02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28 Ağustos 2010 Cumartesi 3 İstanbul olduğu özel sektörün ise bu ilişkiler ağı içinde yer almadığı görüşü öne çıkıyor. Başarılı sonuçlara ulaşabilmek için yurttaşlar, sivil toplum örgütleri ve kamu arasında işbirliği sağlanması gerektiği ortaya çıkıyor. Şehrin Hukuku Geçtiğimiz bir kaç sene içinde Türkiye'yi tamamen soyup soğana çeviren 'yağma' yasaları birer birer Meclis'ten geçirildi. Maden Yasası ile ülkenin arkeolojik ve ormanlık alanları hallaç pamuğuna çevrilirken, nehirler üzerine kurulmaya çalışılan HES'lerin o yörenin ekosistemine yapacağı tahribata kulaklar tıkanıyor. Kentsel dönüşüm adı altında büyük talanlar yaşanıyor, üstelik bunların çoğu kamu eliyle sürdürülüyor. Çoğumuz ya seyrediyor ya eleştiriyor ya da yalnızca durum saptaması yapıyor.. Peki başka yapabileceğimiz bir şey yok mu? Bir süreden beri Derviş Parlak'ın Şehrin Hukuku adlı kitabını yanımdan ayırmıyorum. 3 yıl önce yitirdiğimiz Avukat Derviş Parlak'ın imar talanına karşı kültür ve yaşam değerlerimizi savunanlara 'rehber' niteliğindeki bir kitap bu. Bilmem biliyormusunuz; kamu kurumlarının şehircilik ilkelerine ve toplumsal haklara aykırı tutumlarına karşı idare mahkemelerinde "dava açma hakkı", yakın geçmişe kadar sadece o "idari işlem"den ötürü doğrudan zarar gören kişi ya da kurumlara aitti... Artık ÖZLEM bu hak meslek odalarına, sivil kuruluşlara ve hatta YÜZAK belde sakinlerine de tanınıyor. Burada Derviş Parlak'ın savunmasıyla kazanılan yargı kararlarının oluşturduğu "içtihat"ın önemini vurgulamakta yarar var. Kentsel sorunların mevcut yapı karşısında aşılması, kendilerini 'kentli' hissedenlerin sokaklarına, mahallelerine, yeşil alanlarına, kısacası tüm kentsel değerlerine sahip çıkmalarından geçiyor. Bunun da hukuksal etkinlik çerçevesinde yapılması şart. Kitabın okunması özellikle günümüzde gerçekten önem taşıyor. İktidarın rant ekonomisine uygun bir yargı sistemi yaratma uğraşının farkında olanlar bu gidişata dur demek için 12 eylül'de sandık başına giderek 'hayır' diyecekler. Sürdürülebilir bir geleceğe sahip olmanın bir yolu da planlı ve saygılı bir kalkınmadan geçiyor. Bunu anlayabildiğimiz ve çevremizdeki değerlere sahip çıkabildiğimiz zaman inanın önemli bir adımı da atmış olacağız... Sorumlu: Belediye ve müteahhit Çalışmada görüşülen yurttaşlar, güvenilir olmayan yapılaşmada en büyük sorumluluğun belediyeye ve müteahhitlere ait olduğunu düşünüyor. Yurttaşların yüzde 82'si binaların güçlendirilmesi ve yenilenmesi işinin “aynı yerde yeniden inşa” şeklinde olmasını istiyor. Katılımcıların yüzde 79'u güçlendirme, yüzde 58'i yakın çevrede yeniden inşa etme, yüzde 30'u İstanbul içinde herhangi bir yerde yeniden inşa edilmesi seçenekleri üzerinde duruyor. Yenileme ve güclendirme alternatifleri içinde İstanbul dışında yeni konutla takas ise yüzde 15 ile en alt sırada yer alıyor. Mülk sahiplerinin yüzde 42'si yenileme için bütçesinden pay ayırmaya yanaşmıyor. Yüzde 11'i en kadar gerekirse karşılayabileceğini belirtirken yüzde 39'u ekonomik olanakları oranında maliyete ortak olabileceğini ifade ediyor. Deprem hazırlık çalışmalarına toplumsal katılımın sağlanmasında en etkili yolun devletin sivil toplum örgütlerini desteklemesi olduğuna inananlar yüzde 91 ile başı çekiyor. Yüzde 86'sı yetkilerinin halk toplantıları düzenlemesi gerektiğini, yüzde 80'i halkın yerelde örgütlenmesinin etkili olduğunu, yüzde 66'sı da anketlerin etkili olduğunu düşünüyor. Ev sahipleri para ayırmıyor Loç Vadisi’nde nöbet zamanı "Loç Vadisi'ne sadece bir kere gidilir. Bir daha dönülemez. İnsanın eti kemiği Loç'tan ayrılsa bile canı orada kalır.." Karadeniz sevdalıları böyle tanımlarlar Kastamonu Cide'nin eşsiz güzellikteki vadisini... Vadinin bir yüzü Akdeniz, öteki yüzü ise Karadeniz özelliği taşır. Güneye bakan yamaçlarında sandal ağaçlarından oluşan eşsiz ormanlar uzanırken kuzey yamaçlarında Karadeniz'in nemli kayın ve göknar ormanları sıralanır. Vadide çok yakın zamana kadar binlerce yıllık yaşam kültürü kendi ahengi içinde devam etmekteyken bölgede bir hidroelektrik santral (HES) yapılacağı duyulduğunda her şey bir anda değişiverdi. Yapılmak istenen HES, Valla kanyonundan Loç'a akan Devrekâni çayını önce 35 metre yüksekliğinde bir baraj duvarı ile kesiyor, sonra da buradan alınan suyu kilometrelerce uzunlukta bir tünele hapsederek elektrik üretmeyi amaçlıyor. Projeye göre, vadideki akarsuyun çeşitli yerlerine 20 megavatlık enerji üreten hidroelektrik santraller kurulacak. Bu ihaleyi Ümran Boru ve iştiraki Orya Enerji almış durumda. Loç'a ve Loçlulara ise deredeki suyun yalnızca yüzde 10'u "can suyu" olarak veriliyor. Loçlulara göre bu durum hem derenin hem de kendi kültürlerinin ölümü anlamına geliyor.Hem Loçlular hem de doğa gönüllüleri HES yapılmaması için bir süreden beri direnişte. Oluşturdukları Loç Vadisi Koruma Platformu, projeyi gerçekleştiren Ümran Boru şirketine "dur" dedi. Köylüler ise başlarında sarı yazmaları, yüzlerinde kaygıyla nöbet tutuyor. Loç'luların nöbetine destek vermek için hafta sonları büyük kentlerden otobüsler dolusu insan, sivil toplum gönüllüleri Vadiye akın ediyor... İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Editör: Özlem Yüzak Görsel Yönetmen: Tutku Talınlı Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Serap Koçer Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Yerel Süreli Yayın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle