06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Semt pazarları rengârenk Pazarcılar, her bir semtte haftada bir gün, kirli ama rengârenk tentelerle kendilerine yeni bir gökyüzü oluştururlar. Sabahın ilk saatlerinde müşteriler de haftanın yedi günü mekân değiştirerek sürüp giden bu öyküdeki yerlerini alırlar. Fotoğrafının çekilmesini istemeyenler de vardı, "Beni de çek" diye ısrar edenler de. Beşiktaş pazarlarında tek tük rastladığımız birkaç küfeci çocuğun fotoğrafını çekmek istediğimizde göbekli, sakallı birinin sözlü saldırısına uğramıştık bir gün. Kendini pazar yeri sorumlusu olarak tanıtıyordu. Bu çocukların toplumun yüzkarası olduğunu, onların fotoğrafını çektığimize göre, bizlerin de devlet ve hükümet düşmanı olabileceğımizi söylüyordu. Bir daha pazara alınmayacakları tehditi karşısında korkulu ve boyun eğici bakışlarla uzaklaşan çocuklar için hiçbır şey yapamaınanın üzuntüsüyle yarım bırakmıştık o günkü çalışmamızı. Genellikle benzer bir görüntü vardır semt pazarlarında. Birbirine açılan onlarca sokağın iki yanında tezgâhlar, ortada limoncular, lastikçiler, boncukçular... Ve seçici gözlerle dolaşan müşteriler. Küfeciler, zabıtalar, seyyar çaycılar, kokoreççiler de... dığını? "Gezatacı mısın abi, TV'den mi?" "Gazeteci resmini çekiyor oğlum, gülsene. Neden onu çekiyorsun abi?" Ürkek, çekingen soruyor pazarcı. Asıl amacı kendini göstermek, beni de çek demek belki. Ama utanıyor. Bu yüzden böyle çekingen, zor duyulur bir sesle soruyor. Fotoğrafının çekildiğini fark eden pazarcı öncelikle tezgâhına çekidüzen vermeye çalışıyor. Birkaç kez hep aynı tepkiyle karşılaşınca bunun bir rastlantı olmadığını, pazar yerinde tezgâhtaki nıalın her türlu iletişimin odağı olarak görüldüğünü keşfediyoruz. Öyle ya, o hereketlilik, kalabalık, tenteler, tezgâhlar, poşetler, kâğıtlar, bağırtılar, her şey malların el değiştirmesi için değil mi? "Ah abi." diyor ciddi bir sevimlilikle genç pazarcı, "Onceden haber verseydinlz Atatiirk resmi bile çizerdim meyvelerle," ve portre çekmek için objektifini yüzüne doğrulttuğumuzda, az önceki rahatlılığından eser kalmıyor. Buruk bir gülümseme, utangaç bakışlar gelip yerleşiyor yüzüne. Oysa, kolları sıvalı gömleği, kasketi ve boynuna bağlı mendiliyle nasıl da "bitirim" bulmuştuk onu. "Pazar ola!" deyip yanından ayrılırken nedense yeniden ilgileniyor o üst sırayla. Yeniden 'pazara' oluyor. Yorgun ama nareketli, çığırtkan, umursamaz pazarcı... Yazkış açık havada çalışan, her gün ayrı bir semtte tezgâh açan, yağmurdan da güneşten de tentelerle korunan, çatlak derili pazarcı... Malının iyisini ön sıralara dizip, ne kadar dikkatli bir alıcı olursanız olun, sizi arka sıradan da almak zorunda bırakan, işinin ehli "uyanık" pazarcı. İstanbul nüfusunun yüzde 80'ini besleyen tezgâhlarıyla Akşam ucuzluğu Semt pazarları sebzeden giyim eşyasına, kozmetikten temizlik maddelerine, süs eşyalarına, hatta elektronik eşyaya kadar her şeyin satıldığı alışveriş ınerkezlcrıne dönüşmüştür bugün. Sabah müşterilerinin, "Seçilmeden en iyilerini alayım," kaygısında daha çok giyim ve elektrikli eşya alıcıları olduğunu, öğle civarında da "Manavdan daha ucuz, Üstelik seçme imkânı da var," diyen orta hallilerin alışverişe çıktığını söylerler pazarcılar. Akşamüstleri pazara çıkanlar ya "en ucuzu" demek zorunda olan ve akşam pazarı esprisiyle pazarlık da yapmak isteyenler ya da alışverişini iş çıkışında yapanlardır. Açıkta satılan ve her müşteriye tattırılan peynirler, zeytinler, dilimlenmiş meyveler, yufkalar... Dolaşmaktan yorulmuş, annelerinin eteklerine tutunarak huysuzluk yapan çocuklann "ellerine oracıkta tutuşturulan meyveler... Pazar satışlannın sağlığı tehdit eden olumsuz yanları bunlar. Sorun denetimin yokluğundan mı, hem alıcının hem de satıcımn bilgisizliğinden mi yalnızca? Seçimin "daha ucuza" göre yapıldığı ve bu nedenle rağbet gören pazar alışverişinde hangi güç, "Sağlık nedenleri ile açıkta yiyecek maddeleri satılmasını ya da satın alınmasını" engelleyebiliyor ki? "Bcniın balıklanmın fotoğrafını çekemezsiniz. Gidin buradan!" Tepkisinin nedenini anlayamıyoruz bu genç balıkçmın. Amacımızı anlattığımızda bile, kuşkuyld bakıyor, ayrılmıyor balık tepsilerinin Önünden. "F.kmegimizi almak isteyenler, bizi buradan atmak isteyenler var. Nereden bileyim onların adamı olmadıgınızı," diyor. Onlar! onların kim olduğunu öğrenemiyoruz. Genç balıkçmın gözlerindeki ifadeyi ise tanıyoruz artık. Güvencesizliğin, gundeliğini çıkarmak zorunda olmanın vc çaresizliğin gözleri onlar. En ucuzunu bulmak için bütün pazarı dolaşmış, elindeki yırtık çantası yine de dolmamış yaşlı kadının da gözleri onlar... Beşiktaş pazarının küfeci çocuklarının da... "Limon satsam doyıırıırıım karnımı. Ölürum de onurıımdan odun vermem." Evet, birçok memurun, ışçinin, hızmetlinin amirinepatronuna her kızdığında içinden geçirdiğı bu sözleri patronuna gerçekten söylemiş Tahsin. Ve gerçekten de pazarcılık yapıyor şimdi. Ama limoncu değil, terlikçi... Yere serılmiş bir bez üzerinde birkaç kadın ve erkek terliğinin başında sessiz duran, beyaz gömleği ve uyumlu giyimiyle pazarcı görüntüsünden uzak genç adam dikkatimizi çekmişti. Tahsin de fotoğrafının çekilmesini istemevenlerden. Tenteler, pazarcıya gokyüzu. Nlmet Demlr Ataol er semtte benzer bir öykü yaşanır haf tada bir gün. Günün çok erken saatlerinde başlayıp, gün batımında son cümleleri yazılan, semt pazarlarının öyküsüdür bu. Başlangıç, bir önceki günün yorgunluğunu taşıyan ve henüz uykulu bedenlerin hazırlığıdır. Kocaman apartmanlarla çevrili boş sokak başlarına kamyonlar yanaşacak, sandıklar indirilecek, tente kazıkları çakılacak, ipler gerilecektir; alışkın, becerikli eller tarafından. Bir süre sonra kirli tentelerle yeni bir gökyüzü ortaya çıkmış, yanyanahğı gözalıcı dokular oluşturan meyve ve sebze dizileri hazırlanmıştır. Siyah zeytinlerin arasında domatesler, yeşil sarma yapraklannın içinde limonlar, rengârenk çamaşırlarla karmakarışık bir süsleme örneği ile bezenmiştir tezgâhlar. llerleyen saatlerde, müşteriler de alacaktır öyküdeki yerlerini. Giysileri ve ahm güçleri semtten semtc farklılıklar gösterse de dikkatli, ekonomik gücüne göre en çok istenileni almaya çalışarak az ya da çok doldururlar filelerini. Ucuzun ve iyinin yanyanalığında kararlı ve seçicidirler. Aradığını buluncaya dek dulaşmaya gönüllü alıcılardır bunlar. Semt pazarına yukandan bir bakış, bir karınca yuvasının kıpır kıpırlığını anımsatacaktır size. Ama rengârenk, cıvıl cıvll, sevimli bir dünyadır bu... Eski Istanbul'un gczgin satıcılannı bilir misiniz? Omuzundaki sırığın ıki ucuna takılı kefelerle gezen "ayaklı terazi" gorüntülu gezgın manavlarını? Eski tstanbul gravürlerının bugUne taşıdığı bu cefakâr satıcılarının yerini, evlerimizin yakınında kurulan pazarlarda, ürettiğini kendi pazarlayan köylü satıcılar almıştı sonra. Kufeci çocuklar, f'ileler, periyodik pazar gunlcrinde anncmizin telaşı da anılardadır şımdı. Her şey gibi pazar yerleri de pazarcılar da değişiyor çunku. Ne küfeler dolusu alışveriş yapan var eskisi kadar ne de köylü satıcılar... "Semt Pazarları" konulu fotoğraf çalışnıamız nedeniyle, bir yıldır Istanbul'un hemen bütün pazarlarında fotoğraf çektik. llginç gözlemlerimi/, sıcak sohbetlerimiz oldu bu sırada. Onca hareketliliğin, gürültünün, karmaşanın içinde fotoğraf makinesine gösterilen her türlü tepki duygulandırıcıdüsündürücü oldu bizim için. H Her hafta 224 pazar lstanbul'da her hafta 224 ayrı semt pazarı kurulduğunu, bu pazarlarda 15000'e yakın sayıda kayıtlı pazar esnafı çalıştığını biliyor muydunuz? Istanbul'un 7 milyonluk nüfusunun yüzde 80'inin mutfağındaki tencerenin semt pazarlarında satılanlaıla kayna Her hafta lstanbul'da kurulan 224 ayn semt pazannda, 15 bine yakın Beledlyeye kayıttı' pazarcı esnafı yer alır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle