Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 28 Ağustos 2012 Salı “Her şey birbiriyle bağlantılıdır, her şey bir yere gider. Hiçbir şey sonsuz değildir. Son sözü doğa söyler.” Su “hak’ olmaktan çıktığında... olmaktan çıkıp “ihtiyaç” olarak yine de temiz olmadığı gerçeği de var. Yetkililer ne kadar tanımlandı ve su politikaları da tüm bu süreçlerin sıkı olarak denetlendiğini ve herşeyin bunun üzerinden kurulmaya kontrol altında olduğunu söylese de sivil toplum başlandı. Belediyeler, kendi kuruluşları tarafından yapılan açıklamalar ve araştırma kaynaklarını kendileri yaratmak sonuçları bunun böyle olmadığını iddia ediyor. için kâr etme dürtüsü ile hareket Tüketici Haklar Derneği’nin yaptığı açıklamaya göre İnsanların ülkemizde paketlenmiş su sektörünün toplam cirosu 3.6 yaşamlarını devam etmeye başladı. Bu süreç, DSİ ve milyar lira. THD Genel Başkanı Çakar yaptığı açıklamada ettirebilmesi için İller Bankası’nın kamu statülerinde vazgeçilmez bir öğe yapılan değişikliklerle devam etti. bu durumu şöyle ifade ediyor “Bu rakamlar ülkemizde olan su önce bir hak Belediye ve diğer kamu suyun her geçen gün daha da ticarileştiğinin açık bir olmaktan çıkıp kuruluşlarının sunması gereken su göstergesidir. Belediyelerin önemli bir kısmı da yanlış “ihtiyaç” olarak altyapı hizmetleri bu değişim uygulamaları ile suyun ticarileştirilmesine ve tüketicilerin tanımlandı ve su süreci sonucunda kar amacı şebeke suyuna olan güvenin azalıp plastik ve damacana ile politikaları da bunun satılan sulara yönelmelerine üzerinden kurulmaya gütmeye başladı ve bunlarda çanak tutmaktadır. Eğer, başlandı. faturalarımıza zam olarak yansıdı. 2000’li yıllara gelindiğinde artık şehirlerde şebeke suyuna kesin hepimiz çeşmeden akan suyun güven sağlanamazsa ve şehir ? BESTE ŞAT kirliliğine ikna olduk ve temiz suya ulaşmak için şebeke suları içilemeyecek ıcak yaz aylarını yaşadığımız bu günlerde bir su damacanalar veya filtre kullanımı gibi alternatif yollara durumda olmaya devam tartışmasıdır almış başını gidiyor. Bir yandan geçtik. Bundan sonra ise bambaşka ve çok daha ciddi bir ederse tüketiciler olarak çok son yıllarda sesi giderek yükselen Hidro Elektrik dönüşüm süreci başladı. Ülkenin su varlıkları satışa açıldı. yüksek fiyatla satılan sağlıksız Santrallerine (HES) karşı verilen mücadeleler, Dünya Bankası önerileriyle başlayan çalışmalar nehirlerin damacana suyuna ve plastik nehirler ve havzaların “Su Kullanım Hakkı satışa çıkarılmasıyla bambaşka bir boyut kazandı. Kamu kaplarda satılan suya mahkum Antlaşmaları” ile özel şirketlere uzun süreliğine İktisadi Teşebbüslerinin kâr etmediği veya zarar ettiği edilmeye devam edeceğiz.” Beyza Üstün kiralanmaya çalışılması sorunu yaşanıyor. Diğer yandan gerekçesiyle Yukarda bahsettiğimiz geçtiğimiz yıllarda uygulamaya konan “ön ödemeli su tartışmalar ve özellikle son günlerde yaşanan damacana su sayaçları” ile başlayan tartışmalar devam ediyor. Temmuz tartışmaları ile ilgili Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre ayında ise evlerimizde kullandığımız damacana suların Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Suyun kirli olduğu yönünde başlayan tartışmalar Sağlık Bakanlığı Ticarileşmesine Hayır Platformu üyesi Prof. Dr. tarafında sularında kirlilik tespit edilen 114 firmanın Beyza Üstün ile görüştük. Dünya’da ve Türkiye’de açıklanması ile başka bir boyuta taşındı. Uzunca bir suyun yaşadığı dönüşümü ve bugün geldiğimiz Suyla ilgili yapılan tartışmaların uluslararası alanda ilk defa ele süredir tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de su noktayı bir de ondan dinleyelim istedik. alınmaya başlaması 1970’lere dayanıyor. 1990’lara kadar yapılan şişelenip satılıyor. Canlı yaşamının en temel ve Dünyada ve Türkiye’de devam eden bir tartışmalarda Dünya Bankası ve OECD, su kaynaklarının akılcı kullanımını önerirken vazgeçilmez bileşenlerinden biri olan su her su tartışması var. Su her geçen gün bu noktada da hükümetlere görev yüklüyordu. Ancak 1990’lara gelindiğinde bu görev geçen gün pahalı ve ulaşılması zor bir hale ulaşılması daha zor ve pahalı hale geliyor. tanımı değişmeye başladı. Devletler tarafından yapılan ve yönetilen su planlamalarının geliyor. Temiz, sağlıklı içme suyuna ulaşmak Bu nasıl oldu? Bu dönüşüm nasıl yetersiz ve verimsiz olduğu söylenerek, su kaynaklarının yönetiminin özelleştirilmesi giderek zorlaşırken, yer altı kaynaklarına ve gerçekleşti? önerilmeye başlandı. 1992 yılında yapılan iki büyük konferans ise değişen bu sürecin nehirlere yapılan müdahaleler tüm canlı Aslında bu yeni bir tartışma değil. göstergesi oldu. Dublin’de toplanan Su ve Çevre konulu uluslararası konferans ve Rio’da yaşamını tehlikeye sokuyor. 1970’lere kadar götürebiliriz bunun yapılan BM Çevre ve Kalkınma Konferansı, sadece insanların değil tüm doğanın ortak mirası Durum böyleyken evlerimizde tarihini. Kapitalizm yaşadığı krizden olan suyun ilk defa “ ekonomik mal” olarak nitelendirildiği yerler oldu. Yaşamımızın kullandığımız damacana sularda tespit edilen çıkmak için kamusal alana göz dikti. Bu vazgeçilmezi olan su, ticari bir mal, bir kâr etme aracı haline gelmeye başladı. 1996 mikroplarla ilgili tartışmalar da herşeyin üzerine noktada sınırlı bir varlık olarak tanımlanan yılında çoğunluğu büyük uluslararası şirketlerin oluşturduğu Dünya Su Konseyi ve buna tuz biber oldu. Aşırı sıcakları yaşadığımız yaz su, sermaye alanı olarak tanımlandı. Dublin bağlı olarak gerçekleştirilen su forumları ise suyun ticarileşmesi sürecinin meşru aylarında özellikle bol miktarda tükettiğimiz ve Rio’da 1992 yılında yapılan konferanslarda zeminlerini oluşturmak için çalışmaya başladı. Su forumlarının gerçekleştiği sulardaki kirlilikte doğal olarak hepimizi bunun meşru tabanı yaratılmaya çalışıldı. ülkelerde su varlıklarının özelleştirilmesi hız kazanırken forumun yapıldığı endişelendirdi. Sağlık bakanlığı tarafından yapılan Kurulan Dünya Su Konseyi ve bu konseye bağlı ülkelerde büyük protestolar gerçekleşti. Türkiye’de yaşanan sürece açıklamada, sularında kirlilik tespit edilen firmalar olarak gerçekleştirilen su forumları da politikaların geçmeden önce, 2000 yılına su savaşları ile damga vuran ve açıklandı ve bakanlık kontrollerin sıkı bir biçimde devam yaşama geçirileceği ülkelere bunu deklare etme, iktidarın değişmesine neden olan Bolivya’yı ettiğini söyledi. Ancak tüm bu açıklamalar malesef su yaygınlaştırma işlevi gördü. Bu yüzden ülkemizde 2009’da hatırlamakta fayda var. varlıkları kendi kendine yetebilecek durumda olan yapılan 5. Dünya Su Forumu önemli olmak ile birlikte Türkiye’de neden eskiden olduğu gibi musluktan değil suyun ticarileştirilmesi sürecinde bir milat değil. Çok daha de, uzun vadede ciddi sağlık sorunları yaratabilecek özelleştirilmesi hız kazandı. HES’lere verilen izinlerin önce başladı bu dönüşüm. Özellikle 2006’da yasalarda damacanalara doldurulmuş sulardan içtiğimiz gerçeğini yaratacağı tahribatı yapılan projelerden biliyoruz. “Ortak yapılan değişiklikler, Dünya Su Forumu’nda bize deklare açıklamaya yetmiyor. Kullanım Hakkı Antlaşmaları” ile nehirlerin kiralanması edilen değişimin ön hazırlığı oldu. Derelerin Kullanım Türkiye’de İstanbul da dahil 1990’ların ortalarına henüz gerçekleşmese de böyle bir durumun sonucunun, Hakkı için yapılan sözleşmeler, kuyu suları için verilen kadar hemen hemen her şehirde musluktan akan su, içme Bolivya gibi bu politikaların uygulandığı ülkelerden izinler, suyun paketlenmesi, enerji üretim alanı olarak su suyu olarak da kullanılabiliyordu. Ancak şehir şebeke tanıyoruz. Yani tüm bu politikaların sonucu; hayatımızın ve su havzalarının kullanılması, buna bağlı olarak kurulan sularında tespit edilen kirlilik ile beraber, insanlar yavaş vazgeçilmezi ve hakkımız olan temiz ve sağlıklı suya HES’ler, Termik Santrallar, bunların inşası için tarım ve yavaş önce İstanbul’da sonra da diğer şehirlerde çeşme ulaşmanın giderek zorlaşması oldu. Üstelik sadece bu da orman arazilerinin özel şirketlerin kullanımına açılması, suyu kullanmayı bıraktı. İnsanların yaşamlarını devam değil. Doğaya verilen tahribat, suyun döngüsünün Kaz dağlarında olduğu gibi maden işletme ve arama için ettirebilmesi için vazgeçilmez bir öğe olan su önce bir hak bozulması ve tüm bunların sonunda ulaştığımız suların tüm bir doğanın katledilmesi. Aslında resmin bütününe S “Ekonomik Mal” olarak SU