Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 29 Aralık 2010 Çarşamba Niçin daha fazla eşitlik? Çünkü toplumsal sorunların temelinde gelir dağılımındaki eşitsizlik yatıyor...Eşitsizlik toplumların kanayan bir yarası ve bulaşıcı bir hastalık gibi yalnız yoksulları değil tüm katmanları etkiliyor. Akıl hastalıkları oranları en eşitsiz ülkelerde en eşit olanlarınkinin 5 misli. Daha eşitsiz toplumlarda insanların cezaevine girme olasılığı 5 kat, klinik olarak şişmanlama olasılığı 6 kat daha fazla. Madde kullanımı ve cinayet oranları ise bundan kat kat yüksek. Yenidoğan ölümleri, erken hamilelik gibi diğer toplumsal sorunlar da mutlak yoksulluktan değil gelir dağılımndaki adaletsizlikten kaynaklanıyor. J ÖZLEM YÜZAK mutlu, sağlıklı ve daha başarılı bireylerin yaşam sürdüğü toplumlar anlamına geliyor. Buna karşın en eğitimli, iyi bir geliri olan orta sınıf bile daha uzun yaşayacak, sağlık hizmetlerinden daha fazla yararlanacak ve şiddete daha az maruz kalacak. Çocukları daha iyi okullarda okuyacak, uyuşturucuya yüz vermeyecek ve erken hamilelik yaşamayacak. Eşitliğin sağlanması, sosyal basamakların en altındakilere daha fazla yarar sağlamakla birlikte, en üst basamaktakiler de daha mutlu bir yaşam sürebilecek. Maddi servet farklılıkları arttıkça statü farkları da önem kazanıyor. Eşitsizliğin artması aşağı dönük sosyal önyargıları çoğaltıyor. Sosyal statümüzü bizden alttakilere üstünlüğümüzü göstererek elimizde tutarız. Statüsü olmayanlar ise bunun acısını kendilerinden daha aşağıda yer alan ya daha savunmasız insanlardan çıkartarak statü kazanmaya çalışırlar. İnsanların daha yüksek statülü birinden gelen bir kışkırtma karşısında saldırganlıklarını daha düşük statülü birine yönlendirmelerine psikolojide “yer değiştirmiş saldırganlık” adı veriliyor. Patronun azar işiten ve eve gelince karısı ve çocuklarına bağıran adam , yoksul toplumlardaki insanların yabancı göçmen sayısındaki artışa gösterdikleri tepkiler, müdürlerin çalışanlarına daha adaletsizce davrandığı işyerlerinde saldırganlığın daha fazla olması sıklıkla karşılaşılan örnekler. Y akın döneme kadar yoksullukla, sosyal adalet ile yanyana değerlendirilen bir sözcüktü gelir eşitsizliği. Ancak yapılan araştırmalar eşitsizliğin toplumların kanayan yarası olduğunu ve bulaşıcı bir hastalık gibi tüm katmanları etkilediğini ortaya koyuyor. İki İngiliz akademisyen Richard Wilkinson ve Kate Pickett, 21 endüstri ülkesindeki eşitsizliğin sağlık, yaşam beklentisi, yenidoğan ölümleri, cinayet, intihar, erken hamilelik, aşırı şişmanlık, psikolojik hastalıklar ve bağımlılık gibi sosyal sorunlar üzerinde ne şekilde etkili olduğunu ayrıntılı bir şekilde incelediler ve araştırmalarını orijinal adı The Spirit Level olan bir kitapta topladılar. Kitap Türkçe'de Su Terazisi adı altında yayınlandı. İki araştırmacıya göre eşitsizliğin sonuçları sadece yoksullarla sınırlı kalmıyor, aksine tüm toplumu yakından ilgilendiriyor. Örneğin akıl hastalıkları oranları en eşitsiz ülkelerde en eşit olanlarınkinin 5 misli. Daha eşitsiz toplumlarda insanların cezaevine girme olasılığı 5 kat, klinik olarak şişmanlama olasılığı 6 kat daha fazla. Madde kullanımı ve cinayet oranları ise bundan kat kat yüksek. Yenidoğan ölümleri, erken hamilelik gibi diğer toplumsal sorunlar da mutlak yoksulluktan değil gelir dağılımndaki adaletsizlikten kaynaklanıyor. Gelişmiş ülkelerde, zengin ve yoksul arasındaki gelir eşitsizliğinin az olması daha Sosyal önyargılar da artıyor veriler gösteriyor ki gelişmiş ülkelerde daha fazla ekonomik büyüme toplumu daha mutlu sağlıklı ve başarılı yapmıyor. Dolayısı ile kişi başına düşen gelir ile sosyal refah arasında bir ilişki bulunmuyor. Örneğin eşitsizliğin yüksek olduğu ABD, İngiltere, Portekiz ve Yeni Zelanda'da insanlar Japonya, İsveç veya Norveç'tekilerden daha mutlu ve başarılı. Gelir eşitliği spektrumunun en eşit ucunda yer alan İsveç, Norveç ve Japonya gibi ülkelerde en zengin yüzde 20’lik gelir düzeyindeki insanların gelirleri en yoksul yüzde 20’lik kesimin gelirlerinin üç ya da dört katı. En eşitsiz uçta yer alan ABD, Portekiz ve İngiltere gibi ülkelerde, en zengin yüzde 20’nin geliri, en yoksul yüzde 20’nin gelirinden 9 misli daha fazla. Araştırmanın en ilgi çeken bulgularından biri de, eşitliğin sağladığı avantajlardan yalnızca yoksulların yararlanmayacağının anlaşılması. Tam tersi, eşitliğin sağlandığı toplumlarda çoğunluk bundan yarar sağlayacak. Hatta Eşitsizliğin yüksek olduğu toplumlar Tüketimin motoru büyük ölçüde statü rekabetidir. Maddi servet farklılıkları arttıkça statü farkları da önem kazanır. Eşitsizlik tüketim baskısını yoğunlaştırır.ABD ve İngiltere'de eşitsizliğin arttığı dönemlerde tasarruflarda uzun süreli gerileme olmuş ve borçlarda yükseliş yaşanmıştır. Daha eşitsiz toplumlarda insanlar daha fazla çalışır. Çalışma saatleri daha uzundur. Daha eşit ülkelerde sosyal bütünlük ve güven daha yüksektir bu da toplumsallık ruhunu besler. Bu durum toplumun çevre sorunlarına bakışını da etkiler. Örneğin daha eşit ülkeler atıklarının daha büyük kısmını dönüştürürler Eşitsizliklerin örneğinJaponya ya da İskandinav ülkelerindeki kadar az olduğu toplumlarda insanlar iyi yaşamayı becerebiliyor.