Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 325/24 EYLÜL 2010 a t ’ s u l U n e t n Te O ? Işık KANSU tobüs, tam da Ulus Çarşısı’nın önünde tıslayarak durdu. İner inmez, çarşının ikinci avlusuna daldık. Tam karşımızda Akman Pastanesi. Sabah serinliğinde bahçesinde oturanları görünce canımız çekti, bir şıralı boza ısmarladık. Herkes Akman’ın bozasını bilir de, atadan Ankaralı şıralısını içer. Şıra da, boza da buz gibi olacak ama... Aynı avludaki Kütahya çinileri ve Türk el işleri satan dükkan kendimi bildim bileli oradadır. Eskiden Karagöz hayalleri de satardı, babamın pantolonundan çekiştirir, mut laka dükkana girer, usta işi, gerçek deve derisi suretleri izlerdim. Karagöz’e, Hacivat’a, Zenne’ye ışık vurunca Hayali Küçük Ali’nin perdesi önündeymişçesine büyülenirdim. Posta Caddesi’nden yürürken ıvır zıvırcıların tezgahında rulmanlara (bilyeli yatak) rastladık yine. Üstü başı toz toprak, kısa pantolonundan fırlayan çelimsiz bacakları çizik içinde çocuklar olarak, yıllar önce bu rulmanları yine Posta Caddesi’nden (hurdacıya sattığımız eski gazeteler ile boş rakı şişelerinden edindiğimiz para ile) alır, tahtadan yaptığımız tornetlerimizde teker olarak takardık. Sokaklar arabaların değil, biz çocuklarındı o zamanlar. Hacıbayram’a giderken sağ koldadır İstanbul Börekçisi. Bir on yıl önceye kadar halkın ucuz alışveriş yaptığı bir kamu kuruluşu olan Gima’ya komşuydu. Gima’yı özelleştirdiler, halk gibi dönüştürüldü o da. Sonra da yok oldu. İstanbul Börekçisi hâlâ ayakta. Karaköy böreği, hele de su böreği işte burada yenir. Geçenlerde ustasına sorduk, “Börekler tereyağlı mı?” diye. Değilmiş, ama hüner peynirinde midir, hamurunda mı bilinmez, börek yine ağızda dağılıyor, mis gibi... Az ileriden Adliye Sokağı’na, hemen oradan da Güvercin Sokak’a döndük. Soka ğın adı bile güzel. Güvercin... Dedem, 1920’li yılların ilk yarısında buralarda bir evde gaz lambası altında “Tevhidi Tedrisat Kanunu”nu (Öğretim Birliği Yasası) hazırlarmış. Şimdi Ankara’nın hemen hemen tüm avizecileri burada. mutlaka silinmelidir. Tavuk suyuna çorba, ardından tavuklu pilav, üstüne de keşkül. Oh, doyduk... Aç ayı oynamazdı zaten... Yürümeye devam. Büyük Hâl’e şöyle bir uğrayıp geçelim. En çok bağırış çağırış balıkçılarını severiz biz hâlin. Her dem taze balık bulursunuz bir kere burada. Yazın Hirfanlı’dan, Kızılırmak’tan Yayın bile gelir. Tavalık Yayın. Kızılay’daki Piknik’te yerdik, demir gibi bir birayla iyi giır Çerkes Sokak’ta, Bangır bang derdi. TürkçeKürtçe türküler arasında Hâlin karşısınliraya 5 satar, esnaf 10 liraya kot daki Suluhan Çargömlek, 2 buçuk liraya terlik... şısı, Nazilli basmasına benzer, allı güllüdür. İncik cincik boncuk Gaz lambası gitmiş, ışıl ışıl, şıkır şı desen orada, yapma çiçek desen orakır, binbir geceyi aydınlatacak aba da. jurlar, aplikler gelmiş... Ya Öğretim Suluhan’ın sessizliğine inat, bir Birliği Yasası? Hemen arka sokakta, üstteki Tenekeciler Sokağı, çekiç Hacıbayram’ın karşısındaki pasaj gibi vurur insanın kafasına kafasıdan yükselen hacı yağı kokularına, na. Soba, semaver, sac, kaynak, Arap yalellilerine karışmış, uçmuş, mangal... Tokat işi mangal yaparlar gitmiş. Güvercinler gibi... ki burada, iki yanından odunu koGüvercin deyince... Tohum ve yarsın, eti de ortaya, ateşi görmeden baharat kokan, baharlarda çeri do pişer Tokat işi kebap... matesi, çıtır salatalık, cin biber; Körleştiyse bıçağınız makasınız, mevsimine göre de menekşe, kadi ucuza bileyletirsiniz Meşhur Ankara fe çiçeği, aslanağızı fideleri ile ren Bıçakçısı’nda. klenen, civciv için yem, varis için İbadullah Camii’nin yanından canlı sülük bile bulabileceğiniz yokuş aşağı inen Çerkeş Sokak’tır. Anafartalar Belediye Çarşısı’na Bangır bangır TürkçeKürtçe türyaslanan pasajın altındaki güver küler arasında esnaf 10 liraya kot sacincilere uğramadan geçmeyelim. tar, 5 liraya gömlek, 2 buçuk liraya Paçalısından tutun dumanlısına, terlik. Sokak, kasapların vitrinlerinde hünkarisinden taklacısına kadar bir asılan dizi dizi kuyruk yağı ile, tebaşka güvercin dünyasıdır orası. Bi mizlik malzemecilerindeki Arap lirsiniz, Hacı Bektaş Veli güvercin sabunu ile bir Ortaçağ çarşısını anolmuş da gelmiş, konmuştur Sulu dırır. Erler ile fırça saçlı bebeler üç ca Karahöyük’e. Güvercincilerin du numara tıraşa 4 lira verip çıkarlar varlarında Hacı Bektaş Veli’yi gö berberden. Çıkmazlara açılan dar sorürsünüz, Hazreti Ali’yi görürsünüz. kakçıklarda, petrol sobaları ile ısıKuşlar gurlayarak bakarlar size, al nan küçük terzi işliklerinden dikiş sanız da gök özgürlüğe uçurasınız makinesi tıkırtıları yükselir. Aç kediye... diler dolaşır ortalıkta, ip gibi kuyÖğle oldu. Acıktık. Hallaç Mah ruklarıyla... mut Cami’nin hemen karşı köşeÇerkeş Sokak, Eynebey Hasinde Üçler Tavuk vardır. Güler yüz mamı’nın köşeciğine çıkar İtfaiye lü, temiz yüzlü bir karı koca çalış Meydanı’nda. Zamanın kirlettikletırır o küçük esnaf lokantasını. Ata rini soksak hamama, yıkasak, yuntürk fotoğrafları ile bezeli lokanta sak, keselesek, kirleri temizlenir nın kasasında oturan Müzeyyen ha mi? Derler ki; zaman zangıldar, nım içeri giren her müşterisine mutlaka “Hoşgeldiniz” der. Eşi imam bengilder... Boş konuşmalarla sarsıla sarsıHasan Yılmaz ise, ortalığı kolaçan etmekle görevli sayar kendini. Ta la geldik bugünlere. Ulus, ulustan gebaklar temiz olmalı, küçük masalar lirdi, ulusla birlikte bozuldu. 8