Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
alışkanlık ve aldırmamazlık okununca, kalkıp ocakçıya giderek, "Ben gazetedyim" diyorum, "Bu civarda haymatlozlar varmış, kendileriyle konuşmak isliyonım, acaba bildikleriniz var mı?" "Evet," diyor. "Buraya sık sık gellrler. Bak, şurada oyun oynayan sişman biri var ya, işte o, reisleri olur." Koluyla bir masayı işaret ediyor. Şişman, bıyıklı, konuştukça üst ön dişlerinin alttn olduğu rahatça bclli olan bır adam var masada. Mul layıı sinı "Be Yan lçer ranl ki 1 ö Bari çocuklar vatansız doğmasa! Adının Fâni olduğunu söyleyen yaşlı kadın, Türkiye'ye 1950'den sonra geldiklerini; kimi Bulgaristan'dan, kimi de Romanya'dan kaçan, kendilerine benzer birçok "haymatloz"un KayserVye yerleştiğini söylüyor. rına karşın 30 metreden daha yakına gidenıcdim. Köpeklerin havlamalarından ve benim, "Kimse yok mu?" bağırmalarımdan sonra birkaç çocuk, ardından da yaşlı bir kadın çıktı. . Bir iki cümlelik konuşmarun sonunda kapıla Fâni kadıntn oğlu SüUyman Baş, 24yajında. "Hiçbir iff girtmiyorum" diyor. Nüfusa kaydı olmadığmdan askerlik yapamamış Sorun kep aynv Nüfus kâğıtlan yok! Birlikte "reis'Mn masasına gidip birkaç sözcükie durumu açıkladığımda, hayretler ıçinde, "Bunun için ta buralara kadar geldin ha? tyi, valla... Ama açıkça soylemek gerekirse, onları duydum fakat pek tanımıyorum. Bir ikisiyle karşılaştım o kadar" diyor. Sonra birden, "Bak, ben ve ailem hep niıfusa kayılltyız!" diye ekliyor. Nüfus cüzdanını çıkartıp gösteriyor. Belli ki varlığımdan hoşlanmıyor ve gözlerini elindeki cuzdanlardan ayırmadan konuşuyor benimle... "Pekâlfi" diyorıım ben de "Benim ogrenmek istediğim şuydu; ntıfusa kayıtlı degillerse olum, dogum ve evlenme gibi işlemlerini nasıl çozumluyorlar?" " H a o m u ? " diyor rahatlayarak, "Öyle işlerini muhtarlar halleder." Kayabaşı muhtarını nasıl bulacağımı anla T nüz imza koymadığı için, çok önceleri gelip de unutulmuş "yerli" haymatlozlar için duürkiye'de haymatlozların bulun rum oldukça farklı... duğunu ve sayılannın hiç azımIşte, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde olduğusanmayacak kadar çok olduğunu ^nu duyduğum bu insanlarla konuşmak için İsöğrendiğim zaman, gerçekten şaşırdım... Batı Avrupa ülkelerin 'tanbul'dan yola çıktığımda ilk gittiğim yer, de, yer yer belirli sayıda haymat Kayseri idi. Kayseri'nin uzak bir dış mahallelozla karşılaşrnanız olası. Ancak oralarda bu si olan Argıncık, Kayabaşı'na vardığımda, soiş genellikle kişinin kendi arzu ve isteğiyle oluş muş bir durumdur. öyle ki, insanlar her şeye karşı gelip, "haymatlozluk" yolunu tercih edebilirler. Hem bazan bu tercıhin onlar içın çeşitli avantajlı yönlerı dc olabilir. Fakat Türkiye'de, herhalde unutulmuş bu insanlar için, durum hiç de iç açıcı değil. Şurasını belki öncelikle açıklamak gerekir ki, haymatlozluk, bir aşiret, aile veya bir kuruluş adı değil... Yalnızca yasalarla verilmiş, ancak verilen açısından pek kazançlı sayılmaması gereken bir hukuksal durumdur. Sözcük, Almancadan gelmıştir. Anlamının lam çevirisi "vatansız" demektir. Yani çeşitli nedenlerle, üzerinde yaşadığı ülkenin vatandaşlığından çıkaitılmış veya kendi isteğiyle çıkmış ki ğuk bir mart sabahı saatlerce süren aramalarşi... Ancak Birleşmiş Milletler'in haymatloz dan sonra "yerli" haymatlozların evlerine ulaluk konusundaki sözleşmesine inıza atmış Ba şabildim. Uzaktan, ip gibi dizilmiş dörder beşer evtılı ülkelerde, bir haymatloz için durum tarklı. Çunkü böyle bır ülke, sözleşmeyi ımzala hk kümeler. Yıkık dökük ve damsız. Yaklaşmakla, "bir haymaUozu kendi vatandaşıyla eş tıkça, kapısız ve pencerelerinin de camsız olduğunu, bunların yerine bezler ve naylonlar düzeyde (utup, kendi vatandaşına sagladığı haklan haymatloza da vermeyi" taahhüt et çivilendiğini fark ediyorum. Ama asıl fark etmış oluyor... Fakat Turkiye bu sözleşmeye he tiğim kocaman köpekler oldu; bağlı olmala İRFAN UNUTMAZ I Fâni kadının kocası Romanya'dan kaçmış. Ailesiyle birlikte Bulgaristan'da bir yıl dolaşmışlar, sonra Türkiye'ye girmişler. Kayseri'nin Kayabaşı'nda yaşayan haymatlozlar, yıkık dökük, evlerde banmyorlar. nnı kapatıp kulübelerine girdiler. Gitmezsem, "Kopegi salarız!" diye ihtar etmeği de unutmadan... Birden, aracısız görüşmenin olanaksız olduğunu kavrayıp yakındaki bir kahveden içeri girdim. Büyükçe bir oda 810 masa. Ortada bir soba. tlk anda büyük bir yabancılaşma. Hemen boş bir yere ilişip art arda gelen çaylan yuvarlıyorum. Az sonra bakışlarında bir tıyor kahveci: "Argıncık'ta bulunun, camlnin hemen yanındadır." Argıncık muhtarı Yüksel Taştan'ı bulmak zor olmuyor. Konuyu anlatınca sanki bekliyormuş gibi, "Bu konuyu ele almanız çok iyi, çünkii ben aslında onlara bakmıyorum ve muhtarlan degilim, idareten ilgileniyorum. Kendikrine biraz kızgınlıgım olmasına karşın, daha çok acıyorum. öyle gttçsiizler ki..." 16