Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Dayanamazsın ağam, vallahi dayanamazsın bunca dişin acısına... Bre kavaaat... tçimin acısından daha büyük bir acı mı vardır sanırsın yoksa yeryüzünde? Çek derim sana! Gerçekten de gık demeden bütün dişlerini çektirmişti. Bu nedenle ortalık iyice karardıktan sonra döndü köye. Gerçi yanakları, dudakları henüz daha diriydi, birden içiçe geçivermemişti, ama gene de zor tanınır durumdaydı. Karısı da görünce ilkin tanıyamadı, şaşırdı. Bu ne hal bre kurban olduğuuum? dedi dehşet içinde. Yalvardı, yakardı, ama tek sözcük olsun alamadı ağzından. Gene kapandj odasına. Kimseleri yanına sokmadı. Bu haldeyken kimseler kendisini görsün istemiyordu. Ağzındaki yaralann bir an önce sağalması için sabırla uğraşıyordu. tlaçlarını sekitmiyordu. Haplarını içiyor, zamanında gargarasını yapıyordu. Sürekli olarak da yeni sağılmış sıcak süt içiyordu*. Ağzındaki yaralann iyileşmesi birkaç gün anca sürdü. Yaraların kapandığına, diş etlerinin artık iyice düzeldiğine kendisi de karar verince, akşam kansına seslendi, yemek istedi. Ne ki olanaksız... Daha ilk lokmada tıpkı eskisi gibi gene bulanıverdi midesi, yüreği kabardı, fır döndü dünya. Ağzındaki lokma büyüdükçe büyüyordu. Zor yetişti pencereye. Böğürtüyle uzun uzun kustu. Sarı, yeşil sular geldi ağzından! Olanaksız. Almıyordu içi. Koca adam, gün günden eriyip gidiyordu. Karısı hocalara mı başvurmadı, muskalar mı yazdırmadı, adaklar mı adamadı, kurbanlar mı kestirmedi gizli gizli... Ama yararsız... Kimselerle görüşmüyordu kocası. Kimseyi yanına sokmuyordu. Galiba odaya kapanniasının onuncu günü falandı. Oğullarırun Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nca tutuklandığı haberi gelince, öyle çok sevindi, öyle çok sevindi ki kadıncağız. Bu habere dayanamaz, mutlaka odasından çıkar, kendisiyle konuşur diye düşünüyordu. Sevinçle koşuverdi yukanya. Bre beeey, dedi. Oğlumuzu tutuklamışlar Ankara'da. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı oğlumuzu tutuklatmış... Yiğidimizi de mapus damına sokmuşlar bre kurban olduğuuum... Ama umduğu gibi olmadı. Sadece: Kim tutuklatmış? diye sordu içerden öfkeli öfkeli. Ankara, kurban olduğuuum... Ankara Sıkıyönetim Komutanhğı... Bir daha yanıt bile vermedi. Zamanla bütün bunları kabullendiler, çaresiz. Kapıyı pencereyi dış dünyaya kapatıp, kabuklarına çekildiler. Gün güne konu komşu, hısım akrabanın da ayağı kesildi. Her şey kendiliğinden doğailaşıvermişti artık. Gene bir hafta on gün sonraydı galiba. Kadıncağız, ne yapacağını bilmez bilmez, alnını çatkılamış, bir seccadenin üzerine bağdaş kurup kâh dualar mınldana mırıidana, kâh kargışlar yağdıra yağdıra alt sofada uğunup dururken kendi kendine, sokak kapısı vuruldu sert sert. Ortalıkta da kimseler yoktu. Seslendi ya kimselere duyuramadı. Kapı da habire vuruluyordu öfkeli öfkeli. Çaresiz, kalktı homurdana homurdana gitti kapıyı açtı. Açtı ki kapıda Uç zebella asker. Jandarma. Hayırdır inşallah... Bu kez de oğlunu evden anyorlardı. Kendini itip içeri girmek istediler. Göğsünü gerdi, dikildi karşılarına. Bre soykası batasıcalaaaar! dedi. Eşkıya ini basılır gibi, ağa evinin göz göz arandığı nerede görülmüştür? Destur! Oğlum yoktur burada. Kim arar oğlumu? Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı anaaaa! dediler askerler çekine çekine. Oğlum Ankara'dadır. Ankara Sıkıyönetimde tutukludur. Diyarbakır kumandanı çok meraklıysa, Ankara Sıkıyönetime sorsun oğlumun adresini! Yani oğlun şimdi Ankara'da mı tutukludur ana? Heye yaaa!.. Ankara'da tutukludur. Kâğıtlar çıkardılar, yazdılar, çizdiler, sonra da çekip gittiler. Askerlerin karşısında dikelmişti ya oğlunu anlatırken de öyle büyük bir yorgunluk duymuştu ki yüreğinde... Askerler gittikten sonra ağır ağır yukarı çıktı. Kocasının kapısının önüne çöktü. Bre beeeey, dedi yörgun bitik bir sesle. Bizim oğlanı şimdi de Diyarbakır Sıkıyönetimden arıyorlar... Geleni merak edermiş de, kendisini mi beklermiş ne kocası? Daha konuşması bitmiş bit memışti, açılıverdi kapı. Başucunda heyula gibi belirdi birden. Bütün kapı boşluğunu doldurmuştu sanki. Ne dedin? Ne dedin? dedi hışımla. Oğlanı şimdi de Diyarbakır Sıkıyönetiminden mi arıyorlar? Saç baş karışmıştı. Bir deri bir kemik kalnııştı belki. Ama gene de çın çın çınlatıyordu sesi ortalığı. Diyarbakır'dan arıyorlar ya şimdi de kurban olduğuuuum... Sen ne dedin onlara? Ankara'da tutuklu dedim kurban olduğum. Çok meraklanıyorsanız, yavrumun adresini Ankara Sıkıyönetimden sorun dedim. Neee? Anlamadım!.. Yani adresini verdin oğlumuzun jandarmalara, ulan deli soykaaa? Ulan kafasız karıııu, oğlumuzun nerede olduğunu söyledin mi yani? Hııı? Vay vay vay... Vay aptal vay!.. Fırla!.. Haydi kalk yerinden... Ulan, söylenir mi hiç jandarmalara oğlanın adresi? Haydi kalk!.. Diyarbakır Sıkıyönetiminden önce yetişmeliyiz oğlumuza! Haydi, fıjla, atımı hazırlat!... Adam Koptur hemen, bir Ankara uçağı yakalasınlar bana!... Anlaşıldı mı? Haydi, tez ol! Hemen atlar koşuldu, adamlar çıkarıldı. (Jerçekten de jandarmaların eve gelmesiyle, ağanın Ankara'yı bulması arasında bir gün bile geçmedi. Ertesi sabah Ankara'daydı. Haber salındı bütün dostlara, hısım akrabalara, hemşerilere, hatırlı kişilere. "Oğlumu görmek istiyorum" dedi onlara. " H e m oğlumun yattığı yerleri görmek istiyorum hem de oğlumla görüşmek istiyorum. Ama yalnız ikimiz, başbaşa bir odada görüşmek istiyorum. Anlaşıldı mı?" Yolunu yordamını buldular. Belki oğlunun yattığı koğuşlara da girip dolaşması olanağı saklanamamıştı, sadece uzaktan göstermişlerdi oraları, ama oğluyla Sıkıyönetim Tutukevi'nin revirinde gerçekten de başbaşa görüştü, konuştu. Oğlan da zor tanımıştı kendisini. Dehşet içinde kalmıştı. Bu da ne hal, Allah aşkına baba? N'âpmışlar sana? İğne ipliğe dönmüşsün bre!.. Dişlerine n'oldu böyle! Hele söyle... Hele bırak beni, dedi sinirli sinirli. Benim bir ayağım çukurda sayılır artık. Hele sen konuş! Asıl seni nasıl kurtaracağız. Anlamadım. Asıl beni mi nasıl kurtaracağız? Neden? Hele söyle bakayım, davan n'oldu? Durusmaların filan bitti mi? Mahkum oldun mu? Yooo... Daha duruşmalar sürüyor. Öyleyse kurban, şimdi beni iyi dinle. Nasıl olsa burada da itibarlı tanıdıkların vardır. Senin yoksa, avukatının vardır. Tamam mı? Şimdi onları bulacağız hemen. Bize yol gösterecekler. Senin mahkemende sözü geçen hatırlı kişiler kimlerdir? O hatırlı kişiler için de, biz kimlere başvuracağız? Yani şimdi senin avukatın veya dostların bize o kişilerin adını, adresini filan verecekler. Bizler de o hatırlı kişilere gideceğiz. Gayri ne isterlerse vereceğiz. Tamam mı? Uç milyon, beş milyon, on milyon, her neyse işte... Tfek istediğimiz var onlardan; seni burada mahkum ettirecekler. Beş yıla, on yıla, her neyse artık, seni mutlaka burada mahkum ettirecekler. Anlamadım? O niye o? Niçin? Niçini miçini var mı bre?.. Şimdi de Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı'ndan arıyorlar seni, haberin var mı? Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı'ndan mı arıyorlar beni? Arasınlar... Ne çıkar? Hıh. Hıh mı? Birden sesli sesli soludu burnundan, bir an öyle oğlunun gözlerinin içine dik dik baktı kaldı. Nasıl olur da anlamazdı oğlu söylemek istediklerini? Gene derinden bir soludu. Diyarbakır diyorum sana!.. dedi sonra da öfkeli öfkeli. Yüreği daralmıştı. Uzun uzun öksürdü, bir öksürük nöbetine tutulup. Oğlu hâlâ şaşkın şaşkın bakıyordu gözlerine. Diyarbakır diyoruaı sana... Ama daha fazla dayanamadı. Birden saı ılıverdi oğluna ve boşandı. Hüngür hüngür ağlamaya başladj. Ağlarken de hıçkırıklar arasında: Bok yedirdiler bana oğlum, diye mırıl ,,\ danıyordu. Bok yedirdiler bana... Bokumu yedirdiler bana. Oğluna sıkı sıkı sarılmış, iç geçirc geçire, uzun uzun ağladı. D İNANILMAZ FİATIARLA LÜKS VİLLALARDA TATİL ALANYA DİLKUM TATİL KÖYÜ VİLLALARI Tüm mutfak gereçleri ile buz dolabı ve aygaz fırınlı. iki yatak odası, bir salon, balkon, güneşlenme terası. Sıcak sulu lüks villada, 8 gün7 gece, 4 kişi için fiat: 229.000 Tl. DATÇA AKTUR VİLLAIARI 315.000 Tl. BODRUM AKTUR VİLLALARI 315.000 Tl. Şı$Iİ Halaskârgazı Cad. 295 131 1! 27