Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 ELEŞTİRİ Eren AYSAN 18 Kasım 2011 Cuma 385 ‘Elma Hırsızları’ Üzerine... 98384 sezonunda AST’de Faruk Erem’in özyaşam öyküsünden uyarlanan “Bir Ceza Avukatının Anıları” sahneye konulduğunda deyim yerindeyse yer yerinden oynamıştı. Oyun, hem sahnelenme başarısı ve oyunculuk performansı, hem de tematik özelliği gereği ülkemizdeki yargı ve hukuk tartışmalarına denk düşmesi nedeniyle ilgiyi üzerinde toplamıştı. Aslında 1980 sonrasında AST, kendi misyonu gereği, Rutkay Aziz rejisiyle “Bir Ceza Avukatının Anıları”yla bir anlamda toplumsal itirazı yerine getirerek, dinmeyen sızıyı tartışıyordu. Ben AST’den “Bir Ceza Avukatı”nı, küçük bir çocukken, o sıralar çiçeği burnunda bir avukat olan teyzemin yanında defalarca izledim. Kimi sahneler ve yüzler zihnime öyle kazınmış ki, metni yıllar sonra okuduğumda kimin hangi sahnede neyi oynadığını rahatlıkla çıkartabildim. Bugünlerde uzayan tutukluluk dönemleri, yeni anayasa tartışmaları, adalet mekanizmasının yeterince çalışmaması nedeniyle, yeniden yargı ve hukuksal tartışmalar gündemde. Daha çok adalet isteği sürekliliğini korurken, yanımızda ve yöremizde hukuk mağduru insanların sayısı gittikçe artıyor! Aslında dillendirmemiz gereken sorular şunlar: Ülkemizde hukuk ve adalet yeterince iyi işliyor mu? Yoksa bu iki kavram mağduriyeti mi simgeler hale geliyor? Devlet, hukukun üstünlüğünü sağlayabiliyor mu? Bütün bunların arasında, bizim, yani tiyatronun ilgilendirdiği olgu olan İNSAN ne durumda? Faruk Erem, Türk hukukunda özel bir konuma sahip. Yasa maddelerini, hukuksal kavramları bir kenara koyup, çaresiz insanı yakalamaya çalışıyor. Memet Baydur, Faruk Erem’in eserini “Elma Hırsızları” adı altında uyarlarken, hukukla insanı tartışabilme noktasına “devlet” olgusunu da ekliyor. Ancak kabul etmemiz gereken, Memet Baydur’un tiyatro sanatçısı Osman Wöber’e yazdığı mektuplarda da değindiği üzere “metnin tamamlanamamış” olduğu… Dolayısıyla yazarın bitiremediği bir metni sahnelemek büyük sıkıntıları beraberinde getiriyor. Yönetmen Volkan Özgömeç son derece tumturaklı bir işe soyunmuş. Ancak rejide oyunun “tür”üyle ilgili bir kafa karışıklığının yaşandığı göze çarpıyor. Sahneleme anlamında oyunun “açık biçim” olup olmadığına karar verilemediği izlenimine kapılıyorsunuz. “Elma Hırsızları”nın oyunun düzlemine yakışmayan dekoru oyuncuları da köşeye sıkıştırıyor. Özellikle Ahmet Türkoğlu ve asistanı Pınar Uslu kenardan oyuna girebiliyorlar. Bu da “anlatıcı”nın “yorumlama” özelliğini tekdüze hale getiriyor. Hele AST’de Kerim Afşar’ın oyunculuk gücüyle sahne hakimiyetini anımsayınca, bu kenardan seslenişe mana veremiyorsunuz. Oyunun son derece iyi bir kadrosu var. Ancak bu kadronun, Levent Şenbay, Tolga Çiftçi, Oktay Dal, Edip Tümerkan özelinde yeterince iyi kullanılamadığını görüyoruz. Bununla birlikte Sinem Şahin sesiyle, Çağrı Turan ise oyunculuğunu insani yorumuna katmasıyla etkileyici. Oyun, Altındağ Tiyatrosu’nda izlenebilir. 1 Balenin kurucularından Dame Ninette de Valois anılıyor ‘Türkçocukları onuçoksevmişti’ A SELDA GÜNEYSU NKARA Baleyle yakından ilgili herkesin bildiği bir isim Dame Ninette de Valois. İrlandalı dansçı, koreograf ve Vic Wells Balesi’nin yani bugünkü Kraliyet Balesi’nin kurucusu. Aynı zamanda ülkemizde balenin de kurucuları arasında yer alıyor Valois. Sanatçı, 2001 yılında yaşama veda etmişti. Ankara Devlet Opera ve Balesi de Valois’in ölümünün 10. yıldönümünde, onun anısına bir program düzenliyor. “Türk çocuklarımı çok sevdim” diyen Valois’e, “Türk çocukları” sahneden selam gönderiyor. Dame Ninette de Valois, ilk kez 1947’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın çağrısı üzerine Türkiye’ye geldi. 6 Ocak 1948’de, İstanbul Yeşilköy’de açılan ilk Türk bale okulunu da o yönetti. Bu okul daha sonra, 1950’de, Ankara’ya taşındı ve Cumhuriyet tarihinin ilk konservatuvarı kabul edilen Ankara Devlet Konservatuvarı’na bağlandı. Valois de o dönem, Ankara Devlet Balesi’nde, “Hovardanın Sonu”, “Satranç” ve Ferit Tüzün’den “Çeşmebaşı” gibi baleleri sahneye taşıdı. Birçok öğrenci yetiştirdi. Öğrencilerini daha sonra İngiltere’deki ünlü bale eğitmenlerinin yanına göndererek, Türkiye’de bale sanatının kurumsallaşmasına katkıda bulundu. Valois’in 63 yıl önce, “genç ve idealist bir sanat misyoneri” olarak Yeşilköy’de küçük bir okulda başlattığı bale çalışmaları Türk balesinin kuruluşunun ve bugünkü varlığının ilk adımları olmuştu. O yıllara ait düşüncelerini şu sözlerle dile getirdi Valois: “Ben İrlandalıyım. Geldiğim yıllarda, Londra’da, benim yapmak istediklerime ‘şark masalı’ diyerek hayali bulanlara rağmen ben Türklere inandım ve çocuklarımı çok sevdim. En iyi dilek ve umutlarımla Türk balesinin oluşumunda bir pay aldığım için büyük onur duymaktayım ve eminim ki başarılarınız devamlı olacaktır. Hepinize teşekkür ediyorum.” ‘Türk balesi benim bebeğim’ Valois’in Türk balesine ilişkin sözleri bunlarla sınırlı değil. Valois’in Türk balesinden sürekli “benim bebeğim” diye söz ettiği de biliniyor. Hatta kendisine, bale sanatına katkılarından ötürü, Türk hükümetince “Devlet Kültür Nişanı” verildi. Kendi ülkesinde de Valois, 1951’de, Dame of the British Empire nişanıyla onurlandırıldı. Valois, 1963’te de Kraliyet Balesi Başyönetmenliği’nden emekliye ayrıldı. Ankara Devlet Opera ve Balesi de Valois’i, ölümünün 10. yıldönümü olan 23 Kasım’da saat 20.00’de, Opera Sahnesi’nde, onuruna düzenlediği bir karma programla anmaya hazırlanıyor. Programda, “Valois’in önünü açtığı yolda yetişen koreografların” eserlerinden oluşan 2 perdelik karma eseri, yeni kuşak bale sanatçıları yorumlayacak. Anlatıcı ve sinevizyon gösterisiyle desteklenen gecenin proje yönetimi Deniz Yamanus’a ait. Türk balesinin ilk koreograflarından olan Oytun Turfanda, genç yaşta yitirdiğimiz genç koreograf Duygu Aykal ile Geyvan McMillen, Merih Çimenciler, Aysun Aslan, Selçuk Borak, Mehmet Balkan, Beyhan Murphy, Uğur Seyrek, Sibel Kasapoğlu, Nil Berkan, Erdal Uğurlu, Berk Sarıbay, Yasemin Erkan, Altan Tekin, İhsan Bengier, Binnaz Dorkip gibi koreografların imzasını taşıyan program, izleyiciyi “geçmişten bugüne yolculuğa çıkarmayı” hedefliyor.