23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAFTANIN KONUĞU 'Türkiye 2000 yılının ülkesidir "Komisyonun tek Türk üyesi" diyorlardı Emile Noel'e. 65 yıl önce Istanbul'da doğmuş olması, "Eurokraf'lar arasında ona bu lakabı kazandırmıştı. Yaşamının 40 yılını Avrupa'nın doğup şekillenmeslne adayan Noel, güz başında Komisyon Genel Sekreterliği'nden ayrılalı berl, ilk kez TürkiyeAT ilişkileri üzerinde konuşmayı kabul ettl. Avrupa Topluluğu'nun "kutsal kitabı" gözüyle bakılan Roma Anlaşması'nı kaleme alanlardan blrlydi Emile Noel. Ve AT Komisyonu'nun kurulduğu İlk andan Itlbaren de, Genel Sekreterllğlnl yaptı. Bu görevl nedenlyle en önemli komisyon toplantılarından, bakanlar ve buyükelçilerle yapılan çetln görüşmelere, hükumet başkanlarının katıldığı AT zirvelerlne dek, topluluk yaşamında Iz bırakan tüm olayları 'lcerden' yaşadı. Bu biriklml, topluluk tarlhl üzerindeki bllglsl ve geçmlş müzakerelerin en küçük ayrıntılarını kaydeden güçlü belleğl, önceleri 6'ları, sonra 9'ları ve nlhayet 12 üyeyl blr masa etrafında blıieştiren ortak politikaların bulunmasında küçümsenmeyecek blr katkıydı. Emile Noel, komlsyondan ayrılmasından bu yana geçen iki ay içinde, Floransa'dakl Avrupa Ünlversitesl'nl yönetmek uzere Italya'ya yerleştl. köklu blr demokrat olarak tanınan Noel, uzun yıllar Fransız Sosyalizmi'nin aktlf üyelerinden blri olarak polltlkayla da ilgllendi. Avrupa Topluluğu Komisyonu eski Genel Sekreteri Emile Noel anlatıyor 5 utluluk, unnemln tstanbul'da yasadıgı 30 yıldı. Çocuklağnm boyunca hep, annemin, 'Yaşamımın en güzel yıllannı Türkiye'de bıraktım' dedigini haüriıyonım," diye başlıyor söze Emile Noel, bu uzak nostaljiyi anlatırken. SSdece bir zamanlar koşuşturduğu Haliç'e bakan çocuk parkını, bir de lstiklal caddesinde, GaJatasaray Lisesi yakınlanndaki evlerinin yüksek tavanlı odaJannı hatırlıyor. "1963 yılında, Ortaklık Antiaşması için yıllar sonra ilk kez tstanbul'a döndügümde, yaptıgım ilk is, oturdugumuz evi anunak oldn," diyor ve devam ediyor: " O zaman oldngn gibi yerinde duruyordu. Sonra yıkıldı ve modern bir banka yapıldı. SonrakJ geUslerimde, çocukluk anılanma daima eslik etmiş o evi bir daha yerinde bnlamadım." Babası, "Orient Express" yıllarında Fransızlann elinde olan WagonsLits şirketinin, 187O'te Türkiye'ye gelen dedesi ise, tsUnbnl Llman İfletmesi'nin Genel Müdürü imiş. Annesi Türkiye'de doğmuş. Fakat 1926 yılında, Emile Noel 3 yaşındayken Fransa'ya dönmek zorunda kal "M Nllgün Ceftahoğlu/ROMA mışlar. "Kemallst devrim ytizünden aynlmadık," diyor Noel, "Babam kalbinden rabaUudı. Niteklm ontı Fransa'ya dönttsümiizden kua bir sttre sonra yitirdik. Annem 3 çocuk ve maddi sonınlarla basbaşa kaldı. tstanbul'dald gttzd yaşamımu, uzak bir anıydı artık." lşte bunlar, son derecede utangaç bir adamın, uzun ve tatlı bir Toskana öğleden sonrasında, çok ender olarak dile getirdiğı anılar. Signoria Meydam'na ve Giotto'nun çan kulesine bakan çatı katında, Floransa çatılarının üstünde, batan güneşten başka göz kamaştıran hiçbir şey yok. Fransa'dan birlikte getirdiği müzik setinden başka önemli bir eşya parçasının göze çarpmadığı sade döşenmiş bir salon, AT'nin dolgun maaş alan yüksek düzeylı bürokratları için alışılmamış bir dekor teşkil ediyor. Fakat 2 yıl önce karısını kaybeden Emile Noel, bir rahip gibi, hiçbir "fazlalığa" iltifat etmeden yaşıyor. Ve şimdiye dek yaptığı gibi günde 14 saatlik çalışma temposunu sürdürüyor. Aslında 62 yıl öncesinin Istanbulu'ndan ve nostaljiden daha uzun boylu söz etmek istesek de, orada Avrupa ve Türkiye'nin Avru pa'ya doğru aldığı yolu konuşmak için bulunduğumuzu hatırlıyoruz. "Türkiye 2000 yılının ülkesidir" diyor Emile Noel ve biz de sorularımıza geçiyoruz: • I963'te ımzalanan ortakltk antlaşmasımn mtizakerelerinde bulunmuş ytiksek düzeyli bir A T komisyon görevlist, Ankara antlaşmasından söz ederken, '' Yunanistan 'la bir ortaklık antlaşması imzalanınca, Türkiye ile probkm çıkmasm diye o anlaşma kaleme alındı. Gerçekte bir gun Türkiye 'nin o anlaşmayı temel alarak cıddi ciddi tam üyelık talep edeceği düşünülmemişti, " dedı bana. Bu görüş sizce ne denli gerçeği yansıtıyor? • Yunanistan'la 6O'lı yıllann başında bir anlaşma müzakeresi yapmıştık. Tabii bunun üzerine Türk hükümeti haklı oiarak bir demarşta bulundu. Bir tarafta Yunanlılarla müzakere ettiğimiz anlaşmaya eşit değerde bir anlaşma yapmak isteyen Türk hükümeti vardı, öte yanda Türkiye ve Yunanistan arasında eşit bir denge kurmak için endişe eden üye devletler. Bu çerçeve içinde basit bir antlaşma yapıldı. Çünkü o zamanlar TUrk ekono misinin içinde bulunduğu durum, şimdikinden çok daha zayıftı. Dolayısıyla ortaya çıkan anlaşma da ayrıntıların şekillenmesini sonraki dönemlerde erteleyen, bazı bölümlerin müzakeresini müteakip görüşmelere bırakan, çok uzun vadeli bir geçiş dönemi öngören bir anlaşmaydı. Zaten önce katma protokolün müzakereleri sonuçlandı. Oysa Yunanistan'la yapılan anlaşma çok daha ayrıntılıydı. Türkiye ile yapılan anlaşma, daha ziyade bir siyasi ccrçeve niteliğindeydi. • Fakat A vrupalılar, Türklerle müzakere masasına oturduklarmda, gerçekten Tıirklerin bir gün bu anlaşmaya dayanarak tam üyelik talep edeceklerini düşünmediler mi? A vrupa bunun hesabım yapmamış mıydı? • Şöyle söyleyeyim, 1960 yılında gerek Yunanistan'ın, gerekse de Türkiye'nin AT'ye tam üye olması perspektifı, açıkçası fevkalede uzak görünüyordu. Bu Yunanistan için de böyleydi. öyle ki, Yunanistan da ortaklık antlaşmasımn imzalanmasından ancak 20 yıl sonra tam üye olabildi. Bunun 20 yıl içinde gerçekleşebilmesi de biraz Yunan hükümetinin sarf ettiği enerji ve işleri çabuklaştırmak için gösterdiği gayret sayesinde oldu. Yunanistan bu üyeliği, ekonomik, fizibilitesinin ötesinde siyasi gayretle gercekleştirdi. Nitekim bu nedenle de arkadan gelen Papandreu hükümeti, birtakım rezervleri olduğunu gizlemedi. Her halükârda, '60'Iara dönecek olursak, Yunanıstan'ın üyeliği de çok uzun dönemli bir perspektif içinde gerçekleşmiştir. Türk ekonomisinin ve mevzuatının yapısı göz önünc alınırsa, Türkiye'nin üyeliğinin perspektilinin daha da uzun dönemli olması doğaldır. Ben, Türkiye'nin yaptığı hamlelerin, tarımının modernleşmesinde kat edilen yolun, kentlerde ve kırsal kesimde yaşanan dönüşümün hız kazanmış durumda olduğunu ve bu dönuşümün 2000 yılına dek tamamlanabileceğini tahmin edıyorum. 2000 yılının Türkiyesi, başka bir Türkiye olacak sanıyorum. Dış dünyada bu şimdilik pek fark edilmiyor. Ayrıca Türkiye'yi herkes bir 'askeri rejimler ülkesi' olarak görüyor. Tabii rejimin de gitgide daha demokrat bir rejime dönüşmesi söz konusu. Yani kısacası, Türkiye 2000 yılının ülkesi bence. • Kasım başında Roma'ya gelen Malta Dışişleri Bakanı, Halyan Dışişleri Bakanı Andreotti'ye Malta'mn kesinlikle tam üyelik talebinde bulunmaya niyetli olduğundan söz etti. Onlar da zaten Türkiye gibi topluluğun ortak üyesi. Şimdi Norveç de tam üyeliği düşünüyor. Bu iki ülkenin tam üyelik talepleri gündeme gelirse, topluluk bunlara "evet' derken, Türkiye'ye "hayır" diyebilir mi? • Sanıyorum bu durumda, topluluğun tepkisi, "Bekleyelim ve görelim" şeklinde olur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle