Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 OKURKEN Türey KÖSE 20 Mayıs 2011 Cuma 359 “Seyirlik” köşeler, “teşhirci” yazarlar örsel iletişim çağında “söz” “görüntü” karşısında mevzi kaybederken; köşelerini görselleştiren “köşe sahipleri” çağa kolaylıkla ayak uydurdu. “Memleket meseleleri” üzerinde kafa yoran, kendi yaşamından söz etmek zorunda kalsa mahcup bir edayla “biz” diye yazan yazarlar çoktan “dinozor” ilan edildi. Yazarlar elbette bazıları köşelerini “renklendirdi”, “görselleştirdi” ve “okura açıldı”! Okurlarından hayatlarının hiçbir ayrıntısını esirgememeye başladılar. “Yazarınız tatilde”, “yazarınız aşık”, “yazarınız hamile”, “yazarınızın Viagra deneyimi” v.s... Köşelerde “fikir” devrinden “ben” devrine geçildi... Özel yaşamının çeşitli ayrıntılarını fotoğraflar eşliğinde okurlarıyla paylaşmaktan kaçınmayan Ayşe Arman başarılı röportajlarını ayrı tutmak gerekir ilgi görünce, diğer birçok gazetede de “taklitleri” türemeye başladı. “Aşık olurum, gezerim, yerim, içerim; size de anlatırım” yazarlarının sayısı çoğalırken, cüretkarlıkları da artmaya başladı. Samimiyet “itirafçılıkla”, cesaret “densizlikle” karıştırılırken; “okur” da “yazar”ına uyup “seyirci”ye hatta “röntgenci”yedönüşmeye başladı. Bir zamanlar feminizmin önde gelen sloganlarından biri “Özel olan politiktir” sloganıydı. O günlerde, özel hayatlardan kapitalist sistemin sorgulamasına varılırdı. “Özel” hayatlar sorgulanırken “Yiyin, için, gezin, tozun, sevin, sevişin kolaycılığıyla yetinilmez” denilirdi... Dünyayı değiştirmeye kalkışmak gibi büyük iddiaları, düşleri olmayanlar; dünyanın yazarlıklarının(!?) merkezine kendilerini koydular. Bazı kadın yazarların özel yaşamlarına ilişkin en mahrem ayrıntıları bile yazması eleştiri konusu olurken, “erkek” yazarların “özel hayat” kavgaları da sütunlarına yansımaya başladı. Yazarlar erkek olunca, işin içine biraz şiddet, tehdit, meydan okuma, küfür de giriverdi. Haşmet Babaoğlu ile Ahmet Hakan’ın kavgası küfürleşme, tehdit ve karşılıklı hakaretlerle sütunlarına yansımıştı. Refik Erduran’ın viagra deneyimini okurlarıyla paylaşan yazar olarak basın tarihine geçtiği unutulmadı. Özel yaşamlarını anlatmaya, göstermeye meraklı “köşeciler” edebiyat kahramanları arasına da girmeye başladı. Mehmet Eroğlu, “Kusma Klübü” romanında Bibi adlı kadın gazeteci karakterini işlerken, magazin gazeteciliğine verip veriştiriyordu: “Magazin dediğimiz çoğu zaman röntgencilik değil mi? Başkalarının hayatı çekicidir; ama kendi hayatını anlatırken; tabii bu durumda sergilerken diyeceğiz, eğer edebiyat ya da sanatı seçmemişsen, biz buna pornografi deriz.” Artık, “fikir”leri değil, “özel hayatı” merak edilen ettirilen köşecilerimiz var. Köşe sahipleri sütunlarında özel yaşamlarını “teşhir ediyor”, okurları da “seyrediyor”... G Başkentte kapalı gişe oynayan eserler sezonu kapattı AnkaralıoyunlarAntalya’da SELDA GÜNEYSU ANKARA Ankara Devlet Tiyatrosu (ADT) 20102011 sanat sezonunu sona erdirdi. ADT’nin sezon boyunca sahnelediği ve Ankaralı izleyicilerin beğenisini toplayan, kimi zaman kapalı gişe oynayan oyunlar bu kez Antalyalı iz ‘GençOsman’a ilgibüyük Festival kapsamında Antalyalı tiyatroseverlerin beğenisine sunulacak bir diğer oyun da “Bir Delinin Hatıra Defteri” adlı oyun gibi, 3 sezondur Ankara’da sahnelenen “Genç Osman.” Turan Oflazoğlu’nun yazdığı, Şakir Gürzümar’ın yönettiği oyun, başlıca üç konuya işaret ediyor. Birincisi anadilde eğitim. Osmanlı padişahlarından Genç Osman bir dizi yenilik yapmak istiyor. Bozulan Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmak gibi... Ancak Genç Osman’a göre tüm bu yeniliklerde anadil esas alınmalı. Anadolu’ya inilmeli... Oyunun dile getirdiği bir başka önemli konu ise tekeşlilik. Cumhuriyetin ilanından hemen sonra çıkarılan Medeni Yasa ile kadınlara verilen en önemli haklardan bir tanesi kabul ediliyor. Oyunun vurguladığı başka bir diğer konu ise Kuranı Kerim’in Türkçe okunabilmesi. Bu sezon Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın “sakız çiğneyerek” izlediği oyunu terk etmesiyle de gündeme gelen “Genç Osman”a, Antalyalıların şimdiden büyük ilgi gösterdiği de dile getiriliyor. Oyun yarın sahnelenecek. DT Başrejisörü Rüştü Asyalı, dünyaca ünlü şairimiz Nâzım Hikmet’in şiirlerini bu kez festival kapsamında Antalyalı sanatseverler için okuyacak. Asyalı’nın rol aldığı “Nâzım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları’ndan 11 Tablo” adlı oyunu bugün sahnelenecek. Cem İdiz de oyun sırasında piyanosuyla Asyalı’ya eşlik edecek. leyiciler ile buluşacak. Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürlüğü tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen “2. Uluslararası Antalya Tiyatro Festivali”nde, “Bir Delinin Hatıra Defteri”, “Genç Osman” ve “Memleketimden İnsan Manzaraları’ndan 11 Tablo” sahnelenecek. ADT bir sezon boyunca Ankaralı sanatseverlerle buluşturduğu oyunları festivaller aracılığı ile diğer kentlere de taşıyacak. Festival kapsamında en çok dikkat çekecek oyunlardan biri “Bir Delinin Hatıra Defteri.” Nikolay Vasiliyeviç Gogol’un yazdığı, Cem Emülerin yönettiği oyun, 3 sezondur Ankara’da kapalı gişe oynuyor. “Bir delinin değil, adım adım deliliğe giden, yaşadığı gerçeklerle baş edemeyen bir adamın hatıra defterini” anlatan oyun özellikle bu sezona damgasını vurdu. Oyunda, “Bir Ankara Polisiyesi Behzat Ç.” adlı dizide Behzat Ç. karakteriyle ilgileri üzerine toplayan Erdal Beşikçioğlu rol alıyor. Türkiye’de daha önce çeşitli tiyatro toplulukları tarafından da pek çok kez sahnelenen oyun, tek perde, tek kişilik ve seyirlik bir özelliğe sahip. Oyun bir dönem de Genco Erkal’ın oyunculuğu ile gündeme gelmişti. Ancak Beşikçioğlu’nun oynadığı oyunun rejisi öncekilerden çok farklı. Her şeyden önce oyunda bir vinç kullanılıyor. Vinç, Beşikçioğlu’nun sahnenin dört bir yanında hareket etmesini sağlıyor. Bu nedenle oyun, “sıradan ve tek düze” olmaktan öte, bir ivme kazanıyor. Oyun, 25 ve 26 Mayıs’ta Antalyalı sanatseverlerin beğenisine sunulacak.