26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Siemens özel çalışmasıdır Siemens özel çalışmasıdır Tarihi Diyarlardan Esen Hayat Dolu Rüzgârlar Türkiye, gaz ithalatında dışarıya olan bağımlılığını azaltmak ve enerji portföyünü çeşitlendirmek için yerel düzeydeki mevcut enerji kaynaklarını giderek daha yoğun bir şekilde kullanmaktadır. u Türkiye’nin hâlihazırda 75 milyon olan nüfusu, 2050 yılına gelindiğinde yaklaşık 95 S milyona yükselecek. Bu durumda, enerji talebi de giderek artacak. Türkiye, gaz ithalatında dışarıya olan bağımlılığını azaltmak için enerji tedarik ağını yeniden yapılandırmayı ve rüzgâr enerjisi gibi mevcut doğal kaynakları ön plana çıkarmayı hedefliyor. üretimi anlamına geliyor. Bu rüzgâr santralinde kullanılan ve 2012 yılının Mayıs ayında hizmete giren Siemens türbinleri, Türk menşeli sanayi ve finans grubu SABANCI Holding EnerjiSA ile Eon Power ortaklığına ait. Uzman bir Siemens servis ekibi türbinlerin hizmete başlamasından bu yana gerekli bakım işlemlerini gerçekleştiriyor. Burası elbette Siemens’in Türkiye’de hizmet verdiği tek rüzgar santrali değil. EnerjiSA, 2009 yılında, Türkiye’nin kuzey batısında bir rüzgâr çiftliği inşa etmesi için Siemens ile anlaşma imzalamıştı. Alper Kalaycı, konu ile ilgili olarak şunları belirtiyor: “O projede, her biri 2,3 MW çıkış gücüne ve her yıl toplam 90GWs elektrik üretme kapasitesine sahip rüzgâr türbinleri kurmuştuk.” Alper Kalaycı’nın çalışmak için yeteri kadar alana sahip olduğu motor yatağının içinde, sistemin, doğal mıknatıslı dişlisiz jeneratör gibi kilit komponentlerine çok rahat erişebiliyor. Söz konusu jeneratör, kanatların bağlı olduğu kutu ile makine şasisi arasına yerleştirilmiş durumda. Jeneratör, tahrik işlemi için elektrik enerjisine ihtiyaç duymaksızın, doğal mıknatısı kullanarak rotorun tüm hareketlerini elektrik enerjisine dönüştürüyor. ervis asansörü, çelik bir kulenin içerisinde yukarıya doğru yavaşça hareket ediyor ve en tepeye ulaştığında gürültü yaparak duruyor. 70 metre yüksekliğe geldiğinde 32 yaşındaki makine mühendisi Alper Kalaycı, bareti, güvenlik kemeri ve alet kayışını kuşanmış halde dar bir merdivende 10 metre daha tırmanıyor. Merdivenin tepesinde, yaklaşık dört metre genişliğinde, yedi metre uzunluğunda “güvenli liman” adı verilen bir alan var. Rüzgâr enerjisi sektörüne geçiş yapmadan önce kargo gemilerinde kullanılan makinelerin bakım işlerinden sorumlu olan Kalaycı, burayı şöyle tanımlıyor: “Burası, motor yatağımızın kalbi.” Siemens Services adına çalışan Alper Kalaycı’nın bahsettiği motor yatağı (nacelle), Kalaycı’nın daha önce çalıştığı yerlerden de aslında çok farklı değil. Tek fark, burada kafanızı dışarıya uzattığınızda gerçekte bir rüzgar türbini içinde olduğunuzu anlamanız. Çevresinde kendisine benzer 12 adet daha kule bulunan bu kule, Türkiye’nin güneyindeki Toros Dağları’nın ortasında, deniz seviyesinden yaklaşık 1.600 metre yüksekte konumlandırılmış. Dağpazarı Rüzgar Çiftliği olarak bilinen bu tesis, Lübnan Sedirleri ve tarihi kalıntılar ile çevrili olup, 39 MW’lık bir üretim gücüne sahip ve yılda yaklaşık 129 GWs (gigawattsaat) elektrik üretiyor. Bu rakam, Avrupa’da yaklaşık 40.000 hanenin elektrik ihtiyacını karşılamaya yeter miktarda elektrik Karşılaştırma yapılacak olursa Dünya Rüzgar Enerjisi Birliği, Almanya’nın toplam rüzgar gücü kapasitesinin 2012 yılında 30. 000 MW’tan fazla olduğunu açıkladı. Yıldırım, konuşmasına şöyle devam ediyor: “Türkiye örneğinde olduğu gibi, 2012 yılının Mart ayından beri inşaat çalışmaları devam eden rüzgâr çiftliklerini de hesaba katacak olursak, toplam rüzgâr enerjisi kapasitemiz 3.370 MW’a kadar çıkabilir. Değiştirilen yasa, sınırlı da olsa faaliyetlerimize belirli düzeyde bir güvenlik sağlıyor.” Rüzgâr türbinlerinin farklı parçalarının tamamı yerel olarak üretilirse, bu durumda satın alma fiyatı sistem hizmete girdikten sonraki beş yıl içerisinde fazladan bir artış gösteriyor. Örnek olarak, elektrik baz fiyatı kWs başına 7,3 sent iken buna kanatlar için 0,8 sent, jeneratör ve elektronik kontrol sistemleri için 1,0 sent, türbin kulesi için 0,6 sent ve rotor ve türbin kafasının mekanik parçaları için 1,3 sent eklenmesi gerekiyor. Hakan Yıldırım, bu konuyla ilgili olarak şu tespitte bulunuyor: “Örneğin, rüzgâr türbini kulelerimiz için yerel bir üretici ile çok yakın bir şekilde çalışıyoruz. Bu, sistemimizi işleten operatörün kWs başına yaklaşık 7,9 sente satış yapması anlamına geliyor.” Türkiye’nin hedefi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023 yılı itibariyle rüzgâr enerjisi kapasitesini 20.000 MW’a çıkarmak. Bu rakam, Türkiye’nin toplam enerji kapasitesinin yüzde 30’unu temsil ediyor. Rüzgâr enerjisi açısından en uygun bölgeler, Ege Bölgesi’nin kuzey sahilleri, Marmara Bölgesi, Karadeniz Bölgesi’nin batı sahilleri ve MersinHatay şehirlerinin güneydoğusu. Yıldırım “Tüm bu bölgeleri düşündüğümüzde, karasal sistemler için son derece uygun koşullara sahip, 7.000 km’den uzun bir sahil şeridinden bahsediyoruz. Bu nedenle, geleceğe son derece iyimser bir şekilde bakıyoruz” diyor. Türkiye, ayrıca son derece iddialı hedeflerini gerçekleştirmenin peşinde. Siemens, Dağpazarı’nda kurulacak ve Türkiye’nin en büyük rüzgâr çiftliklerinden biri olacak rüzgar santrali ile ilgili çalışmalarına devam ediyor. Bu bölgede, Güriş Holding adına 1.700 metre yükseklikte yapılan tesisin kurulum çalışmaları planlandığı gibi devam ediyor. Tesis tamamlandığında toplam kapasitesi 50 MW olacak. Siemens’te dönemin proje müdürü olarak çalışan Judit Szasz, “Bir sene önce o bölgede yürünecek yol dahi yoktu; orası sanki zamanın unuttuğu bir yerdi. Bu nedenle, bırakın rüzgâr türbininin parçalarını, oraya vinç dahi getirememiştik” diyor. çiftliklerinin en önemli bileşenlerinden biri İstanbul yakınlarındaki Balabanlı ve Dinar Rüzgar Santralleri’nde kullanılan kanatlar, son derece özel. Siemens Türkiye Rüzgâr Enerjisi Bölümü’nde teknik uzman olarak çalışan Mahir Tosun, “Bu kanatlar, Dağpazarı tesisinde kullanılan kanatlardan dört metre daha uzun ve bu fark, yılda yüzde 8 daha fazla çıktı enerjisi anlamına geliyor” diyor. Özel Aeroelastik Kanatlar adıyla bilinen bu yeni kanatlar, şokları emen ve böylece aracın hizmet ömrünü uzatan araba süspansiyonlarına benzer bir şekilde çalışıyor. Türk menşeli Borusan Holding ve Alman elektrik şirketi EnBW şirketinin ortak iştiraki Borusan EnBW Enerji tarafından sipariş edilen Balabanlı rüzgâr enerjisi santralinin 2014 yılının sonlarına doğru hizmete girmesi planlanıyor. Mahir Tosun, tesisle ilgili olarak şu noktayı vurguluyor: “O gün geldiğinde tesisin 22 rüzgâr türbini, yaklaşık 43,000 konut için yılda toplam 149 GWs elektrik üretiyor olacak.” Doğru Enerji Kompozisyonunu Bulmak Hakan Yıldırım, “Ancak rüzgâr enerjisi Türkiye için yeterli olmayacaktır” diyor. Rüzgâr enerjisi büyük potansiyel taşıyabilir, ancak mevcut şebekeden kaynaklanan kısıtlamalar nedeniyle hâlihazırda ancak 12,5 GW’lık (maksimum) rüzgâr enerjisi kullanılabilir durumda. Yıldırım bu konuda “Enerji iletim hatları ve trafo merkezlerine ciddi yatırımlar yapmalıyız” diyerek ek yatırımlara dikkat çekiyor. Bu nedenle, Türkiye’nin 2023 vizyonunda kapasitesi 600 MW olan jeotermal elektrik santralleri ve 3.000 MW enerji üreten güneş enerjisi santralleri de yer alıyor. Hâlihazırda toplam 14.700 MW elektrik üreten ve toplam enerji kompozisyonunun yaklaşık dörtte birini temsil eden hidroelektrik santralleri gelecekte de önemli rol oynamaya devam edecek. Hakan Yıldırım, bu konuyla ilgili olarak şu tespitte bulunuyor: “2023 yılı için toplam kapasitesi 21.000 MW olacak yaklaşık 500 adet hidroelektrik santrali için planlar yapılıyor. Buna ek olarak hükümet, kömür ve nükleer santrallerini de ön plana çıkarmak isteyebilir.” Hedef, mevcut kapasiteye göre yüzde 50 artış anlamına gelen, toplam 18.500 MW bir kapasiteye sahip kömür santralleri inşa etmek ve buna ek olarak 10.000 MW gücünde nükleer santraller kurmak. Bu arada, Dağpazarı’nda Alper Kalaycı işe giderken tüm bu verileri aklından geçiriyor. Gerekli teçhizatını taktıktan sonra motor yatağının çatısına tırmanıyor, derin bir nefes alıyor, uzaktaki masalsı dağlara bakıyor ve aklından şunları geçiriyor: “Bu devlere hayran oldum. Bu motor yatağı bir gemi kamarasını andırıyor. Ancak önemli bir fark mevcut: Bu kadar yüksekte deniz tutması riski hiç yok.” Küçük Ayarlar, Çıkış Gücünü Nasıl Arttırıyor? Yerel Enerji Kaynaklarının Ön Plana Çıkarılması 2011 yılı başında revize edilerek yürürlüğe giren Türkiye Yenilenebilir Enerji Yasası, tüm ülkede rüzgâr enerjisi sektöründe hızlı bir gelişime imkân tanıdı. Bunun nedeni, yenilenebilir enerji kaynakları için verilen tarife garantilerinin on yıldır hiç değişmemiş olması. Siemens Türkiye Rüzgar Enerjisi Bölüm Yöneticisi Hakan Yıldırım, konu ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Bugün itibariyle, Türkiye’de üretilen enerjinin yaklaşık yüzde 44’ü doğal gazdan elde ediliyor ve bu gazın yüzde 98’i de yurtdışından ithal ediliyor. Doğal gaz, sadece kullanımı pahalı bir emtia değil, aynı zamanda Türkiye’yi dışarıya bağımlı kılan bir unsur; özellikle de sadece 2012 Haziran’ında elektrik tüketiminin yıllık bazda yüzde 8,1 arttığını düşünürsek, bu önemli bir konu.” Hükümet, enerji sektöründeki sorunları çözmek için, yerel kaynaklardan elde edilen enerjinin payını hızla arttırmayı planlıyor. Bu açıdan, yenilenebilir enerji kaynakları önemli bir rol oynuyor. Hakan Yıldırım, sözlerine şu şekilde devam ediyor: “2008 yılında, Türkiye’deki mevcut rüzgar enerji sistemlerin toplam kurulu gücü 360 MW iken bu rakam 2010 yılında 1.329 MW’a ve bugün itibariyle de yaklaşık 2.610 MW’a ulaşmış durumda.” Balabanlı Rüzgar Enerjisi Santrali, 2014 Yılı Sonunda Hizmete Girecek Bu ‘kuş uçmaz kervan geçmez’ bölgede Siemens teknisyenleri ve mekanik uzmanlarının ve müşterinin yan yana ofisleri mevcut. Szasz, bu konuyla ilgili olarak da şunları söylüyor: “Bu şekilde birbirimizin yakınında olmak önemli, çünkü bu durum olayları yüz yüze konuşabilmemize ve daha hızlı karar almamıza imkan veriyor.” Özellikle de dağlardaki kötü hava koşulları göz önüne alınacak olursa uzmanların ve müşterinin yan yana ofislerde bulunması bir zorunluluk. Szasz, sözlerine şöyle devam ediyor: “Zorlu hava koşullarının olduğu günlerde, özellikle de rüzgâr yüzümüze gerçek manada çakıl taşlarını savururken ve sis nedeniyle önünüzü görmek bile imkânsız iken, işler beklemeye alınır. Ancak biz doğru anı bekler ve bu anın gelmesini ümit ederiz.” Yine de söz konusu doğru an gelmezse, normalde 1,5 gün süren türbinin montajı normalden daha uzun sürebiliyor. Kanatlar, elektrik jeneratörleri ile birlikte rüzgâr R üzgâr kulelerini daha verimli hale getirmek için üretici ve ürün geliştiricilerinin rüzgâr kulelerinin çıkış gücünü arttırmaları ve kuleleri mümkün olabildiğince hafifletmeleri gerekiyor. Siemens, bu amaçla, pervane kanatları için, bir tesisin yıllık enerji üretimini yüzde birkaç puan artırabilecek bir güncelleme paketi sunuyor. Siemens Danimarka Rüzgar Enerjisi Bölümü’nden Peder Bay Enevoldsen, şu hususun altını çiziyor: “Üç küçük aerodinamik özelliği bir pakette topladık. Bu paket, kanatlar üzerine yerleştirilen, uçaklardaki kanatçıklara benzer kanatçıklardan oluşuyor.” Siemens tarafından 2012 yılının sonlarına doğru keşfedilen en başarılı 12 araştırmacı ve ürün geliştirmeciden biri olan Enevoldsen, “Yılın Mucidi” seçilmiş. Enevoldsen, rüzgâr türbinlerini optimize eden 21 icadın ve 21 farklı patent ailesinde 53 patentin de sahibi. İcat ettiği söz konusu kanatçıklar sayesinde, her biri 2,3 MW çıkış gücüne sahip 43 rüzgar türbininden oluşan bir rüzgar çiftliğinden 20 yıl içerisinde birkaç milyon Dolar tasarruf etmek mümkün hale geldi. Güncelleme paketinin bir parçası olan “DinoTails” (Dinozor Kuyrukları), stegosaurus adı verilen dinozorun sırt plaklarına benziyor ve kanatların dış kısmına monte ediliyor. Enevoldsen, özellikle şu noktayı vurguluyor: “DinoTails, kanadın arka kenarındaki titreşimin azaltılmasına yardımcı oluyor. Bu da, ortaya çıkan sesin birkaç desibel düşmesini sağlıyor.” Diğer bir yenilik olan “DinoShells” (Dinozor Kabukları) ise, kanatların çok daha içine monte ediliyor. DinoShells, “Gurney flapları”nı – yarış arabalarının arka kenarlarında bulunan küçük, yukarıya dönük plakalar – icat eden Amerikalı yarış pilotu Dan Gurney’den ilham alınarak geliştirilmiş. Enevoldsen, bu teknoloji hakkında da şu tespitte bulunuyor: “Bu ilavelerle rotor kanatlarına ‘rüzgarlık etkisi’, diğer bir deyişle daha büyük bir itici güç kazandırıyoruz.” Yükseltme paketinin üçüncü parçası ise kutu yakınına monte edilen vorteks jeneratörleri. Enevoldsen, bu parça hakkında ise şu noktanın altını çiziyor: “Bunlar kanatçıklara benzerler ve sırasıyla sağa ve sola birkaç derece eğilirler. Bu jeneratörler, kanatların üst kenarından çıkan havayı yakalayan küçük bir hava akımı oluşturur ve bu sayede, enerji üretim sürecinde ek itici güç sağlar.” İstekli bir yatçı ve sörfçü olan Enevoldsen, mesai saatleri dışında kalan zamanını da rüzgârı yakalamakla geçiriyor. Enevoldsen, sözlerini şu şekilde tamamlıyor: “Rüzgârın gücünü ellerinizde hissedebilirsiniz. Yatçılık ve sörf, rüzgârın gücü hakkında düşünebileceğiniz en mükemmel koşulları sunuyor.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle