24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28 Ağustos 2010 Cumartesi 5 ? Haberler ? Anayasa değişikliğine ekolojipolitik bakış Geçmişle geleceğin arasında bugün, hayal ile hakikat arasında da hareket vardır. Yönetenler gelecekle ilgilenirken, yönetilenlerin bugünün magazini veya geçmişin zararsız malumatı ile oyalanmaları sağlanmaya çalışılır. Bu nedenle halk sınıfları kendiliğinden sınıf bilincinden, kendisi için sınıf bilincine doğru evrilirken, geleceğin yönetimi ile (ve bu amaçla çıkarılan yasalarla) ilgilenmeleri gerekir. Çevre hukuku, çevre tahribatına yol açan keyfi davranışların engellenmesine olanak sağlayabilmektedir. Yeniliberalizmde yasal sınırlamalardan kurtulma (serbestleştirme) iki türlü olagelmektedir: a) yasaların işletil(e)memesi veya b) yasaların getirdiği sınırlamaların çok dar kapsamlı duruma getirilmesi. Her iki seçenekte de yürütmenin yargısal ve idari denetime egemen olması gerekir. Gelelim, anayasa değişikliğine ilişkin halk oylamasına. Bunun çevre/ekoloji ile ilgili boyutu üzerinden sürdürülebilir yaşamımızı etkilemesi hususunda kimi doğa dostu birey ve örgütlerden ciddi karşı çıkışlar var. Bu kapsamda,değişikliklerde dikkati çeken en önemli konu,yerindelik denetimine ilişkin düzenlemedir. Düzenlemenin 11. maddesiyle, özel olarak Anayasa'nın 125. maddesine "Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz." hükmü ekleniyor. Bu değişiklikteki amaç, zaten var olan idari yargının yerindelik denetimi yapamayacağına ilişkin sınırlamanın Anayasa'da da yer alarak pekiştirilmesi ve Doç. Dr. kaynağını anayasaya dayandırarak yerindelik denetimi yapmasının önüne MELİH geçilmesidir. Bu yasak, İdare Mahkemeleri, BAŞ Vergi Mahkemeleri ve Danıştay’da yapılan yargılamaların usulünü düzenleyen yürürlükte olan 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2. maddesinin 2. fıkrasında daha önce ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre; "İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler." Değişiklikte odaklanılan nokta, bu anayasa değişiklikleri ile idarenin eylem ve işlemlerine karşı açılan davalarda özellikle "kamu yararı" ölçütünün yerindelik denetiminde kullanılmasının önüne geçilmesinin amaçlanmasıdır. Kamu yararı bileşeninin yerine bir şirketin veya bir bireyin yararı ön plana çıkınca, bu çıkarın önünde duracak bir şey kalmaz. Bu çıkarın ‘kâr’ olacağını anımsatmak ve toplumsal sorumluluk çerçevesinde davranacak şirket ve bireyler olasılığının azınlık durumu olacağından onları ayrık tutmak yerinde olacaktır. Bu düzenleme sonrası süregelen ve açılacak özelleştirme iptali, çevrenin korunması, nükleer enerji, HES, kentsel dönüşüm, imar mevzuatına aykırılık vs. davaların tümü biçimsel değerlendirmenin ötesinde içerik denetlemesi yapılmayacaktır. Av.Noyan Özkan’a göre, yapılan düzenleme 26 madde içerisinde en fazla hayır gereken hükümlerden biridir. Çevre konularında açılan davalarda, koruma kalkanı olan “yürütmeyi durdurma” olgusunun çökeceğini ve açılan binlerce davanın hepsinin düşeceğini de belirtelim. Bu noktada Çevre ve Orman Bakanı V.Eroğlu’nun değişikliğe evet oyu istediği toplantıda beyanı şöyle: "Bir barajın bitirilmesi yıllar almış. Biz göreve geldiğimizde bitirilmemiş bir çok yatırımı bitirdik. Şimdi ise temeli atılan her yatırımın ne zaman hizmete gireceğinin gününü ve saatini veriyoruz." Asıl amacın ne olduğu, görevi yatırım değil çevre olan bir bakanın ağzından açıkça ifade edilmiş oluyor. Bu nedenle ekolojipolitik perspektiften bakıldığında, yaşamın sürdürülebilirliğine yönelik çevre kalitesine hizmet etmeyen bu değişikliğe hayır denmelidir. Yenilenebilir enerji sektörü hızlı büyüyor atın alma ve birleşme danışmanlık şirketi IMAP tarafından gerçekleştirilen 2010 Global Alternative Energy Global Report’a (2010 Küresel Alternatif Enerji Raporu) göre 2009 yılı, 1982’den beri ilk defa dünya genelinde enerji talebinin azaldığı yıl oldu. Bununla birlikte alternatif enerjinin üç kaynağının gelirleri 2008 yılına göre yüzde 15.8 oranında yükselişle 144.5 milyar dolara ulaştı. Devlet destekleri ve teşvikler dünya genelinde kurulu rüzgar kapasitesinin yüzde 31’e, güneş kapasitesinin yüzde 47’ye, biyoyakıt kapasitesinin ise yüzde 21’e çıkmasını sağladı. 2009’un ikinci çeyreğinden 2010’un ikinci çeyreğine kadar alternatif ve yenilenebilir enerji sektöründe yüzde 54.8’lik artışla 20.4 milyar dolar değerinde 391 işlem S gerçekleşti. Güneş ve rüzgar, toplam hacmin yaklaşık yüzde 58’ini oluşturdu. Bu dönemde 5.4 milyar dolar değerli 23 alternatif ve yenilenebilir işlemi ile Çin, birinci sırada yer aldı. ABD ise, 2.6 milyar dolar derinde 72 işlem ile ikinci sırada yer aldı. Onu İspanya, Filipinler ve Hindistan takip etti. IMAP Enerji Sektörü Grup Başkanı Ketil Wig “Her ne kadar yatırımcılar ihtiyatlı davransalar da 2009 yılında hükümetler ve işletmeler tarafından gerçekleştirilen Araştırma ve Geliştirme harcamaları 24.6 milyar dolara ulaştı” dedi. Temiz enerji teknolojilerinin maliyetlerinin düşmekte olduğunu ifade eden Wig, bu teknolojilerin daha yaygın olarak kullanılmaya başlayacağının altını çizdi. İMKB, “Sürdürülebilirlik Endeksi”ni hayata geçiriyor ve İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) İMKB işbirliğiyle hazırlanan ''İMKB Sürdürülebilirlik Endeksi Projesi'' (ISESI) mutabakat belgesi, İMKB Başkanı Hüseyin Erkan ve SKD Başkanı Mehmet Göçmen tarafından imzalandı. Son yıllarda ülkelerin ve şirketlerin gündeminde yer alan ''Sürdürülebilirlik'' ve ''Sorumlu yatırım'' kavramlarının, İMKB olarak kendilerinin de gündeminde bulunduğunu belirtten Erkan, .“Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi ve BM Sorumlu Yatırım Prensiplerine uymak için imza atan 4'ü borsa 785 kuruluştan biriyiz'' dedi. Projenin hazırlık ve endeksin oluşturulma süresinin yaklaşık 18 ay olduğunu ifade eden Erkan, projede uygulanacak yöntemin, öncelikte endekste dikkate alınacak, ''Sürdürülebilirlik Kriterleri'nin uluslararası tecrübeler ışığında belirlenmesi, daha sonra şirketlerin bu kriterlere uyumunun uluslararası standartlarda bağımsız bir yapı tarafından değerlendirilmesi ve bu değerlendirmede kriterlere uyan şirketlerin endekse dahil edilmesi şeklinde olduğunu anlattı. Erkan, ''Endeks yatırımcılara sürdürülebilirlik ve kurumsal sosyal sorumluluk ilkelerini benimseyen şirketleri ayırt ederek, bu şirketlere yatırım yapmalarını sağlayacak bir araç, fon yöneticilerine de sürdürülebilirlik ilkelerine dayanan fonlar ve diğer yapılandırılmış ürünler oluşturmaları için bir gösterge sunacak. Bu anlamda endeksin sürdürülebilirliğe ilişkin riskleri ve fırsatları iyi yöneten şirketlere rekabet avantajı sağlayacağına inanıyoruz'' diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle