. Uçarken o anı yaşarız, gerisi yoktur. Çünku işimiz dalgınlıga gelmez. Uçagın tekerlekleri yerden kesilip, tekrar konana kadar, her şeyi unutmak zorundayız. Bunu genellikle Iniş ve kalkış anlarında tam anlamıyla uygularız. Normal bir seyir sırasında da arkadaşlarımızla günluk sorunlartmızı konuşuruz, bu da belli duzeylerde kalır, sinirleri bozacak bir ortama vardırmamaja özen gösteririz." Pilot, uçtuğu sürece yaşar Kaptan pilot Ahmet özseyhan'a son sorumuz, "uçuş duygusunun" ne tur bir duygu olduğu yolunda: "Bu iş, oncelikle amator bir heyecan ister. Bence dunyanın en guzel yaşam biçimi. duşunun, yeryuzunun tum guzelliklerinin >anı sıra her tur çirkinliklerden uzakta, masmavi gokyüzü ve bulutlar arasında, ozgur, ha\atın tüm sevecenligini ta içinizde duyuyorsunuz. Bundan daha guzel bir ola> duşunemıyorum. Şunu da belirteyim, pilot uçtugu surece yaşar, ya da bir başka deyişle yaşadığını hisseder. Uçuculugu sona eren, ya da emekli olan pilotlar, maalesef fazla >aşamı>orlar..." Uçak, Ankara Esenboga Havalimanı'na doğru alçalmaya başladı. Kuleyle tcmu;>a geçen kaptan özseyhan, ikinci pilot ve uçus nnıhendisiyle durumu gözden geçırdıkten "lövye"yi hafıfçe ileriye doğru iterken da aşağıya süzüldü... Meydana yaklasuk. Kaptan, pistı gördükten sonra iniş ıznı isıcdi, "pist başını karşıladı" ve hissettirmeden tekerlekleri kondurdu... Bir gunlük uçu> nıesaisi sona ermişti; ertesi gün başka uçaklar. değişik yolcular ve ülkeler bekliyordu onu. Hayat göklerde de devam edıyordu... Her şeyi yeniden gözden geçiren kaptan pilot özseyhan'a arkadaşları da "tyi kalkışlar hocam!" dedikten sonra özseyhan, gaz kollarını geıiye doğru çekiyor ve frenleri bırakıyor... Koca gövde, hafif bir sarsıntıyla bulunduğu yerden hareket edip herkesi koltuğa yapıştırırcasına ok gibi ileriye doğru fırlıyor. Tekerleklerin pist Uzerindeki titreşimi, ilkin gövdeye daha sonra da kanat uçlarına kadar yayılıyor. Kaptan dıkkatli, kendinden emin, taşıdığı yolcuların ve yüklendiği sorumluluğun bilincinde... Derken, tıtreşımler kesiliyor ve dağa tırmanan bir dağcı örneği biz de boşluğa doğru uzanıyoruz... Tırmanma sona erıyor ve gök mavisinin derinliğinde Ankara'ya doğru yol almaya başlıyoruz. Telsizden çıkan sesler hâlâ duyuluyor... Belli bir yüksekliğe vardıktan sonra kap Korku, bir alışkanlık olunca Bu sırada pilot kabininin kapısı açılıyor ve kabin amiri hostes içeri giriyor: t "Efendim, içecek ne arzu edersinız?" "Limonlu çay... Teşekkurler!" Tekrar konuya dönup Özseyhan'a, "Kaptan, hiç korktuğunuz anlar olmuyor mu? Heyecanlanmıyor musunuz?" diye bir soru yönelttiğimizde, şu yanıtı alıyoruz: "Olmaz olur mlı! Her insan gibi pilotlar da korkar; ancak bizim korkulanmız alışkanlık haline geldi, yani sıradan, olagan bir olay. Onun için it bu durum hiçbir zaman sogukkanlılıgımızı etkilemez!" 11