Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S A 6 L I K Erdal Atabek İnsanlar koklaşa koklaşa mı? İnsanların hayatında kokunun rolü uygarlıkla birlikte bilindiği halde, fizyolojik etkileri son yirmi yıllık araştırmalarla daha iyi anlaşılmıştır. zandırmıştır. Genç kızların bir yurtta oda arkadaşı olarak yaşamaya başladıklanndan sonra âdetlerini eşzamanü görmeye başlamaları da bu açıdan dikkat çekicidir. Kokularla hormonların birbirini karşılıklı etkiledikleri anlaşılmıştır. Koku duyusu burun yoluyla, koku alıcı sinirlerle alınır ve beyneiletilir. Beynin çeşitli bölgelerinde kokuyu değerlendiren yerler vardır. Beynin bu bölgeleri (limbik bölge, beyin çekirdekleri, hipotalamus) birçok beden işlevinin düzenlendiği bölgelerdir. Böylece, koku duyusu, çeşitli beden işlevlerinin düzenlenmesinde rol alır. "Koku belleği" insanın daha önce kokuyla aldığı izlenimleri biriktirir. Bir yemek yemiş ve sevmemiş insan, yeniden aynı kokuyu duyduğunda "koku belleği" harekete geçer, insanın o yemeği daha tatmadan "canı istemez", hatta "midesi bulanır" Feromon, bir türün canlılarında psikolojik değişikliklere ya da davranış değişikliklerine yol açan kokulara denmektedir. Hayvanlar uzerinde yapılan çalışmalar, "feromon" etkilerinin en çok karıncalarda ve arılarda bulunduğunu ortaya koymaktadır. Karınca ve an toplumlarının düzenlenmesinde "feromonlar" kimyasal bir haberleşme aracı olarak rol oynamaktadırlar. İnsanların da kendi beden kokularına, eşlerinin kokusuna, çevredeki kokulara daha fazla dikkat etmesi için çok neden vardır. Davranışlarımızı etkileyen, psikolojik durumumuzu etkileyen, biyolojimizi etkileyen kokular konusunda belki de yeniden eğitilmemiz gereklidir. Diğer duyulanmız yanında uygarhğın gelişmesiyle daha az kullandığımız, bir anlanıda körelttiğimizi sandığımız "koku duyumuz" belki de ayırdına varmadan bizi pek çok konuda etkilemektedir. Görsel sanatlarla gelişen görme duyumuz, müzikle gelişen işitme duyumuzun yanında koku duyumuzu geliştirememişiz. Şiındiük koku duyumuzun önemine dikkat çekmekle yetiniyoıuz. Kokuların hayatımtzdaki yerinin sandığımızdan çok daha önemli olduğunu biliyoruz, ama daha ince aynmları yeterince kavrayamıyoruz. Koku duyumuzun eğitimi, çeşitli kokuların hayatımızdaki yerleri, etkileri, bu alanda yapılması gerekenler ise, "koku fizyolojisi"nin çalışmalarıyla daha da aydınlanacaktır. D Bahar yorgunluğu I Çevremizde de duyarız, bu \, mevsimde insanlar yorgunluk, keyifsizlik, uyku eğiliminin artması gibi yakınmalardan söz ederler. Görünür hiçbir neden yokken süren bu yakınmalar için ''bahar yorgunluğu" deyişi kullanılır. Gerçekten de "bahar yorgunluğu", çeşitli araştırmalara neden olmuştur. Kış aylarından ilkyaza çıkan insanın bir yandan değişen çevre koşullarına yeni bir uyum sağlamak zorunda olması, diğer yandan gene kış aylarının özellikleri nedeniyle bedende eksilen vitaminler, mineraller bu konuda dikkat çekmiştir. Hava ısısının hem günler bakımından hem de aynı gün içinde değişimindeki aşırılıklar, ısınmayı soğumanın izlemesi, soğuk havayı sıcak havanın izlemesi bedenlerin uyumunu güçleştirmektedir. Kış aylarının bedensel ve ruhsal olarak yarattığı yıpranmaların da bu uyumu güçleştirdiğı bilinmektedir. Bedende vitamin ve minerallerin eksilmesi de yorgunluğun, keyifsizliğin, dinlenme gereksınmesinin ortaya çıkmasının bir başka nedenidir. Öncelikle, bu durumun geçici olduğunun bilinmesi önemlidir. Rahatsız edici etkileri olsa da, zaman içinde beden yeni mevsime uyum sağlayacaktır. Diğer yandan, bedenin gereksınmeleri dikkate alınarak bu nlü deyimimizi biîirsiniz. "İnsanlar konıışa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa." Köpeklerin birbiriyle karşılaştıklarında koklaştıklarını biliriz. Dikkat edilirse birçok hayvanın da çevreyi koklayarak hareketlerine yön verdiği görülür. Peki, insanın "koku alma" duyusu ne ölçüde gelişmiştir, hayatında nasıl bir önem taşır, davranışlarını etkiler mi? Gündelik hayatımızda rol oynayan kokular daha çok "iyi koku", "kötü koku", "güzel koku" diye ayrılır. Hoşa giden bir yemeğin kokusu "iyi koku"dur. Çürümüş bir besin maddesinin kokusu burnu tıkatacak türden "kötü koku"dur. Parfüınler ise "güzel kokular"dır. Yemeğin tadı kadar kokusuna da önem vermek, mutfak sanatının önemli bir konusudur. Parfümler, başlı başına bir endüstri dalı olacak kadar geliştirilen güzel kokulardır. Koku fizyolojisi üzerindeki çalışmalar, koku duyusunun sanıldığından çok daha zengin olduğunu göstermiştir. Gözümüz dört temel rengi şörebildiği, dilimiz dört temel tadı ayırabıldıği halde, burnumuzun elli ya da daha fazla kokuyu ayırabildiğini bu çalışmalar ortaya koymuştur. Kokunun "primer" (temel) duyuları olan bu sayının önceleri 7 olduğu sanılıyordu. Kadınlann koku ayrımını erkeklere göre da U ha iyi yaptıkları da anlaşılmıştır. İnsanların hayatında kokunun rolü uygarlıkla birlikte bilindiği halde, fizyolojik etkileri son yirmi yıllık araştırmalarla daha iyi anlaşılmıştır. lnsan kokusu, Uzerinde daha da çalışılması gereken önemli bir konu olarak karşımızda durmaktadır. Giysi dolabını açan bir çocuk "burası annem kokuyor" dediği zaman doğru söylemektedir. Bir anne bebeğini koklayıp da bu kokuyu içine çektiği zaman bebekle anne arasında yeni türde bir duygusal bağ oluşmaktadır. Ülkemizde de yayımlanan Das Parfum (koku) adlı kitabında Patrick Süsskind ilginç bir konuyu işlemektedir. Kokusu olmayan bir adam, olağanüstü koku alma, ayırma yeteneğiyle her şeyi koku olarak algılamakta, tümüyle bir kokular dünyasında yaşamaktadır. Kokunun insanın cinsel hayatındaki rolü bugün bile yeterince bilinmemektedir. Bir insanın kokusunun bir diğer insana "çekici" ya da "itici" gelmesi, ayırdına bile varmadan insanın davranışlarını etkilemektedir. Cinsel açıdan hazırlanmada eşin kokusu çok önemli bir rol oynamaktadır. Kadınlardaki âdet bozukluklarının birlikte yaşanan eşin yaydığı "erkek kokusu"yla düzeldiğinin anlaşılması konuya yeni boyutiar ka Hipertansiyon nedir? Pek çok kişi "tansiyonum yüksek mi?" ya da "tansiyonum yüksek bulundu" derken, kan basıncının normal değerlerinden habersizdir. Bu konudaki bilgi eksikliğı insanları bu açıdan yeni bir gergınliğe sokmakta, bu gergınlik de kendini ya konuya kayıtsız kalma ya da kulaktan dolma önlemler arama biçiminde göstermektedir. "Tansiyon yüksekliği"nden söz edebilmek için, tansiyonun uygun biçimde ölçülmesi gereklidir. Uygun bir tansiyon ölçümü için kişinin bir süre dinlenmesı gerekir. Dikkatle ölçülen bir tansiyonda üst sınır ve alt sınırlar belırlenmelidir. Bunlar halk arasında "büyük tansiyon" ve "küçük tansiyon" olarak bilinmektedir. Tansiyon ölçümünde bulunan değerlerin bir kere yüksek olmasıyla "tansiyon yüksekliği" tanısı konamaz. Bu tanıyı koyabilmek için en az üç ayrı günde, ıkı kez tansiyon ölçümü gereklidir. Böyle bir "tansiyon ölçümü profili"nde üst sınırın 150 mm. Hg. basıncından, alt sınırın 95 mm. Hg. basıncından yüksek bulunması durumunda "tansiyon yüksekliği" söz konusudur. Tansiyon alt sınırının 90 mm. Hg.nın üstünde olması da dikkat çeker. Sadece tansiyon alt sınırının yüksek olmasıyla da "yüksek tansiyon" söz konusu olabilir. Tıp dilinde maksımal ve minimal tansiyondan söz edilir. Tansiyon yüksekllğınde tansiyon düşürücü ilaç almaktan çekınılmemelidir. Çünkü tansiyonun normal sınırlar içinde tutulmasının kalp ve damar hastalıkları yönünden önemi büyüktür. Hafif tansiyon yüksekliği durumunda ilaca gerek kalmadan tansiyonu normal sınırlar içine çeken önlemler de şunlardır: Fazla klloların verllmesi, ağırlığın normalleştirilmesi, Tuz alımının kısıtlanması, Slgara Içllmemesi, Ruhsal gerginllğin azaltılması, Yürüyüş ve uygun sporlarla beden hareketlnln sağlanması. G mevsimde yeşil sebzelerin, meyvelerin yenmesi özel önem taşımaktadır. Süt, beyaz peynir gibi süt ürünlerinin yararlı desteği de unutulmamalıdır. Temiz havadan yararlanma özellıkle bu mevsim için özel bir önem taşır. Bir yandan kış günlerinin daha çok kapalı yerlerde geçen sürelerinin yarattığı havasızlığı, gene aynı nedenlerden doğan hareketsizliği gidermek için temiz havada yapılacak hafif yürüyüşler, hafif sporlar, ilkyaza uyumu sağlamada yardımcı olacaktır. Zamanında yatmanın, yeterli süre uyumanın, bedenin dinlenmesindeki önemi bilinerek bu konuda özen gösterilmelidir. Kirli havadan olabildiğince uzak kalmanın, eğer içiliyorsa sigarayı bırakmanın da zamanı olduğu düşünülmelidir. Yorucu miktarda alkolün her zaman zararlı olduğu da bilinmelidir. D