Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 GÖRÜNÜM A. Celal BİNZET 20 Mayıs 2011 Cuma 359 Turan Erol’un Doğası uran Erol’un Hacettepe Üniversitesi Müzesi’nde açılan sergisini gezerken birbirini izleyen sorular eşlik eder size. Aslında bu sorular, resimle ilgili sorunların nasıl çözümlendiğini, doğaya bakan bir ustanın yaklaşımını anlamamız açısından, yanıtı kendi içinde olan birer açıklamadan başka bir şey değil. En eskisi 1945 tarihini taşıyan resimlerinden günümüze değin uzanan çalışmalarına bakıldığında bir şey çeker dikkatimizi. O da, nerede ve ne zaman çalışılmış olursa olsun, sınırsız doğaya bakan gözlerin hep aynı “sureti” arayıp bulmasıdır. İzleyen kişi, Diyarbakır’daki köy evinden Lüksemburg bahçelerine değin uzanan geniş coğrafya içinde birbirine benzer öğelerin nasıl yakalanıp tuvale aktarılmış olduğunu görür. Hiç şüphesiz, burada değinilen benzerlik, fiziksel uzamın birbirini anıştırması değil elbette. Doğadan seçilmiş ayrı parçaların hep aynı filtreleme sürecinden sonra bir yerde sabitlenmesi anlamını taşıdığını söylemek daha doğru bir yaklaşım sayılmalı kanımca. Bu anlamda Pekin’de çalışılmış bir görünümle, Altındağ gecekonduları gibi iki ayrı ucu imleyen resimlerin ele alınma yöntemi arasında bir ayrım görülemez. Öncelikle söylenmesi gereken yön sanatçının bir doğa tutkunu olmasıdır. Kimi dönem üzerinde yoğunlaştığı soyut çalışmalarında bile, eşzamanlı figüratif resimlerindeki leke düzeninin yansıdığını söylemek, bu anlamda yanlış sayılmamalı. Zaten tüm konularına bakıldığında bu benzer anlayışın izlerini sezmek olasıdır. Retrospektif özellik taşıyan bu serginin, sanatçının tüm çalışmalarını kapsamadığı bilinen bir durum. Ancak, uzun sanat yaşamının kerterizi sayılabilecek resimlerinden örnekleri görmek olanağına sahibiz. Bu geniş yelpaze, değişik yurt köşelerinden aktarılmış görünümler yanında, Yaşar Kemal’in kitapları için tasarlanan kapak çalışmalarını, küçük ölçekli suluboyaları ve desenlerini kapsamakta. Ama bu yapıtlara ek olarak, bir tür eskiz havasındaki görsel notlarını ve son dönemlerde üzerinde yoğunlaştığı kolajlarını söylememek konuyu eksik bırakmakla eş anlamlıdır. Sanatçının lekeci bir anlayışla işlenen resimleri, bilinen yaklaşımların dışında sıradan doğa parçalarının gündeme getirilmesine neden olmuştur. Çok bilinen düzenlemeleri yanında bozkırı, çorak tepeleriyle Anadolu’yu en çarpıcı yanlarıyla ele alan bir anlayışa sahiptir Turan Erol. Bir dönem sıkça ele aldığı gecekonduların, günümüzdeki hızlı betonlaşmayla apartmana dönüşmesini sorgulayan son dönem resimlerini sanatta eleştirel yaklaşımın örnekleri arasında saymamak için hiçbir neden yoktur. Sanırım Turan Erol’un doğası üzerine söylenebilecek en güzel tanımlamayı Bilge Karasu 1973 yılında dile getirmiş: bilmezdim bir gün / denizden sonra, / Diyarbakır karpuzlarından, / taş duvarlı oda serinliklerinden, yemişlerin / derildiği koyaklardan, gönül buran kavak / yalnızlıklarından yaşlanmış ağaçlarla balıkçı / ağlarından, eski nakışlarla kerpiç evli yamaçlardan / sonra SaylanAnkara’daanıldı NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Prof. Dr. Türkan Saylan yaşamını yitirmesinin 2. yılında Ankara’da anıldı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin düzenlediği anma etkinliğinde, öğrencisi Prof. Dr. Ayşe Yüksel, Saylan’dan öğrendiklerini anlatırken, tiyatro sanatçısı Genco Erkal da, okuduğu şiirlerle duygu yoğunluğunu en üst seviyeye çıkardı. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte, Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları Kardelenler Projesi’nin öğrencilerinden Gizem Karlı, 14 yaşında evlendirilmeyi beklerken eğitimini nasıl tamamladığına ilişkin bir konuşma yaptı. Ardından Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Gitar Bö T A lümü öğretim üyesi Eren Sualp dinleti sundu. Türkan Saylan’ın yaşamından kesitlerin aktarıldığı bir film gösterildi. Etkinlikte Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nazire Akbulut’un yönetiminde yapılan panelde Saylan’ın topluma yönelik çalışmaları anlatıldı. Akbulut, Saylan’ın hiç tanımamış olmasına karşın O’nu çeşitli yönleriyle anlattı. Ardından Prof. Dr. Yüksel, yaşamı boyunca Saylan’dan öğrendiklerini Ankaralılara aktardı. Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer ise panelde Saylan’ın çağdaş Türkiye’ye katkılarını ve yaşadıklarını gazeteci gözüyle değerlendirdi. Tiyatro sanatçısı Genco Erkal ise okuduğu şiirlerle anma etkinliğindeki duygu yoğunluğunu en üst seviyeye çıkardı. Avukat Hüseyin Karataş ise Saylan ile verdikleri hukuk mücadelesinin yanında Ergenekon davası kapsamında haksız yere göz altına alınışı hakkında bilgi verdi. Karataş, Saylan ile birlikte birlikte yazdıkları “Son Nefeste Son Savunma” kitabı imzalandı. Çankaya Belediyesi, ölüm yıldönümünde Saylan’ın anısına yapılan parkın açılışını da gerçekleştirdi. Çukurambar Mahallesi’nde 4 bin 966 metrekare alan üzerine yapılan park, Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ve semt sakinlerinin katılımıyla açıldı. Sualtıfotoğra arı Esenboğa’da ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dalış eğitmeni, sualtı fotoğrafçısı ve görüntüleme yönetmeni Tahsin Ceylan’ın Türkiye ve dünya denizlerinde çektiği 72 fotoğraftan oluşan “Denizin Ruhu” sergisi TAV Havalimanları tarafından işletilen Ankara Esenboğa Havalimanı’ndaki TAV Galeri Ankara’da Haziran ayının sonuna kadar gezilebilir. Büyük bölümünü Türkiye denizlerinden sualtı fauna, flora ve kültürel varlıkların oluşturduğu serginin sanat danışmanlığını Aykut Fırat yaptı. Ceylan serginin “Sulak gezegenimizin ‘su’ olan alanlarındaki yaşamdan bir kesit oluşturmak ve aynı ekolojiyi paylaştığımız diğer canlıların tanınmasına olanak sağlamak amacıyla” tasarlandığını söyledi.