Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 319/13 AĞUSTOS 2010 TüketicihaklarınıhiçesayanAKPAnayası’na‘Hayır’ ? Turhan ÇAKAR Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı nayasalar, toplumsal sözleşmelerdir. Anayasaların toplumsal sözleşme olabilmesi için toplumdaki değişik kesimlerin; emekçilerin, tüketicilerin, çiftçilerin, meslek örgütlerinin, kırsal kesimde yaşayanların, esnafın, öğrencilerin, üniversitelerin ve diğer toplum kesimlerinin iradelerinin anayasanın içeriğine yansıması gerekmektedir. Bu bakımdan, anayasa yapılırken toplum kesimlerinin tam olarak temsil edilmesi gerekmektedir. Peki, 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma sunulacak olan anayasanın yapılış sürecinde ilgili toplum kesimleri temsil edilmiş mi? Bu kesimlerin iradeleri sözü edilen anayasa değişikliğine yansımış mı? İzlenimlerimize göre, yukarıda sayılan kesimlerin büyük bir çoğunluğunu temsil eden örgüt ve kuruluşlar anayasanın yapılış sürecinde temsil edilmedi ve bu kesimlerin iradeleri anayasa değişikliğine yansımadı. Bu bakımdan, 12 Eylül’de refaranduma sunulacak olan anayasaya bir “toplumsal sözleşme” denebilir mi? Bu anayasa, olsa olsa bir AKP anayasasıdır. Anayasada yapılan değişikliklerle tüketicilere, emekçilere, çiftçilere, işsizlere, yoksullara, öğrencilere, kadınlara, çocuklara, küçük esnafa, yani toplumun ezici çoğunluğuna somut ekonomik ve sosyal bir hak ve kazanım sağlandı mı? AKP yetkilileri memurlara “toplu sözleşme” hakkı getirmekle övünüyor. Günümüzde grev hakkı olmayan bir toplu sözleşme hakkının getirildiği ile övünmek, komik ve dalga geçmek değil mi? Anayasa değişikliğinin asıl belirleyici içeriği, yalnızca, yargı ve askerlerle ilgili düzenlemelerdir. Anayasa değişikliğinde AKP’nin amacının ne olduğu toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından bilinmektedir. AKP ANAYASASI 12 EYLÜL’ÜN AMACINI VE HEDEFİNİ KORUYOR!.. 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri faşist darbenin en önemli hedefi, emperyalistlerin ve onların yerli uzantılarının amacı ve isteği olan neoliberal politikaların Türkiye’de uygulamaya konulabilmesiydi. Bu amaç ve istek, 12 Eylül 1980 hareketi aracılığıyla tüm kurum ve kurallarıyla gerçekleştirildi. Tüm emekçilerin hakları budandı. Sosyal devlet ve kamu yararı anlayışı terk edildi. Emekten, haktan, adaletten, eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden yana tüm yurtseverler, yazarlar, çizerler, sendika demokratik kitle örgütü temsilcileri cezalandırıldı. Özelleştirme adı altında halkın ve emekçilerin malı olan kamu iktisadi teşekkülleri ve kuruluşları (KİT’ler, KİK’ler) yabancı ve yerli tekellere, para babalarına peşkeş çekildi. Yani kamu tekelleri yerine A özel tekeller yaratıldı. Bunun şampiyonluğunu da AKP yaptı. Bugüne kadar yapılan özelleştirmelerin yüzde 80’i AKP döneminde gerçekleştirildi. Özelleştirmeler sonucunda işsizlik arttı, çalışanların haklarında kayıplar oldu. Üretilen mal ve hizmetler pahalandırılarak tüketici hakları ayaklar altına alındı. Örneğin, Türk Telekom yabancı kuruluşa yok pahasına peşkeş çekilerek yabancılaştırıldı. Bunun sonucunda telefon dinlemeleri ve haksız ücretler arttı. Aynı şekilde, yapişletdevret, yapişlet, işletme hakkı devri, dağıtım kuruluşlarının özelleştirilmesi gibi enerji özelleştirmeleri ve TEK’in parçalanmasıyla, ithal doğalgaza dayalı elektrik üretimi ile milli gelir dikkate alındığında dünyanın en pahalı elektriğinin Türkiye’de tüketicilere satıldığı bu dönem AKP dönemi değil midir? Enerjide ve elektrikte özelleştirmeler AKP’den önce başlamıştı ama, AKP döneminde doruğa çıktı. Sonuç, konutlarda pahalı elektrik tüketimi, pahalı elektrik ile üretilen mal ve hizmetlerin yansıması gene tüketicilere!.. Dünyanın en pahalı akaryakıtı Türkiye’de!.. Dünyanın en yüksek akaryakıt ve iletişim vergileri Türkiye’de!.. Dünyanın Meksika’dan sonra en yüksek ve haksız dolaylı vergisi ile gelir dağılımı en bozuk olan ülke Türkiye!.. Türkiye’de yasal soygunlar ve yolsuzluklar alabildiğine arttı!.. Örneğin, büyükşehir belediyeleri İSKİ Yasası ile halka dağıtıkları şehir şebeke suyundan en az yüzde 10 kâr etmek zorundadırlar!.. 10 metreküpe kadar halka bedava su dağıttığı için Dikili Belediyesi AKP döneminde cezalandırıldı!.. AKP döneminde tüketicilerden aldıkları haksız ücretlerle dünyanın en kârlı bankaları Türkiye’de!.. Tüketici haklarının yoğun bir şekilde ihlal edildiği, ayaklar altına alındığı bir dönem yaşıyoruz. Özellikle de, halkın ve tüketicilerin haklarını ve günlük yararını gözetmek durumunda olan belediyelerin tüketici haklarını hiçe saydığı, tüketici örgütlerinin açtığı ve kazandığı davaları uygulamadığı bir dönemden geçiyoruz. Örneğin Ankara Anakent Belediyesi’nin yap tığı gibi!.. Eğitimde ve sağlıkta ticarileştirilmenin daha da artış gösterdiği bir dönem yaşamaktayız!.. Bu ve benzeri örnekleri çoğaltabiliriz. Yaşanan bu sorunlar 12 Eylül Anayasası’nın amacı, hedefi ve bir sonucu değil mi? Peki, soruyoruz: AKP Anayasası, yukarıda anlatılan ve örnekleri verilen bu sorunlara çözüm getirecek hangi değişikliği yaptı ? Yaşanan bu sorunlara anayasa değişikliği ile bir çözüm getirilmediyse ki getirilmedi o zaman bu anayasa değişikliği ile 12 Eylül Anayasası’nın amacı, hedefi, ruhu korunmuş olmuyor mu? Peki, o zaman neden AKP 12 Eylül darbe anayasasına çözüm diye bu anayasa değişikliğini yaptığını söylüyor? Çünkü, topluma doğruyu söylemiyorlar. 12 Eylül Anayasası’na karşıymış gibi görünerek kendilerinin 12 Eylül Anayasası’nı yaratmak istiyorlar. AKP ANAYASASINA NEDEN HAYIR? I Toplumun ezici çoğunluğunun temsilcileri olan demokratik kitle örgütlerinin anayasanın yapılış sürecinde temsil edilmediğinden ve Anayasaya iradelerinin yansımadığından, Anayasanın bir toplumsal sözleşme niteliğini taşımadığından, I Çalışan emekçilerin, tüketicilerin, yoksulların, işsizlerin, emeklilerin, kırsal kesimde yaşayanların ve çiftçilerin, küçük esnafın, kadınların, çocukların, öğrencilerin ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm getirmediğinden, I Yaşanmakta olan yasal soygunlar ile yolsuzluklara çözüm getirmediğinden, I Yapılışı ve içeriği ile toplumun demokratikleşmesine ve demokrasiye hiçbir çözüm getirmediğinden, I Mevcut siyasi partiler ve seçim yasasına bir çözüm getirmediğinden, I Tüketici haklarını gözetecek ve daha da ileri götürecek hiçbir yenilik getirmediğinden, I Yargının bağımsızlığını tehlikeye düşüreceğinden, I Sosyal devlet anlayışı ve kamu yararının gözetileceği ve ön plana alınacağına ilişkin hiçbir yenilik getirmediğinden, I 12 Eylül Anayasası’nın amacını, hedefini ve ruhunu korumuş olduğundan 12 EYLÜL 2010 TARİHİNDE YAPILACAK REFERANDUMDA AKP ANAYASASINA “HAYIR” DİYORUZ!.. Tüketici Hakları Derneği’nin güçlenmesi için bağışlarınızı ve Derneğimize üye olmanızı bekliyoruz. Bağışlarınız için hesap numarası Tüketici Hakları Derneği’nin Türkiye Halk Bankası Demirtepe Şubesi’ndeki Şube Kodu 389, Hesap Nosu: 16000097 ve IBAN Numarası TR140001200938900016000097 veya bağışlarınızı Dernek Merkezine gelerek yatırabilirsiniz. T ü k e tic i Ha k l a r ı De r n e ğ i / TE L : 425 15 29 4 17 93 34 419 37 74 / t h d@ tu k e t ic ih a k l a r i.o r g. tr w ww .tu k e ti c ih a k la r i .o r g.t r 11